Haberler

"Balyoz Planı" Davası Temyiz Duruşması

Abone Ol

Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı Ertuğrul: "Bizim amacımız, çıplak gerçeği görebilmek. Bu nedenle Yargıtay tarihinde bu kadar uzun süre bu duruşma, üstelik de adli tatilde olmamıştır. Çıplak gerçeği görmek istiyoruz, burada çok samimiyiz, samimi duygularla burada bulunuyoruz, amacımız aynı" Avukat Ülgen: "Türk yargısının gelmesi gereken yere gelmesini sağlayacağız. Bu, hukukçu olmanın verdiği bir görevdir. Arkamızda, haksız mahkumiyetler, adil yargılanma ilkesine aykırı ihlaller bırakırsak normalleşmeye gidemeyiz. Gerçeklerden kaçan bir mahkemeden, gerçeklere ulaşmayı engellemek için olağanüstü önlemler alan bir mahkemenin kararından söz ediyorum. Haykırışım, seslenişim bu nedenledir" "TSK içinde dönem dönem veya her dönem irticayla mücadele yapılmış mıdır, yapılmıştır, her dönem veya dönem dönem irticai faaliyet içinde bulunan dernekler, kuruluşlar, siyasi parti temsilcileri fişlenmiş midir, fişlenmiştir. Bana sorarsanız doğru değildir, suçtur"

Aralarında emekli Oramiral Özden Örnek ile emekli Orgeneraller Halil İbrahim Fırtına ve Çetin Doğan'ın da bulunduğu 361 sanıklı "Balyoz Planı" davasının, Yargıtay 9. Ceza Dairesindeki temyiz duruşmasına 15. günde devam edildi.

Sanıklar Süha Tanyeri, Çetin Doğan, Dursun Çiçek, Nedim Ulusan, Ahmet Zeki Üçok ve Ahmet Bertan Nogaylaroğlu'nun avukatı Celal Ülgen, öğle arasından sonra savunmasını sürdürdü.

Savunmasının başında 10 saat konuşacağını söyleyen Ülgen, Mahkeme Başkanı Ekrem Ertuğrul'un, tekrardan kaçınması yönündeki uyarıları dogrultusunda savunmasını kısaltacağını belirtti.

Soruşturma sırasında "Balyoz Planı" davası sanıklarının çoğunun telefonlarının dinlemeye alındığını, müvekkillerinin de telefonlarının soruşturma evresinde dinlendiğini ileri süren Ülgen, ancak ses kayıt ve dinleme tapelerinin dosyada yer almadığını ifade etti. Dinlemelerden sonuç alınamadıysa bunun sanıklar açısından lehe kanıt sayılacağını savunan Ülgen, bu tapeleri mahkemeden talep ettiklerini ancak mahkemenin bu talebi reddettiğini dile getirdi.

-"Mahkeme sıkıştı"

Avukat Ülgen, "Dinlemelerde suç unsuru çıkabilecek veya planları doğrulayacak tek bir konuşma tespit edilemiyor. Mahkeme sıkışmış oluyor. Sahte dijital veriler dışında, sanıkların hakimiyet alanında ele geçmiş tek bir belge yok, tanık yok" iddialarında bulundu.

Ele geçirildiği öne sürülen CD'lerdeki sivil toplum örgütü, ilaç deposu, özel hastane gibi yerlerin isimlerinin CD'lerin ele geçirildiği söylenen 2003 yılında farklı olduğunu söyleyen Ülgen, bu isimlerin 2008-2009 yılından sonra CD'deki isimleri aldıklarının görüleceğini belgelerle anlattı.

Fişlendiği iddia edilen Kur'an kurslarının, dernekler masasının gönderdiği yazıya göre, 2007-2008 yılları arasında kurulduğunu, daha önceki yıllarda faaliyet göstermediğinin görüleceğini ifade eden Ülgen, ancak bu Kur'an kurslarının 2003 yılında arama yapılacak yerler listesinde isimlerinin geçtiğini dile getirdi. Ülgen, hatta listede yer alan bir Kur'an kursunun 1992 yılından bu yana eğitim-öğretime ara verdiğinin bildirildiğini ileri sürdü.

