Avukatlar, Gezi Hükümlüleri ve Canan Kaftancıoğlu İçin Çağlayan Adliyesi'nde Adalet Nöbeti Tuttu
Avukatlar, Yargıtay tarafından cezası onanan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve Gezi Davası’nda hapis cezasına çarptırılanlar için Çağlayan Adliyesi'nde ‘Adalet Nöbeti’ tuttu. Kaftancıoğlu’nun avukatı Doğuşcan Aydın Aygün, "Canan Kaftancıoğlu'nun, soruşturma tarihinden 4-5 sene önce açıkladığı iddia edilen ifadeler üzerine cezalandırılması, siyasi otoritenin söylemleri üzerinden gerçekleşmiştir. Yaratılan bu baskı ortamı, bağımsız yargı anlayışına her defasında ağır bir darbe vurmakla kalmamakta, aynı zamanda milletin yargıya olan bağlılık ve inancını her defasında sarsmaktadır" dedi.
FAHRETTİN ÖZTÜRK
Avukatlar, Yargıtay tarafından cezası onanan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve Gezi Davası'nda hapis cezasına çarptırılanlar için Çağlayan Adliyesi'nde 'Adalet Nöbeti' tuttu. Kaftancıoğlu'nun avukatı Doğuşcan Aydın Aygün, "Canan Kaftancıoğlu'nun, soruşturma tarihinden 4-5 sene önce açıkladığı iddia edilen ifadeler üzerine cezalandırılması, siyasi otoritenin söylemleri üzerinden gerçekleşmiştir. Yaratılan bu baskı ortamı, bağımsız yargı anlayışına her defasında ağır bir darbe vurmakla kalmamakta, aynı zamanda milletin yargıya olan bağlılık ve inancını her defasında sarsmaktadır" dedi.
Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nın Atrium alanında bugün bir araya gelen avukatlar, "Gezi Parkı biziz. Gezi yargılanamaz" ve "Canan Kaftancıoğlu'nun yanındayız" diyerek "Adalet Nöbeti" tuttu. HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu ve eski Kültür Bakanı Ercan Karakaş da nöbete katıldı. Atrium'dan alkışlarla adliyenin önüne geçildikten sonra burada açıklamalar yapıldı.
"KİŞİLER DEĞİŞİYOR AMA MÜCADELEMİZ DEĞİŞMİYOR"
Avukatlardan Selin Nakıpoğlu, "Bugün 109. Adalet Nöbeti'ndeyiz. Nöbete başladığımız gün olan 6 Nisan 2017'den beri başta avukatlar olmak üzere adalet isteyenler olarak, adalet kavramının nasıl ayaklar altına alındığını kamuoyuna duyurmaya çalıştık. Bu nöbetin önemi büyük. Neden mi? Çünkü zaman değişiyor, kişiler değişiyor ama değişmeyen bir şey daha var. Bizim mücadelemiz. 'Adaletin terazisi yok' dediğimiz kararlardan biri de birkaç gün önce verilen Canan Kaftancıoğlu kararı. Canan, antidemokratik anlayışa, tek adam rejimine karşı korkmadan, yılmadan umudu örgütleyerek mücadele ediyor. Her şeye rağmen etmeye de devam edecek" dedi.
CANSU YAPICI: BU KARANLIĞI HEP BERABER YAŞIYORUZ
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Cansu Yapıcı, konuşmasına, Mücella Yapıcı'nın Gezi Davası duruşmalarında yaptığı savunmadaki "Anayasa'nın 34. maddesine göre herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Barışçıl gösteriler suçlanamaz. Taksim Gezi Parkı hakkında iddianamede ileri sürülen değerlendirmelerin hiçbirisi kanuna uygun değildir. 'Örgüt kurmak', 'hükümeti devirmek' deniyor. Tam aksine, anayasal bir hakkın korunması ve gereği gibi kullanılması amacıyla ve kendi istekleriyle bir araya gelen kurum, kuruluş ve insanlardır. Bu bir dayanışmadır" sözlerine dikkat çekti.
