Beslenme ve Kanser İlişkisi Masaya Yatırıldı
Uzman Diyetisyen Taylan Kümeli, 'Sokaktan alınan sütün, uzun süre kaynatılması durumunda bile içindeki mikroplar yok olmaz' dedi.
Sokaktan alınan sütün, uzun süre kaynatılması durumunda bile içindeki mikropların yok olmayacağını belirten Uzman Diyetisyen Taylan Kümeli, beslenme ve kanser ilişkisi ile ilgili bir sunum gerçekleştirdi.Yeni Yüzyıl Üniversitesi Bilimsel Çalışma Kulübü tarafından Alev Ofluoğlu Konsferans Salonu’nda gerçekleştirilen 4. Bilim Günleri Öğrenci Kongresi Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, Prof. Dr. İmer Okar, Prof. Dr. Cüneyt Ulutin, Prof. Dr. Murat Baş, Uzman Diyetisyen Taylan Kümeli, Dr. Ümit Aktaş ve çok sayıda öğrenci katılımıyla gerçekleşti. “Kanser ve Beslenme” konusunda bir sunum yapan Taylan Kümeli, sokaktan süt almak yerine UHT (Ultra High Temperature) sütlerin tercih edilmesi gerektiğini söyledi.
Sokaktan alınan ve kaynağının bilinmediği sütün uzun süre kaynatılması durumunda dahi içindeki çoğu mikrobu yok edilemeyeceğini söyleyen Uzman Diyetisyen Taylan Kümeli, “Sokaktan aldığınız sütleri uzun süre kaynatmanıza rağmen içindeki mikropları yok edemezsiniz. Bu nedenle uzun ömürlü UHT sütün teknolojisine karşı çıkamazsınız. Bunu aksini iddia eden kişilerin bilimsel veriler göstererek bunları söylemesi gereklidir” ifadelerini kullandı.
“KANSERİ 3 AŞAMADA İZLERİZ”
Kanserin üstesinden gelmek için 3 aşamada önlemler alındığını belirten Kümeli, “Kanserin genetik yatkınlıktan beslenme alışkanlığınıza kadar yüzlerce nedeni var. Kanser tedavisinde 3 aşama izleriz. Birincisi, ailesinde ve yaşam koşullarında kansere yatkınlığı olan kişilerin koruyucu şekilde kansere yakalanmamasını önleyecek bir beslenme önermek ve beslenme şekliyle onların yaşamları kontrol etmek. İkincisi, kansere yakalanmış ve bu esnada kemoterapi tedavisi alan kişilerin, tedavi esnasında doğru beslenmelerini sağlamak. Üçüncüsü ise, kanser tedavisi bittikten sonra, doğru beslenmeyi kişilerini hayatlarına sokmaktır. Burada birleşen iki tane doğru tedavi var başlangıçtaki ve bitişteki kişilerin beslenmelerine bakışımız. Dolayısıyla bunu bilebilmek için önce kanserin nedenlerini bilmek gerekir” şeklinde konuştu.
KANSERE YAKALANMAMAK İÇİN NASIL BESLENMELİYİZ?
Doğru ve doğal besinlerle beslenmenin kansere yakalanmamak için en önemli etken olduğunu söyleyen Kümeli, “İşin özü kansere yakalanmamak için doğru ve doğal besinlerle beslenerek bunu hayatımızın bir parçası haline getirmektir. Aktivitelerde buna yardımcı olmalıdır. Vücut ağırlığımızın ideal ağırlığına yakın olması gerekmektedir. Bütün besin gruplarından özellikle meyve ve sebze grubundan her gün 5 porsiyon içinde tüketmek, süt, yoğurt ve peynir gibi ürünlerin yağsız olanlarını tüketmek, et yiyeceksek kırmızı eti haftada bir ya da maksimum 2 kez yiyip beyaz eti ise mümkün olduğu kadar organik şekilde tüketmek gereklidir. Günde 10-12 bardak suyu asla ihmal etmemek, meyveyi meyve suyu şeklinde değil gerçek meyve olarak tercih etmek, fındık, ceviz ve bademi doğru oranlarda tüketmek gerekmektedir. Bunların hepsine destek olarak fiziksel aktiviteyi haftanın 3 günü 45’şer dakikalık şekillerde hayatımıza sokmak bizi kanserden uzak tutacaktır” dedi.
BEDEN KİTLE ENDEKSİNDEKİ ARTIŞLAR KANSER RİSKİNİ ARTIRIYOR
Beden kitle endeksi arttıkça kanser riski de artacağını ifade eden Prof. Dr. Murat Baş, “Yapılan araştırmalar, beden kitle endeksindeki her bir artışın kanser riskini de arttıracağını göstermiştir. Kanserin dünya’daki dağılımı neden eşit değil diye düşünürsek aklımıza beslenme mi? tütün mü? Gibi birçok soru gelebilir. Obezite de günümüzde dünya sorunu haline gelmiştir. Günümüzde dünya aşırı şekilde şişmanladı. Şişmanlığın beraberinde getirdiği nedenler, estetik kaygılar gibi görünse de aslında şişmanlık bugün pek çok hastalığın temelini oluşturmaktadır. Şişmanlık en önemli kanser nedenlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Menopoz sonrası kadınlarda her 5 kilo ağırlık artışı özellikle göğüs kanseri riskini yüzde 5 artırmaktadır. Beden kitle indeksi 24 civarında olan erkeklerde bu değerin altında olan erkeklere göre prostat kanseri riski 2 kat artmaktadır” dedi.
Fazla kırmızı et tüketiminin kolon kanseri riskini arttıracağını belirten Prof. Dr. Baş, “Her 100 gramlık kırmızı et tüketimi kolon kanseri riskini yüzde 15 ile 20 oranında arttırmaktadır. Bu nedenle Karatay ve Dukan beslenme şekillerinin kırmızı ete olan aşırı düşkünlük nedeniyle ileriki aşamalarda kolon kanserini tetikleyecektir” dedi.
“GÜNÜMÜZDE KANSERİN ARTMASININ NEDENİ İŞLENMİŞ GIDALAR”
Kanserin giderek artmasındaki en önemli faktörün işlenmiş gıdalar olduğunu söyleyen Dr. Ümit Aktaş, “Günümüzde kanserin artmasındaki en önemli etken işlenmiş gıdalardır. Bununla ilgili birçok bilimsel veri bulunmakta. Katkı maddeleri son derece tehlikeli çünkü hangi katkı maddesi ne yapıyor? Bunu çok sağlam bir şekilde bilemiyoruz. Bunun yanında gdolu gıdalar son derece önemli. Gdolu gıdalar hayatımıza 97 yılında girdi. Bu gıdaların vücudumuza ne yaptığı ile ilgili bilimsel bir veri yayınlanabilmesi için üzerinden birkaç kuşak geçmesi gerekiyor. Çünkü bitkinin genetiğini değiştiren müdahale benim genetiğime ne yapıyor bilmiyorum” şeklinde konuştu.