Haberler

Başbakan Yardımcısı Arınç Açıklaması

Abone Ol

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Ergenekon" davasıyla ilgili, "Mahkeme tahliye etmemek suretiyle bence biraz da ihsas-ı rey'de bulundu."

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Ergenekon" davasıyla ilgili, "Mahkeme tahliye etmemek suretiyle bence biraz da ihsas-ı rey'de bulundu. Yani kararını vereceğini ve bu kararının da bu tutukluluk süresine bakıldığında aslında az bile olduğunu düşünmüş olabilir" dedi.

Arınç, Ankara'da Diplomasi Muhabirleri Derneği üyeleriyle yaptığı toplantıda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

"Balyoz" davası sanıklarından Tuğamiral Cem Aziz Çakmak'ın, davada delillerin inandırıcı olmadığı, adil yargılama hakkının ihlal edildiği ve tutukluluk sürelerinin uzun olduğu iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yaptığı başvurusunun reddedildiğinin anımsatılarak, bu konudaki görüşünün sorulması üzerine Arınç, "Balyoz" davasının Yargıtay aşamasında bulunduğuna dikkati çekti.

"Ergenekon" davasında ise esas hakkında mütalaa verildiğini anımsatan Arınç, burada kendisinin de uzun tutukluluk sürelerini eleştirdiğini söyledi.

Arınç şöyle konuştu:

"Bizi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde zor durumda bırakan, bir yargılamanın adaletli olmayışı, adil yargılama olmayışı, bir de uzun tutukluluk süreleri vesaire. Adil yargılama konusunda tabii çok dikkatli olmalıyız. Bu sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin bizim üzerimize yüklediği bir sorumluluk değil, bu insan hakları ile ilgili bir konu. Öyle bir sözleşme olmasa bile biz yargılamanın adil olmasını isteriz. Çünkü adalet ancak böyle tecelli eder. Burada adil bir yargılama var mıdır, yok mudur- Bu henüz iddia safhasında."

"Ergenekon" davasının artık bir sonuca doğru gittiğini ifade eden Arınç,

"Hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis istenen bir sanık için şu anda tahliye istemek çok gülünç olacak" dedi.

Kendisinin her zaman bu kişilerin tutuksuz yargılanabileceğini ve mahkemelerin tutukluluk hallerini istisna olarak kabul etmeleri gerektiğini söylediğini anımsatan Arınç, "Bu olmadı bugüne kadar, profesörler için de olmadı, komutanlar için de olmadı. Demek ki mahkemenin bildiği bir şey varmış" diye konuştu.

Sanıkların pek çoğunun tutuksuz yargılanması kanaatinde ısrarlı olduğunu da vurgulayan Arınç, "Ama mahkeme tahliye etmemek suretiyle bence biraz da ihsas-ı rey'de bulundu. Yani kararını vereceğini ve bu kararının da bu tutukluluk süresine bakıldığında aslında az bile olduğunu düşünmüş olabilir" ifadesini kullandı.

-Siyonizm tartışmaları-

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Viyana'da yaptığı konuşmanın ardından çıkan Siyonizm tartışmalarının hatırlatılması üzerine Arınç, Başbakan Erdoğan'ın bugün Politiken adında bir Danimarka gazetesine beyanat verdiğini ve Türkiye'nin görüşlerini bir kez daha aktardığını söyledi.

Siyonizm'i İslamofobi ve Antisemitizm ile yan yana getirmenin diplomasi açısından doğru olmadığını ifade eden Arınç, geçmişten bu yana Türkiye'nin Musevilerle hiçbir sorunu bulunmadığını anımsattı.

Arınç, "Siyonizmi özel olarak zikrederek, İsrail'in varoluş felsefesi olarak kabul ettiği bu konuda onları eleştirecek bir noktada değiliz. İşin gerçeği bu. O olayın akışı içerisinde, o konuşma içerisinde bu kelime ifade edilmiş olabilir. Başbakanımızın bugünkü açıklaması bence çok olumlu. O çerçevede meseleye bakmamız gerekecek" dedi.