Cansu Yapıcı, daha sonra şunları söyledi:
"Bu okuduğum metin, meslektaşım Mücella Yapıcı'nın daha önce iki kez beraat aldığı ve beraat kararının kesinleştiği yargılamalarda sürekli yaptığı aynı savunmanın girişidir. Burada önemli olan dayanışma; dayanışmadan bahsediliyor. ve biz, bu dayanışmayı bugün bir şekilde görüyoruz. Gerçekten arkadaşlarımız, hiçbir delil olmadan, hiçbir gerçek yargı süreci işlemeden 18 yıl ve Osman Kavala ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırıldı ve biz, bu karanlığı hep beraber yaşıyoruz. Bu ne meslektaşlarımız ne dayanışma arkadaşlarımız için bir karanlıktır, ne aileleri için. Hepimiz için üzerimize bir karanlık çökmüştür. Bu karanlığı aydınlatmak için, gerçekten arkamda gördüğünüz Adalet Nöbeti; Mimarlar Odası, meslek odaları önünde her akşam tutulan Adalet Nöbetleri hem bize hem arkadaşlarımıza güç vermektedir.
Dava süreci boyunca 8 yıldır ve tutuklamalardan sonra hukukun olmadığını söylüyorduk. Çünkü hukuksuzluktan bahsediyoruz. Adalet talebimizi yeniliyoruz."
"ADALET NÖBETLERİ HUKUKSUZ UYGULAMALAR NEDENİYLE BİÇ BİR HAFTA KONUSUZ KALMIYOR"
Türk Hukukçu Kadınlar Derneği Başkanı avukat Süreyya Turan da Adalet Nöbeti'nde şunları söyledi:
"Yine hukuka aykırı bir karar ve bizler yine burada bu hukuksuz karara karşı ses yükseltmek üzere adalet nöbetindeyiz. Her hafta ne yazık ki çok önemli bir hak ihlalinin konu olarak ele alındığı toplantılar, hukuksuz uygulamalar nedeniyle hiçbir hafta konusuz kalmıyor. Canan Kaftancıoğlu hakkında 10 yıl önceki paylaşımları nedeniyle verilen hapis cezasının hukuki değil siyasi olduğu gün gibi ortadadır.
KAFTANCIOĞLU KARARI, KADINLARIN SİYASETTEKİ VARLIĞINA BİR GÖZDAĞIDIR: İçeriğinden bağımsız olarak verilen kararın gerek zamanlaması gerek hukuki niteliğinin bu kadar tartışılıyor olması ve kamu vicdanında infial yaratması, yargıya olan güvenin çoktan beridir sarsıldığının çok açık bir göstergesidir. Adil yargılanma hakkını ihlal eden söz konusu kararın Yargıtay'da onanması, kişilerin düşünce ve kanaatlerini özgürce açıklama hürriyetine, Anayasal haklarını kullanmalarına ve kadınların siyasetteki varlığına, demokratik siyasi haklarını kullanmalarına ilişkin bir gözdağı niteliğindedir. Bu niyetin açık tezahürleri olan İstanbul Sözleşmesi'nden bir gece yarısı hukuka aykırı olarak çekilmek, yoksulluk nafakasının süreye bağlanması çabaları, çocuk istismarı faillerine af getirme çabası, kapatılan ve halihazırda kapatılmaya çalışılan kadın örgütleri ve en başarılı kadın siyasetçisini yasaklama, siyasetten uzaklaştırmaya çalışma çabaları, verilen kararın hukuki değil siyasi olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
CANAN KAFTANCIOĞLU'NDAN KURTULMAYA ÇALIŞMA ÇABASIDIR: Bu karar, toplumsal cinsiyet eşitliğini hiçbir şekilde kabul etmeyen ve bunu bütün düzenlemelerinde açıkça ortaya koyan siyasal iktidarın, İstanbul'da yenilmelerine sebep gördükleri başarılı ve güçlü biri olan Canan Kaftancıoğlu'ndan kurtulmaya çalışma çabasıdır. Ancak bu tür hukuka aykırı kararlar, bizleri ne adil yargılanma hakkı talebinden ne kadın hakları mücadelemizden ne de insan hakları mücadelemizden asla vazgeçiremeyecek. Adil yargılanma hakkının tam olarak sağlandığı; haksızlık, adaletsizlik, ayrımcılığın ortadan kalkacağı günlere kadar yılmak yok, mücadeleye devam diyoruz.
