Baydaş'tan Alacağı Tazminatı Burs Olarak Dağıtacak
Belediye işçisi Yakup Yılmaz, Bingöl Üniversitesi Eski Rektörü Gıyasettin Baydaş'a tazminat davası açtı.
31 Mayıs 2015 tarihinde Belediye işçisi Yakup Yılmaz, kullandığı motosiklete Üniversitenin resmi plakalı aracıyla çarparak parmaklarının kopmasına sebep olduğu halde kazadan sonra herhangi bir müdahale yapmadan olay yerinden ayrılan YÖK denetleme Kurulu Üyesi Gıyasettin Baydaş' hakkında tazminat davası açtı.
Bingöl Belediyesinde çöp kamyonu şoförü olarak çalışan 4 çocuk babası Yakup Yılmaz yaptığı açıklamada; Kazada kendisi % 90 kusurlu olduğu halde bir gün nasıl oldun diye sormadı. Benim amacım kendisinden parmaklarım karşılığında para almak değil, ben hakkımı arıyorum. Suçlular cezalandırılmalı. Trafik kazasından dolayı sigorta şirketinden kazandığım bir dava var ama süreç devam ediyor. Süreç bittiğinde Gıyasettin Baydaş'ın şahsından alacağım tazminat ücretini Bingöl Üniversitesi Öğrencilerine burs olarak vermeyi düşünüyorum' dedi.
Haberimizi görmeyen okuyucularımız için 02.12.2015 tarihinde yayınlanan haberimiz;
REKTÖR VURDU KAÇTI, HAYATIMI KARARTI!
''7 Haziran seçimlerine hazırlanırken Bingöl Üniversitesi Rektörü Gıyasettin BAYDAŞ kontrolündeki resmi araç ile geçiş üstünlüğü bana ait olmasına rağmen motosikletime çarparak hayatımı kararttı'' iddiasında bulundu.
Olay gününe ve sonraki gelişmelere dair gazetemize açıklamalarda bulunan Yakup YILMAZ, kaza sonucu kopan parmağını yerden kaldırıp cebine koyarak kendisinin duyarlı vatandaşlarca hastaneye kaldırdığını söyleyerek; sakat kalan üç parmağından dolayı yaşadığı iş kaybı ile kendisinin ve ailesinin yaşadığı zor günlere vurgu yaparak bu mağduriyetinin en büyük sebebinin ise arabulucular olduğunu söyledi.
Arabulucuların ve rektörün vaatleri ile davacı olmadığına dair çarpıcı açıklamalarda bulunan YILMAZ; 31 Mayıs 2015 tarihinde, saat yaklaşık 14:00 civarıydı. 7 Haziran seçimlerinde parti teşkilatından aldığım rica üzere parti tişörtlerini dağıtmak için Aydınlık Kavşağından (Üniversiteyi Uydukent mahallesine bağlayan) cadde üzerinde seyir halindeydim. Tamda üniversitenin giriş kapısını önüne geldiğimde üniversiteden çıkmış lojman kapısından giriş yapmak isteyen 12 AP 959 plakalı aracın orta refüjü de geçerek üstüme geldiğini gördüm. Bana el işaretleri yaparak yol vermek istemeyen, direksiyonda agresif el hareketleri yaparak bana vuranın rektör olduğunu bilmiyordum.
Bana Vurup Kaçtığında Parmaklarım Yerdeydi!
