"Çalışmazsam başkalarına yük olurum" - KIRIKKALE
Kırıkkale'de, 76 yaşındaki Mustafa Güleç, sokaklardan topladığı kağıt, plastik ve metalleri hem geri dönüşüme kazandırıyor hem de elde ettiği gelirden öğrencilere ve durumu iyi olmayan ailelere yardımda bulunuyor.
Kırıkkale'de, 76 yaşındaki Mustafa Güleç, sokaklardan topladığı kağıt, plastik ve metalleri hem geri dönüşüme kazandırıyor hem de elde ettiği gelirden öğrencilere ve durumu iyi olmayan ailelere yardımda bulunuyor.
Bahçelievler Mahallesi'nde yaşayan Mustafa Güleç, Makine Kimya Endüstrisi Kurumundan (MKEK) 1994 yılında emekli olduktan sonra boş duramadığı için sokaklarda kağıt, plastik ve metal toplamaya başladı. Topladığı atıkları evde biriktiren Güleç, daha sonra bunları geri dönüşüme kazandırıyor. Güleç, sabah erken saatlerde evde gazetesini okuyor, el arabasıyla sokaklara çıkıp kağıt, plastik ve metal topluyor.
Güleç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, emekli olduktan sonra boş durup sıkıldığı için bir şeyler yapmak istediğini ve bu işe başladığını söyledi.
Büyük oğlu yanındayken topladığı malzemeleri fabrikalara götürdüğünü anlatan Güleç, "Oğlum Ankara'da işe girince şimdi topladıklarımı evde biriktiriyorum. Bana 'Yaşlısın niye bu işi yapıyorsun?' diyorlar. Biz öyle bir kültürün ve medeniyetin sahibiyiz ki biz o medeniyeti ve kültürü kabul ettik, devam ettiriyoruz. Çalışmam sayesinde bazı yerlere ulaşabiliyorum. Gönülleri hoş edebiliyorum. Çalışmazsam başkalarına yük olurum diye endişe ediyorum ama çalışıyorum, bana yük düşerse düştüğü kadar o yükü çekiyorum." diye konuştu.
"Bu işi sürdürürsem herkes faydalanıyor"
Güleç, 1994 yılından beri bu işi yaptığını belirterek topladığı atıklardan elde ettiği gelirle 25 öğrencinin eğitim masrafına katkı sunduğunu, durumu iyi olmayan bazı ailelere de yardımda bulunduğunu dile getirdi.
Kendisi için kağıt ayıran belirli kişilerden ve sokaklardan kağıt topladığını ifade eden Güleç, şöyle devam etti:
"Daha sonra şehrin serbest bir yerine çekilirim ve topladığım kağıtları orada balya yaparım. Bunları kağıt, plastik, metal olarak ayırt ederim ve akşam evime dönerim. Sonra 5-10 dakika dinlenirim, arabayı boşaltırım. Bir günüm böyle geçer. Yoruluyorum diyemeyeceğim çünkü yaptığım işten çok zevk alıyorum. Bu iş bana zevk veriyor, severek yapıyorum. Bir gün bir arkadaşım şakayla karışık 'Çöp mü karıştırıyorsun?' dedi. Ona dedim ki 'Üstadım halt karıştırmıyorum ya, çöp karıştırıyorum.' dedim. Çok nadir yoruluyorum. Yorulduğum zaman da çok çabuk dinleniyorum. Hiç yorulmuş gibi olmuyorum. Yazın sıcak, kışın soğuk demem. Benim için hava hep normal. Bu da alışkanlığımın gereği. Ben bu işi sürdürürsem herkes faydalanıyor. Bunlar geri dönüşüme gidiyor."
Güleç, çalışmadığında çok sıkıldığını ve hastalandığını aktardı. El arabasının hastalığının ilacı olduğunu, ne kadar çok gezerse o kadar rahatladığını belirten Güleç, şunları söyledi:
"Nasıl bir insan ilaç kullandığı zaman şifa bulur da rahatlarsa ben de o kadar rahatlıyorum. Maddi yönden de böyle bir zevk var. Bizim inancımıza göre, 'Şu yaştan sonra çalışmayacaksın.' diye bir kanun yok ama 'Çalış.' diye kanun var. Boş duranı Allah da sevmiyor. Çalışmak ibadettir. Benim diğer ibadetlerime de mani olmadığı için bu ibadete devam ediyorum. Tanıdıklarımdan bazı insanlar geliyorlar, falanca yerde mağdur bir insan var diyorlar. Ben de hem öğrencilere hem de bu verdikleri adreslere hediyelerini alır giderim. Elhamdülillah bu kadarını da yapıyorum. Memnuniyetle yapıyorum."
Kağıt toplarken bulduğu kitapları ayrıca değerlendirdiğini, gazetelerde cezaevlerinden "Bize kitap gönderin" diye ilan verdiğini gördüğünü kaydeden Güleç, "Kitaplardan hazırladığım paketi kargoya götürür, onlara gönderirim. En çok Afyonkarahisar'da bir cezaevine gönderdim. Oradan bir arkadaş kitapları alınca bana mektup göndermiş. 'Mustafa amca gönderdiğin kitapları aldım, cezaevinin kütüphanesine hediye ettim. Bundan sonra kitap göndermene gerek yok, sana teşekkür ederim.' diye mektup yazmış. Üniversite öğrencilerine de kitap veriyorum." dedi.