Borsa İstanbul-İkb Stratejik İşbirliği Gong Töreni
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Türk Lirası'nın (TL) dolar karşısındaki değer kaybının, sadece Türkiye'deki dinamiklerden kaynaklanmadığını, bunun küresel faktörlerin ortaya çıkardığı ve bütün piyasalarda yaşanan bir gelişme olduğunu belirterek, "Bu gerçeklere rağmen son günlerde...
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Türk Lirası'nın (TL) dolar karşısındaki değer kaybının, sadece Türkiye'deki dinamiklerden kaynaklanmadığını, bunun küresel faktörlerin ortaya çıkardığı ve bütün piyasalarda yaşanan bir gelişme olduğunu belirterek, "Bu gerçeklere rağmen son günlerde birileri tarafından Türkiye'de adeta kriz tellallığı yapılıyor. 10 yıldan beri bekledikleri, çağırdıkları kriz gelmediği gibi, bu dalgalanma için de onların arzuladığı kriz gelmeyecektir." dedi.
Canikli, Borsa İstanbul ile İslam Kalkınma Bankası (İKB) Arasında İmzalanan Stratejik İş Birliği İçin Mutabakat Zaptı Gong Töreni'nde yaptığı konuşmada, söz konusu iş birliğinin hayırlara vesile olmasını diledi.
Faizsiz finans araçlarının geliştirilmesi ve işlem hacminin, hem Türkiye dahil İslam ülkelerinde, hem de dünyada artırılmasının son derece önemli olduğunu ifade eden Canikli, özellikle bugünlerde bütün küresel piyasalarda yaşanan dalgalanmaların altında, faizin bir değişken olarak modele dahil edilmesinin yattığını söyledi.
Canikli, dolayısıyla bu tür dalgalanmaların en aza indirilmesi açısından da bütün dünyada faizsiz finansman modellerinin daha çok uygulanabilir hale getirilmesi gerektiğini dile getirdi.
Bugün özellikle doların gelişen piyasalar ve bütün diğer gelişmiş ülkelerdeki para birimleri karşısında ciddi değer kazanmasının ortaya çıkardığı sıkıntılar olduğuna değinen Canikli, "Doların sadece gelişen ekonomilerin para birimleri karşısında değil, avro ve sterlin dahil gelişmiş ülkelerin para birimleri karşısında da çok büyük oranlarda ve kısa süre içerisinde değer kazanması söz konusu. Şu anda dünyada bunun ortaya çıkardığı ciddi bir baskının tartışmaları yaşanıyor." diye konuştu.
Aynı şekilde TL üstünde de söz konusu nedenlerle bir baskı olduğunu belirten Canikli, bu baskının büyük oranda küresel faktörlerden kaynakladığını ve dışarıdan geldiğini vurguladı.
Canikli, "Yani TL'nin dolar karşısındaki değer kaybı, sadece Türkiye'deki dinamiklerin, ekonomik gelişmelerin ortaya çıkardığı bir durum değildir. Çok kısa süre içerisinde avronun dolar karşısındaki değeri 1.12'lerden 1,06'lara kadar gerilemiştir. Aynı şey diğer tüm para birimleri için de geçerlidir. Sterlinin dolar karşısında çok kısa süre içinde daha yüksek oranlarda değer kaybettiğini görüyorsunuz. Mesela bugün avronun dolar karşısındaki dalgalanması, aşağı yukarı TL'nin dolar karşısındaki dalgalanması ile paralel bir seyir izledi. Dolayısıyla bunun öncelikle netleştirilmesi gerekiyor. Bu, küresel faktörlerin ortaya çıkardığı ve bütün piyasalarda ortaya çıkan bir gelişmedir. Bunu doğru olarak anlamak gerekiyor. Çünkü değerlendirme ve alınacak tedbirlerin belirlenmesinde de bu tespit son derece önemli." ifadelerini kullandı.
Doların karşısında TL'nin değer kaybının hiçbir şekilde makro göstergeleri kalıcı olumsuz etkileme kapasitesine sahip olmadığına işaret eden Canikli, şunları söyledi:
"Çünkü, uygulanan dalgalı kur politikası, bu tür dalgalanmaların büyüme dahil diğer makro göstergeler üzerinde ciddi ölçüde kalıcı hasar bırakmasının önünde engel bir sistemdir. Eğer dalgalı kur politikası yerine başka modeller uygulanmış olsaydı o zaman gerçekten makroları olumsuz yönde etkileyebilecek şok gelişmeler ortaya çıkabilirdi. Ama dalgalı kur politikası sayesinde bu değişimler günlük olarak mikro düzeylerde kalmakta ve piyasanın diğer unsurları buna çok kısa sürede adapte olabilmektedir. Dolayısıyla ani değer değişimlerinin ortaya çıkarabileceği ve makro göstergeler üzerinde olumsuz kalıcı etkiler yapabilecek olan bir durum, bu modelde hiçbir zaman ortaya çıkmamaktadır. O nedenle TL'nin dolar karşısında tamamen küresel faktörlerden kaynaklanan değer kaybından yola çıkarak makro göstergeler üzerinde birtakım olumsuz yorumlar yapmak kesinlikle doğru değildir, rasyonel değildir, bilimsel değildir. Piyasa kısa süre içerisinde bu değişimlere uyum sağlar ve yoluna devam eder."
