Burcu Köksal: "Sağlık Kuruluşlarını Bombalamak Caniliktir, Vahşettir, Cinayettir, Katliamdır. Gazze Halkının Sonuna Kadar Yanındayız"
CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal, İsrail’in Gazze’deki hastanelere saldırısına; “Sağlık kuruluşlarını bombalamak caniliktir, vahşettir, cinayettir, katliamdır. Bu konuda Filistin halkının sonuna kadar yanındayız. Gazze halkının sonuna kadar yanındayız” tepkisini gösterdi.
CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal, İsrail'in Gazze'deki hastanelere saldırısına; "Sağlık kuruluşlarını bombalamak caniliktir, vahşettir, cinayettir, katliamdır. Bu konuda Filistin halkının sonuna kadar yanındayız. Gazze halkının sonuna kadar yanındayız" tepkisini gösterdi.
CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi. Köksal, şunları söyledi:
"YARISINA BİLE ULAŞILAMAYAN 2023 HEDEFLERİ, 2053 HEDEFİ OLARAK GÖSTERİLDİ: AKP 2011 yılında, 2023 yılına yönelik hedefleri açıklayarak halktan oy istedi. Buna göre, Türkiye 2023 yılında, 2 trilyon dolarlık bir ekonomik büyümeye ulaşacak; dünyada ilk 10 ekonomi arasına girecek, 25 bin dolarlık kişi başına gelir olacak, 500 milyon dolarlık ihracat yapacak, işsizlik ve enflasyon yüzde 5'e inecekti. Aslında halkını düşünen bir parti iktidarda olsa bu hedeflerin gerçekleşmesi işten bile değildi. Bugün gelinen noktada hedeflerin yarısı bile gerçekleşememiş durumda… 2023 yılı için konulan ancak yarısına bile ulaşılamayan hedeflerin bu kez 12. Kalkınma Planı'nda, 2053 yılı hedefi olarak gösterildiğini görüyoruz. Türkiye 2053 yılında en büyük 10 ekonomi arasına girecekmiş. Yalanlarla Türkiye'nin 20 yılı çalanlar, şimdi aynı yalanlarla Türkiye'nin önümüzdeki 30 yılını çalmaya çalışıyorlar… Bir ülke gücünü parasının gücünden alır. Ekonominin gücünü paranın gücü gösterir. Bundan bir önceki kalkınma planına baktığınızda, 2019 yılında 1 dolar 4,80 liraydı. Bugün 28 lira, 1 dolar. Dolar karşısında Türk lirası yüzde 83 değer kaybetmiş durumda. Bu ekonomi kendisine döviz kazandıracak durumda değil. Yetecek kadar döviz kazandıramıyor… Bu mudur güçlü ekonomi?
'FAİZ SEBEP ENFLASYON SONUÇ' TEORİSİNDEN ESER YOK: Tayyip Erdoğan'ın ucube bir teorisi vardı: Faiz sebep, enflasyon sonuç… 12. Kalkınma Planı'nda bu teoriden eser kalmamış. Bir tek cümle dahi yok. Türkiye ekonomisine tarihinin en büyük ve en uzun süren krizini yaşattı bu teori yüzünden. Milyonlarca insanı yoksulluğa, açlığa, işsizliğe mahküm etti. Enflasyona ezdirdi bu ülkenin vatandaşlarını. Şimdi bu teoriden vazgeçiliyor öyle mi? Kusura bakmayın ama utanması olan dürüst bir lider çıkıp 'Bu teorim yanlıştı. Sizi açlığa, yoksulluğa sefalete sürükledi. Bunun için özür diliyorum. Milyonlar adına hata yaptım' demesi gerekiyordu. Ama karşımızda bunu yapacak bir iktidar yok" diye konuştu.
CANİLİKTİR, VAHŞETTİR, CİNAYETTİR, KATLİAMDIR: Dün akşam, İsrail'in Gazze'de bir hastaneye yaptığı saldırı ile hepimiz sarsıldık. İnsanların tedavi olmak için gittiği, sağlık çalışanlarının şifa dağıtmaya uğraştığı sağlık kuruluşlarını bombalamak caniliktir, vahşettir, cinayettir, katliamdır. Bu konuda Filistin halkının sonuna kadar yanındayız. TBMM'den de bütün siyasi partiler, bütün milletvekilleri adına bir ortak bildiri yayınladık. ve dünya parlamentolarını, bütün uluslararası sivil toplum örgütlerini, bütün kuruluşları bu konuda sorumluluk ve inisiyatif almaya davet ettik. Saldırıda hayatını kaybeden bütün Filistinlilere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. ve artık daha fazla masumun, daha fazla sivilin ölmesini istemiyoruz. Bir insanın dahi burnu kanamasın diyoruz. Gazze halkının sonuna kadar yanındayız.
