"Çatlı'yla Aynı Yolun Yolcusuyuz"
"JİTEM'i Ben Kurdum" Diyen Emekli Albay'dan Susurluk İtirafları
İkinci Ergenekon davasının 96. duruşmasında JİTEM'in kurucusu olduğu iddiasında bulunan tutuksuz sanık emekli Albay Arif Doğan'ın savunmasının alınmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi.
ARİF DOĞAN'DAN SUSURLUK AÇIKLAMASI
Emekli Albay Arif Doğan, Susurluk kazasında hayatını kaybeden Kocadağ'ın, beraberinde bulunan Sedat Edip Bucak, Abdullah Çatlı ve Gonca Us ile birlikte Mehmet Ağar ile görüşmek üzere İzmir'e gittiklerini belirtti. Sanık Doğan, Kocadağ'ın İzmir İl Emniyet Müdürü olmak istediğini ve kumarhanelerin İzmir'de topluca tekrar açılması konusunda Ağar ile konuşmayı planladıklarını ancak kızının ağır hasta olması nedeniyle görüşemediklerini, dönüş yolunda da kazanın meydana geldiğini savundu.
Doğan, Savcı Zekeriya Öz'e verdiği ifadede itirafçılarla ilgili söylediği bölümlere ilişkin olarak İbrahim Babat, Hüseyin Tilki ve Ali Ozansoy'un itirafçı olduklarını, bunların çok özel kişiler olduğunu ve TSK'ya PKK'nın ne olduğunu öğrettiklerini anlattı. Hanefi Avcı'nın bu kişileri İstanbul'a getirdiğini ve varlıklı birinin yanında maaşlı olarak işe soktuğunu öne süren Doğan, "Bu konuda bana ne düşündüğüm soruldu. Ben de 'Bunlar, defter, kitap, leblebi, nohut satacak değiller ya' dedim. Bunlara maaş da veriliyormuş. Hatta bu kişiler dahil birçok itirafçıyı öldürdüğüm iddiasıyla suçlandım. Bu kişiler akıllıca kullanılmadılar. Maalesef ben de burada karşınızdayım" dedi.
"VELİ PAŞA İLE SİYASİ İRADE İÇERİSİNDE TEK KELİME KONUŞMADIM"
Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in , "Ergenekon yapılanmasını soruşturma açıldıktan sonra basından duyduğunuzu söylediniz. Soruşturma öncesinde bu yapılanma ile alakalı haberler çıktı. kitaplar yazıldı. Belgeseller çekildi. Bunlardan hiç mi haberdar olmadınız?" şeklindeki sorusuna Doğan, "Ben Veli Küçük ile aynı birimde çalışmadım. Doğru ikimiz de jandarmada görev yaptık. Lakin o general olmuştur, Ben olamamışımdır, ya da başka türlü olmuşumdur. Veli Paşanın hazırladığı belgeden benim hiç haberim olmadı. Kendisiyle siyasi irade içerisinde bir tek kelime konuşmadım. Böyle bir konuşmamı çıkarırsanız her türlü cezaya razıyım" diye konuştu.
"AYNI YOLUN YOLCUSUYUZ"
"3 Kasım 1996 tarihinde Susurluk kazası oldu. Kazanın ardından Ümit Oğuztan Meclise, Ergenekon yapılanmasını anlatan bir mektup gönderdi. Ondan da mı haberiniz yok?" sorusuna ise Doğan, "Susurluk kazası ile ilgili bildiklerimi anlatacağım.
Susurluk kazasından bir gün önce Hüseyin Kocadağ, Sedat Bucak ve Abdullah Çatlı yanlarındaki bir kız ile birlikte Yalova Termal'deydiler" dedi. Bunun üzerine savcı Pekgüzel, "Nereden tanışıyorsunuz?" diye sordu. Doğan ise sadece JİTEM'i kurmadığını söyleyerek, "Aynı yolun yolcusuyuz. Ermeni terörüyle ilgiliydi. Sadece JİTEM'de değil, Ermeni masasındaki mücadele içinde de yer aldım. Bu mücadele içinde Çatlı ve Kocadağ da vardı. Ateşle barut misaliydiler. Birisi alevi diğeri sünni. Biri komünist idi diğeri faşist. Biri solcu diğeri sağcıydı" dedi.
"AĞAR'LA KONUŞMAYA GİDİYORLARDI"
O zaman İçişleri Bakanı'nın Mehmet Ağar olduğunu anımsatan Doğan, "Kızı ağır hastaymış ve ikisi de İzmir Efes Otel'delermiş. Kumarhaneler kapatılıyordu. Kocadağ bana İzmir'e gideceklerini ve İzmir İl Emniyet Müdürü olmak istediğini, ayrıca İzmir'de kumarhanelerin toplu olarak açılması hususunu konuşmaya gittiklerini, benim de destek vermemi istedi. Ben de kumarhanelerle işim olmaz diye söyledim. Sonra beni Abdullah Çatlı aynı konuyla ilgili beni aradı. 'Sakın ha' diye uyardım" dedi. Doğan kaza geçiren dört kişinin Mehmet Ağar ile konuşmaya gittiklerini ancak Ağar'ın kızının hastalığının ağırlaşması nedeniyle görüşemediklerini ve dönüş yolunda kazanın meydana geldiğini anlattı.
"BEN ONU MEHMET ÖZBAY DİYE TANIYORDUM"
Savcı Pekgüzel'in, "O dönem Abdullah Çatlı aranan bir şahıstı. Siz de asayişten sorumlu bir komutansınız. Çatlı ile ilişkinizden bahsediyorsunuz" sorusuna Doğan, "Ben onu Mehmet Özbay diye tanıyordum. Aranan bir kişinin benim bölgemde barınması imkansızdı. Ben aptal biri miyim? Hatta Çat