Aslan balığı restoranların menüsünde yer aldı
AKDENİZ Koruma Derneği'nin istilacı balıkları ekonomiye kazandırmak için yürüttüğü 'Lezzetli İstilacılar' projesi kapsamında aslan balığı, bazı restoranların menüsünde yer bulmaya başladı.
AKDENİZ Koruma Derneği'nin istilacı balıkları ekonomiye kazandırmak için yürüttüğü 'Lezzetli İstilacılar' projesi kapsamında aslan balığı, bazı restoranların menüsünde yer bulmaya başladı. AKD Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Kızılkaya, "Bu balıklar, bugüne kadar ıskarta denilen kazara yakalanan balıklardı. Şu anda üst düzey restoranlarımıza menülerine bu balığı sokabilirsek, halkımızla tanıştırabilirsek yarın öbür gün balıkçı tezgahlarında da görebileceğimizi düşünüyoruz. Bu balıkları ne kadar çok tüketirsek, o kadar kendi türlerimiz üzerindeki baskıyı da rahatlatacağız" dedi.
Pasifik ve Hint Okyanusu'ndaki mercan kayalıklarında yaşayan aslan balığı, Süveyş Kanalı'nın açılmasıyla son yıllarda Doğu Akdeniz kıyılarında da yayıldı. Küçük balıkları ve yumurtalarını tüketen bu zehirli tür, deniz canlıların popülasyonunu etkilemeye başladı. Eti yenilebilen ve ekonomik değeri olan aslan balığının en büyük zararı ise yüzgeçleri.13 sırt yüzgeci ve 5 alt yüzgecinde zehir taşıyan aslan balığıyla temas edenler, çeşitli sağlık sorunlarıyla karşılaşabiliyor. Dikenin battığı derinliğe ve kişinin bünyesine bağlı olmakla birlikte etkilenen bölgede kızarıklık, kişide baş ağrısı, uyuşma, mide ekşimesi, terleme veya felç gibi etkilere de neden olabiliyor.
'TÜKETİLMESİYLE YEREL TÜRLER RAHATLAYACAK'Akdeniz Koruma Derneği (AKD), istilacı balıkları ekonomiye kazandırmak için 'Lezzetli İstilacılar' adlı projeyi hazırladı. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın bir alt fonu olan Küresel Çevre Fonu Küçük Destek Programı kapsamındaki projeye, Ege Üniversitesi de destek verdi. Çalışma hakkında konuşan AKD Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Kızılkaya, "Süveyş Kanalının açıldığından bugüne Kızıldeniz'den ve daha da ötesi Hint Okyanusu kökenli bir sürü balık, Akdeniz'de kendilerine yer buldu. Bu balıklar, tropikal sulardan geldiği için çok rekabetçiler. Milyarlarca yıllık rekabetçi özellikleriyle Akdeniz'e geldiklerinde, yerel türlerimize baskın olmaya başladılar. Bu baskınlık, bu türlerin hem yavrularını yemek yönünde hem kapladıkları yaşam alanlarını kaplayarak onları dışarı atmak yönündedir. Dolayısıyla, Akdeniz yavaş yavaş tropikalleşiyor. Gelen bu balıkları halkımız da tanımıyor. Balıkçımız da bu balığı bilmediği için yakalamak için çaba sarf etmiyor. Bu balıklar, bugüne kadar ıskarta denilen kazara yakalanan balıklardı. Şu anda üst düzey restoranlarımıza menülerine bu balığı sokabilirsek, halkımızla tanıştırabilirsek yarın öbür gün balıkçı tezgahlarında da görebileceğimizi düşünüyoruz. Bu balıkları ne kadar çok tüketirsek, o kadar kendi türlerimiz üzerindeki baskıyı da rahatlatacağız" dedi.