Haberler

    Benden Önce Bonservisim Fenerbahçe'ye Gitmişti!

    Abone Ol

    Bir büyükten diğerine geçmek.

    Bir büyükten diğerine geçmek…

    Rekabeti, artık ezeli rakibin forması içinde yaşamak… Bir futbolcu için profesyonel hayatın cilveleri arasında sayılabilecek bir transfer gerçeği, taraftarlar için aynı şeyi ifade etmiyor. Onlara göre bir zamanlar o çok sevdikleri, bağırlarına bastıkları kahramanları, artık düşman saflarında hareket ediyor.

    Bu türden iki transfer geçen hafta içinde resmiyet kazandı; Gökhan Gönül Fenerbahçe'den Beşiktaş'a, İsmail Köybaşı da Beşiktaş'tan Fenerbahçe'ye geçti.

    Bu vesileyle geçmişte böylesi transferlere imza atmış ve futbol tarihimizdeki yerlerini almış üç önemli figürle; Hasan Vezir, Tanju Çolak ve Feyyaz Uçar'la konuştuk. Onlara bu tür durumlarda oyuncunun yaşadığı psikolojiyi, abileri olarak aynı türden transferleri gerçekleştiren futbolcu kardeşlerine tavsiyelerini ve zamanında böylesi bir yer değiştirmeye imza attıkları için pişman olup olmadıklarını sorduk…

    HASAN VEZİR

    Şanslıydık çünkü bizim zamanımızda sosyal medya yoktu

    Aslında bu tip transferler Avrupa'da normal. Futbolcu, ezeli rakibe transfer olduğunda taraftarlar onu alkışlayarak gönderiyor. Ama Türkiye'de aynı durum söz konusu değil. Ben de bu durumu yaşadım ve çok tepki aldım. Bizler duygusal insanlarız, hemen etkileniyoruz. Özellikle taraftarların ciddi tepkisi oluyor. Ben bunu çok yaşadım. Öyle ki sokağa bile çıkamıyordum. Aldığım tepkilere örnek vermem gerekirse; "Bizi sattın, bırakıp gittin, sana yakışmadı!" gibi cümleler kuruyorlardı. Tabii bunlar yumuşak kaçacak tepkiler, bana edilen küfürleri tahmin edebiliyorsunuzdur. Bunlar üzücü şeyler tabii, böyle olmamalı... Ama diğer taraftan şöyle de bir durum var; taraftar seni seviyor, bağrına basıyor ve sen de bir anda kopup gidiyorsun. Bu da aşırı bir tepkiye dönüşüyor. Ama unutulmamalı ki profesyonel futbolcu, kendi geleceğini düşünerek yapıyor transferini... Benzer durumu yaşayan günümüz futbolcularına ise aynı yollardan geçmiş abileri olarak şunları söyleyebilirim: Öncelikle ağır tepkilerle karşılaşacaklar. Sonuçta Türkiye'de yaşıyorsun ve her gün Fenerbahçelisi, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısıyla karşılaşıyorsun. Kuşkusuz olayı soğukkanlı karşılayan da olacak, ağır tepki koyanlar da... Ben transfer olduğum zaman Florya'ya taşınmış olsaydım, belki bu kadar tepki almazdım. Kadıköy'de oturuyordum ve taşınmadım. Haliyle orada daha çok Fenerbahçeli var ve her gün tepki alıyordum. Duygusallığı çok fazla hissettirmemek gerekiyor. Deplasmanda maça çıktıları zaman aşırı etkileneceklerdir. Bir de bizim zamanımızda sosyal medya diye bir şey yoktu, şanslıydık... Şimdi öyle değil! Yazıyorlar, çiziyorlar, bir şekilde buluyor seni üzen şeyler.

    Transfer olduğumda Fenerbahçeliler beni yerden yere vurdu. Ama Galatasaraylılar bağrına bastı. Taraftar aşırı sahiplenmişti. O zamanlarda tribünler yarı yarıyaydı. Bir maçta Fenerbahçe taraftarı aleyhime bağırırken Galatasaray taraftarı lehime tezahürat yapıyordu. Özetle bunları yaşadık. Çok üzüldük, futbolumuzu aşırı etkiledi.

    Tek pişmanlığım...

    Peki böyle sansasyonel bir transferin öznesi olduğum için pişman mıyım? Yaşananları şöyle açıklayayım: Giderken Metin Aşık, Fenerbahçe Futbol Şube Sorumlusu'ydu ve ben takımda kalacaktım... Hatta Galatasaray'ın verdiği fazla parayı da istemiyordum. Öyle ki Fenerbahçe'ye çok çok düşük bir ücrete imza atacaktım. Metin Aşık beni çok severdi ama neden gönderdi, bunun cevabını hala bilmiyorum. Hiçbir şekilde benle anlaşma yoluna gitmedi. Fenerbahçe'de kiralık oynuyordum, Rizespor'un futbolcusuydum. İstanbul'a geleceğim, evleneceğim, yuva kuracağım ama anlaşamadık. Bana "Hangi takıma gitmek istiyorsan git" dedi. O dönem lig bitmişti. Son maç kupa maçıydı. Maçtan önce beni kaçırdılar. Ergun (Gürsoy) Abi beni alıp götürdü. O maçı oynayıp gitseydim daha mutlu olurdum. Tek pişmanlığım budur! Belki oynasam, bu kadar olumsuz tepkiler de olmayabilirdi.

