Anne Ve Bebeklerin Ölümünden Kim Sorumlu?
Rekor sayıda anne ve bebek ölümlerinin yaşandığı Şanlıurfa'da bu ölümlerden kimin sorumlu olduğu hala açığa çıkmadı.
Şanlıurfa Halk Sağlığı Müdürlüğü'nün 18 aile hekiminin sözleşmelerinin feshedilmesiyle ilgili başlattığı soruşturmanın yankıları sürüyor.
Soruşturma kapsamında söz konusu hekimlerin, çok fazla yaşanması sebebiyle anne ve bebek ölümlerinden sorumlu tutuldukları biliniyordu. Hekimler günlerdir açıklamalar yaparak, asıl sorumlunun kendileri değil sağlık sistemi, çalışma koşulları ve il müdürlüğü olduğunu belirtiyordu. Halk Sağlığı İl Müdürlüğü yetkilileri de sözleşmelerine son vermek istedikleri aile hekimlerini suçluyordu. Asıl tartışma konusunun anne ve bebek ölümlerinin çok fazla olması ve bunun kamuoyundan gizlenmesi olduğu gerçeği açık açık konuşulmazken, sadece taraflar birbirlerini suçlamaya devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde Aile Hekimleri Derneği Federasyonu'nun (AHEF) konuyla ilgili basın acıkmasından sonra dün de farklı şehirlerden gelen aile sağlığı merkezi çalışanları ile Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi Üyeleri Şanlıurfa Halk Sağlığı Müdürlüğü önünde bir araya gelerek yapılan uygulamayı protesto etti. Türk Sağlık-Sen, Sağlık-Sen, SES gibi sendikaların da destek verdiği basın açıklamasını yapan TBB Merkez Konseyi Üyesi Filiz Ünal, "Son iki aydır ilimiz yaşanan baskı ve cezalarla gündeme gelmektedir. Aslında bu baskı ve cezalar son üç yıldır değişik yöntemlerle uygulanmaktaydı. İlimizde seçilmiş aile sağlığı merkezleri ve seçilmiş aile hekimleri bu baskıyı yaşadı" dedi.
15-49 KADIN İZLENİMLERİ
Son üç yıldır Şanlıurfa Halk Sağlığı Müdürlüğü tarafından değişik yöntemlerle baskı üretildiğine şahit olduklarını kaydeden Ünal, bu baskılara bir yenisinin daha eklendiğini belirtti. Ünal, "Cinsel üreme sağlığı kapsamında yer alan 15-49 kadın izlemlerinin eksik yapıldığı gerekçesiyle cezalar yağdırılmıştır. Belli bazı kurum, dernek ve sendikalarda mücadele veren aile hekimi Oğuz Germi, H.Yusuf Eryazğan, Tuğba Karaca Güler, Felat Çiftçi, Fatih Müjde, Süleyman Koyunsever, başta olmak üzere toplamda 20 arkadaşımız bu tehditle karşı karşıyadır. Bunlardan Oğuz Germi 320 puanla, H.Yusuf Eryazğan 260 puanla sözleşme feshi ile karşı karşıyadır. Bir aile hekimi 100 ceza puanı aldığında sözleşmesi fesih edilmekte ve bir yıl süreyle aile hekimliği yapamamaktadır. Ülkemizin hekime ve özellikle aile hekimine bu kadar ihtiyacı olduğu dönemde halk sağlığı müdürlüğünün ne yapmaya çalıştığı anlaşılamamaktadır" diye konuştu.
ÜNAL: İŞ YÜKÜMÜZ ARTTI
"İlimizde diğer illerden farklı olarak mülteci akını, Suruç'tan giren göçmenlerle birlikte 300 bine dayandığı, çok büyük bir kesiminin kamplarda değil meskûn mahallerde yerleştiği bilinmektedir" diyen Ünal, "Buna karşılık aile sağlığı elemanı açığı son üç yıldır kronik ve çözülemez durumdadır. Bu sayı 60-65 kişi civarında olup, bu durumda 240 bin kayıtlı nüfusun aile sağlığı elemanı yoktur. Göçmenlerle birlikte ek iş yükü iş yükümüz artmıştır. İlimizin ve aile hekimlerinin çalışma koşullarının değerlendirilmesini kamuoyuna bırakıyoruz. Cezalar yirmi arkadaşımıza uygulanıyor gibi görünse de tüm aile hekimleri tehdit edilmektedir. Bu nedenle bu basın açıklamasına ilimizden katılan ve diğer illerden gelen aile hekimleri, aile sağlığı çalışanları Türk Tabipler Birliği, sendikalar, dernekler katılmıştır" dedi.
'CEZALAR BİZİ BIKTIRDI'
Devam eden sürecin, artık tahammül edilemez hal aldığını dile getiren Ünal, aile sağlığı merkezlerinde ne zaman ve kimin tarafından bir denetlemenin yapılacağının belli olmadığını belirtti. Ünal, "Kapımızı çalmadan açanlar, bazen bize hiç uğramadan denetleme yapıp gidenler olur. Gelen kişiler toplum sağlığı merkezinde görev yapan nadiren doktor, hemşire yada memurdur. Kendisini tanıtmaz, kimliğini göstermez bazen görüşerek, bazen de hiç kimseyle görüşmeden aile sağlığı merkezi içinde gezer, tutanak tutar ve gider. Bu tarz denetim bize baskı göstergesidir. Arkasından gelen savunmalar ceza puanları bizi bıktırmıştır" diye ifade etti.
