Arap Hafızasında 2. Abdülhamid ve Türk Arap İlişkileri" Sempozyumu
Kütahya'da, 16 ülkeden 38 akademisyenin katılımıyla "Arap Hafızasında 2. Abdülhamid ve Türk Arap İlişkileri" konulu uluslararası sempozyum düzenleniyor.
Kütahya'da, 16 ülkeden 38 akademisyenin katılımıyla "Arap Hafızasında 2. Abdülhamid ve Türk Arap İlişkileri" konulu uluslararası sempozyum düzenleniyor.
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Tavşanlı Belediyesi ve Tavşanlı Ticaret Odası'nın desteğiyle Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Gelişim Stratejileri Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen 3 günlük sempozyum, DPÜ Güzel Sanatlar Fakültesinde başladı.
Vali Ömer Toraman, açılış konuşmasında, sabit olan coğrafyalardaki halklar ve toplulukların değişebildiğini ancak bazı yerlerdeki kadim halkların, milletlerin uzun zamandır yaşamaya devam ettiğini belirterek, Anadolu ve Ortadoğu coğrafyasına bakıldığında Arap ve Türklerin kadim millet olduğunu söyledi.
Bu coğrafyayla içli dışlı olmuş bu iki büyük milletin birlikte barış içinde yaşama kültürünü uzun zaman geliştirdiklerini aktaran Toraman, şöyle konuştu:
"Ancak bu tablodan rahatsız olan, değiştirmek isteyen ve enteresan bir şekilde coğrafyanın dışında yaşayan, coğrafyanın dışından gelerek buralara sirayet etmek isteyenler de özellikle yüzyıl ötesinden başlamak üzere yoğun bir şekilde faaliyetlerini yürütüyorlar. Aslında bu coğrafyada yaşayan insanların birbirleriyle konuşmak, anlaşmak için hiçbir engeli yokken bu iki büyük milleti ve bu coğrafyada yaşayan diğer toplulukları birbirinden uzaklaştırmak için, birbirleriyle hasım haline getirmek için çeşitli kisveler adı altında, çeşitli isimler adı altında yoğun faaliyetler yürütüldü. Biz maalesef belli bir zamandan sonra bu faaliyetlerin neticesini kabul ettik. Onları doğru olarak görmeye ve bizden sonraki nesillere aktarmaya başladık. Oysa bizim coğrafyamızın dışındaki insanların rehberliğine, önderliğine ihtiyacımız yoktu. Belki de Sultan 2. Abdülhamid'in mücadelesi de buna dönük bir mücadeleydi."
Toraman, dolayısıyla İslam coğrafyasında Müslüman kimliğiyle bir manada kardeş olan insanların bu durumu anlamalarının biraz uzun sürdüğünü ama nihayetinde anlaşıldığını vurguladı.
"Bu coğrafyada yaşayan insanlarla kardeşiz",
Son dönemlerde geçmişten gelen alışkanlıklarla masa başında yapılan bazı planların, coğrafyada tatbiki konusunda zorlanmaya başlandığını aktaran Toraman, şöyle devam etti:
"Çünkü bu nesil ve bu iki millet, tarihten aldıkları tecrübeyle bu defa buna müsaade etmedi. Ancak tabi bu çok ciddi bir kaosa, kargaşaya ve çok acı bir sürece de yol açtı. ve bununla hep birlikte mücadele ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak, Türk milleti olarak bizler de maalesef Ortadoğu coğrafyasıyla ilişkilerimizi asgari seviyeye düşürmüşken ve diğer coğrafyalarla, Afrika, Asya, Kafkasya, Balkanlar coğrafyasıyla aşağı seviyelere düşürmüşken Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yeniden etrafımıza bakmaya, başımızı kaldırmaya ve çevremizle ilgilenmeye başladık. Biz hep şuna inandık; bu coğrafyada yaşayan insanlarla kardeşiz, ortak bir kimliğimiz var ve biz bir araya gelerek, konuşarak, birbirimizi anlayabilir iş birliği yapabilir, büyük güç haline gelebiliriz."
"İslam coğrafyasında kalıcı gerginlikler oluşturulmaya çalışılmaktadır"
DPÜ Rektörü Prof. Dr. Remzi Gören de Mısırlı bir grup akademisyenin başlattığı çalışmayı genişletip çok farklı bir hale getirerek cennet mekan Sultan 2. Abdülhamid Han'ı ve bu vesileyle son zamanların en çok konuşulan ve tartışılan konularından birisi olan Türk-Arap ilişkilerini konuşmak için bu etkinliği gerçekleştirdiklerini kaydetti.
Son 40-50 yıl içinde İran-Irak Savaşı, Körfez Savaşı, dönem dönem meydana gelen gerginlikler ve nihayetinde Arap Baharı'yla gelen yıkımın görüldüğünü dile getiren Gören, şöyle konuştu:
"Özellikle son yıllarda meydana gelen olaylar göstermektedir ki başta Ortadoğu olmak üzere, İslam coğrafyasında mezhep ve etnik kimlik üzerinden kalıcı gerginlikler oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu gerginlikler, dost ve kardeş ülkelerin geleceğini tehdit etmektedir. Ortadoğu'da devam eden iç karışıklıklar, Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan devrimler, körüklenen mezhep ve etnik kökene dayalı ayrımcılık zemini, Müslümanların uyanık olmasını gerektiriyor. İslam inancını ve değerlerini yaymak, Müslümanlar arasında iş birliğini sağlamak ve genel İslam kardeşliğini tesis etmek yolunda önemli adımların atılması zorunluluğu ortadadır."
Türk ve Arap akademisyenler, 3 gün sürecek sempozyumda "Türk-Arap" ilişkileri, sömürge dönemlerinin Türk ve Arap ilişkilerine verdiği zararlar, Sultan 2. Abdülhamid'in hayatı, izlediği siyaseti ve Türk-Arap ortak hafızasında edindiği konumu değerlendirilecek.