Haberler

Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Bozbayındır, Sednaya Hapishanesi'ndeki insan hakları ihlallerini anlattı Açıklaması

Güncelleme:
Abone Ol

MUHAMMET TARHAN/SÜMEYYE DİLARA DİNÇER - Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Emrah Bozbayındır, Suriye'de devrilen Beşşar Esed rejiminin işkence merkezi olarak bilinen Sednaya Hapishanesi'ni "Esed rejiminin sivillere karşı en büyük silahı" olarak nitelendirdi.

MUHAMMET TARHAN/SÜMEYYE DİLARA DİNÇER - Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Emrah Bozbayındır, Suriye'de devrilen Beşşar Esed rejiminin işkence merkezi olarak bilinen Sednaya Hapishanesi'ni "Esed rejiminin sivillere karşı en büyük silahı" olarak nitelendirdi.

Bozbayındır, Esed rejiminin işkence merkezi olarak bilinen Sednaya Hapishanesi'nde yaşanan insan hakları ihlallerine dair AA muhabirinin sorularını yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.

Sednaya Hapishanesi'nin 1987'de kurulduğunu kaydeden Bozbayındır, askeri bir hapishane olarak kurulmasına rağmen zamanla sivillerin de tutulduğu bir hapishane haline geldiğini söyledi.

Bozbayındır, hapishanenin, 2011'de başlayan Suriye iç savaşından sonraki süreçte "Esed rejiminin sivillere karşı en büyük silahı" haline geldiğini belirterek, "30 binden fazla kişinin bu hapishanede infaz edildiği biliniyor ve (burası) çok ağır işkencelerin yapıldığı bir işkence merkezi." dedi.

Sednaya Hapishanesi'nde tutulan ve kaybolan kişilerle ilgili kurulan bir dernek olduğunu kaydeden Bozbayındır, bu derneğin 1987'den bu yana bu hapishanenin direktörlüğünü yapmış isimlerin, burada görev yapmış kişilerin ve burada işlenen suçları raporladığını dile getirdi.

Hapishanenin yapısına değinen Bozbayındır, şunları kaydetti:

"Etrafının bir mayın tarlasıyla sarılı olduğu kırmızı ve beyaz hapishane iki kısımdan oluşuyor. Kırmızı bölümde, kırmızı binada yatan kişilerin hemen hemen hiçbir hakkı yok. Genelde bunlar incomunicado dediğimiz, aileleriyle, yakınlarıyla hiçbir iletişim kurulmadan, nerede oldukları bilinmeden tutulan, orada tutuldukları dahi bilinmeyen kişiler niteliğinde. Yıllarca burada kalıp, hiç kimsenin orada kaldığını bilmediği kişiler var. ve buradaki modele baktığımız zaman herhangi bir adil yargılanma hakkının olmadığı ve her türlü işkence yöntemlerinin, kadınlara ve erkeklere cinsel saldırı, kişilerin gözlerinin çıkartıldığı ve benzeri elim işkence hadiselerinin yaşandığı bir hapishane burası."

"Bu hapishanede 2007'de 1500 kişi kalırken, 2011'den itibaren 30 bine yakın insan hayatını kaybetmiş." ifadelerini kullanan Bozbayındır, Birleşmiş Milletler (BM) soruşturmacılarının buradaki fiillerin insanlığa karşı suç teşkil ettiği kanaatine ulaştığını aktardı.

Ölüm nedenleri "kalp krizi veya solunum yetmezliği" gibi gösterilmiş

Bozbayındır, uluslararası raporlardan Sednaya Hapishanesi'ndeki işkence yöntemlerinden bazılarının elektronik şok, kulakların kesilmesi gibi yöntemler olduğunu bildiklerini söyledi.

Hapishanenin muhalifler tarafından ele geçirilmesinin ardından hapishanenin altında daha önce bilinmeyen bir bölümün olduğunun ortaya çıktığını belirten Bozbayındır, gelen görüntülerde sağlık koşullarının hiç iyi olmadığının gözler önüne serildiğini vurguladı.

Bozbayındır ayrıca cesetleri imha etmek için kullanılan pres makinesi görüntülerini de anımsatarak, "Burada işkence sonucu ölen birçok kişinin hapishanenin hastanesinde kalp krizi veya solunum yetmezliğinden öldüğü şeklinde bir rapor hazırlanıp bu şekilde defnedildiklerini biliyoruz. Bazı idam edilen kişilerle ilgili de bu pres makinesine yerleştirilip adeta bir kağıda dönüştürüldüklerini de medyadan öğrenmiş bulunmaktayız." değerlendirmesini yaptı.

Sednaya Hapishanesi'nde kimlerin tutulduğuna ilişkin soruya yanıt veren Bozbayındır, "Raporlara baktığımızda doktorların, çeşitli meslek gruplarının, öğretmenlerin, gazetecilerin tutulduğunu görüyoruz. Burası askeri bir hapishane olarak geçse de toplumun her kesiminden sivil vatandaşların burada zorla alıkonulduklarını raporlardan ve bize yansıyan bilgilerden görüyoruz." dedi.

Bozbayındır, iç savaşın ardından Sednaya Hapishanesi'nin "sivil muhalefete karşı Esed rejiminin ana silahı" haline geldiğini vurguladı.

İşkenceler "sindirmek ve korku salmak amacıyla yapılmış"

İşkencenin kişilerden delil elde etme ve cezalandırma gibi ana nedeni olduğunu kaydeden Bozbayındır, Sednaya Hapishanesindeki işkencelerin yapısına bakıldığında burada sindirme ve dışarıdakilere korku salmanın hedeflendiğini aktardı.

