Ankara Garı Önündeki Terör Saldırısı Davası
Ankara Garı önünde 10 Ekim 2015'te gerçekleştirilen terör saldırısıyla ilgili 20'si tutuklu 36 kişinin yargılandığı davanın duruşmasına, müşteki beyanlarının alınmasıyla devam edildi.
Ankara Garı önünde 10 Ekim 2015'te gerçekleştirilen terör saldırısıyla ilgili 20'si tutuklu 36 kişinin yargılandığı davanın duruşmasına, müşteki beyanlarının alınmasıyla devam edildi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile mağdur ve müştekiler, tarafların avukatlarının yanı sıra bazı sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı.
Mahkeme Başkanı Selfet Giray, müşteki ifadelerine geçilmeden önce, dünkü duruşmada yaşanan gerginliğin tekrar edilmemesi için salondakileri uyardı.
Türkiye tarihinin "en büyük sivil katliamı davası"nın görüldüğünü belirten Giray, "Vahim bir olayın yargılanması yapılıyor. Annesini, eşini, çocuğunu, kardeşini kaybedenler var. Büyük acılar yaşanıyor. Herkesin bunu dikkate alması gerekiyor." dedi.
Müşteki, taraf avukatları ve sanıkların güvenliği için salonda güvenlik güçlerinin bulundurulduğunu söyleyen Selfet Giray, "İstenmeyen olayların yaşanmaması, gerginliğin yeniden çıkmaması için müdahalede bulunulması gereken bir durum varsa, bunu biz yaparız." ifadesini kullandı.
Tutuklu sanıkların da hazır bulundurulduğu duruşmada daha sonra müştekiler beyanda bulundu.
"Yavrumun arkasında 5 yetim bıraktılar"
Oğlu İsmail Kızılçay'ı saldırıda kaybeden Sündüs Kızılçay, olayı gerçekleştiren DEAŞ'lı teröristler ile saldırıda ihmali olduğu iddia edilen kamu görevlilerinden şikayetçi olduğunu söyledi.
Oğlunu kaybettiği günden beri gözyaşı döktüğünü anlatan Kızılçay, "Oğlumun suçu yoktu. Yavrumun arkasında 5 yetim bıraktılar. Yalvarırım hakim bey elinizden gelin yapın, katiller cezalarını çeksin." diye konuştu.
Saldırıda eşi Gazi Güray'ı kaybeden Serpil Güray da tarifi imkansız bir acı yaşadıklarını dile getirdi.
Güray, patlamadan yaklaşık 1 saat önce eşi ile telefonda görüştüğünü, daha sonra saldırının gerçekleştiğini televizyondan öğrendiğini söyledi.
Bunun üzerine eşinin aradığını ama bir daha ulaşamadığını belirten Serpil Güray, şunları söyledi:
"Kızlarım, kardeşlerim ve yakın akrabalarımız eşimi gece saatlerine kadar olay yerinde ve hastanelerde aradı. Sonra cansız bedenine ulaştılar. 3 tane çocuğum var. Bunları yetim bırakmaya kimsenin hakkı yoktu. Kendime gelemedim, 16 aydır bir yanım yok gibi. Saldırıda ihmali olan, saldırıya duyarsız kalan herkesten şikayetçiyim."
Arkadaşları ve kardeşiyle şehir dışından miting için Ankara'ya geldiklerini anlatan Abdulselam Altun ise saldırıda kendisiyle birlikte kardeşinin ağır şekilde yaralandığını söyledi.
Patlamadan önce sırt çantalı birini gördüğünü, şahsa nereye gittiğini sorduğunu, ancak cevap alamadığını belirten Altun, kısa bir süre sonra patlamanın gerçekleştiğini aktardı.
Kardeşine ulaştığında bacağının koptuğunu fark ettiğini aktaran Abdulselam Altun, "Ambulans yoktu, sivil bir araca kardeşimi koyduk, kopan bacağını da kucağına verdik. Patlamadan sonra polisler olay yerine gaz attı. Kirpi denilen polis aracının cesetlerin üzerinden geçerek geldiğini gördüm. O aracın şoförü başta olmak bütün kamu kurumlarındaki yetkililerden şikayetçiyim." şeklinde konuştu.
Saldırıda yaşamını kaybedenlerden Erol Ekici'nin ağabeyi Muharrem Ekici, diğer müşteki yakınları gibi olay günü görevli olan bütün kamu kurum yetkililerinden şikayetçi olduğunu dile getirdi.
Olaydan yaralı olarak kurtulduğunu ifade eden İhsan Seyhan, "barış ve özgürlüğü haykırmak için partisinin üyeleriyle mitinge katıldıklarını" belirtti.
Ankara'ya gelirken yol boyunca daha önce yapılan kimlik kontrolü ve aramalardan geçmediklerini anlatan Seyhan, "Patlamanın etkisiyle havaya uçtuk. Öleceğimizi düşünmüştük. İşin acı tarafı, atılan gaz bombası ile bu ölümün çok acılı olacağını düşündüm. Katiller bu katliamı düzenlerken ihmali olan, gaz sıkan ve iddianameyi hazırlayan savcı ile cumhurbaşkanından, başbakandan, validen ve emniyet müdüründen şikayetçiyim." ifadelerini kullandı.
"İslam her zaman barıştan yanadır"
Saldırıda eşini kaybettiğini, 2 küçük kızının da öksüz kaldığını belirten davanın hem avukatı hem de müştekisi Aydın Mollaoğlu da dünya medyasında terör ile İslam'ın, intihar edenler ile Müslümanların birlikte anıldığını belirterek, "İslam ile terörist kelimesini yan yana getirmek ne derece doğrudur. Cihadın günümüzde terör manasına gelmesinden kim sorumludur." dedi.
İslami kesimin yıllarca "İslamla terör bağdaşmaz" deyip bir kenara çekildiğini savunan Mollaoğlu, "Müslümanlar çıkıp demeliydi ki; Hakiki Müslümanlıkta terör yoktur. Müslümanlık hak bir dindir ve doğru yaşanmalıdır. Çünkü İslam bir insanın öldürülmesini 'küfre denk tutar'. Bir insanı İslam adına 'Allahuekber' diyerek öldüremezsiniz." diye konuştu.
İslam'ın savaş halinde bile kadın ve çocuklara dokunulmayacağını emrettiğini hatırlatan Aydın Mollaoğlu, "Bu İslami bir kaidedir ve bizim açımızdan hala devam ediyordur. İslam'da adam öldürerek Allah'ın rızası kazanılamaz. İslam'a göre intiharcı bile olsa insanların malı, canı, ırzı haramdır." ifadelerini kullandı.
İslam'ın insan öldürmeyi "en büyük günahlardan ve suçlardan" kabul ettiğini vurgulayan Mollaoğlu, İslam'ın her zaman sulhtan ve barıştan yana olduğunun altını çizdi.
Avukat Mollaoğlu, eşinin katilleri ile saldırıda ihmali olan herkesten şikayetçi olduğunu da sözlerine ekledi.
Duruşma, müştekilerin ifade vermesiyle devam ediyor.