-"CD'lerdeki zaman çelişkisi"

Dijital verilerin sahte ve zaman çelişkileri içerdiğini öne süren Ülgen, 2006-2009 yıllarına ait 2 bin 500'e yakın verinin, 2003 yılında hazırlandığı belirtilen CD'lerde yer aldığını, savcılık makamanın, bu iddialar karşısında "Bunlar güncellenmiş olabilir" dediğini savundu.

Ülgen, "Yazmaya korumalı bir CD'yi güncelleyemezsiniz, içine sonradan belge yükleyemezsiniz. 'Güncelleme var' demek bilişim açısından cehaleti gösterir. 'Cesaretiniz var mı, gerçekleri duymaya hazır mısınız? O zaman bilirkişiye gönderin' dedik. 'Hayır' dediler. Çünkü gerçeklerden korkuyorsunuz. Nereye kadar kaçacaksınız. Bir gün gerçekler karşınıza çıkacak. 'Güncelleme var' demek aklımıza, zekamıza hakaret etmektir" sözlerini kullandı.

Yargıtay aşamasında, heyetin bilirkişi incelemesi yaptırma yetkisinin bulunmadığını hatırlatan Ülgen, "Siz ancak bu eksikliği tespit edebilir ve bunu çok önemli bir bozma nedeni olarak görebilirsiniz" dedi.

Avukat Ülgen, iddialarını şöyle sıraladı:

"TSK içinde dönem dönem veya her dönem irticayla mücadele yapılmış mıdır, yapılmıştır, her dönem veya dönem dönem irticai faaliyet içinde bulunan dernekler, kuruluşlar, siyasi parti temsilcileri fişlenmiş midir, fişlenmiştir. Bana sorarsanız doğru değildir, suçtur. Ama TSK, kendisine kanunların, EMASYA Protokolü'nün, yasa, genelge ve yönetmeliklerin verdiği  yetkilerle böyle fişlemeler yapmıştır. Bunların hepsi yanlış ama TSK'da yapılagelen uygulamalardır. Burada, o uygulamalarla sahte "Balyoz Planı" arasında benzerlik, köprü kurmak istiyorlar. Bu son derece yanlış ve hatalıdır."

-"Üçok adeta suç makinesi haline getirildi"

Avukat Ülgen, müvekkili Albay Ahmet Zeki Üçok'un, Kayseri'de TSK ile halkı karşı karşıya getirmek amacıyla Kayseri Hava Kuvvetleri Komutanlığı imzasıyla hazırlanan bir sahte belgeyi ortaya çıkardığı için cezalandırıldığını savundu.

Ülgen, "Üçok adeta suç makinesi haline getirildi. Kayseri'de "Hipnoz, Askeri Casusluk ve Fuhuş, Balyoz" davaları. Var da var, cezası 500 yılı buldu. Üçok, bu konuyu soruşturdu diye bütün davalarda kendisine sanık payesi verildi, hemen hemen her davanın sanığı konumuna getirildi" diye konuştu.

-Fazıl Hüsnü Dağlarca'dan şiir

Ülgen, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın savcılara seslendiği şiirinden, "...Savcı, nedir düşündün mü? Yazıları suçlu kılan? Usla, yürekle büyümüş, gündüzler geceye karşı, ama nedir çağlar üzre, beni senden güçlü kılan..." dizelerini okudu.

Şairin bu şiiri, yazıların suç unsuru kabul edildiği bir dönemde, tepki olarak kaleme aldığını ifade eden Ülgen, "Bugün aynı nitelikte, aynı sorumsuzlukta görev yapan savcı arkadaşlarımız da var. Bunu tek bir kişiye yönlendirerek söylemedim" dedi.

Nazım Hikmet'in de kendi avukatına yazdığı şiirden, "İyi günlerimde benim unuttuğum insan, nasılsın" dizelerini okuyan avukat Ülgen'in, "Artık, avukatların mutlu günlerde unutulduğunu gösteren bu şiiri de Ergenekon Davası'nın temyiz duruşmasında sizlerle paylaşırız" demesi, heyette ve salonda gülüşmeler neden oldu.

Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk ve Fuhuş, Oda TV, Kafes, Poyrazköy gibi davaların "birden bire, aniden" başlatıldığını ve sonuçta Türk Silahlı Kuvvetlerinin önemli komuta kademesinin tasfiye edildiğini, saf dışı kaldığını savunan Ülgen, "Balyoz Darbe Planı iddiasına bakıyorsunuz, darbe yapılacak. Türkiye'de hatta dünyada ne zaman darbe yapılmışsa arkasında mutlaka Amerika olmuştur. Arkasında Amerika olmayan bir darbe olmaz. Buna karşın TSK'da Amerika'ya karşı darbe yapılmış mıdır, evet yapılmıştır" görüşünü ileri sürdü.