ATATÜK HAVAALANI'NIN YIKILMASINI KINIYORUM: 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı haftasında bulunduğumuz şu günlerde, Atatürk Havaalanı'nın yıkılmasını da kınıyorum ve yıkılan her tuğlanın ardından Ata'mızın sevgisinin büyüdüğünü buradan tüm dünyaya haykırıyorum. Bu vesileyle siz gençlerin ve genç kalanların bayramını kutluyorum. Tüm bu hukuksuzlukların son bulduğu, adalet nöbetlerinin konusuz kaldığı günlerin yakın olması dileğiyle Mücella Yapıcı, Can Atalay ve tüm Gezi mağduru arkadaşlarımıza da buradan selam gönderiyorum. Herhalde dünyada bir hak vardır ve hak, kuvvetin üstündedir diyerek yüce Atatürk'ümüzün sözünü tekrar ediyorum."
"KAFTANCIOĞLU'NUN CEZALANDIRILMASI SİYASİ OTORİTENİN SÖYLEMLERİ ÜZERİNDEN GERÇEKLEŞMİŞTİR"
Canan Kaftancıoğlu'nun avukatlarından Doğuşcan Aydın Aygün, Yargıtay'ın geçen hafta onadığı kararı anımsatarak şunları söyledi:
"Son yıllarda ülkemizin hukukun üstünlüğü ilkesini hiçe sayarak verilen kararlardan biriydi ne yazık ki. Gezi davasından sonra; tutuklanan, tutsak haline gelen arkadaşlarımızın kararından sonra Canan Kaftancıoğlu hakkında da bu karar bir şekilde açıklandı. Geleceğin iktidar partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında soruşturma tarihinden 4-5 sene önce açıkladığı iddia edilen ifadeler üzerine cezalandırılması, siyasi otoritenin söylemleri üzerinden gerçekleşmiştir. Yaratılan bu baskı ortamı, bağımsız yargı anlayışına her defasında ağır bir darbe vurmakla kalmamakta, aynı zamanda milletin yargıya olan bağlılık ve inancını her defasında sarsmaktadır.
KAFTANCIOĞLU DAVALARINDAKİ EN ÖNEMLİ HUSUS SORUŞTURMALARIN BAŞLATILDIĞI TARİHLERDİR: Yargı bağımsızlığı ilkesinin sarsılmasının en açık örneği, aynı veya benzer söylemleri olan yandaşlar hakkında soruşturma dahi açılmamış olmasıdır. Bizler, fikir ve ifade özgürlüğünün daimi savunucuları olarak bu soruşturmaların açılmamış olmasının doğruluğunu nasıl savunuyorsak Canan Kaftancıoğlu hakkında verilen kararın karşısında da aynı inançla durmaya devam ediyoruz. Canan Kaftancıoğlu'nun davasına baktığımızda en önemli husus, soruşturmanın başladığı tarih ve kovuşturmanın ilerlediği her aşamada alınan kararların hangi tarihlerde alındığıdır.