Bozbayındır, fakat dışarıdakilerin bunun hakkında bilgi edinmesinin çok da mümkün olmadığını, çünkü raporlara göre dünyanın en iyi korunan hapishanelerinden biri olduğunu dile getirdi.

Suriye'deki hapishanelerin genelinin bu amaçla kullanıldığını aktaran Bozbayındır, "Esed rejimi sırasında burada rutin bir şekilde kişilerin öldürüldüğünü, işkence yapan kişilerin adeta bunu bir kutlamaya çevirdiklerini, yani insani duygulardan arınmış bir şekilde bu fiilleri icra ediyor olduklarını, maddi ve manevi bakımdan her türlü eziyetin bu kişilere yapıldığını görüyoruz." ifadelerini kullandı.

Anadolu Ajansı'nın çektiği görüntüler delil niteliği taşıyabilir

Anadolu Ajansı'nın Sednaya Hapishanesi'nde çektiği görüntülere değinen Bozbayındır, bu tür suçlarla ilgili en büyük sorunun delillerin muhafaza edilmesi olduğunu, toplanan değerli kanıtların kullanılması gerektiğini belirtti.

BM Genel Kurulunun 2016'da kurduğu bir özel bir mekanizmada bilgi, belge, fotoğraf ve dokümantasyonun ilgili devletlere sunulduğunu hatırlatan Bozbayındır, "Burada toplanan her türlü bilgi ve belgenin delil olma niteliği ileride taşıyabileceğini söylemem lazım. Anadolu Ajansı'nın benzer çatışma noktalarındaki değerli çalışmalarını biliyoruz ve bu da bu anlamda en azından muhafaza altına alma anlamında önemli bir dokümantasyon faaliyeti olarak değerlendiriyorum." diye konuştu.

"Sezar bir nevi Suriye Savaşı'nda bir kırılma noktasını teşkil etti"

Bozbayındır, Suriye rejim ordusunda görev yapan ve iç savaş boyunca askeri hastanelere getirilen cesetleri kayıt altına almakla sorumlu "Sezar" kod adlı askeri personelin çektiği fotoğrafların uluslararası adli tıp uzmanları ve hukukçular tarafından incelendiğini belirterek, "Bu fotoğraflarda ölmüş kişilerin cesetlerinin üzerinde yapılan incelemelerde bunların birçoğunun sistematik işkence neticesinde öldüğüne dair önemli bulgular var. Sezar aslında bir nevi Suriye Savaşı'nda bir kırılma noktası, uluslararası toplum bakımından da önemli bir kırılma noktası teşkil etti. Sezar'ın bu ortaya çıkardığı fotoğraflardan sonra ABD'de 2019'da bir yasa çıkartıldı ve Suriye'ye uygulanan yaptırımlar ağırlaştırıldı. Bunu Sezar Kanunu, yaptırım kanunu olarak adlandırdılar." değerlendirmesini yaptı.

"Sezar" kod adlı askeri personelin sağlamış olduğu dosyanın hem Fransa hem Almanya'daki Suriye istihbarat yetkililerine yönelik yargılamalarda delil olarak kullanıldığını kaydeden Bozbayındır, bunun sonucunda bazı tutuklama kararlarının çıktığını hatırlattı.

Suriye hapishanelerinde işlenen suçlar "insanlığa karşı suç"

Suriye'nin genelinde işlenen suçların ekseriyetle insanlığa karşı suç olarak değerlendirildiğini vurgulayan Bozbayındır, insanlığa karşı suçun sivil bir gruba karşı yaygın veya sistematik işkence, zorla kaybettirme, öldürme, ülke dışına sürme gibi birçok fiili içeren bir üst kavram olduğunu, Suriye cezaevlerinde insanlığa karşı suç işlendiğine ilişkin önemli deliller olduğunu dile getirdi.

Bozbayındır, Suriye'nin Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) taraf olmadığını, BM Güvenlik Konseyi kararıyla Rusya'nın vetosu nedeniyle olayların Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşınmasının mümkün olmadığını belirterek, "Burada iki ihtimal ortaya çıkıyor UCM açısından. Bir, Ürdün taraf olduğu için Suriye'nin dışına taşan, zorla oraya sürülen kişilerle ilgili suçlarda belki Uluslararası Ceza Mahkemesi yetkili olabilir. ya da şu andaki geçici hükümet ki, bunun üzerine çok dikkatle düşünülmesi lazım böyle bir karar alırken, 2011'den sonra işlenen suçlarla ilgili olarak UCM'yi yetkilendirebilir." değerlendirmesini yaptı.

Öte yandan ulusal yargılamaların çok önemli olduğunu vurgulayan Bozbayındır, "Uluslararası Ceza Mahkemesinden ziyade Refik Hariri suikastinden sonra kurulan Lübnan mahkemesi veya Sierra Leone mahkemesi gibi ya yerel ya da karma mahkeme diyeceğimiz mahkemeler eliyle önceki rejimin suçlarının yargılanması daha faydalı olabilir diye değerlendiriyorum. Ama Esed özelinde Fransızların halihazırda bir tutuklama kararı var. ve uluslararası toplumda bu kişiyi Lahey'e teslim etme noktasında ileride bir UCM'nin de yetkilendirilmesiyle bir irade de oluşabilir diye değerlendiriyorum." şeklinde konuştu.

Bozbayındır, Suriye'de çöken Baas rejiminin devrik lideri Esed'in ve suçluların yargılanmasının nasıl yapılacağının, kurulan geçici yönetimin oturmasıyla belli olacağına işaret etti.

Kaynak: AA / Güncel

Uluslararası İlişkiler Hukuk Fakültesi İnsan Hakları Esed Rejimi Esed Rejimi Beşşar Esed Ali Emrah Politika Güncel Suriye Hukuk Suriye İnsan Hakları Uluslararası İlişkiler Hukuk Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title