Bronzlaşmak isteyenlere "deri kanseri" hatırlatması
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa (İÜC) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zekayi Kutlubay, son yıllarda deri kanserinin görülme sıklığının 50 kat arttığını, bu hastalığa yüzde 90 güneş ışınlarının neden olduğunu söyledi.
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa (İÜC) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zekayi Kutlubay, son yıllarda deri kanserinin görülme sıklığının 50 kat arttığını, bu hastalığa yüzde 90 güneş ışınlarının neden olduğunu söyledi.
Güneş ışınlarının zararlı etkileri ve yol açtığı hastalıklara ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Kutlubay, D vitamini sentezini sağlayan, mikropları öldüren, bağışıklık sistemine faydalı olan ve psikolojiyi olumlu etkileyen güneşin, aynı zamanda bazı zararları olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Kutlubay, güneşin, hücrelerin mikroplarının yanında sağlam hücreleri de öldürebildiğini, deri hücrelerinde hasar meydana getirebildiğini, derinin lekelenmesine ve "fotoyaşlanma" denilen kaba, kirli ve sarı renkte bir deri oluşumuna neden olabildiğini anlattı.
Deri kanserlerinin nedeninin yüzde 90 güneş ışığı olduğuna işaret eden Kutlubay, şöyle konuştu:
"Geri kalan tüm faktörler, örneğin virüsler, çevresel faktörler, radyasyon, çevre kirliliği gibi sebepler sadece yüzde 10'unu oluşturuyor. Ama güneş direkt olarak hemen kanser oluşumuna neden olmuyor. Önce deride bir leke meydana getiriyor. Leke daha sonra kabuklu yaraya dönüşüyor. Kabuklu yara üzerinden fındık büyüklüğünde kitleler meydana gelebiliyor. ya da 'ülseri yara' dediğimiz açık yara tarzında oluşturarak, deri kanseri oluşumuna neden olabiliyor."
Benlerin çapı ve şeklindeki değişiklikler sinyal olabilir
Deri kanserlerini 3 sınıfa ayırdıklarını dile getiren Prof. Dr. Kutlubay, bunların yüzde 80'ini başka organlara yayılmayan bazal deri kanserlerinin oluşturduğunu belirtti.
Deri kanserlerinin yüzde 4'ü, ölümlerin ise yüzde 80'ine "melanom (malign melanom)" adlı türün neden olduğunu kaydeden Kutlubay, melanomun 3'te 2'sinin sağlam görünen deride meydana geldiğini bildirdi.
Prof. Dr. Kutlubay, cinsiyet fark etmeksizin özellikle 30-40 yaş sonrasında bunun görüldüğüne dikkati çekerek, şu uyarılarda bulundu:
"Sivilce benzeri, birkaç ay içerisinde 3-4 milimetre çapa ulaşan, mor ya da siyah renklidir. Sağlam deride siyah renkli bir oluşum görürseniz mutlaka dermatoloğa gidin. Bunun sebebi yüzde 90 güneş ışığı yani ultraviyoledir. Üçte biri mevcut benlerin üzerinde oluşur, benlerden dolayı çıkar. O yüzden benlerde meydana gelen bir değişiklik, benin çapının birden bire büyümesi, yuvarlak değil de girintili çıkıntılıysa çevre dokuya yayıldığının göstergesidir. Benler genelde kahverengi ya da deri rengindedir. Eğer ki deri rengindeki ve kahverengi ben siyahlaşıyorsa, beyazlaşıyorsa ya da 3-4 farklı rengi barındırıyorsa o zaman risklidir. ya da ben durduk yere kanıyorsa, birdenbire ülserleşiyorsa dikkatli olmakta fayda vardır. Gittikçe büyüyor demektir. Bir beni ortadan ikiye böldüğünüzde bir yarısının simetrisi olması gerekir. Asimetrikse o zaman çok dikkatli olmakta fayda var. Çünkü deri kanserine doğru bir gidişat var demektir."
Solaryuma çok girmek deri kanseri riskini artırıyor
Kutlubay, deri kanseri vakalarında yaşanan artışa dikkati çekerek, "Son yıllarda deri kanseri görülme oranı 50 kat artmış durumda. Çünkü insanların yaşam süresi uzadı. İkincisi ozon tabakası inceldi, çevresel şartlar değişti. İnsanlar daha çok deniz kenarına tatillere gidiyor. Bronzlaşmak her zaman cazip. Bir zamanlar solaryum denen bronzlaşma kaynakları vardı ki şimdi sayıları azaldı. Solaryum da değişik ultraviyole cinsleri barındırır. O yüzden solaryumu da önermeyiz. Solaryuma çok girmek de deri kanserine gidişatı artırabiliyor." dedi.