İL BAŞKANLIĞINA ADAYLIĞINI AÇIKLADIĞI TARİHTE SÖZLÜ TALİMATLA BAŞLADI: Canan Kaftancıoğlu Aralık 2017 tarihinde İstanbul İl Başkanlığı'na aday olduğunu açıkladığı günlerde, savcılığın sözlü talimatıyla hakkında Twitter hesabıyla ilgili rapor hazırlanmıştır. 2018 Ocak itibariyle İstanbul İl Başkanı seçilmesiyle hakkındaki gerçeğe aykırı tweet paylaşımları ve gerçeğe aykırı beyanlar ve bir kısmı da eski beyanlarına ilişkin olarak bir algı operasyonu başlatılmış ve devamında AK Parti'nin Genel Başkanı Erdoğan, partisinin grup toplantısında Kaftancıoğlu'nun attığını iddia ettiği tweetleri fotoğraflarla göstererek açık hedef haline getirmiştir. 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminden birkaç gün önce Canan Kaftancıoğlu hakkında soruşturma izni verilmiş, Kaftancıoğlu hakkında 31 Mart seçimlerinden sonra da iddianame hazırlanmıştır.
KARAR GEREKÇESİZ BİR ŞEKİLDE ONANMIŞTIR: Haksız bir şekilde yinelenen İstanbul seçimlerinden 5 gün sonra, 23 Haziran'dan birkaç gün sonra Canan Kaftancıoğlu'nun ilk yargılanması gerçekleşmiş ve her zaman talep etmiş olduğumuz hızlı yargılama ne yazık ki sadece bir muhalifin ifade özgürlüğü kapsamındaki beyanlarını incelemeye geldiğinde hızlanmış ve 3 ay içerisinde Canan Kaftancıoğlu hakkında mahkeme ceza kararı vermiştir. Eylül 2019 tarihine hızlı bir şekilde geldiğimizde Canan Hanım'a, 5 ayrı suçtan toplam 9 yıl 8 ay 20 gün hapis cezası verilmiştir. Bu karar açıklanırken Kaftancıoğlu'nun karar duruşmasından önce, duruşma salonu dışında, adliyenin önünde Nazım Hikmet'e ait şiir okuduğu gerekçesiyle ne indirim uygulanmış ne de cezada erteleme uygulanmıştır. Tekrar edilen İstanbul seçiminin birinci yılına geldiğimizde ise istinaf mahkemesi Canan Hanım'a verilen hapis cezasını hızlı bir şekilde karara çıkarmış, hiçbir gerekçe yazmadan, gerekçesiz bir şekilde onamıştır.
KAFTANCIOĞLU'NA VERİLEN HÜKÜM HAK İHLALİDİR: Bunun üzerine yapmış olduğumuz itiraz sonucunda ise Yargıtay, 10 Mayıs 2022 tarihinde kararı onadı, üç suç yönünden Canan Hanım'ın cezalandırılmasına karar verdi. Bu suçlara baktığımızda, TCK 301, TCK 125 ve TCK 299. Bu suçların tamamı ifade özgürlüğü kapsamında ortaya çıkmış ve kişilerin ifadelerini, düşüncelerini cezalandıran suç tipleridir. Verilen bu karara karşı tabii ki de Anayasa Mahkemesi'ne başvurumuzu yapacağız. Anayasa Mahkemesi'nce ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce mutlaka ama mutlaka bu kararın bozulacağına inanıyoruz. Çünkü hepimizin malumu olduğu gibi, burada yer alan bütün yoldaşlarımın, meslektaşlarımın da bildiği gibi gerek Anayasa Mahkemesi'nin gerekse İnsan Hakları Mahkemesi'nin sayısız kararıyla Canan Kaftancıoğlu'na verilen bu hüküm hak ihlalidir.
