BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş: Türk lirasına güven artmıyor
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, Türkiye Futbol Federasyonu’nda (TFF) başkanlık seçimi ve ekonomi üzerine değerlendirmeler yaptı. Baş, Bakan Mehmet Şimşek'in "Türk lirasına güven artıyor" sözlerini eleştirerek, "Türk lirasına güven artsaydı yüzde 50 faiz vermek zorunda kalmazdın" dedi.
(ANKARA)- Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, Türkiye Futbol Federasyonu'nda (TFF) başkanlık seçimi ve ekonomi üzerine değerlendirmeler yaptı. Baş, Bakan Mehmet Şimşek'in "Türk lirasına güven artıyor" sözlerini eleştirerek, "Türk lirasına güven artsaydı yüzde 50 faiz vermek zorunda kalmazdın" dedi.
Hüseyin Baş, kişisel Youtube kanalında TFF başkanlık seçimine ve ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Baş, şunları söyledi:
" Türkiye Futbol Federasyonu seçimi ile ilgili dikkat edilecek bence en önemli husus şu; 'AK Parti kaybetti, Erdoğan kaybetti' gibi gibi şeyler var. Öyle bir şey yok. Sayın Hacıosmanoğlu Trabzonspor Başkanlığı yapmış bir kişi. Trabzonspor Başkanı olacağı dönemde de aynı böyle bir siyasi ortam vardı, iktidarın adayı diye o dönem Muharrem Usta aday oldu ve delegeler de tepki olsun diye, iktidara tepki olsun diye Usta'ya oy vermeyip gidip Hacıosmanoğlu'nu seçti. Hacıosmanoğlu ertesi gün soluğu Tayyip Erdoğan'ın mitinginde aldı, kendisine forma hediye etti falan… Yani şuna katılmıyorum, Erdoğan kaybetti, Erdoğan karşıtlığı kazandı… Hayır, Erdoğan öyle bir güce ulaştı ki bu, muhalefetin bugüne kadar hiçbir işlev ortaya koyamaması kaynaklı bir durum. Erdoğan hem kendi adayını çıkarıyor hem kendi muhalefetini çıkarıyor. Bütün seçenekler Erdoğan'ın seçeneği. Cumhurbaşkanlığı seçiminde buna benzer bir durum oldu. Dolayısıyla ülkede Erdoğan böyle bir güce ulaşmış vaziyette ve bu ülkemiz için bir felaket.
"Erdoğan'ın onayı olmadan aday bile olamazsın"
Futbol dediğin zaman belki de ülkenin 50 milyon insanının yakından ilgilendiği bir sahadan bahsediyoruz ve iki tane aday var çünkü aday olabilmeniz için belli bir sayıda imza toplamanız lazım, belli referansları gösterebilmen lazım. Bu imza sayılarına, bu referanslara ulaşmanız için de sadece ve sadece Tayyip Erdoğan'ın onayını alabilmiş olmanız lazım. Bu Türkiye Futbol Federasyonu'nda da böyle, Voleybol Federasyonu'nda da böyle, Boks Federasyonu'nda da böyle… Aklınıza hangisi geliyorsa hepsinde aynı sistem var, aday olmanız için dahi Erdoğan'ın onayı gerek.
Servet Yardımcı neden adaylıktan el çektirildi?
Dolayısıyla Erdoğan seçilecek adamı da ortaya koyuyor, aman bu seçilmezse diye yerine seçilebilecek adamı da oraya koyuyor. Nitekim Servet Yardımcı aday oldu ve adaylıktan el çektirildi. Ne oldu, niye çektirildi, nasıl çektirildi hiç kimse bilmiyor. Ortada bir giz var, bir gizem var. Dolayısıyla bu Türkiye'nin aslında seçeneksiz bırakılmasının ve Erdoğan iradesinin Türkiye'de karabulut gibi üzerimize çöktü bir dönemden geçiyoruz zaten 20 yıllık iktidarın 15 yılını hemen hemen böyle yaşadık, hala yaşıyoruz.
"Bu Erdoğan'ın gücü değil arkasındaki küresel, emperyalist iradenin gücü"
Bu Erdoğan'ın başarısı, Erdoğan'ın uyanıklığı, iradesi, siyasi zekası kesinlikle değil. Bu, Erdoğan'ın arkasındaki iradenin, gücünden kaynaklanıyor. Kim bu irade? İşte o küresel emperyalist siyasi irade bunu anlamamız lazım. Türkiye'de iktidarı da, muhalefeti de, sporu da, milli eğitimini de, vakıflarını da, bilmem nesini de, birçok derneğini de eline almış istediği gibi yönetebilen bir küresel sermayenin, bir küresel iradenin olduğunun bir başka ispatı da Futbol Federasyonu seçimleri olmuştur. Bu seçim her şeye rağmen futbolumuz adına inşallah hayırlı olur. Önceki yönetimin mi başa gelmesi, bu yönetimin mi gelmesi desen ben önceki yönetime mesafeliydim. İnşallah Sayın Hacıosmanoğlu Türk futboluna fayda sağlar ama 'Bu seçimde Erdoğan kaybetti' demek saflık olur.