"Kriz tellallığı yapılıyor"
Canikli, bu değişimin büyük ölçüde özellikle ABD'de faiz artış beklentilerinin yaklaşmasından kaynaklandığına dikkati çekerek, "Özellikle son haftalarda ABD'den gelen büyüme rakamlarının olumlu seyretmesi, faiz artış beklentisinin güçlenmesi nedeniyle doların bütün para birimleri karşısında değer kazanması söz konusu. Bir de ABD başkanlık seçim sonuçlarının ortaya çıkardığı durum, doların diğer bütün para birimleri karşısında değer kazanması sonucunu ortaya çıkarmıştır. Özellikle seçilmiş başkanın dün yaptığı Avrupa ile serbest ticaret anlaşması görüşmelerinin askıya alınacağı şeklindeki açıklama, bugünkü bütün piyasalarda özellikle de Avrupa piyasalarındaki dalgalanmanın temel faktörü konumundadır. Bunları başka şekilde değerlendirmemek gerekiyor." ifadelerini kullandı.
TL'deki dalgalanmanın, dalga boyunu çok rahatsız edici bir noktaya gelmesini engelleyen birçok neden bulunduğunu belirten Canikli, şunları kaydetti:
"Bunlardan biri de Türkiye'deki uluslararası yabancı yatırımcıların varlığıdır. Bu değerlendirme, hem portföy yatırımcıları, hem de doğrudan yatırımcılar için geçerli. Çünkü Türkiye'de büyük miktarda uluslararası portföy yatırımı ve doğrudan yatırım söz konusudur. TL'nin aşırı oranda dolar karşısında değer kaybetmesi her şeyden önce bu yatırımcıların varlıklarını dolar cinsinden eritir. Bir anlamda olumsuz yönde etkiler. O nedenle Türkiye'deki uluslararası yatırımcılar, dalgalanmadaki dalga boyunun rahatsız edici boyutlara ulaşmasının önündeki en büyük sınırlayıcı, dengeleyici faktörlerden biridir. Aslında bu özelliği geçmiş yıllarda da Türkiye yaşadı. Buna benzer dalgalanmalar olduğunda uluslararası yatırımcıların Türkiye'deki varlıkları, adeta bir sigorta vazifesi ifa etmiş ve orada aşırı değer kaybının önüne set çekmiştir. Bugün dünden daha fazla bu hususun sigorta olma özelliği ortadadır. Çünkü uluslararası yatırımların boyutları büyümüştür. Türkiye'deki yatırım potansiyeli ve kapasitesi büyümüştür."
Canikli, bu gerçeklere rağmen son günlerde birileri tarafından Türkiye'de adeta kriz tellallığı yapıldığını belirterek, "Esasında biz bu söylemlere yabancı değiliz. Son 10 yılda her yıl bütçe görüşmelerinde maalesef belirli çevreler sürekli olarak bir kriz çağrısında bulunmaktadır. Özellikle 2005 yılından itibaren TBMM'deki her bütçe görüşmesinde birileri ısrarlı bir şekilde 'Kriz geldi, kriz geliyor' demiş, adeta kriz çağırıcılığı, kriz tellallığı yapmışlardır. Ama onların beklediği kriz gelmemiştir ve gelmeyecektir. Bundan yana hiç kimsenin en ufak bir kuşkusu olmasın." dedi.
"Ekonomi yönetimi gereken kararları alıyor"
Nurettin Canikli, 2005, 2008, 2009 yıllarında, 17-25 Aralık 2013'te yaşanan darbe teşebbüsü ve daha sonra Gezi olaylarında yaşanan dalgalanmalar ile kıyaslandığında, şu anda içinde bulunulan dönemdeki dalgalanmaların boyunun kesinlikle daha alt seviyede olduğunu söyleyerek, "Yine o zaman da birileri ısrarlı bir şekilde bir kriz çağrısında bulunuyordu. Niyetleri olabilir ama bunların hiçbiri rasyonel temellere dayanmayan çağrılar ve değerlendirmelerdi. Bugünlerde de benzer çağrıları görüyoruz. Bunların hiçbir tanesinin bilimsel bir temeli yoktur. Gelişen olayları kesinlikle rasyonel olarak izah etmekten son derece uzaktır. O nedenle 10 yıldan beri bekledikleri, çağırdıkları kriz gelmediği gibi, bu dalgalanma için de onların arzuladığı kriz gelmeyecektir. Bu gerekçelerle hiçbir şekilde bir krizin olması söz konusu değildir." diye konuştu.