MİLLETİMİZİN HER GEÇEN GÜN FAKİRLEŞTİĞİNİN ÜZERİNİ ÖRTMEYE ÇALIŞIYORLAR: Gerek Gezi Davası gerekse Kaftancıoğlu'nun davası olsun, bu kararların milletimizin vicdanında hiçbir koşulda yeri yoktur. Kaos gündemleri yaratarak ülkenin asıl meselelerini gölgelemek isteyenler bilmelidirler ki bağımsız hukukun üstünlüğüne olan inancımızdan bizleri asla vazgeçiremezler. Yaratılmaya çalışılan algı ortamlarında milletimizin her geçen gün fakirleştiğini, insanlarımızın fahiş fiyatlar nedeniyle barınacak yer dahi bulamadıkları gerçeklerini örtbas edemeyecekler. Evet, belki Canan Kaftancıoğlu bu yaşananlara karşı hayatını ve pek tabii ki özgürlüğünü feda ediyor. Ama şu bilinmeli ki Canan asla yalnız değil. Biz de Canan'la birlikte bu haksızlıkların müsebbibi siyasi otoriteye 'dur' diyeceğiz. Hukukun katline 'dur' diyeceğiz. Hakça ve insanca yaşam için çalışmaya, mücadeleye devam edeceğiz. ve hep beraber haykıracağız: Canan haklıdır, Canan yüreklidir, Canan cesurdur, Canan bizimdir."
"BUGÜN HAVALİMANINDA BİR FELAKET YAŞANIYOR"
Eski Kültür Bakanı Ercan Karakaş da konuşmasında, Atatürk Havalimanı'nın yıkımına karşı bir açıklama yapmak için aralarında olmayan Canan Kaftancıoğlu'nun selamını getirdiğini belirterek şunları söyledi:
"Ne kadar benzerlik var değil mi? Gezi olayı. Evet, kentimize karşı bir suç işlenmek üzereyken gençler, kadınlar, erkekler, çeşitli görüşten insanlar bir araya geldiler. Demokratik, barışçıl bir gösteriyle bir sonuç da aldılar. İşte hükümetin asıl korktuğu budur. Partilerin dışından insanlarımızın, yurttaşlarımızın, sivil toplumumuzun, her görüşten insanın bir araya gelerek bu yağma düzenine son vermek gayretleri ve sonuç da aldılar. İşte bugün havalimanında bir felaket yaşanıyor. Oradaki pist ve havaalanı, çok kısa olarak söyleyeyim, dünya ölçümlerinde çok önemli, üstün ve korunması gereken bir yer. ve Türkiye'nin buna ihtiyacı var. İstanbul'un ihtiyacı var. Şimdi orayı da ranta kurban ediyorlar. Tıpkı Taksim Parkı'nın, meydanının olduğu gibi.
BU DAVALAR HUKUKİ DEĞİL SİYASİDİR: O bakımdan burada yapılan, 109. kez gerçekleşen bu Adalet Nöbeti gerçekten çok önemli. Bütün ranta karşı, baskıya karşı olan yönetimlere bir cevap oluyor. Şunu da söyleyeyim. Arkadaşlarımız gerek Gezi davası, haksız hukuksuz biçimde içeriye konulan arkadaşlarımız gerekse Canan Kaftancıoğlu davası, hukuk davası değildir. Siyasi davadır. Bugünkü hükümet, bugünkü iktidar; demokrasiden, insan özgürlüklerden nasibini almamış bu iktidar, seçime yaklaştıkça biliyoruz ki bu gibi baskılarını çoğaltacak. Ama biz de halk olarak bunlara elbette 'dur' diyeceğiz. Özlemimiz birdir. Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti. Tam demokrasi; özgürlüklere, insan haklarına dayalı bir demokrasi. Bundan sonra demokraside artık halka sormadan, halkın görüşlerini almadan kentin herhangi bir yerine müdahale etmek, kentin tarihi dokusunu değiştirmek mümkün olmamalıdır. Çünkü demokrasi demek, günümüzde aynı zamanda katılım demektir. Sıradan insanların, yurttaşların, kentlilerin bu meselelerdeki görüşlerinin alınması demektir."