Nazlı Ilıcak: Hedef Gösterildik
Gazeteci Nazlı Ilıcak, Merve Kavakçı'nın Meclis'e başörtüsüyle girmesinin ardından, "Darbe olacakmış gibi hava yaratıldı, hedef gösterildik." dedi.
Gazeteci-yazar Nazlı Ilıcak, o dönemde kendisi gibi Fazilet Partisi Milletvekili olan Merve Kavakçı'nın, 2 Mayıs 1999'da TBMM'deki yemin törenine başörtüsüyle girmesinin ardından yaşadıkları olaylara ilişkin, "Kamuoyuna, sanki biz bir provokasyon yapmak üzere Parlamento'da genel kurul salonuna girmişiz gibi takdim edildi. Neredeyse darbe olacak, askeri müdahale olacak gibi hava yaratıldı. Hedef gösterildik" dedi.
AK Parti Milletvekilleri Nurcan Dalbudak, Gülay Samancı, Sevde Beyazıt Kaçar ve Gönül Şahkulubey'in TBMM'ye başörtüsüyle gidecekleriyle ilgili açıklamalarını AA muhabirine değerlendiren Ilıcak, Merve Kavakçı ile birlikte milletvekili olarak ilk yemin günlerinde yaşadıklarını anlattı.
"KAVAKÇI TEK BAŞINA GİRMEK İSTEMEDİ"
Kavakçı'nın kendisini telefonla arayarak, tek başına salona girmek istemediğini, kadın olarak kendisine eşlik etmesini istediğini söylediğini belirten Ilıcak, salona kameraların arasından gitmeyerek, başka bir yoldan girdiklerini kaydetti. Merhum Necettin Erbakan'ın Kavakçı'ya telkinde bulunmak için Temel Karamollaoğlu'nu gönderdiğini ifade eden ılıcak, "Ben Merve'nin yanına gittiğimde ona, 'Sen sıran geldiğinde değil de, daha geç bir vakitte yemin et' diyordu. Merve'de 'ben kusurlumuyum? Yasaklı insan gibi niçin gizli kapaklı, geç vakit yemin edeyim?' dedi. Merve bana da sorunca kararına uyacağımı söyledim. Geç vakit kaçamak şekilde böyle genel kurul salonuna girilerek yemin edilmesine karşıyım. Eğer bir tepki doğacaksa zaten bu sadece bir yemin meselesi değil ki. Genel kurul çalışmalarına da katılamaz o zaman. Merve, ismim okununca yemin etmeyi arzu ediyorum' dedi. Birlikte salona gittik" dedi.
TEPKİLER BİZİ KORKUTTU
Kavakçı ile birlikte kendisinin de ilk defa genel kurul salonuna adımını attığını vurgulayan Ilıcak, uğultu ve "dışarı, dışarı" şeklindeki tepkilerle karşılaştıklarını anlattı.
Organize şekilde bağrışmalar olduğunu vurgulayan Ilıcak, "Biz yerimize oturduk. Doğrusu ben korktum. İlk defa orada bulunuyorum, hiç böyle birşey görmemişim. Ne yapacağımı şaşırdım. İkimiz de 'ne oluyor' diye korktuk. Merve dua okumaya başladı" diye konuştu.
Fazilet Partisi milletvekillerinin de DSP'li milletvekillerine tepki göstermeleri üzerine büyük olaylar çıkmaması için vekilleri sükunete çağırdığını dile getiren Ilıcak, Fazilet Partili milletvekillerinden sakin olmalarını istediğini kaydetti.
"SICAK DARBEDEN SÖZ EDİLİYOR"
Bu davnanışı üzerine gezetelerde kendisi hakkında, "Nazlı Ilıcak aldığı talimatlara göre, bir orkestra şefi gibi Fazilet Partisi grubunu yönetti" şeklinde yazılar yazıldığını dile getiren Ilıcak, şöyle devam etti: "Bunun alakası yok. Ben kavga çıkmaması düşüncesindeydim. Bir süre Merve ile oturduk. Daha sonra Fazilet Partisi, DSP ve DYP'nin grup başkan vekilleri o oturumdan Merve'nin çıkmasını rica ettiler. Oturuma ara verildi. Merve Kavakçı da salonu terk etti. Ben çok üzüldüm. Daha sonra Recai Kutan, Merve'yi odasına çağırınca ben de gittim. Süleyman Demirel Merve'yi 'ajan provokotör' diye suçladı. Olay kamuoyuna, sanki biz bir provokasyon yapmak üzere Parlamento'da genel kurul salonuna girmişiz gibi takdim edildi. Askerin tepkileri de Kutan'a iletildi. Aydın Menderes de partiden istifa etti. Orada Merve'ye 'sen tekrar genel kurula girme, yemin etmeyi bile deneme, bir süre genel kurul çalışmalarına girme' denildi. Neredeyse darbe olacak, askeri müdahale olacak gibi hava yaratıldı. Merve'ye 'Biz böyle bir mesuliyeti taşıyamayız. Sıcak darbeden söz ediliyor. Korkunç gelişmelere yol açabilir. Partinin genel başkanı ve yöneticileri böyle diyorsa, o zaman girmemek lazım, ara vermek lazım' dedim. Merve de girmedi. İş orada bitmedi. Amerikan vatandaşlığı ortaya çıkarıldı. Vatandaşlıktan atılmak suretiyle milletvekilliği düşürüldü. Hakkında dava açıldı. Nuh Mete Yüksel gözdağı vermek amacıyla evini bastı. Merve'nin çocuklarına çok büyük hakaretler edildi. Apartmandaki komşuları dahi onu bir şekilde ötekileştirerek zor duruma sokmaya çalıştı., Çok kötü muamelelere maruz kaldı."
"ASKERDEN GÜÇ ALIYORLARDI"
Şimdi ise 4 bayan milletvekililinin başörtüsüyle Meclis Genel Kurulu'na girmesinin beklendiğini anımsatan Ilıcak, o dönemde yaşadıklarını, "Bütün bunlar sırtını askere dayayanların davranışlarıydı. Oradan güç alıyorlardı. Artık Türkiye'de askeri vesayet kalktı. Yine Türkiye'de aynı zamanda yargı vesayeti de kalktı. Askeri ve yargı vesayetinin kırılması sayesinde bugün bu hanımlar böşörtüleriyle Parlamentoya girebiliyor" dedi.
CHP DAHA KATIYDI
Merhum Başbakan Bülent Ecevit'in inançlara saygılı bir laiklik düşüncesini benimsediğini, buna rağmen böyle bir tavır içine girdiğini, CHP'nin ise daha katı olduğunu, ancak arka planda destekleyecek bir kuvvetin artık ortadan kaltığını, kamuoyunun da halk kitlerinin de yapılan haksızlıkları daha iyi anladığını kaydetti.
"HEDEF GÖSTERİLDİK"
O dönemde kendileri hakkında çok ağır yazılar yazıldığını ifade eden Ilıcak, "Bunlar çok ağırdı. Hedef gösterildik" diye konuştu. Artık o dönemde sesi çok gür çıkan insanların, askerle işbirliği yapanların hesap verildiğini gördüklerini dile getiren Nazlı Ilıcak, 1999'dan bugüne kadar önemli bir dönemin geçtiğini, insanların mahkeme önünde olmasa bile, medya önünde hesap verdiklerini, yazdıkları yazılar ve tavırlarından dolayı utandıklarını söyledi.