Ata'nın Kurumundan Ata'ya 'Kürt' Sansürü
Atatürk Tarafından Kurulan Türk Tarih Kurumu'nun, 1982'de, Atatürk'ün Kürtlerle İlgili Görüşlerine Sansür Uyguladığı Ortaya Çıktı.
Atatürk tarafından kurulan Türk Tarih Kurumu’nun, 1982’de, Atatürk’ün Kürtlerle ilgili görüşlerine sansür uyguladığı ortaya çıktı.
Afet İnan’ın kızı Arı İnan tarafından hazırlanan "Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 Eskişehir - İzmit Konuşmaları" isimli kitap, söz konusu bölümler çıkartılarak yayımlandı. Arı İnan, "Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nun başında bulunan Prof. Suat İlhan, Atatürk’ün Kürt meselesi ile ilgili görüşlerinin yayımlanmasını uygun bulmadı. ’Bunların yayımlanması için zaman uygun değil’ dedi. Ben buna itiraz ettim ama dinletemedim. Çünkü yönetim kurulu olarak karar aldılar" dedi.
Bugün müdafaa edemem
Arı İnan, daha sonra yaşanan gelişmeleri ise şöyle anlattı: "Sonraki yıllarda sansür uygulanan bölümler Doğu Perinçek tarafından yayımlandı. Kitabın 1996’da ikinci baskısının yapılması kararlaştırıldı. Ben, ’Aradan bu kadar yıl geçti, ayrıca bu bölümler zaten yayımlandı. Dolayısıyla, artık kitaba koyalım’ dedim. Çünkü ben her şeyin açıklanmasından yanayım. Ama bu sefer de yeni yönetim bu bölümlerin konulmasına karşı çıktı. Evet, Atatürk’ün kurmuş olduğu kurum, Atatürk’e sansür uyguladı. Şunu da söyleyeyim, o zamanlar, bunlar mutlaka yayımlanmalı diye müdafaa ediyordum. Bugün o kadar kolay ısrar edemem. Çünkü manzarayı görüyorsunuz." 1996’da TTK’nun başında bulunan Prof. Yusuf Halaçoğlu ise kendisinin yönetim yıllarında herhangi bir sansürün söz konusu olamayacağını söyledi.
’İki baskı da aynı’
Prof. Halaçoğlu, "İlk baskı nasıl yapılmışsa, ikinci baskı da ondan tıpkıbasım olarak yapılır. Bu durumda, sansürden söz edilemez" dedi. Prof. Halaçoğlu, doğrudan kendisine yönelik sansür hikáyesini ise şu sözlerle anlattı: "1983’te TTK benim ’18. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda İskan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi’ kitabımı basmaya karar verdi. Suat İlhan’ın başında bulunduğu Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, kitaptaki Kürt kelimelerine karşı çıkarak, bu kelimeleri metinden tasfiye etmemi istedi. Ama ben bunu kabul etmedim ve kitap da böyle basıldı."
Kürt Enstitüsü öneren benim
Prof. Halaçoğlu, kendisinin Kürt meselesi ile herhangi bir şeye sansür getirmesinin zaten söz konusu olamayacağını da vurgulayarak, 1988 yılında Milli Güvenlik Kurulu’nun gündemine getirdiği Kürdoloji Enstitüsü ve Ermeni Araştırmaları Enstitüsü örneğini verdi: "Benim Kürt meselesi ile ilgili sansür düşünmem de mümkün değil. Çünkü ben 1988’de MGK’da, Kürdoloji Enstitüsü ile Ermeni Araştırmaları Ensitüsü kurulmasını önerdim. Teoman Koman’ın MGK Genel Sekreterliği Toplumla İlişkiler Başkanlığı görevini yürüttüğü dönemde, bu konuda çalışmalar başladı. Ama Koman Paşa bir ay sonra MİT Müsteşarı olunca bu iş de öylece kaldı. O zaman bu iki enstitüsü kurulabilmiş olsaydı, herhalde bazı şeylerin seyri değişirdi. Çünkü o yıllarda bu mesele, kart-kurt sesleriyle geçiştirilmek isteniyordu."
Sansürlenen bölüm
"KÜRT meselesi bizim, yani Türklerin menfaatine olarak katiyyen mevzuibahs olamaz. Çünkü malum-u áliniz bizim hudud-i milliyemiz dahilinde mevcut Kürt anasır (unsurlar) o surette tavattun etmiştir (yurt edinmiştir) ki, pek mahdud yerlerde haiz-i kesafettir (çoğunluğa sahiptir); fakat kesafetlerini kaybede ede ve Türk anasırının içine gire gire öyle bir hudud hasıl olmuştur ki, Kürtlük namına bir hudud çizmek istersek, Türklüğü ve Türkiye’yi mahvetmek lazımdır. Faraza Erzurum’a kadar giden, Erzincan’a, Sivas’a kadar giden, Harput’a kadar giden bir hudud aramak lazımdır ve hatta Konya çöllerindeki Kürt aşairini de (aşiretler) nazar-ı dikkatten hariç tutmamak lazım gelir. Binaenaleyh, başlı başına bir Kürtlük tasavvvr etmekten ise bizim Teşkilát-ı Esásiye Kanunu mucibince, zaten bir nev’i mahalli muhtariyetler teşekkül edecektir. O halde hangi livanın ahalisi Kürt ise, onlar kendi kendilerini muhtar olarak idare edeceklerdir. Bundan başka Türkiye’nin halkı mevzuibahis olurken, onları da beraber ifade etmek lazımdır. İfade olunmadıkları zaman, bundan kendilerine ait mesele ihdas etmeleri daima varittir."