Bağımsızlığın 30. yıl dönümünde Kıbrıs gazileri anlatıyor
SELİM BOSTANCI - GÜLTEKİN YETKİN - METİN BOLAT- KKTC'nin 30. kuruluş yıl dönümünde, Barış Harekatı'na katılan Kıbrıs gazileri, o günleri anlattı.
SELİM BOSTANCI - GÜLTEKİN YETKİN - METİN BOLAT- KKTC'nin 30. kuruluş yıl dönümünde, Barış Harekatı'na katılan Kıbrıs gazileri, o günleri anlattı.
Bartınlı gazi, Hasan Kök (60), 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'na katılarak 20 aylık askerlik süresinin ardından 1975'de muharip gazi olarak memleketine döndü. 1978'de askerlik şubesinde sivil memur olarak çalışmaya başlayan Kök, 1999'da emekli olduktan sonra 2008'de Bartın Şehit Aileleri Gazileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'nde yönetim kurulu üyesi olarak görev alarak kentteki şehit aileleri ve gazilere yardımcı olmaya çalışıyor.
Kök, AA muhabirine yaptığı açıklamada, derneğin kuruluş aşamasında gazi ve şehit yakınlarının kendisini de dernek yönetiminde yer almaya davet ettiklerini ve bu teklifi severek kabul ettiğini söyledi.
Özellikle askerlik şubesinde çalıştığı 21 yıllık iş tecrübesiyle faydalı olacağı inancıyla dernekte görev almaya başladığını ifade eden Kök, şöyle konuştu:
"Gazilerin halinden gaziler anlar' diyerek 5 yıldır dernek çatısı altında yönetim kurulu olarak hem gazilerimize hem şehit aileleri ve yakınlarına elimizden gelen desteği vermeye çalışıyoruz. Dernek yönetim kurulu üyesi olarak derneğin büyük sorumluluğu benim üzerimde. Tabii bu sorumluluğu ben kendi isteğimle alıyorum. Haftanın her günü sabah gelip dernek büromuzu açıyorum, çayımı demliyor ve misafirlerimizi ağırlıyorum. Bir gazi olarak onların sorunlarını, taleplerini dinliyor, çözüm üretmeye çalışıyoruz. Bunun yanında ihtiyaç sahibi şehit aileleri ve gazilerimize kömür, gıda gibi yardım yapılmasına aracılık ediyoruz. Ben bu işe kendimi adadım ve hiçbir karşılık beklemeden tamamen gönüllü olarak yapıyorum."
Kök, dernekteki görevini sağlığı elverdiği ölçüde sürdürmeyi ve şehit aileleri ve gazilere yardımcı olmayı istediğini dile getirerek, "Gönüllü olmasam ben burada da duramam. Çok iyi bir iş teklifi gelse dahi gönüllü olarak sürdürdüğüm dernekteki görevimi bırakıp gitmem. Benim için en büyük mutluluk burada bir gaziye, bir şehit ailesine veya yakınına yardımcı olmaktır. Burada duracağıma evde de durabilirdim ama emekli olup ta eve kapanmak yerine daha sosyal olmak istedim. Sağlık, sıhhatim el verdiği sürece de burada benim gibi gazi ve şehit ailelerine yardımcı olmak istiyorum." diye konuştu.
Dernek Başkanı Hayrettin Gencel de, Çanakkale, 1. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı, Kore ve Kıbrıs'ta olmak üzere 852 şehit verilen kentte 140'ı Kıbrıs gazisi olmak üzere 177 gazinin bulunduğunu belirtti.
Şehit aileleri ve gazilere yardımcı olmak ve bir çatı altında birleşmek amacıyla kurdukları derneklerinin yönetim kurulunun da gazilerden oluştuğunu kaydeden Gencel, "Kıbrıs Gazimiz Hasan Kök bey, kurulduğundan bu yana haftanın her günü dernek binamızı açar ve gelenlere yardımcı olur." dedi.
Kıbrıs Gazisi Rıza Tamur da Kök ile aynı dönemde Kıbrıs Harekatı'nda savaşa katıldığını ve kendilerini anlayan, kendileri gibi gazi olan birinin dernek çatısı altında hizmet vermesinden memnuniyet duyduklarını kaydetti.
- "Aldığımız esirlere kendi yemeklerimizi verirdik"
Giresunlu Kıbrıs Gazisi Mehmet Ordu, harekat sırasında aldıkları esirlere kendi yemeklerini verdiklerini, kendilerine verilen talimatın Rum olsun Türk olsun sivilleri korumak oluğunu söyledi.
Tirebolu ilçesinde yaşamını sürdüren 62 yaşındaki Ordu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Bolu Komando Tugayında 5 ay kaldıktan sonra Kıbrıs Barış Harekatı görevine gittiğini belirtti.
Helikopterlerle Kıbrıs'ın Kırlı bölgesine indiklerini anlatan Ordu, "İlk sabah indiğimizde kuş sesinden başka bir şey yoktu. Esas harekat saat 9 sıralarında başladı. Beşparmak Dağları'nda yoğun çatışma oldu" dedi.
Ordu, ikinci harekatta kendisinin bir albayın yanına koruma olarak verildiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Savaşın kötü yanı sivil ile askerin karışık olmasıydı. Aldığımız esirlere kendi yemeklerimizi verirdik, bize verilen talimatlar Rum olsun Türk olsun sivilleri korumaktı. Esirlerin aç kalmaması için, kadınlara ve çocuklara ekmek, yemek verilirdi. Rum bir çocuk anlattı, 'ben lise talebesiydim, bana tüfeği kullanmasını öğrettiler, mevziye yolladılar, korktum size sığındım' dedi. Yani çatışmadan kaçmış bize gelmiş. Kaçanlar gelirlerdi. Çocuklara da bizim komutanlarımız çok iyi davranırlardı, kampa göndererek yiyeceğini içeceğini sağlarlardı."