    FEYYAZ UÇAR

    Benden önce bonservisim Fenerbahçe'ye gitmişti!

    Bence bu türden transfere imza atan futbolcu kardeşlerim ne çok üzülsünler ne de çok sevinsinler. Çünkü hayat devam ediyor. Şimdi belki gündemdeler ama sezon başlayınca her şey yerine oturacak. Böyle durumda neler olur? Arkadaş çevren, telefon fihristin değişir. Eskiler pek aranmaz, yeni arkadaşlar hayatına katılır. Futbolla ilgili sıkıntılar yaşarlar mı; sanmıyorum. Malum, Euro 2016'dan da gördük ki zaten herkes savunma futbolu oynuyor, bu futbola herkes kolay adapte olabilir. Gökhan Gönül tekrar Şampiyonlar Ligi'nde olacak, İsmail Köybaşı ise özellikle sakatlıklardan dolayı futboldan bir hayli uzak kaldı, forma şansı da bulamıyordu. Onun adına özellikle sevindim, Fenerbahçe'de sürekli oynama şansını elde edebilir.

    Abileri olarak onlara neler tavsiyede bulunabilirim meselesine gelince; ikisi de kariyerlerinin başında isimler değil. Bugüne kadar neyi doğru yaptılar ve onları bu noktalara getiren ve ön plana çıkaran özellikleri neyse, onları tekrar yapmaya, mümkün olduğu kadar da kapasitelerini bir üst noktaya taşımaya çabalamaları gerekiyor. İkisi de tecrübeleri ve yetenekleriyle bu durumların üstesinden gelebilecek isimler.

    Kuşkusuz her yerde eski takım taraftarlarından tepki görecekler ama bu işler geçmişte olduğu gibi çok abartılmıyor artık. Bizim zamanımızda bu tür durumlarda daha çok tepki gösteriliyordu; ben mesela Beşiktaş taraftarlarından en çok küfür yiyen futbolcuyum herhalde. 13 yıl formasını giydiğim takıma karşı çıktığım ilk maçta demediklerini bırakmamışlardı.

    Ah şu Bosman kanunu

    Kariyerime dönüp baktığımda böyle bir transferi gerçekleştirdiğim için pişman değilim. Çünkü benden önce bonservisim Fenerbahçe'ye verilmişti. Ben transfer görüşmesini bonservisimin verilmesinden sonra yapmıştım. Ama dışarıya karşı "Bırakıp gitti" dediler, çünkü öyle söylemeleri gerekiyordu. Zaten o zamanlar söz hakkımız, çünkü 'Bosman kanunu' yoktu!

    TANJU ÇOLAK

    Giderken pişman değildim ama Galatasaraylı olduğu için ağlamıştım

    Bu türden transferler futbolcu psikolojisi için hiç kolay bir durum değil. Uzun bir süre Türkiye'nin değerli bir kulübünde oynayıp daha sonra diğer bir değerli ve ezeli rakibe transfer olduğun zaman, ister istemez maçlarda adaptasyon sıkıntısı yaşıyorsunuz. İlk zamanlarda ben bunu çok yaşadım. Ama taraftar arkanızda durup sana destek veriyorsa, bu süreyi çok kolay geçirebiliyorsun. Bu transferi gerçekleştirmiş futbolcular öncelikle o formaya saygılı olmalılar. Özverili çalışıp ellerinden ne geliyorsa en iyisini yapmalılar. Bu türden transfer yapan genç kardeşlerime şunu tavsiye edebilirim: Kendini daha çabuk sevdirmesi ve taraftarı arkasına alması için, en çok koşan ve en çok ter döken futbolcu olması lazım.

    Alp Yalman yüzünden

    Peki ben kariyerimde böyle bir transfere imza attığım için pişman mıyım? Galatasaray'dan Fenerbahçe'ye gittiğim için pişman olmadım. Ama giderken ağladım. Çünkü ben Galatasaraylıyım. Benim Galatasaray'dan ayrılış hikayem bir kişi üzerine kurulu. O isim de Alp Yalman... Onun kaprisleri yüzünden Galatasaray'dan ayrıldım. Kendisiyle hem maddi hem de manevi olarak anlaşamadık. Aslında maddi olarak başta anlaşsak da sonradan dediğim gibi Alp Yalman'ın kaprisleri yüzünden Fenerbahçe'ye transfer oldum. Fenerbahçe'de yönetici bazında beni çok kucakladılar ama futbolcular aynı ilgiye göstermedi, beni kucaklamadılar ve sahiplenmediler.

    Kaynak: Hürriyet / Güncel

    Gökhan Gönül Galatasaray Fenerbahçe Türkiye Spor Spor Haberler

    Bakmadan Geçme

    1000
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title