Mehmet Şimşek'e 'Türk lirasına güven artıyor' cevabı
Türk lirasına güven artıyormuş. Maliye Bakanı'nın söylediği ifade doğru bir ifade değil. Maliye Bakanı'nın aslında, 'Yabancı için Türk lirasından fayda ve verim artıyor' demesi lazım. Türk lirasına güven artsaydı yüzde 50 faiz vermek zorunda kalmazdı. Güven artsa sen yüzde 5 faiz verirsin hatta eksi faiz verirsin millet parasını yine buraya getirir, güven budur. İsviçre eksi faiz veriyor kasası dolu, Japonya eksi faiz veriyor kasası dolu, Amerika vakti zamanında sıfır faiz verdi, Almanya sıfır faiz verdi kasaları dolup taşıyordu, güven budur. Yüzde 50 faiz verip 3 - 5 kuruş para buldum diye kimse sevinmez. Güven artıyormuş, yüzde 50 faiz ile güven mi olur?
"Fethiye Almanların, Kaş İngilizlerin, Uzungöl Arapların"
Şimşek, 'Türk milletinin emeğini, iş gücünü bedavaya sömüren irade çok mutlu' desin ben buna fitim, bu cümle tamam ama kalkıp da bana 'Türk lirasına güven artıyor' demeyeceksin. Ekonomiyi biz şuradan bile ölçebiliriz, mesela Antalya Kaş'a git, her yer İngiliz. Kaş İngilizlerin olmuş. Trabzon Uzungöl'e git, her yer Arap. Uzungöl Arapların olmuş. Fethiye'ye git, her yer Alman. Fethiye Almanların olmuş. Gittiğin yerlerde Türk yok. Biz Türk milleti olarak, Türk vatandaşları olarak buralara gidemiyoruz, bizim insanımız gidemiyor. Bu aradaki uçurumun sebebi ne, böyle bir şey olabilir mi? Kendi insanının, kendi ülkesinde tatil yapamadığı bir vasatta yaşıyoruz.
"Türkiye'ye Alman vatandaşı kimlikle giriyor, Türk vatandaşı kimlikle giremiyor"
Bir gurbetçi aile düşünün. 2001 yılından sonra doğan gurbetçi ailelerin çocukları direkt Alman vatandaşlığı alabildi. 2002 yılında doğmuş 22 yaşında bir Türk genci, Alman vatandaşı olsun, babası da 50 yaşında Almanya'da oturumla yaşayan bir gurbetçi olsun. Evlatta Alman pasaportu var, babada Türk pasaportu var ve ikisi birlikte Türkiye'ye geliyor. Bunlar ülkeye giriş yaparken, pasaport kontrolünde oğlu Alman kimliğini veriyor Türkiye'ye giriyor ama baba Türk kimliğini verdiği zaman 'Hayır pasaport ver' deniyor. Baba, 'Ben Türküm, burası vatanım' diyor ama 'Olmaz, pasaportla gireceksin' cevabını alıyor. Adamın oğlu Alman kimliğiyle Türkiye'ye giriyor. Alman pasaportu olan Türk çocuğun babası kendi ülkesine Türk kimliğiyle giremiyor, pasaportla giriyor. Kimliğe, pasaporta ihtiyaç duymayıp ülkeye giren milyonları konuşmuyorum bile. O işin başka bir boyutu.
"Dünyada kendi milletine bu kadar zulmeden başka bir ülke yok"
Kendi milletine bu kadar zulmeden dünyada başka bir ülke yok ama bu kadar zulüm görüp de kendi idarecisine bu kadar boyun eğen de başka ülke de bence yok. Dolayısıyla bizim buna artık bir tepki vermemiz lazım. Bu iş çok saçma yerlere gidiyor, çok mantıksız yerlere gidiyor. Ülkesinden kovulan, 'Giderseniz gidin' denilen hiçbir şekilde hiçbir işe yaramadığı sürekli olarak yüzüne vurulmaya çalışılan bir millete dönüştük. Biz millet olarak bunu kabul edemeyiz.
"Siyasi iradenin beceriksizliklerinin bedelini ödemek istemiyoruz"
Siyasi iradenin beceriksizliklerinin bedelini ödemek istemiyoruz. Ekonomik tablonun sonucu da budur, bunların beceriksizliği… İşte faizi yüzde 50, yüzde 500 yapsan ekonomi mi düzelecek? Faiz yükselince ekonomisi düzeliyorsa yüzde 90 yap, faiz düşünce ekonomi düzeliyorsa yüzde sıfır yap. Demek ki senin faizi yükseltmenle, alçaltmanla bu ülkenin ekonomisi düzelmeyecek. Vergi artışı yapıyorsun, vergi artışı yapınca ekonomi düzeliyorsa sen vergileri iki kat daha artır. Asgari ücret artınca zarar ediyorsa bu devlet o zaman asgari ücreti düşür 10 bin liraya, emekli maaşını artıramıyorsan düşür 5 bin lira yap, kurtaracak mı bizi? Sen beceriksizsin, sen iş bilmezsin, senin yöntemlerin hiçbir işe yaramıyor. Bunu kabul edip görevden el çekmeleri lazım başka çaresi yok bu işin. Ekonominin geldiği özet budur. Son cümle; Türk lirasına olan güven artmıyor, güven artsaydı dediğim gibi yüzde 50 faiz vermek zorunda kalmazdın."