Arınç ve Koşaner Tokalaşmadı!
İşte 10 Kasım Törenin En Dikkat Çeken Detayı
10 Kasım törenin en dikkat çeken detayı Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumunca, Milli Kütüphane'de düzenlenen ''10 Kasım Atatürk'ü Anma Töreni''ne Bülent Arınç'la org. Işık Koşaner arasındaki soğukluk damga vurdu.
Törene Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Vekili Bülent Arınç, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Danıştay Başkanı Mustafa Birden ve kuvvet komutanları ile öteki davetliler katıldı.
Başbakan Vekili, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, törende yaptığı konuşmada, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatında, yalnızca bir devlet kurmadığını, dağılmanın eşiğindeki bir milleti kardeşlik duyguları ile yeniden bir araya getirmeyi başardığını belirtti.
Atatürk'ün vefatının aynı duygular ile Türk milletini bir araya getirdiğini, birleştirdiğini ve kardeşlik duygularını pekiştirdiğini ifade eden Arınç, "Bu acı günde bunu bizler için bir teselli vesilesi olarak görüyorum" dedi.
Başbakan Vekili Arınç, Atatürk'ün ölümünün 72. yıl dönümünü, Atatürk gibi
büyük bir devlet adamını, Cumhuriyet'in kurucusunu yas tutarak anmayacaklarına
işaret ederek, şunları kaydetti:
"Çünkü, tarihe silinmez harflerle isimlerini kazıyanların ardından yas tutmak, onların yapmış olduğu büyük eserlerin, fedakarlıkların üstünü örtmek anlamına gelir. O'nun en büyük eseri şüphesiz bizlere bırakmış olduğu Türkiye Cumhuriyeti'dir. Biz bugün bu Cumhuriyet'in 87. yaşını idrak ederek Atatürk'ü anıyoruz. Zaten kendisi de, 10 Kasımlarda, yas tutmayı, ümitsizlik içinde yaslarımızı tazelememizi istemezdi. 'Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır' sözü ile bizlere 'Yas tutmak' yerine Cumhuriyet'i sonsuza kadar yaşatma misyonunu hedef göstermiştir. 10 Kasım'ı bu anlayışla idrak etmeli, bu günü Atatürk'ün temel felsefesini ve eserlerini anmak, anlamak ve geliştirmek bakımından önemli bir fırsata dönüştürmeliyiz.
Çeşitli sebeplerle, yok olmanın eşiğine gelmiş, dünya sahnesinden silinmeye çalışılan bir milleti, kardeşlik ruhu ile bir araya getirip, dünyanın en destansı kurtuluş mücadelelerinden birisini veren Atatürk'ü ve onun bıraktığı mirası iyi anlamamız ve analiz etmemiz gerekiyor. Onun tecrübeleri bugün yeniden dünya siyasetini şekillendirmede söz sahibi olan ülkemiz için ve bu ülkeyi yöneten bizler için yol gösterici olacaktır. Onun tecrübelerini ve düşüncelerini, bilimsel araştırmaların ışığında, coğrafyamızın bize sunduğu imkanlar ve milletimizin sahip olduğu tarihi, kültürel ve sosyal kabiliyetler çerçevesinde, yakın tarihin tecrübelerini unutmadan, milletin güçlerini birleştirerek Türkiye'yi, Cumhuriyet'in 100. yılında lider konuma getirmek için titizce analiz etmeli ve onlardan faydalanmalıyız."
"HEDEFİMİZ MUASIR MEDENİYETLER SEVİYESİ"
Atatürk'ün en büyük eserinin, Türk milletinin çatısı altında olmaktan büyük gurur duyduğu Türkiye Cumhuriyeti olduğunu anımsatan Arınç, "Dolayısıyla, hepimizin amacı, Türkiye Cumhuriyeti'ni daha güçlü ve daha demokratik, daha kalkınmış, ilerlemiş, 'muasır medeniyetler seviyesine' çıkartmak için olanca gücümüzle çalışmak olmalıdır" diye konuştu. Cumhuriyet'in temel değerlerini ve kazanımlarını korumak, ülkenin hak
ettiği çağdaş konuma ulaştırmak için kararlı bir şekilde mücadele verdiklerini vurgulayan Arınç, bugün, her alanda, kendi sınırları içine kapanan, küçük bir
devlet olma yerine, "muasır medeniyetler seviyesini" hedefleyen bir anlayışla hareket ettiklerini söyledi. Arınç, Atatürk'ün, bir yönü ile ülkesini işgal eden devletlere karşı amansız bir mücadele verirken diğer taraftan da onlarla aynı masa etrafında oturarak diplomatik ilişkiler başlatabilmiş ender liderlerden biri olduğuna dikkati çekerek, Büyük Önder'in kin, intikam, nefret duyguları üzerine değil, barış üzerine bir dış politikayı bizzat kendisinin inşa ettiğini ve Türkiye'ye miras bıraktığını belirtti.