Mavi Marmara saldırısı sonrasında yapması gereken davranışları İsrail hükümetinden beklediklerini ifade eden Arınç, "İsrail'in varlığını, önemini idrak eden bir hükümetiz biz. Ama ulusal çıkarlarımız noktasında, özellikle böyle bir olayın yaşanmış olmasından sonra Türkiye de iddia ettiği şartların kabul edilmesini bekliyor. Eğer bunlar gerçekleşirse ilişkilerimizde bir gelişme şüphesiz olabilir" diye konuştu.

-Mor Gabriel Manastırı-

Mor Gabriel Manastırı'na ait arazilerin Süryani cemaatine iadesi konusunda çalışma başlatıldığı haberlerinin sorulması üzerine Arınç, Almanya ziyareti sırasında Süryanileri ziyaret ettiğini ve bu konunun da konuşulduğunu söyledi.

Süryanilerin Türkiye'ye çok bağlı olduğunu belirten Arınç, "Biz Vakıflar Genel Müdürlüğümüz aracılığıyla yaptığımız bütün çalışmalarda, Süryanilerin taleplerini yerine getirdik. Çünkü haklı taleplerdi" dedi.

Mor Gabriel Manastırı konusunda işlerinin zor olduğunu ifade eden Arınç, karşılarına Hukuk Genel Kurulu kararlarının çıktığına dikkati çekti.

Manastırın duvarlarının geçmişte orman alanı içerisine genişletildiğini ve daha sonra mahkeme kararıyla bu kısmın ormana ait bir yer olarak kabul edildiğini anlatan Arınç, bu arazinin beş dönüm civarında olduğunu kaydetti.

Bu bölgenin 2B arazisi de olmadığını ve 2B arazileriyle ilgili düzenlemeden faydalanılamadığını belirten Arınç, bu alanın 49 yıllığına kendilerine tahsis edilmesini önerdiklerini ancak cemaat liderlerinin bunu kabul etmediğini söyledi.

Arınç, şöyle devam etti:

"Biz farklı seçenekler göstermemize rağmen belli bir noktaya gelemedik. Burada da kusur bizim değil. Şimdi bunu bırakacak noktada değiliz. 'Yargı kararına rağmen çözün' derseniz. Bizim yol aramamız lazım. Yargıyı çiğnemeden yeni bir formül üreterek. Bunun çalışmasını yapıyoruz."

-"Çevremizde nükleer bomba istemeyiz"-

ABD Başkanı Barack Obama'nın İran'ın bir yıl içerisinde atom bombasına sahip olabileceği yönündeki sözlerinin hatırlatılması üzerine Arınç, "Biz Türkiye olarak hiçbir ülkede ama öncelikle çevremizde nükleer bomba, nükleer silah istemeyiz" diye konuştu.

Bunun, İran için ne kadar geçerliyse İsrail için de o kadar geçerli olduğunu vurgulayan Arınç, Türkiye'nin İran'daki bu sürecin kontrol altında olmasını desteklediğini söyledi.

Suriye'deki gelişmelerle ilgili soru üzerine Arınç, Türkiye'nin Suriye konusunda çok zarar gördüğünü ama meseleye insani açıdan baktığını belirtti.

Son günlerde kimyasal silah kullanıldığı tartışmasının, muhaliflerin üzerine yıkılmaya çalışıldığını ifade eden Arınç, Suriye rejiminin giderek zayıfladığını, kontrolü kaybettiğini ve daha gaddar olduğunu kaydetti.

Arınç, "Zannediyorum ki çok uzak olmayan bir süre içerisinde Suriye'de bir netice görebileceğiz" dedi.

Ürdün Kralı'nın, Türkiye'deki demokrasi anlayışıyla ilgili sözlerinin hatırlatılması üzerine Arınç, "Bu adamın böyle söyleyeceğini, Anıtkabir'deki gözyaşlarından anlamıştım" ifadesini kullandı.