Bu süreç yaşanırken ekonomi yönetiminin elbette hiçbir adım atmaması ve karar almaması gibi bir durumun da söz konusu olmadığını vurgulayan Canikli, ilgili ekonomik kuruluşlar tarafından her türlü kararın alındığını ve alınmaya devam edeceği konusunda hiç kimsenin en ufak bir tereddüdü olmaması gerektiğini söyledi.
Bu tür kriz çağrılarının özellikle yatırım ve tüketim talebinin ertelenmesine belli ölçülerde katkı sağladığını belirten Canikli, "Bu gibi dönemlerde yapılabilecek olan en olumsuz davranış, yatırım ve tüketim talep kararlarının ertelenmesidir. Daha önceki dalgalanmalarda da Türkiye tüketicisi ve ekonomisi bu tuzağa düşmedi, bu hassasiyet içerisinde oldu. Bu sefer de böyle bir yanılgı ortaya çıkmayacaktır. Elbette mikro bazda birtakım değerlendirmelerle birtakım kararlar alınabilir ama bunlar ekonominin tümünü, makroları olumsuz yönde etkileyebilecek düzeye ulaşmayacaktır. Buna da yürekten inanıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"Türkiye finansal sistemi bu tür dalgalanmaları ortadan kaldırabilecek derinlikte"
Başbakan Yardımcısı Canikli, Türkiye'nin güçlü büyüme performansını sürdürdüğünün altını çizerek, şöyle devam etti:
"Bütün büyüme rakamları bunu doğrulamaktadır. Türkiye bütçe disiplini ve mali disiplinden taviz vermeden 15 yıldan beri olduğu gibi taviz vermeden kararlılıkla bu noktadaki hassasiyetini sürdürmektedir. Bankacılık sisteminin dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan güçlü bir mali yapısı var. Bu uluslararası kuruluşlar tarafından da her yıl tespit ve teyit edilen bir gerçektir. Yüzde 16'lık sermaye yeterlilik oranıyla Türk bankacılığı çok güçlü bir konumdadır ve o nedenle son 15 yılda içeride ve dışarıda meydana gelen dalgalanmalardan finans sektörümüz hemen hemen hiç etkilenmemiştir. O alanda bir tahribat söz konusu olmamıştır."
İhracatın ithalatı karşılama oranının da sürekli bir yükselme trendinde olduğunu anlatan Canikli, "Buna bağlı olarak da cari açık oranı azalmaktadır. En önemli kriterlerden biri olan büyüme de istihdam dostu bir büyümedir. Türkiye'nin şu anda yaşadığı büyüme, istihdam üretme kapasitesine sahip bir büyümedir. Son 14 yılda 9 milyonun üzerinde yeni istihdam üretebilmiş bir ekonomidir." diye konuştu.
Canikli, Türkiye finansal sisteminin bu tür dalgalanmaları ortadan kaldırabilecek bir derinliğe sahip olduğunu vurgulayarak, "Bu derinliğin olumlu yansımalarını da zaten 15 yılda gördük. Bu süre içerisinde sermaye giriş ve çıkışlarında son 15 yılda en ufak bir sıkıntı yaşanmamıştır. Bu Türkiye ekonomisi için uluslararası alanda en büyük kredibilite alanlarından biridir ve son derece değerlidir. Son 15 yılda Türkiye'ye yatırım yapan uluslararası sermaye istediği zaman nemasıyla birlikte sermayesini yurt dışına çıkarabilmiştir ve en ufak bir sıkıntı yaşanmamıştır. Türkiye finansal sisteminin derinliği buna imkan sağlamıştır." ifadelerini kullandı.
Bütün bu süreçte yapısal reformlar noktasında attıkları adımlara da değinen Canikli, "Dolayısıyla böyle bir yapı içerisinde bu dalgalanmaların Türkiye ekonomisi ve makro göstergelerine kalıcı bir zarar vermesi kesinlikle söz konusu değildir. Bütün piyasadaki oyuncular hesabını yaparken bu gerçeği gözden uzak tutmamalı ve bu çerçevede kararlarını vermeli, adımlarını atmalıdır." dedi.