Batı İran Nükleer Pazarlığı
Batı İran yakınlaşması sonrasında İran'ın nükleer faaliyetleri konusunda P5+1 ve İran arasındaki yüksek düzeyli ikinci görüşme 15 Ekim'de Cenevre'de yapılacak Karışılıklı güvensizliğin hakim ...
Sinan Polat - İran ile P5+1 arasında nükleer program konusunda şu ana kadarki en yüksek düzeyli ikinci görüşme gelecek hafta yapılacak. Müzakerelerde Batı, İran'ın taraf olduğu NPT anlaşmasının ek protokollerini uygulamasını ve nükleer programını şeffaflaştırmasını talep ederken, İran da barış amaçlı nükleer teknoloji geliştirme hakkının tanınmasını ve uluslararası ekonomik yaptırımların kaldırılarak Batı ile ilişkilerin normalleşmesini istiyor.
İran, BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ve Almanya (P5+1) ile 15 Ekim'de Cenevre'de yeniden bir araya gelecek. Pazarlıklar, sadece İran'ın nükleer silah elde etmesinin önüne geçmeyle ilgili değil, aynı zamanda nükleer kapasitesini istediği an nükleer silah elde edebileceği bir noktaya gelmesinin engellenmesiyle de ilgili. Bu noktada Batı ekonomik yaptırımların caydırıcılığının avantajını yaşarken, "aşamalı" çözüm sürecinden yana olduğunu söyleyen İran yönetimi de 3-6 ayda anlaşmaya vararak Batı ile ilişkileri normalleştirmeyi ve ekonomisini alt üst eden yaptırımları bir an önce sona erdirmeyi hedefliyor.
Altı yıldır devam eden görüşmelerin sonuncusu ve aynı zamanda en yüksek düzeylisi İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ve Amerikalı mevkidaşı John Kerry arasında BM Genel Kurulu sonrasında New York'ta yapılmış, görüşmede Fransa, İngiltere, Rusya, Çin ve Almanya'dan da temsilciler hazır bulunmuştu.
Hala güven bunalımı var
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin göreve gelmesiyle taraflar arasında belirgin bir yumuşama yaşansa da karşılıklı güvensizlik sürecin en belirgin vasfı olmaya devam ediyor. Dini lider Ayetullah Ali Hamaney yakınlaşmanın en yüksek düzeye çıktığı günlerde bile Ruhani'nin New York ziyareti sırasında yaşanan bazı şeyleri uygunsuz bulduğunu dile getirmiş ve ABD yönetimini güvenilmez, kendini beğenmiş, mantıksız olmakla ve verdiği sözleri tutmamakla suçlamıştı. İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ali Ekber Salihi de geçen hafta nükleer tesislerden birine sabotaj suçlamasıyla 4 kişinin gözaltına alındığını duyururken, İran'ın alışıldık söylemine dönerek, "Düşmanlarımız her zaman ülkemize karşı sabotaj çabası içerisinde oldular" ifadesini kullanmıştı.
ABD yönetimi de benzer tavır içerisinde. ABD, hem ülkede hem de ABD'nin müttefikleri arasında İran'a karşı duyulan güvensizliğin "tamamıyla haklı" nedenlere dayandığını kabul ediyor. Her ne kadar ABD Başkanı Barack Obama, Ruhani'nin daha önce hiç olmadığı bir şekilde Batı ile diyalog arayışında olduğunu dile getirse diplomasiye şans verilmesi ve Ruhani'nin test edilmesi gerektiğini söylese de endişeleri gidermekte yetersiz kalıyor. Bunda da İran'ın soru işaretleriyle dolu nükleer faaliyetleri, hem ABD'ye hem de onun bölgedeki en önemli müttefiki İsrail'e karşı yıllardır süregelen söylemi en büyük paya sahip.
UAEK'nın raporları ne diyor?
Her ne kadar salı günü P5+1 ile bir araya gelecek olsa da İran'ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması'na (NPT) taraf olması sonrasında İran ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) yetkilileri arasında da düzenli görüşmeler yapılıyor. Buna ek olarak UAEK, İran'ın nükleer programı konusunda üç ayda bir rapor yayımlıyor.
UAEK, raporlarında İran'ın askeri amaçlı nükleer faaliyetlerde bulunmuş olabileceği bilgisine yer verirken, Parçin nükleer tesislerinde nükleer silah geliştirmenin alameti olan hidrodinamik deneyleri için patlayıcı kontrol bölümü inşa edildiğini belirtiyor. UAEK, bölgeye erişim talep etmeleri sonrasında yaşanan hareketliliğin uydu görüntüleriyle tespit edildiği, bunun da iddialarını doğrular nitelikte olduğunu ileri sürülüyor.
Raporlarda yer alan başka bir konu ise Tahran yönetiminin kurulacağını ilan ettiği 10 yeni uranyum zenginleştirme tesisi. UEAK, İran'dan bu tesislere ait planların talep edildiğini fakat henüz cevap alınamadığını kaydediyor.
İran'ın UEAK'yla yaptığı görüşmelerde öne çıkan bir başka konu ise Kum şehri yakınlarındaki Fordo tesisi. UEAK, bu tesisin inşa edilme nedeniyle ilgili İran yönetiminden bilgi talep ediyor. P5+1 ve İran arasında yapılan son görüşmede de Fordo nükleer tesisi gündeme gelmiş, İran'dan bu tesisi kapatması istenmişti. İran'ın nükleer programının en önemli ayaklarından olan Fordo tesisi, yerin 90 metre altında ve muhtemel saldırılara karşı korunaklı vaziyette.