-"1 Mart Tezkeresi'nin bir intikamı gibi"

TBMM'de 1 Mart 2003'de tezkerenin reddedilmesinden sonra ABD'li yetkililerin, Genelkurmay Başkanlığını, "Neden gücünü göstermedin, siz kendinizi Türk ordusunun generali mi sanıyorsunuz. Hepiniz NATO'nun askerisiniz" diyerek suçladığını, hesap sorduğunu iddia eden Ülgen, "Bu hesabın sonunda, 1 Mart Tezkeresi'nin bir intikamı gibi, Balyoz ve Ergenekon davası ve diğer davalar içinde Genelkurmay Başkanına kadar uzanacak bir operasyon başlatıldı" diye konuştu.

-Başkandan uyarı

Ülgen'in, "Türkiye'de hem Ergenekon hem Balyoz davasında, savcı, polis ve mahkeme işbirliği var. Bunu Ergenekon davasında daha yakından göreceksiniz, size o zaman kanıtlarıyla anlatacağım.Türkiye'de yargı büyük bir bataklık içine girmiştir, Türkiye'de bağımsız yargı yoktur" sözleri üzerine Başkan Ertuğrul, müdahale etti.

Ertuğrul, şu uyarıda bulundu:

"Burada denetlenen, İstanul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin kararıdır. Sanıklar hakkında mahkemenin hükmü irdeleniyor. O mahkemeyi eleştirebilirsiniz, tarafsızlık, adil yargılanma ilkeleri uygulanmadı diyebilirsiniz, ancak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile kurulan yargı organlarının geneline yönelik genelleme yapmayınız. Savunmanın dokunulmazlığını çok iyi bilirsiniz. Yersiz ve icapsız şekilde aşağılama, hukuki ve cezai sorumluluk getirir. Siz bunu bilecek tecrübeye sahipsiniz. Anayasal kuruluşların geneline ilişkin bu sözler pek şık değil. Mahkemenin hükmünü istediğiniz gibi tartışabilirsiniz."

Başkan Ertuğrul'un uyarısı üzerine Ülgen, karar veren mahkemeyle ilgili aksaklıkları anlatırken sadece buzdağının görünen parçasını anlatmış olacağını belirterek, "Kendimi bilerek eleştiri yapıyorum. 'Yargı tarafsız değil' demek eleştiridir. Daha somut şeyler söylersem hakaret etmiş olurum. Ben bunun ayırdındayım" dedi.

Ertuğrul da "Ben hakaret ettiniz demedim, sözleriniz daha ileri boyutlara varmasın istedim" diye konuştu.

Savunmasına devam eden Ülgen, Türkiye'de yargının genel olarak sıkıntı içinde olduğunu, bu sıkıntının birlikte aşılması gerektiğini savundu.

Ülgen, şöyle devam etti:

"Bunu sizlerle aşacağız. Türk yargısının gelmesi gereken yere gelmesini sağlayacağız. Bu, hukukçu olmanın verdiği bir görevdir. Arkamızda, haksız mahkumiyetler, adil yargılanma ilkesine aykırı ihlaller bırakırsak normalleşmeye gidemeyiz. Gerçeklerden kaçan bir mahkemeden, gerçeklere ulaşmayı engellemek için olağanüstü önlemler alan bir mahkemenin kararından söz ediyorum. Haykırışım, seslenişim bu nedenledir."

Ülgen'in bu sözleri üzerine Başkan Ertuğrul, "Bizim amacımız da çıplak gerçeği görebilmek. Bu nedenle Yargıtay tarihinde bu kadar uzun süre bu duruşma, üstelik de adli tatilde olmamıştır. Çıplak gerçeği görmek istiyoruz, burada çok samimiyiz, samimi duygularla burada bulunuyoruz, amacımız aynı" dedi.

Avukat Ülgen, "O zaman çıplak gerçeği görmenizde çorbadaki tuz kadar katkım olursa çok mutlu olacağım" sözleriyle savunmasını tamamladı. - Ankara

Kaynak: AA / Güncel

Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title