'YANGIN SÖNMEMİŞTİR'
Son üç yılda yapılan denetimlerden örnekler veren Ünal, baskılar yüzünden bazı meslektaşlarının birim değiştirmek zorunda olduğunu dile getirdi. Ünal, şunları kaydetti: "Bu sorunlar ve baskı ilimizde yaşanırken diğer illerde bu şiddette olmasa da benzer sorunlar yaşanmaktadır.Zaten muğlak kanun ve yönetmelikler mevcut yöneticilerinde kişiye özel uygulamaları ile çok daha keyfi sonuçlara sebep olmaktadır. Verilen cezalar her ne kadar o yada bu şekilde lehimize düzeltilmiş olarak görünse de buzdağının altındaki sorun devam etmektedir. Kalan 18 hekimin soruşturmaları devam etmektedir. Bu anlayışın devamı halinde daha birçok sağlık çalışanın Urfa yada Urfa dışında akıbeti aynıdır, cezalar ve cezalanın kaldırılması idarecileri iki dudağının arasındadır. Buradan Urfa valisinin iyi niyetli yaklaşımı yangını küçültmüş ancak söndürememiştir. Kanun ve yönetmeliklerde yer alan muğlak ifadelerin kaldırılarak iş tanımının,iş güvencesinin uluslararası normlar ve tıbbi etik kurallar çerçevesinde düzenlenmesi şarttır. Bu kanun ve tek taraflı sözleşmenin bize getirdiğiAile hekimi ve aile sağlığı çalışanı en az 40 saat çalışır ifadesi kabul edilemez.Aile hekimi ve aile sağlığı çalışanları, kendisine verilen diğer görevleri yapar cümlesi kabul edilemez. Mobbing ve baskı altında çalışma kabul edilemez."
'Mobbing son', 'Aile hekimleri yalnız değildir', 'Angarya iş istemiyoruz' gibi pankart taşıyan ve halk sağlığı müdürlüğü aleyhine slogan atan grup yapılan açıklamanın ardından sessizce dağıldı.
KOYUNCU: GÖREVLERİNİ HATIRLATMAYA ÇALIŞTIK
Şanlıurfa Halk Sağlığı Müdürlüğü önündeki protesto gösterilerinden hemen sonra Şanlıurfa Halk Sağlığı Müdürü Osman Koyuncu da makamında bir açıklama yaparak, hekimlere verilen cezaların kanun ve yönetmeliğin gereği olduğunu kaydetti. Anne ve bebek ölümlerini çok önemsediklerini kaydeden Koyuncu, aile hekimlerinin yapması gereken izlenimleri yapmadığını dile getirdi. Koyuncu, "Aile Hekimlerimizin talepleri tabi ki, olabilir. Demokratik haklarını kullanabilirler. Bunlara saygı duyuyoruz. Ancak demokratik hakların hak yoluyla kullanılması da temel prensip olmalıdır. Biz Halk Sağlığı Müdürlüğü olarak, kurum olarak halkımıza en güzel hizmeti vermeye çalışıyoruz. Bizim aktörlerimiz Aile Hekimleridir. Yapılması gerekenler kanun ve yönetmelikte bellidir. Görev tanımımız bellidir. Bu görev tanımımızın içindeki bütün görevleri yapmakla mükellefiz. Halkımıza bu hizmeti vermek durumundayız. Ancak bazı hizmetler yürütülmekle beraber, bazı hizmetler bir süre ihmal edilmiştir. Biz bugüne kadar yapılan hizmetleri de onlara hatırlatarak değerli hizmetler olduğunu, koruyucu hekimlik yapmamız gerektiğini arkadaşlarımıza gerek eğitim vererek, gerekse toplantı şeklinde hatırlatmaya çalıştık" dedi.
MOBBİNG KAVRAMI
"Şu anda bizim üzerinde durduğumuz 15-49 kadın izlemleridir" diyen Koyuncu sözlerini şöyle tamamladı: "Malumunuz, Urfa nüfusu hızla artan, çocuk sayısı çok olan, doğum oran hızı yüksek olan bir il. Dolayısıyla anne ölümlerini ve bebek ölümlerini çok yaşadığımız bir il. Bunu tedbiren 15-49 izlemlerinin zorunlu olduğunu ve yapılması gerektiğini, zaten bu yıllardır sürdürülen bir hizmet. Yeni bir hizmet değil ama bir süreliğine ihmal edilmiş. Tekrar hatırlatmaya çalıştık. Bazı arkadaşlarımızın buna itirazları var. Hiçbir yasal dayanağı yok bu arkadaşlarımızın. Bu eylemi yapmaları da doğru değil. Hak bir durumu savunmuyorlar. Keyfi uygulama hiçbir şekilde olmaz. İdarelerin, kanun ve yönetmelikte belirlenen görevleri istemeleri idarelerin görevleridir. İdareler bu görevleri takip etmedikleri taktirde kendi görevlerini ihmal etmiş olurlar. Dolayısıyla burada mobbing yok. Mobbing çok suiistimal edilen bir kavram haline geldi. Mobbingin tanımını belirleyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının tanımı var. Bu arkadaşlarımızın iddialarıyla bu mobbing tanımı hiç örtüşmüyor. Bizim yaptığımız sadece görevimizi yapmaktır. Onun dışında hiç kimse hukuk dışı bir şey yapamaz."
Açıklamanın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Koyuncu, anne ve bebek ölümlerinin sayısından çok hekimlerin kadın izlemlerinin eksik kaldığına vurgu yaptı. Resmi olarak anne ve bebek ölümleri kamuoyuna açıklanmıyor.
(Kaynak: Gazeteipekyol)