Deri kanserlerinin, melanom türü hariç genellikle 60-70 yaş üzeri kişilerde görüldüğünü aktaran Kutlubay, güneşten hasar gören, kırışan, kaba bir görünüm alan ya da bazı leke ya da kabuklanma oluşan yaralar üzerinde bu kansere daha çok rastlandığını anlattı.
Deri kanserine kimler yatkın?
Deri kanserine çoğunlukla balıkçılar, çiftçiler, asfalt işçileri ile demir yolu çalışanları gibi açık alanlarda çalışanlar ve erkeklerde rastlandığına değinen Kutlubay, bu hastalığa yatkın olanların özelliklerini ise şöyle sıraladı:
"Açık tenliler, beyaz renkliler, renkli gözlüler, kızıl saçlılar, çillenenler ya da vücudunda çil sayısı fazla olanlar. Vücudunda 50'den fazla normal beni olanlar. Vücudunda düzensiz benleri olanlar. Kendisinde ya da ailesinde deri kanseri hikayesi olanlar. Çocuklukta ya da bebeklikte güneşe çok maruz kalanlar ya da çocuklukta ve bebeklikte 'bül' denen kabarcıklı güneş yanığına maruz kalanlar, güneş yanığı geçiren kişiler."
Kutlubay, D vitamini sentezi için güneşe ihtiyaç duyulduğunu ancak risk grubundakilerin güneşten mümkün olduğunca korunması gerektiğini söyledi.
Deri kanseri riski bulunanların 10.00 ile 16.00-17.00 arasında, dik geldiği saatlerde güneşten korunması gerektiğine dikkati çeken Kutlubay, "Şapka ve gözlük takacaklar, uzun kollu ve uzun paçalı şeyler giyecekler veya açıkta kalan yerlere en az 15-30 faktörlük güneş koruyucu sürecekler. Güneş koruyucu ortalama 4 saate kadar koruyor ama 4 saatten fazla kalacaksanız onu tekrarlamanız gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Kutlubay, avuç içi kadar bir derinin, dirsekten aşağı ön kolun ya da dizden aşağı alt bacağın 12.00 civarında yarım saat boyunca güneş görmesinin günlük D vitamini sentezi için yeteceğini dile getirdi.
Erken teşhis için ayna karşısında benlerinizi kontrol edin
Cilt kanserindeki tedavi yaklaşımlarına da değinen Kutlubay, metastaz yapmayan bazal cilt kanserinde ilk seçenek olarak cerrahinin tercih edildiğini, kanserli bölgenin ortadan kaldırılarak hastanın kurtarıldığını ifade etti.
Bu hastalığın yüzde 4'ünü oluşturan malign melanom ile yüzde 16'sını oluşturan yassı hücreli kanser denen durumda erken teşhis söz konusuysa hastanın kurtarılabildiğini anlatan Kutlubay, geç teşhis edilirse, başka organlara sıçradıysa hastanın kaybedilebildiğini ya da yeni tedavilerle kurtarma şanslarının da olabildiğini kaydetti.
Prof. Dr. Kutlubay, malign melanomun, kalınlığı 1 milimetreyi geçtiği takdirde ileri evre kabul edildiğini, böyle durumlarda hastanın sağ kalım oranının çok düşük seviyede olduğunu belirtti.
Risk grubundaki kişilerin, vücutlarında yeni çıkan mor veya siyah oluşum varsa vakit kaybetmeden dermatoloğa görünmelerini öneren Kutlubay, ayrıca bu kişilerin benlerini çok iyi takip etmelerini, ayna karşısına geçip tüm vücutlarını, avuç içi, ayak tabanı ve parmak araları gibi bakılmayan bölgeleri kontrol etmelerini ve bir oluşum görürlerse doktora başvurmalarını tavsiye etti.
Bir kişinin hayatı boyunca alacağı ultraviyolenin yüzde 80'ini ilk 20'li yaşlarında aldığına işaret eden Kutlubay, bu çağlarda maruz kalınan güneş ışığı ve yanıklarının ileride ortaya çıkabilecek deri kanserleri açısından çok önemli olduğunu kaydetti. Kutlubay, bu nedenle bebek ve çocukların güneşten çok iyi korunması gerektiğini sözlerine ekledi.