- "Savaşın ardından Türk doktorlar Rumları tedavi etti"
Tirebolu ilçesinde ikamet eden Kıbrıs gazisi İsmail Gündüz (62) ise İskenderun Eğitim Alayında askerlik yaptığını, 20 Temmuz 1974'teki harekatta adaya ilk çıkan birlikte yer aldığını ve Girne'nin 4 mil batısından karaya çıktıklarını söyledi.
Gündüz, 20 Temmuz sabahı denizden çıkarma botlarıyla adaya doğru yol aldıklarını ifade ederek, "O adada o an sabah gördüğüm güzelliği bir daha görmedim. Orada tarif edilemez bir güzellik vardı ama herkesin bakış açısı farklıdır tabi. Zayiat vermeden çıktık. Bizim çıkarma yaptığımız plajın adı 'Pladini' idi, Rumca adı buydu. Şimdiki adı ise Yavuz Çıkarma Plajı. Biz indik çatışma başladı. Orası denizden ve karadan karıştı" diye konuştu.
Kıbrıs'ta 8 ay asker olarak kaldığını anlatan Gündüz, "Harekattan sonra yaşlılarla konuştuk, ilaç istiyorlardı, taburun doktoru ilacı yazıyor gönderiyor, Kızılay yazılan ilacı veriyordu. Kalanların hiç huzursuzluğu olmadı. Oradan Rumları kaldırma, kovma gibi hiçbir şey olmadı" ifadesini kullandı.
- "Türk bayrağını doğum günümde diktim"
Kıbrıs Barış Harekatı sırasında göğsünden hiç çıkarmadığı Türk bayrağını, zaferle biten harekatın sonunda, doğum gününde adaya diken Konyalı Gazi Mehmet Besler, o günkü heyecanını hala ilk günkü gibi yaşıyor.
Kıbrıs Barış Harekatı'na katılmak üzere 19 Temmuz 1974'te deniz yoluyla yola çıktıklarını dile getiren Besler, ''Çok heyecanlıydık. Gemide bulduğum Türk bayrağını hemen alarak göğsüme koydum. 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs'a vardık. Liman olmadığı için suyun içine boyumuzu suyun yutmadığı bir yerde atlayıp, denizin içinde yürüdük'' dedi.
- "Zehirlenmekten son anda kurtuldu"
Konuşması sırasında duygulandığı gözlenen Besler, "O gün 10 kilometre yürüdük. Toplanma yerimizde uğradığımız saldırı sonucu birçok arkadaşımız şehit oldu. Yaklaşık üç saat süren çatışma sonucu karşı taraf geri çekilmek zorunda kaldı. Bazen karşı taraf bizi gördüğünde savaşmaya bile gerek kalmıyor, kaçıyorlardı. Bazen aç bazen susuz kaldık. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hiçbir ferdi bir an bile olsa kararından, mücadelesinden hiç vazgeçmedi" diye konuştu.
Besler, silahımı yerleştirmek için yer ararken birliğinden uzaklaştığını dile getirerek, şöyle devam etti:
"Bana yol göstermesini istediğim bir kadın önce yabancı dil konuşuyordu, benim Türk askeri olduğumu anlayınca Türkçe konuşmaya başladı. Aç olduğumu anlayınca yemek yemem için evine davet etti. Getirdiği yumurtanın rengi farklıydı. Aşağıdan yabancı askerlerin olduğunu anlayınca pusuya düşürülmeye çalışıldığımı anladım. Üzerimdeki el bombasını atarak pencereden kaçmayı başardım.''
- "Bir yudum su içemeden şehit oldu"
Arkadaşı Adapazarlı Mustafa Kuş'un çok susadığı için kendisinde su istediğini anlatan Besler, Kuş'un henüz bir yudum su içemeden açılan ateş sonucu yaralandığını aktardı.
Kollarının arasındaki arkadaşını teselli etmeye çalışırken takım komutanı olduğu için bir taraftan da karşı tarafın püskürtülmesi için yanındaki arkadaşlarına talimat verdiğini vurgulayan Besler, ''Ateş kesilince Mustafa'nın şehit olduğunu anladım. Arkadaşım bir yudum su içemeden şehit oldu'' diyerek gözyaşı döktü.
- ''Türkün cesaretini ve kuvvetini gösterdik''
Harekatın ilk gününden beri göğsünde sakladığı Türk Bayrağı'nı kazanılan zaferin ardından toprağa dikmenin heyecanını hala ilk günkü gibi yüreğinde taşıdığını aktaran Besler, şunları kaydetti:
''Ben o gün kendime doğum günü hediyesi verdim. 15 Ağustos'ta Türk bayrağını oraya diktiğim gün benim doğum günümdü. O gün benim için ne büyük şerefti, bunu kelimelerle bile anlatamıyorum. Bayrağı diktikten sonra yoğun ateşe maruz kaldım. Ama çok şükür oraya bayrağımızı diktim. Karşı tarafın yaralı askerlerine bile bizim Türk askerleri müdahale ediyordu. Hep esir düşmektense şehit olmayı arzu ettik. Düşmanın mevzisi biz de olmuş olsaydı, dünyanın tüm askerleri de üzerimize gelse oraları bizden alamazlardı. Biz Türk'ün cesaretini ve kuvvetini gösterdik. Yaşadığım o şerefli, gururlu günleri ne zaman anlatsam hep o yıllara geri dönüyor, gururlanıyorum.''
Besler, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tarihinin her zaman şan ve şerefle dolu olduğunu, kendisinin de bunda katkısı olduğu için her zaman mutlu olduğunu sözlerine ekledi.