Anne ve Karnındaki 2 Bebeğinin Ölmesi
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) Başkanı Prof.Dr.Süleyman Cansun Demir, Adana'da anne karnındaki down sendromlu bebeğin kalbinin durdurulması sonrasında anne ve karnındaki ikizlerin ölümüyle sonuçlanan olayın elde olmayan...
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) Başkanı Prof. Dr. Süleyman Cansun Demir, Adana'da anne karnındaki down sendromlu bebeğin kalbinin durdurulması sonrasında anne ve karnındaki ikizlerin ölümüyle sonuçlanan olayın elde olmayan komplikasyonlardan kaynaklandığını savundu. Cansun, operasyonu gerçekleştiren doktora yönelik suçlamaları ise 'yargısız infaz' olarak değerlendirdi.
Bir fabrikada dış ticaret uzmanı olan Hatice Demet Buzpınar (36) ile elektrik mühendisi Eren Buzpınar (38), 9 yıl önce evlenerek 1 çocuk sahibi olduktan sonra yine çocuk sahibi olmak istedi. Bu süreçten sonra Hatice Demet Buzpınar, 5,5 ay önce gittiği kadın doğum doktorunda hamile olduğunu ve ikiz bebek beklediğini öğrendi. Ancak daha sonraki kontrollerde bebeklerden birinin down sendromlu olduğu öğrenildi. Buzpınar, bunun üzerine iğne ile down sendromlu bebeğin kalbinin durdurulmasına, sağlıklı olan diğer bebeğin ise yaşamının devam ettirilmesine karar verdi. Yapılan ameliyattan sonra kadın ve ikiz bebekleri hayatını kaybetti.
Yaşanan olayın ardından operasyonu gerçekleştiren Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. C.E'ye yönelik suçlamaların artması üzerine Adana Tabip Odası bir bilgilendirme toplantısı düzenledi. Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten ve Tabip Odası üyesi doktorların katıldığı toplantıda konuşan TJOD Başkanı Prof. Dr. Süleyman Cansun Demir, operasyonu gerçekleştiren doktora yönelik suçlamaları 'yargısız infaz' olarak nitelendirdi. Demir, "Aldığımız bilgiye göre meslektaşımız, aileye bebeklerden birinin down sendromu taşıdığını ve bununla ilgili olarak gebeliği devam ettirme veya sonlandırma kararının kendilerine ait olduğunu belirterek, yapılacak işlemlerle ilgili olası riskleri anlatmıştır. Zaten bu etik olarak olması gereken ve tıbbi olarak da zorunlu bir bilgilendirmedir. Ardından hasta bebeğin gelişimi durdurulmuş, sonrasında da enfeksiyon, dekolman, damar içi pıhtılaşma veya kalp krizi nedeniyle hasta hayatını yitirmiştir" dedi.
Doktorun bu olayda bir kusurunun olmadığını iddia eden Demir, bu tür talihsizliklerin, bu tür komplikasyon riski olan vakalarda daima var olduğunu söyledi. Tedavi süresinin ve sürecinin yasal olduğunu belirten Demir, "Ancak henüz yasal süreç devam ederken meslektaşımızın adeta katil gibi lanse edildiğini görmek inanın bizi derinden yaralamıştır. Korkarım ki bu tip yaklaşımlar sonunda bu tip riskli işlemleri yapan hekimler, yasal korkular ve medya korkusu ile bu işleri yapamaz hale gelecektir" diye konuştu.
Demir, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bebeğin birinin kalbini durdurursunuz, yüzde 90 ila 95 arasında gebelik normal devam eder gününe kadar veya bebeğin doğacağı zamana kadar ulaşır ama yüzde 5 ila 10 arasında bu yaptığınız işleme bağlı her 2 ya da 3 bebeği de kaybetme riskiniz vardır. Tıpta komplikasyon denilen bir kavram vardır. Siz ne kadar dikkatli olursanız olun her türlü girişimde hastanın ne yazık ki hayatını kaybetme veya kalıcı hasar riski vardır. Bu tüp bebek işleminde, histeroskopi gibi basit ameliyatlarda da olabilir. Komplikasyonu olmayan hekim hiç müdahale etmeyen hekimdir. Olayın kasıtlı olmadığını, her an hepimizin başına gelebilecek bir talihsizlik olduğunun bilinmesini isteriz."
Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten de, olayın elde olmayan komplikasyonlar neticesinde meydana geldiğini ileri sürerek, Prof. Dr. C.E.'ye yönelik suçlamaların yersiz olduğunu savundu. - ADANA