Gazetemize yaptığı konuşmasına; Bana çarptığında kullandığım motosikletin üzerinden savruldum. Gözümü açtığımda parmaklarımın koptuğunu fark ettim. Bir parmağım hemen yanımdaydı. Onu alıp cebime koydum. Bana çarpan aracın direksiyon mahalinden inen kişi araçtan inip karşı kaldırımdan sadece bana baktı. Ben de; ''Bana ne yaptın! Hayatımı kararttın'' dedim. Beni hastaneye götür dedim. Arkasına bile bakmadan bana vurduğu arabaya binip lojmanlara kaçtı. Oradan hasbelkader geçen vatandaşlar tarafından müdahale edildim, ve özel bir araçla hastaneye kaldırdım. Tansiyonum düşmüştü, bayılmak üzereyken diğer parmağımın olay yerinde kaldığını söyledim. Bingöl devlet hastanesinde Saat 17:00 de ameliyata alındım saat 22.30 da ameliyattan çıktım. Uyandığımda Bingöl'de ne kadar iş adamı varsa yanı başımdaydı. Ben o saate kadar hala bana vuranın rektör olduğunu bilmiyordum. Şimdi daha iyi anlıyorum ki; meğerse oraya gelenler ne yazık ki benim için değil, rektör için gelmişler. Benim için gelenler sadece belediye de çalışan çöp kamyonlarını kullanan işçi arkadaşlarımdı. Kendime geldiğimde polisi dışarda bekletmiş, özel güvenlik müdürleri ile odadaydılar. Bir tarafımda E. C oturmuştu diğer tarafımda da ise H. A. Bulunuyordu. İfadelerinde ''Allah aşkına davacı olma, ne gerekiyorsa biz yaparız, biz buradayız' 'dediler. Sana vuran Rektör Beydir dediler. Ben bunu öğrenince şok geçirdim. Babam sinirlenip rektörde olsa vurmuş bari hastaneye getirseydi diye sitem etti. Orada davacı olmamam için çok ısrar ettiler. Bunları söyleyen H.A ve E. C. İş adamları idi. Üniversite personellerinden A.H.de sonradan gelip, rektörün sözcülüğünü yaptı. Bende kültürümüzün gereği adına onlara güvenip davacı olmadım. İfademi de davacı değilim şeklinde verdim. Sonrasında tedavi sürecim başladı. Tedavi için Kars'a gidip geliyordum. Kaza esnasında telefonum kırılmıştı diye bana bir telefon almıştılar. O telefonu da geri gönderdim. A.H. telefonu bir daha geri getirdi. Rektör hoca demiş ki ''Telefon onda kalsın, en azından kendisine ulaşabilelim'' diye. Bende telefonu kabul ettim. Sonrasın da bir defaya mahsus olmak üzere 500 lira verdiler ''Ameliyat olmaya giderken 3 kişiye 500 lira parayla cep harçlığı veriyorlardı güya! Benden de habersiz aileme 4 defa toplamda 1600 liraya yakın para verilmiş. Bunu da sonradan öğrendim. Hatta rektör bey elinde belge tutuyormuş bana para vermiş diye. Bir gün halamın oğlu A. A.'yı araya koydular. Oda bana rektör beni aradı ben gidip rektörle görüşeceğim dedi. Bende tamam dedim. Döndüğünde bana rektörün Yakup'a kadro vereceğiz dediğini söyledi. Kız kardeşimi de şirkete alacaklarını taahhüt ettiler. Ben işçi adamım, bunu duyunca bende; zaten bu yüzden davacı olmaktan vazgeçmiştim dedim. İstanbul'da ameliyat olmak için 6 bin lira eksiğim vardı. Parmak nakli olacaktım. Rektör beyi aradım, para istemek zorunda kaldım. Dedim ki; benim ameliyat olmam gerekiyor param eksik bana yardımcı ol. Onu da göndermedi. Sonra, rektörü sürekli aramama rağmen cevap vermedi. Sizinle görüşmek istiyorum dedi. Konuşmasının devamında ise verdiği cevap ''Benim seninle görüşecek hiç bir şeyim yok'' bu cevap karşısında beyninden vurulmuştum. Ve kaza anını tekrar yaşadığını ifade eden YILMAZ, konuşmasına; Ben de E. C. yanına gittim dedi. E.C den aldığı tepkilerin de aynı olduğunu ifade eden YILMAZ; E.C. de yapabileceğimiz bir şey yok dedi. Bana şikâyetçi olma; maddi-manevi gereken her şeyi yapacağız diyen adamlar artık cevap vermemeye başlamışlardı. Çok sıkıntılar çektim. Bir gün biri deseydi ki; ben bu adama değil de evde onu bekleyen ailesine bir el atayım olsaydı. Oruç ayı geldi geçti, hiç bir şekilde bunlardan bir yardım görmedim. Ben ilk gün şikâyetçi olmadım diye bu adamlar bana bunu yaptı. A. H.le konuştum. Bana; bu konuda hiçbir şey yapamazsın dedi. O! Bir rektördür, yani Devlettir. Devlete ne yapabilirsin dediler. Bende o güne kadar yanıma gelen herkese kulaklarımı tıkamaya karar verdim. Ve artık hukuksal mücadelemi vermek için evraklarımın takibini yapmaya karar verdim, dedi.
Kaynak:ajans12gazetesi