Asırlık organik "balomeni" kremi yeniden üretilip ekonomiye kazandırıldı
Çanakkale'nin Gökçeada ilçesinde yaşayan İmrozlu Rumların yüzyıllar önce adadaki zeytinyağı ve çiçeklerden ürettiği "balomeni" kremi, girişimci Ergin Çelik tarafından yeniden üretilip piyasaya sürüldü.
Çanakkale'nin Gökçeada ilçesinde yaşayan İmrozlu Rumların yüzyıllar önce adadaki zeytinyağı ve çiçeklerden ürettiği "balomeni" kremi, girişimci Ergin Çelik tarafından yeniden üretilip piyasaya sürüldü.
Dünyanın ilk "Cittaslow adası" unvanına sahip ve 297 kilometrekarelik yüz ölçümüyle ülkenin en büyük adası konumundaki Gökçeada'da gıda sektörü üzerine çalışan girişimci Ergin Çelik, yaptığı araştırmalar sonrasında ilçede yüzyıllar önce kullanılan bir krem olduğunu öğrendi.
Bu krem hakkında bilgiye ulaşmak için adada yaşayan Rum vatandaşlar ile görüşen Çelik, kremin tamamen adanın öz kaynaklarından yapıldığını tespit etti.
Çelik, bunun üzerine yine adanın kaynaklarını kullanarak yeniden ürettiği kremi piyasaya sürerek hem gelir elde ediyor hem de kremin yaralara merhem olmasına vesile oluyor.
Ergin Çelik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, böyle bir kremi asırlar sonra tekrar üretmenin mutluluğunu yaşadıklarını söyledi.
Kremin temel maddesinin adanın organik zeytinyağı olduğunu belirten Çelik, "Gökçeada'da yaşamış İmrozlu Rumların yaptığı bir kremi biz yıllar sonra yeniden ürettik. Bu krem adadaki ham maddeler ile yüzyıllarca yapılmış ve kullanılmış, evlerde hiç eksik olmamış, Gökçeada'nın zeytini, zeytinyağı ve çiçeklerinin özleriyle hazırlanmış krem." dedi.
Krem tamamen doğal üretiliyor
Kremin ilginç bir hikayesi olduğunu dile getiren Çelik, şöyle devam etti:
"Osmanlı padişahlarından biri Gökçeada açıklarından geçerken gemilerinde bir yaralanma olur. Yarayı tedavi edebilmek için en yakın kara parçası olan Gökçeada'ya o zamanki ismiyle İmroz'a geliyor. Adadan temin edilen bu krem ile söz konusu yara iki gün içerisinde kapanıyor, tedavi ediliyor. Daha sonra padişah gemiyle buradan ayrılıyor. Ardından da buraya çeşitli yardımlarda bulunuyor. Gökçeada'ya vakıf arazileri veriliyor. Buradaki köylülere yardımda ve destekte bulunuyor. İmrozlular bu olaydan sonra ayrıcalıklı oluyor.
Kremin ismi balomeni. O dönemde adaya bir kilise yapılıyor. Kilisenin adı ise balomeni, yani yaralı anlamına geliyor. Yarayı tedavi eden şeklinde kullanılıyor. Biz de kremi üretirken yaraları tedavi etsin, insanlara yararlı olsun istedik. Adadaki ham madde harici katkı maddesi yok. İlaç değil, tamamen doğal üretimle oluşan bir krem."
Çelik, zeytinyağının bir mucize olduğunu, her derde deva olarak geçmiş yıllardan bu yana kullanıldığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Zeytinyağı zaten bir mucize. Biyoloji olarak her şeyi hızla yapan bir yapıya sahip. Krem de kan dolaşımını hızlandırdığı için tedavi yapıyor. Yüzünüze ya da cildinize sürdüğünüzde kremin sıcaklığını, kan dolaşımınızın hızlandığını hissediyorsunuz. Krem bunu yaptığı içinde aslında sizi tedavi ediyor. Krem, sürdükten 5 gün içinde cildinizi canlandırıyor. 6. günde ise çevrenizdeki yakınlarınız 'sen cildine ne yaptın' diye soruyor. Ayrıca sadece cilde iyi gelmiyor. Ciltteki kuruluğa, yanıklara, sinek ısırıklarına, bir çok şeye faydalı oluyor." diye konuştu.
Bir çok rahatsızlığa şifa olan kreme yoğun ilgi
Çelik, kremin tamamen organik yollarla ve el emeğiyle üretildiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"İmrozlu Rumlar o zaman bu kremi nasıl yapmışsa biz de aynı şekilde yapıyoruz. Kremi sadece Gökçeada'da değil internet ortamında da satışa açtık. Yıllık 100 bin adetlik satış rakamına ulaştık. Kremin içinde zeytinyağı, bal, arı peteklerinin mumu ve adanın florasından toplanan çiçekler var. Bu karışım yüzyıllar önce hazırlanan ve toplanan karışımın aynısı. Kremin kırışıklıklara iyi geldiğini de kullanıcılar aracılığıyla görmüş olduk. Hemoroid, mantar, eklem ağrıları, sedef ve egzaması bulunanlar kremi kullanıp sıkıntılarının azaldığını söyledi."