Berlin Brandenburg Türkiye Toplumu, Nsu Dava Raporunu Açıkladı
- Berlin Brandenburg Türkiye Toplumu, NSU Dava Raporunu açıkladıBERLİN - Almanya'da Berlin Brandenburg Türkiye Toplumu (TBB), Nasyonal Sosyalist Yeraltı ırkçı terör örgütü dava süreci ve dava sonuçlarıyla ilgili hazırlanan raporu açıkladı.
- Berlin Brandenburg Türkiye Toplumu, NSU Dava Raporunu açıkladı
BERLİN - Almanya'da Berlin Brandenburg Türkiye Toplumu (TBB), Nasyonal Sosyalist Yeraltı ırkçı terör örgütü dava süreci ve dava sonuçlarıyla ilgili hazırlanan raporu açıkladı.
TBB, NSU ırkçı terör örgütü dava süreci ve dava sonuçlarıyla ilgili bir paralel rapor hazırlattı. Siyaset Bilimci Prof. Dr. Hajo Funke tarafından "NSU Cinayetleri - Devlet İhmali. Irkçılık ve Sonuçları - NSU Dava Kararı ve Hukuk Devleti'nin Sınırları" adı altında hazırlanan rapor, TBB'de gerçekleştirilen bir basın toplantısıyla kamuoyuna açıklandı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan TBB Sözcülerinden Ayşe Demir, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in "NSU davasında hiçbir şeyin gizli kalmayacağı, nereye kime dokunursa dokunsun, sonuna kadar üzerine gidileceği" sözünü hatırlattı. Demir, gelinen noktada neredeyse dağın fare doğurduğunu ve davayla ilgili olarak pek çok noktanın karanlıkta kaldığını, Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın muhbirlerinin NSU seri cinayetlerindeki rollerinin aydınlatılmadığını söyledi.
"Büyük bir fırsatı kaçırdık"
Prof. Dr. Hajo Funke ise, NSU davasının örtbas edilmesiyle Almanya'nın büyük bir fırsatı kaçırdığını söyledi. Funke konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
"Dava sürecinde ele geçirilen 10 bin kişilik cinayet listesine bakılırsa, NSU ırkçı terör örgütü sadece 3 kişiden ibaret değildi. Daha büyük bir örgüt ağının olmuş olması gerekir. Gelinen nokta gösteriyor ki, bu terör ağı bazı Anayasayı Koruma Teşkilatı üyeleri tarafından korunmuş. Bazı noktaların karanlıkta kaldığını, bazılarının bilinçli bir şekilde üzerlerinin kapatıldığını görüyoruz. Mesela, ırkçı 'Thüringen Vatan Koruma' örgütünün bir zamanlar liderliğini yapmış olan ve aynı zamanda Anayasayı Koruma Dairesi'nin baş muhbirlerinden biri olan Tino Brandt'a karşı 30 soruşturma yürütüldü, fakat hiçbirisinden hüküm giymedi. Muhbir Corelli de çok şey biliyordu. Ama o da pek çok tanık gibi aniden öldü. Federal Araştırma Bürosu ve Anayasayı Koruma Teşkilatı bildiğimizden daha fazla işin içerisinde. Bu davanın böyle kapanmasıyla tarihi bir şansı kaçırdık. Bu tür olaylar Almanya'da hukuk devletini zayıflatır. Üstelik anayasayı korumakla görevli kişilerin eliyle. Zannedersem meclisteki partiler (AfD hariç) bunların tekrarlanmaması için daha dikkatli olunması gerektiğini anladı."
"Almanya gibi yapısal olarak güçlü bir devlette olmaması gerekenler oldu"
Berlin Brandenburg Türkiye Toplumu sözcülerinden Safter Çınar da, mahkeme kararının çok eleştirildiğini, özellikle konunun 3-4 kişiyle kapatılmasının kabul edilemez olduğunu belirtti. Mahkeme kararlarına rağmen konunun takipçisi olacaklarını söyleyen Çınar, "Birçok yetkilinin, hatta parlamentodaki araştırma komisyonu ikinci başkanı Hıristiyan Demokrat Bieninger bile bu üç kişinin işi değildir dedi. Müdahil avukatların mahkeme genişletilsin diye defalarca verdikleri dilekçeler reddedildi. Olayın ilk ortaya çıkması iki ırkçı teröristin intiharı ve arabalarının yanmasıyla başladı, ki o intihar eylemi bile tam araştırılmadı. Almanya gibi yapısal olarak güçlü bir devlette olmaması gerekenler oldu" diye konuştu.
