Avrupa Birliği Sempozyumu - Tavak Başkanı Prof. Dr. Şen - İstanbul
Türk Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, 2018'in, Türkiye-AB ilişkileri açısından ümitli başladığını belirterek, "Gerek Macron, gerek Angela Merkel açıklamalarında 'Artık yeni fasıl açmayacağız açılan fasılları da kapatmayacağız.' dedi.
Türk Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, 2018'in, Türkiye-AB ilişkileri açısından ümitli başladığını belirterek, "Gerek Macron, gerek Angela Merkel açıklamalarında 'Artık yeni fasıl açmayacağız açılan fasılları da kapatmayacağız.' dedi. Biliyorsunuz Bulgaristan bu ilk yarıda çok önemli. Dönem başkanlığı yapıyor. Bulgaristan ılımlı bir politika uygulayarak ilk defa uzun bir aradan sonra Türkiye-AB'nin bir zirvesini Varna'da gerçekleştirecek." dedi.
TAVAK Başkanı Prof. Dr. Şen, TAVAK ile Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) tarafından Taksim'deki bir otelde düzenlenen "Avrupa Birliği Sempozyumu"nun açılışında, Avrupa Birliği (AB) konusunun gündemden belirli ölçüde düştüğünü ve 2016-2017 yılları arasında Türkiye AB ilişkilerinin taban yaparak, "yok" durumuna geldiğini söyledi.
AB'den Türkiye'ye ve Türkiye'den AB'ye yönelik suçlamaların ilişkiyi bu duruma getirdiğini aktaran Şen, "Bir ara Angela Merkel bir adım ileri gitti. 'Türkiye'yle üyelik ilişkilerini durduralım' dedi. Macron, akıllı bir politikacı. 'Hayır' dedi. 'Donduralım' dedi, ona da 'Hayır' dedi. Sonunda 4,4 milyar avroluk bir fon oluşturuldu Türkiye için 2014-2020 arasında. Zaten bunun da şimdiye kadar 2,5 milyarı ancak ödendi. Nihayet Angela Merkel de 105 milyon avroyu kestirdi." diye konuştu.
"Türkiye AB ilişkileri açısından 2018 umutlu başladı"
Şen, 1987'den beri AB ilişkileriyle ilgilendiğini ifade ederek, "Ben biraz ümitvarım. 2018, Türkiye AB ilişkileri açısından biraz ümitli başladı. Zira Macron, Cumhurbaşkanını Fransa'ya davet etti. 3 konuda anlaştılar. Türkiye'de bin 600 ton et sattı Fransa. İtalya-Fransa arasında oluşturulan füze sistemini ve 25 airbus sattı. Daha sonra Alman Dışişleri Bakanı ile Sırp Dışişleri Bakanı bir araya geldiler. Daha sonra bambaşka bir nedenle Bulgaristan Başbakanı Balat'taki Demir Kilise'nin açılışına geldi. Gerek Macron, gerek Angela Merkel açıklamalarında 'Artık yeni fasıl açmayacağız açılan fasılları da kapatmayacağız.' dedi. Biliyorsunuz Bulgaristan bu ilk yarıda çok önemli. Dönem başkanlığı yapıyor. Bulgaristan ılımlı bir politika uygulayarak ilk defa uzun bir aradan sonra Türkiye-AB'nin bir zirvesini Varna'da gerçekleştirecek." ifadelerini kullandı.
AB-Türkiye ilişkilerinde Sarkozy ve Merkel'in 2000-2006 yılları arasında arasındaki "İmtiyazlı ortaklık verelim." teorisini anımsatan Şen, Türkiye'nin buna karşı çıktığını, tam üyelik için devam etmek aksi halde ilişkilerini kesmek istediğini aktardı.
Prof. Dr. Şen, İngiltere'nin tam üyelikten ayrılmasından sonra Türkiye, Batı Ukrayna ve Rusya'nın blok halinde görülebildiğini belirterek, "İngiltere'nin tam üye olduğunu söylememiz güç. Para birliğine ve Schengen'e girmedi, AB'nin fonlarına katkı ve fonlardan para almada ayrı bir statü izledi. 2018 yılında Macron, Merkel ve AB Konsey Başkanı Türkiye'ye özel statü öneriyorlar. Türkiye buna 'Hayır' diyor." dedi.
TAVAK'ın araştırmalarına göre 2011'de Türk halkının yüzde 54'ünün AB üyeliğine inandığını fakat kasımda yapılan son araştırmalarda bunun yüzde 30'a düştüğünü gösterdiğini ifade eden Şen, Türkiye'nin AB'ye üyeliğinde şimdiye kadar Sarkozy'nin Fransa'sının Türkiye'nin önünü kestiğini, şimdiyse Merkel Almanya'sının bu rolü üstlendiğini söyledi.
"AB ülkelerindeki Türkofobi tarihsel bir yanılgıdır"
TASAM Başkanı Süleyman Şensoy ise sempozyuma gönderdiği yazılı mesajında, mülkiyet ve güç kavramlarının niteliğinin tarihsel olarak değiştiğini belirtti.
"Başarıda başarısızlık" sendromu yaşayan AB'nin geleceğini Bretix sonrası Batı'da yeniden canlanan 2. Dünya Savaşı öncesine benzer kamplaşmanın sonuçlarının belirleyeceğinin altını çizen Şensoy, şunları kaydetti:
"Refahın bozulduğu ve politik aşırılıkların arttığı AB ülkelerindeki Türkofobi tarihsel bir yanılgıdır ve Türk diasporaları özelinde AB ülkelerine yaptıkları yaşamsal katkılara karşı en hafif ifade ile büyük nankörlüktür. Bağımlılıklarının üçte ikisi Batı dünyası lehine olan Türkiye, Doğu ve Batı'nın 'güvenlik regülatörü'dür ve tercihleri, dengeleri etkileyecektir. Türkiye AB ilişkilerinde artık sürdürülmesi mümkün olmayan Limes formülü dışında yeni ve gerçekçi yapısal çözümlere olan ihtiyaç tarihi zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır. Sempozyumun bu tarihi ihtiyaç ve arayışlara nitelikli katkı yapmasını diliyorum."