Bir Sosyal Medya Fenomeni
Aylık medya & magazin dergisi Kehkeşan, sosyal medyada en çok takipçi sayısına sahip haberciler arasında yer alan Yıldırım ile sosyal medyayı konuştu.
Samanyolu Yayın Grubu'nun sevilen isimlerinden Asım Yıldırım'ı haberciliği ve tecrübeli haber sunuculuğu kimliğiyle tanıyoruz. Her gün ekran başında ciddi bir şekilde ana haber sunarken görünen Yıldırım, aslında tam bir sosyal medya fenomeni…
Samanyolu TV'nin ilk ekran yüzü sizsiniz diye biliyoruz. Nasıl başladı bu yolculuk ve bu sizin için ne ifade ediyor?
Mersin'de öğrenciyken – ki o sıralarda özel bir radyoda sunuculuk yapıyordum- gazetede gördüğüm ilan üzerine İstanbul'a geldim. Adres olarak Çemberlitaş FKM yazıyordu. Yorgunum, öğrenciyim ve cebimde yeterli param yok. Beni Yusuf Ziya Özkan Bey'le tanıştırdılar. Biraz konuştuk, deneme çekimi yaptı. Sonra, "Şu ana kadar senin gibi sunucu-spiker olmak isteyen çok kişi geldi buraya. Ama ben kimseye "evet" diyemedim. Ama galiba sen bu işi yapabilirsin." dedi. İşte o an Samanyolu maceram başladı. Tamamıyla Allah'ın bir lütfu spiker-sunucu oluşum. Şu anda tanınıyorsam bu Samanyolu sayesinde olmuştur. Spikerlik sunuculuk eğitimini aldığım Yusuf Ağabey'in bana yaptığı katkıyı asla unutamam.
20 senedir sektördesiniz. Artıları-eksileri neler bu işin?
Sektör çok yorucu ama çok da eğlenceli. Yaptığım işi seviyorum. Her dönemde çeşitli sorunlar yaşadım ama hala mutluyum. Mesleğimin en büyük dezavantajı ise, dışarıda rahat edememek. İnsanları da kıramadığım için zamanlı zamansız, yerli yersiz de olsa onların taleplerine cevap vermek zorunda kalıyorum. Bu da bazen kişisel sınırlarımı zorluyor.
Bir Yudum Hikaye'lerinizden bahsedelim, ne zaman ve nasıl ortaya çıktı?
Her şey 1996 yılında başladı. Sabah, "Merhaba Yenigün" programının sunuculuğunu verdiklerinde ben de diğer programlardan farklı olarak bir renk olsun diye gündemle ilgili fıkra anlatmaya ve haftada bir gün -Cuma günleri- programın sonunda kısa hikayeler okumaya başladım. Bunu önce teklif ettiğimde, "olur mu acaba, bir örneği daha yok ki" denildi ama ben tutacağı öngörüsünde bulundum ve Rabbim beni yanıltmadı. Cüneyt Suavi Bey'in Hayatın İçinden isimli kitabından hikayeler okuyarak başladım ve sonra devamı geldi.
Samanyolu Yayın Grubu'nda ve çoğu medya grubunda da sanırız en çok takipçisi olan haber spikerlerinden biri sizsiniz. Bu kitle ile ilişkileriniz nasıl?
Zaman zaman beni kızdıran mesajlar da gelmiyor değil. Aslında herkese olumlu veya olumsuz cevap verme arzusundayım, lakin bu belli bir noktadan sonra mümkün olmuyor. Bu cevap verme arzusu, karşımdakine duyduğum saygıdan kaynaklanıyor.
Özellikle Twitter'dan bazı kişilerle zaman zaman buluşuyor ve hasbihal ediyoruz. Çok talep oluyor bir araya gelme konusunda ama zaman ve bütçe ayırmak çok zor. Fakat birilerinin yazdıklarımı okuyor olması, beni takip ediyor olması mutluluk verici. Yıkmak amacı taşımayan, hakaret ve küfür içermeyen her eleştiriyi kendi gelişimim açısından olumlu olarak değerlendiriyorum.
Şimdiye dek Twitter'dan 23 bin Tweet atmışsınız, çoğu kişi için ulaşılması zor bir rakam. Twitter ve Facebook'un sizdeki tanımı ne?
Twitter'ı herkes anlık paylaşım sitesi olarak tanımlıyor. Doğru, lakin buna bir ek daha yapmak lazım; Twitter, kullanıcılarının olaylar karşısında anlık duygu paylaşımında bulundukları bir yer. Facebook ise çoğu kişinin kendisini gösterme yeri gibi. Konulan fotoğrafları kaç kişinin beğendiği veya kimin sizi nerede hangi konuda etiketlediğini gösteren bir mecra. Benim içinse bunların çok fazla önemi yok. Sadece şu beklentim oluyor: Koyduğumuz hikaye videolarını ne kadar çok insan paylaşırsa o kadar insana faydamız dokunur. O yüzden de kaç kişinin hikaye videosunu paylaştığı benim için önemli.
Türkiye'de insanlar, ünlüler sosyal medyayı nasıl kullanıyorlar?
Ünlülerin ne paylaştığı veya sosyal medyayı nasıl kullandığı, doğrudan ilgilendikleri alana bağlı. Şarkıcıların, futbolcuların, siyasilerin, gazetecilerin neler paylaştığına baktığımızda, paylaşımlarının genelde birbirine benzemediğini görüyoruz. Fakat özellikle Twitter bazı gerçekleri de ortaya çıkardı. Kişilerin anlık duygu durumları, karakter yapıları, beğenileri vs Twitter aracılığıyla ortaya dökülüyor. Bunun hem iyi yanları var hem de kötü. Sosyal medyanın kamuoyunca bilinen isimleriyle, onları takip edenler arasında farklı diyaloglara şahit oluyor. Ve gerçek dünyada yüz yüze bile gelemeyeceği kişileri sosyal medyada karşısında bulan bazı kişiler, hem edep hem saygı hem sevgi çizgisini aşarak, kolayca hakaret, küfür veya saygısızlık edebiliyor. Bu tehlikeli bir durum, zira bizim insan karakterimize uygun değil. Yüz yüze geldiğinde söylemeye cesaret bile edemeyeceği sözleri, klavyenin başına geçip en ağır şekilde karşısındaki kişiye iletmekten çekinmiyorsa bir kişi, burada bir sorun var demektir. Bu sorun yasal düzenleme veya cezalarla çözülemez kanaatindeyim.
Gerçek hayattaki Asım Yıldırım'la sosyal medyadaki Asım Yıldırım arasında fark var mı?
Normal bir vatandaşım ben de. Üzülebilen, ağlayabilen, sinirlenebilen, ayakları tökezleyebilen, yanlış yapabilen, sevebilen, tartışabilen vs… Ama gerçek hayatta sahip olduğum söylenen sempatimi ve güler yüzlülüğümü sosyal medyaya yansıtamadığımı düşünüyorum. Bir de meramımı 140 karakterlik sınırlamalarla anlatabilmek de çoğu zaman mümkün olmayınca sorun yaşıyorum. Kişi, yazdığınızı, paylaştığınızı kendi anlık duygu dünyasında yoğuruyor ve ona göre yorumda bulunuyor. Yani zor bir durum.