ÜÇ KURUŞLUK ZAMLAR NEDENİYLE ENFLASYON TETİKLENİYORMUŞ: Birleşik Kamu İş Konfederasyonu'nun açlık-yoksulluk sınırı araştırmasına göre; açlık sınırı 14 bin 542 liraya, yoksulluk sınırı 41 bin 651 liraya yükseldi. Asgari ücret 11 bin 402 lira. En düşük emekli maaşı 7 bin 500 lira. Ama gelin görün ki Türkiye'yi ekonomik buhrana teslim eden iktidarın Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, enflasyon artışını yüksek maaş artışlarına bağlamış durumda. Emekliye, işçiye, memura, asgari ücretliye sanki büyük bir lütufmuş gibi sundukları 3 kuruşluk zamlar nedeniyle enflasyon tetikleniyormuş, Mehmet Şimşek'e göre. Vatandaşa sadaka verir gibi ücret artışlarını duyuran, güzelim fabrikaları babalar gibi satan iktidar, Şeker Fabrikaları içerisinde en çok kar eden ikinci fabrika olan Afyon Şeker Fabrikasını her türlü itirazlarımıza rağmen, kimseyi dinlemeden özelleştirme adı altında yandaşlarına adeta peşkeş çekti. Afyon Şeker Fabrikasının satışıyla beraber ülkede bütün vatandaşlarımızın cebine girmesi gereken para, satın alan o şirketin cebine gitmiş oldu. Kütahya Şeker Fabrikası, özelleştirme adı altında bir yandaş şirkete satıldı. O ortaklık, fabrikadan 1 buçuk yılda 609 milyon 194 lira kar elde etti. Bu fabrikalar milletin fabrikalarıydı. Satılan çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği oldu. Enflasyonu; bu özelleştirmeler tetiklemiyor, açlığa-yoksulluğa mahküm edilen halkın alın teri olan ücret artışları tetikliyor, öyle mi? Eylül 2021 ile 2023 arasında emeklilerin satın alma gücünde yüzde 120, asgari ücretlilerin ise yüzde 70 bir kayıp var. Ama buna rağmen hale enflasyonun nedenini yüksek ücret artışları olarak göstermek iktidarın beceriksizliğinin sığındı koca bir yalandır."
Köksal, çalışan emekliye 5 bin lira ikramiye düzenlemesinin yeterli olmadığını ve Plan ve Bütçe Komisyonu'nda bütün emeklilere 15 bin lira ikramiye verilmesine ilişkin verdikleri önergenin AKP ve MHP oylarıyla reddedildiğini hatırlatarak, "Komisyondaki bu önergemiz reddedildi. Şimdi teklifi reddetmek için eller kalkıyor. Emekli açlığa mahküm ediliyor. Ondan sonra Türkiye ekonomisi büyüyor deniyor. Bir tarafta emekli sefalet içinde yaşıyor. Bir kereye mahsus 5 bin lira emekli ikramiyesi de adeta bir lütuf gibi anlatılıyor. Emekli, işçi, memur, yaşlısına bakamayan iktidar sözcüleri kalkmış enflasyon artışını pişkinlikte sınır tanımaz şekilde yüksek ücret artışlarına bağlıyor. Enflasyonu tetikleyin maaşlara yapılan artışlar değil saray ve çevresine yapılan kıyaklardır. Huzur hakkı adı altında eş, dost, akrabalara yönetim kurullarından verilen 4-5 maaşlardır" dedi.
Köksal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Suçluyu her fırsatta koruyan iktidar, tüm gerçekleri kamuoyuna duyurmak için canla başla mücadele eden gazeteleri, gazetecileri, televizyonları, televizyoncuları cezalandırıyor. Birgün Gazetesi yazarı Timur Soykan'ın 'Başsavcının Rüşvet Çığlığı: Çürüyoruz' yazısı hakkında getirilen erişim engeli de aslında bunun son örneği. Rüşvet iddialarına erişim engeli geldi. Ne zaman bir iktidar partisinin yöneticisinin, yakınının, ortağının, eşinin-dostunun adının geçtiği yolsuzluk, usulsüzlük, cinayet, yasadışı bahis, kaçakçılık, istismar, rüşvet gibi haberler yayınlansa hemen erişim engeli…
KİMİN ADI GEÇİYORSA, GÖREVDE KALMAMASI GEREKİYOR: Timur Soykan'ın haberi ile ilgili Anadolu Adliyesi Başsavcısı İsmail Uçar'ın HSK'ya yolladığı raporda geçen olaylarla ilgili Adalet Bakanı, bir soruşturma açıldığından bahsediyor. Ama hala, o şikayet dilekçesinde konu edilen hakim savcılar görevde kalmaya devam ediyorlar. Soruşturmanın selameti için bahsi geçen tüm mahkemelerin, hakim ve savcılarının görevden uzaklaştırılması gerekiyor. Hukuken delilerin karartılması, yok edilmesi gibi bir sıkıntı söz konusu. O dilekçede kimin adı geçiyorsa, hangi mahkeme ve savcının adı geçiyorsa, soruşturma süresince müfettişler rapor hazırlayıncaya kadar o hakim ve savcıların görevde kalmaması gerekiyor. Yargıyı yargının içine hakim ve savcı olarak yerleştirdikleri eş ve dost ile siyasallaştırdılar. 15 Temmuz sonrası ihraç edilen hakim ve savcıların yerine AKP il ve içe yöneticisi avukatlar hakim ve savcı olarak atandı. Siyasallaşma son hızı ile devam ediyor…"
Burcu Köksal, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Köksal, milletvekillerinin olduğu yazışma grubunda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kurultayda aday gösterilmesi için imzalar toplanmaya çalışıldığı ve buna ilişkin yazışmaların basına sızması ile ilgili soruya şu yanıtı verdi:
"Milletvekili grubumuzun bulunduğu Whatsapp grubunun yazışmaları, bizim mahremiyetimizdir, mahremiyetimizin basına sızmasından dolayı son derece üzgünüz. Çok yanlıştır bizim mahrem grubumuzun yazışmalarının dışarıya sızmış olması, basına hatta üçüncü kişilere gönderilmiş olması. Parti kültürü ve etiğine uymayan durumdur. Kurultay sürecinde de herkes istediği adayı destekleyebilir. CHP'nin geleneklerinde böyledir. İsteyen istediği adayı destekler, oy verir. Kurultay süreci o şekilde yönetilir."