Hükümet sözcülüğünde en çok zorlandığı şeyin sorulması üzerine Arınç,

"Hükümet sözcülüğü zor bir şey. Oradaki konuşmanızı bu sıfatla yapıyorsanız, hükümeti düşünerek, yanlış anlama gelecek bir şeyi söylememek veya bir bilgi verirken yanlış bilgi vermemek gibi konular beni strese sokuyor" dedi.

Arınç, özellikle Bakanlar Kurulu sonrasındaki konuşmalarda kendisini baskı altında hissettiğini ve yanlış yapmamaya çaba sarf ettiğini söyledi.

-"Hatalarımız da kusurlarımız da olacaktır"-

TRT'ye yönelik bazı eleştirilerin hatırlatılması üzerine Arınç, çok şey yapan ve çalışan kurum ve insanların hata da yapabileceğini belirterek, şöyle konuştu:

"İş yaparken bir insanın hem cesur olması lazım hem bir plan ve projesinin olması lazım. Hem de 6-7 bin kişilik bir kurumda çalışıyorsanız ve bu kurum geçmişte 'bilmem kimin çiftliği' olarak anılmış, üzerine kitaplar da yazılmışsa 45 senede gelinen nokta 6 kanal ama dört senede gelinen nokta 15 kanalsa hatalarımız da olacaktır, kusurlarımız da olacaktır.

TRT ve bazı kurumlarda benim gözlemlediğim şudur: Bir, içerideki sendika bir türlü bu yeni dönemi kabullenememiştir, dışarıya her gün servis yapmaktadır. İkincisi geçmişte bu kurumda söz sahibi olanlar şimdi başka yerlerde görevlendirilince, kurumun aleyhine haber üstüne haber üretmektedirler. Üçüncüsü de çok süratli bir çalışmayla çok hatalar yapıyor olmamızdır. Bu da bize ait bir kusurdur."

Milliyet'in İmralı'daki görüşme tutanakları olduğu belirtilen metni yayımlamasıyla ilgili Arınç, "Düşünebilirdi şunu, 'Türkiye önemli bir süreçte, bu süreci zedeleyebilecek bir olay mı bu-' diye düşünerek vatanseverliğini veya bu sürece olan bağlılığını göstermek açısından bir tercihte bulunabilirdi. Ama onlar haberciliği esas almışlar ve bunu yayımlamışlar. Kızarız, üzülürüz, tenkit ederiz ama yaptıkları gazetecilik açısından bence çok yanlış bir şey değil. Tercihte bulunurken böyle bulunmuşlar" diye konuştu.

-Kamuda başörtüsü yasağı-

Kamuda başörtüsü yasağının kaldırılması konusunda çalışma olup olmadığı yönündeki soru üzerine Arınç, Memur-Sen Konfederasyonu'nun kamuda başörtüsünün serbest olması konusunda imza kampanyası başlattığını ve bu çerçevede 12 milyon imza toplandığını anımsattı.

Arınç, "Biz demokratik bir anlayış içerisinde bu talepleri alırız ve bu talepler üzerinde de elbette çalışma yaparız. Ama bugün için hükümetimizin gündeminde kanun mu gerektiriyor, yönetmelik mi gerektiriyor, bu konularda henüz eylem noktasına geçmiş bir düşüncemiz yok" dedi.

Başbakan Yardımcısı Arınç, kamuda başörtüsü serbestliği konusunda, tıpkı üniversitelerdeki başörtüsü serbestliği gibi, yeni bir tartışma alanı yaratmamak için, hem siyasetin hem sosyal alanların "Evet artık olabilir" dediğini görmek istediklerini kaydetti.

Yeni anayasa çalışmalarının ne zaman sonlanabileceğinin sorulması üzerine de Arınç, bu çalışmaların Mart içinde bitmesini istediklerini, en son MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin daha önce söylediği gibi 23 Nisan'a kadar bir sürenin söz konusu olabileceğini belirtti.

(Bitti) - ANKARA

Kaynak: AA / Güncel

Bülent Arınç Türkiye İsrail Suriye Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title