ÜNLÜ RESTORANIN MENÜSÜNDEUrla'daki Sanat Sokağı'nda ünlü bir restoranın işletmecisi olan Duygu Özerson Elakdar (43) da "Aslan balığı bildiğiniz üzere, denizlerimizdeki biyo- çesitliliği tehdit eden ve girdiği denizde bütün yavru balıkları yiyerek tüketen, ciddi bir tehlike. Bir yandan tehlike bir yandan da gösterişli çok havalı bir balık. Ayrıca çok lezzetli bir balık. Biz lokanta olarak bu sorumluluğu üstleniyoruz ve denizlerimizin sürdürebilirliğini desteklemek adına harekete geçti. Böyle bir balığın tüketilmesini teşvik etmek adına menümüze dahil ediyoruz. Çok olumlu tepkiler alıyoruz. Aynı zamanda sıfır atık prensibiyle balığın hiçbir atığının çöpe atılmaması kaygısıyla, derisinden cips yapımına diğer kalan et parçalarından sosis üretimi gibi çeşitli menülerimize dahil edilen reçetelerimiz var" diye konuştu.Balığın hazırlanışındaki zorlukları değerlendiren mutfak şefi Ekin Kün (35) ise "Bu balığı kullanmayı, sosyal sorumluluk projesi olarak bakmaya tercih ediyoruz. Bizim için iyi insan olmak, iyi şef olmak, nerede duracağını bilmek bir noktada. Aslan balığı kullanmak, bizim ticari dediğimiz endüstrinin dayattığı türleri kullanmama yönünde harika bir fırsat sundu. Balık makasları bu dikenlerin kesiminde yardımcı olabilir. Birkaç kere temizledikten sonra el alışkanlığıyla bu işi rahatlıkla çözebilir" dedi.Esra Kartal (38), "Daha önce Kaş'ta yedim. Kaş, bu balığın yoğun çıktığı ve menülere girdiği bir yer. Ben özellikle orfoz ve lahoz gibi nesli tehdit altındaki türler ve deniz koruma alanlarına ilgili olduğum için son dönemlerde aslan balığının yarattığı tehditlerine çok tanık oldum. Balığın tadını deneyimlemeyi tercih ediyorum. Lezzeti bence güzel. Üstelik bu menüde enginarla pişirilmiş. Dolayısıyla balığın enginarla yapılacağını hayal edemezdim. O nedenle değişik bir tecrübe oldu" diye konuştu.MARİNE ASLAN BALIĞI TARİFİMalzemeler: 1 bütün aslan balığı, yaklaşık 300 gram. 2 limon, suyu sıkılır. Birer tutam tuz ve şeker. Enginar yatağı ve kaplama sosu için; 1 temizlenmiş enginar çanağı, çok ince dilimlenip kararmaması için limonlu suda bekletilir. 80 gram turp otu yaprağı. 30 gram naturel sızma zeytinyağı. 20 gram ceviz. 1/2 diş sarımsak. 5 gram elma sirkesi, yaklaşık 1 tatlı kaşığı tuz. Damak zevkinize göre miktarını ayarlayabileceğiniz bergamot kabuğu. Süsleme ve yan tatlar için; turp otu tomurcuk ve çiçekleri, Laktofermente erik (Kırmızı kapya biber ikame edilebilir)Yapılışı: Aslan balığı dikkatlice fileto yapılır. Enginar kaplama sosu için sırasıyla zeytinyağı, sarımsak, turp otu yaprakları, ceviz, bergamot kabuğu, sirke ve tuz miksere alınıp kıvam alıncaya kadar çekilir. İnce dilimlenmiş enginar dilimleri limonlu sudan çıkarılarak kurulanır. Bir mayonez tenceresine alınıp üzerine mikserde çekilen enginar kaplama sosundan yeteri kadar alınıp karıştırılır. Aslan balığı filetoları ince dilimlenerek marinasyon için hazırlanan karışıma 1 dakika kadar yatırılır. Daha sonra soslanmış enginarlar servis tabağına alınıp üzerine aslan balığı dilimleri konur. Süsleme için turp otu tomurcukları ve laktofermente erikle servis edilir.