Aşure Kaynatma" Geleneği Bir Kez Daha Yaşatıldı
Hicri Muharrem ayının 9'unda Mevlid-i Şerif, dua ve zikir eşliğinde kaynatılan ve 10 Muharrem'de Ehl-i Beyt aşıklarına ve İstanbullulara ikram edilen "Aşure kaynatma" geleneği İnsan ve İrfan Vakfı çatısı altında bir kez daha yeniden hayat buldu.
Hicri Muharrem ayının 9'unda Mevlid-i Şerif, dua ve zikir eşliğinde kaynatılan ve 10 Muharrem'de Ehl-i Beyt aşıklarına ve İstanbullulara ikram edilen "Aşure kaynatma" geleneği İnsan ve İrfan Vakfı çatısı altında bir kez daha yeniden hayat buldu.
Kocamustafapaşa'daki Sünbül Efendi Merkez Tekkesi'nde gerçekleştirilen etkinlikte, Kur'an-ı Kerim okundu ve ilahiler eşliğinde büyük kazanlarda aşure kaynatıldı.
İnsan ve İrfan Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Fatih Çıtlak, etkinlikte AA muhabirine yaptığı açıklamada, Aşure dendiğinde akla sadece aş-yemek gelmemesi gerektiğini, Hz. Muhammed'in önem verdiğini ve bizzat hadislerinde bu günün önemine değindiğini söyledi.
Hz. Muhammedin'in Medine'ye hicret ettiğinde Yahudilerin bugünde oruç tuttuğunu ve ibadet ettiğini gördüğünü bunan üzerine "Onlardan daha fazla bugüne hürmet göstermemiz lazım' dediğini hatırlatarak, "Peygamberimiz Müslümanlara daha fazla oruç tutmalarını tavsiye etmiştir. Bu gelenek nereden geliyor? Efendimizden önemli olduğunu öğreniyoruz. Yine Efendimizden öğreniyoruz ki peygamberlerden bir çoğu, sıkıntılardan kurtuluşu bugünde olmuş. Ama bizim için bugün, Efendimizden sonra elim bir vakıa olmuştur, Hz. Hüseyin Efendimizin katledildiği şehit edildiği gündür." diye konuştu.
Acıyla tatlıyı birleştirmek için aşurenin bulunmaz bir fırsat olduğuna dikkati çeken Çıtlak, " Farklılıkları ortadan kaldırmak, zulme el pençe divan durmamak için gerektiğinde canımızı bile feda edecek fedakarlığı göstermek için Aşure hem tarihi süreç içinde bize getirdikleri hem de şuanda insanımızı birleştirmesi açısından çok mühimdir." dedi.
Çıtlak, İstanbul'un fethi ile ilk açılan tekkenin Kocamustafapaşa'daki Merkez Tekke olduğunu dile getiren Çıtlak şöyle devam etti:
"Bu tekkenin böyle bir özelliği var. Bir başka özelliği ise Hz. Hüseyin Efendimizin kızları burada metfun. O yüzden İstanbul'un Kerbela'sı Sünbül Efendi Camisi kabul edilir. O zamanlarda İstanbul'daki ilk aş, 9 Muharrem'de burada kaynatılır ve 10 Muharrem'de mevlite gelenlere dağıtılırmış. Biz bunu bildik, duyduk, fakat senelerdir yapılmadığını öğrenince de çok üzüldük. Biz bu geleneği sürdüren ve yaşatan insanlara ulaştık. Onların kayıtlarını bulduk, onlara erişen insanları bulduk. 30 senedir bilfiil burada Aşure pişiriyorum. Aynı eski usulü ile tekkelerde pişirilen aşure nizamıyla pişiriyoruz. Kur'an-ı Kerim okunuyor, burada pişirilen aşlar, dualarla, yasinler eşliğinde yıkanıyor. Tekbirler eşliğinde karıştırılarak insanların sıhhatine, birlik ve beraberliğine vesile olmasına çalışılıyor."
Çıtlak, hem bu ananeyi yaşattıklarını, hem bu kurumların insanların birleştiren tarafını gözler önüne serdiklerine vurgu yaparak, aşuredeki farklı şeylerin bir araya gelerek güzel bir tat oluşturması gibi farklı insanların bir muhabbette birleştiğinde ne kadar güzel olabileceklerini de merasimde göstermeye çalıştıklarını ifade etti.
Konuşmanın ardından 3 ton aşure, yarın dağıtılmak üzere soğutulmaya bırakıldı.