Raporda yer alan tüm bu soru işaretleri İran ve UAEK arasında yapılan görüşmelerde gündeme gelen "yapısal yaklaşım uygulaması" belgesine de konu olmuştu. Belgede, ağırlıklı olarak denetim çalışmalarında izlenecek yönteme dair meseleler ele alınırken, müzakerelerde bu konuda da herhangi bir ilerleme sağlanamamıştı.
UAEK Genel Direktörü Yukiya Amano da 57. UAEK Genel Konferansı'nda bu endişelere bir kere daha dikkat çekmiş ve İran'ın nükleer faaliyetlerinin tamamıyla barışçı olduğundan emin olmadıklarını dile getirmişti.
ABD'nin istihbarat raporları da UAEK'nınkilere benzer bir tablo ortaya koyuyor ve İran'ın hali hazırda nükleer silah elde etme konusunda net bir tavır ortaya koymadığını fakat prestijini ve bölgedeki etkisini artırmak için nükleer kapasitesini artırma çabası içinde olduğu bilgisine yer veriyor ve uranyum zenginleştirme çalışmalarının her şeye rağmen aralıksız sürdüğüne işaret ediyordu.
İran, hakkının tanınmasını istiyor
İddialar karşısında İran'ın tutumu ise yıllardır değişmiyor. Kaygılarının yersiz olduğunu dile getiren İranlı yetkililer, barış amaçlı nükleer teknolojiye sahip olmanın en doğal hakları olduğunu ve bu hakkın uluslararası kamuoyu tarafından tanınmasını istiyor. Nitekim ABD Başkanı Barack Obama da BM Genel Kurulu'nda konuşmada bu hakkı tanıdıklarını dile getirdi.
Tahran yönetiminin UAEK'ya verdiği bilgiye göre Ağustos 2012 itibariyle İran'ın elinde 9704 kilogram yüzde 5 oranında, 372,5 kilogram da yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş uranyum var. Ancak nükleer program konusunda kendi teknolojisini üreten İran'da yeni nesil santrifüjlerin faaliyete girmesiyle bu oranın kısa sürede üç katına çıkacağı tahmin ediliyor.
Yüzde 20 oranında uranyum zenginleştirilme işlemi nükleer silah yapımında kritik eşik kabul ediliyor zira bu noktadan sonra nükleer silahlar için gerekli olan yüzde 90 oranında zenginleştirilmiş uranyuma ulaşmanın çok kolay olduğu dile getiriliyor. İran ise nükleer silah elde etmeye çalışmak suçlamasını reddederek zenginleştirilme faaliyetlerini araştırma reaktörlerinde yakıt üretmek maksadıyla gerçekleştirdiğini ifade ediyor.
Mutlak şeffaflık isteniyor
İran'ın nükleer teknolojisini tamamen barışçıl amaçlarla geliştirmek istediği yönündeki açıklamalarına şüpheyle yaklaşan Batı ülkeleri, İran'dan taraf olduğu NPT'nin ek protokollerini bir an önce uygulamaya başlamasını ve nükleer programına mutlak şeffaflık getirmesini istiyor. Ek protokoller UAEK'ya istediği zaman istediği yerde teftiş yapma imkanı sunarken, bütün tesislere, ekipmanlara, dosyalara ve kişilere ulaşım imkanı tanıyor.
İran'dan talep edilen diğer şartlar ise uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurması ve yüzde 20 ve üzeri oranda zenginleştirilmiş uranyumu nükleer yakıt olarak kullanılabilecek maddelerle takas etmesi. Bunun yanında, bundan sonraki uranyum zenginleştirme faaliyetlerini yüzde 5 seviyesinde tutarak nükleer silah yapımında kullanılan diğer bir madde olan plütonyum elde etmek için gerekli ağır su reaktörlerinin faaliyetlerine de son vermesi.
Batı dünyasının bu taleplerine karşılık İran, barışçıl nükleer teknoloji geliştirme hakkının tanınmasını, uluslararası ekonomik yaptırımların kaldırılmasını ve ilişkilerin yeniden normalleşmesini istiyor.
Ekonomisi sarsıldı
İran'ın yeniden çözüm arayışına girmesinde içine bulunduğu ekonomik sıkıntının önemli rol oynadığı belirtiliyor.
İlk defa 1979 İran devrimi sonrasında ABD tarafından başlatılan ve sembolik anlam taşıyan ekonomik yaptırımlar özellikle son iki yılda getirilen ek uluslararası yaptırımlarla oldukça caydırıcı bir hal aldı. İran yönetimi kabul etmese de yaptırımlar sonrasında ülkenin petrol gelirlerinin yarı yarıya azaldığı yönünde bilgiler mevcut. BM yaptırımları sonrasında kara listeye girmekten endişe eden pek çok banka İran'la iş yapmayı durdurmuş durumda. İran'ın yurt dışındaki hesapları da dondurulmuş vaziyette ve İran riyali dolar karşısında uzun süredir değer kaybediyor. Ülkedeki enflasyonun da yükseldiği belirtiliyor. - Ankara