Birçok delin kaybolduğunu söyleyen Çınar, "Mesela, yetkililerin ifadelerine göre tesadüfen birtakım dosyalar yakıldı. Almanya gibi bir yerde tesadüfen dosya imha edilmez. Gerek federal parlamentodaki araştırma komisyonu sürecinde, gerek eyaletlerde, gerekse mahkemede gizli servisin bu işin içinde olan ajanlarına ifade verme izni verilmedi ki bu ajanların NSU'nun içinde veya çevresinde önemli rolleri olduğu biliniyor. Birçok eyalette mevcut bilgi ve dosyalar gizliliğe alındı. Bunun doruk noktası da Hessen Eyaleti. Hessen'de dosyalar 120 yıl açılamayacak. Tabi ki insanın aklına 'neyi gizliyorsunuz' sorusu geliyor" dedi.
"Devlet zarar görmesin diye üzerine gidilmiyor"
Bir diğer konunun devletin ve politikacıların, ne kadar bu işin içinde ne kadar olup olmadığını söyleyen Çınar, "Ben devletin yapı olarak içerisinde olduğunu düşünmüyorum. Ama gizli servisin bazı ajanlarının aşırı sağdan olması denetimden kaçmış. Kısmen alt düzey yetkililerin bilinciyle, isteğiyle olmuş. Ama ortaya çıktıktan sonra yetkililer, devlet zarar görür mantığıyla bunun üzerine gitmiyorlar. Biz de diyoruz ki aksine şimdi devlet, hukuk, demokrasi zarar görüyor. Suçlular cezasını alırlarsa, insanların, demokrasiye, hukuk devletine güveni artar. Fakat maalesef böyle olmadı. Çınar, "Bu olayların bu şekilde gelişmesine temel hazırlayan yapı olduğu gibi duruyor, üzerine gidilmediği için. Almanya'da genel, AfD'nin de güçlenmesiyle oluşan politik atmosferi de düşünürsek bu tür ırkçı, faşist saldırıların bundan sonra da olabileceğini tahmin ediyoruz" şeklinde konuştu.
NSU Nedir
Almanya'da 2000-2007 yılları arasında 8 Türk, bir Yunanlı ile bir polis memurunu öldürmekle suçlanan yer altı terör örgütü NSU'nun varlığı, 2011 senesinde, üyelerinden Uwe Böhnhardt ve Uwe Mundlos'un bir banka soygunundan sonra saklandıkları karavanda ölü olarak bulunmaları sonucu tesadüfen ortaya çıkmıştı. İkilinin intihar ettikleri öne sürülmüştü ve nasıl olmuşsa daha sonra karavanları yanmıştı. İkilinin arkadaşı Beate Zschaepe'de NSU'nun kullandığı evi ateşe verip delilleri yok ettikten birkaç gün sonra polise teslim olmuştu.
2013 senesinden bu yana Münih Eyalet Mahkemesi'nde görülen davada örgütün bilinen hayattaki tek üyesi Beate Zschaepe ve örgüte yardım ve yataklık ettikleri öne sürülen 4 kişi yargılandı. Dava sürecinde pek çok gariplikler yaşandı. Davayla ilgili bazı dosyalar 'yanlışlıkla' imha edildi, 6 tanık birbiri ardına şüpheli şekilde öldü. Yeterli olarak olay araştırılmadan doğal ölümler oldukları açıklandı. Mahkeme, avukatların davanın genişletilmesi talebini reddetti. Bazı muhbirlerin ifade vermeleri engellendi. Geçtiğimiz hafta ise sona eren davada baş sanık Beate Zschaepe ömürboyu hapis cezası alırken, örgüte yardım ve yataklık ettikleri öne sürülen Ralf Wohlleben'e 10, Andre Emminger'e 2,5 ve Holger G.'ye 3 yıl hapis cezası verildi. Wohlleben, 6 yıl 8 ay tutuklu kaldığı ve kaçma tehlikesi bulunmadığı gerekçesiyle kararın kesinleşmesine kadar serbest bırakıldı. Wohlleben karar kesinleşse bile toplam cezanın üçte ikisini tamamladığı için cezaevine girmeyecek.
Mahkeme kararları Almanya'da kamuoyu vicdanını tatmin etmedi. Pek çok kişide, Almanya'nın en önemli davalarından biri olan NSU yeraltı terör örgütü davasının devlet tarafından üzerinin kapatıldığı izlenimi oluştu.