Ceren Özdemir cinayeti sonrası açık cezaevine geçiş süreci sorgulanmaya başlandı
Ceren Özdemir'in katilinin açık cezaevinden firar ettiğinin ortaya çıkmasıyla, açık cezaevlerinin işleyişi ve bir hükümlünün kapalı cezaevinden açık cezaevine geçme süreci tartışma yarattı. Uzmanlar, Ceren Özdemir'in ölümüne yol açan "ihmal ve hatalar" zincirinin tam da bu noktada başladığı görüşünde.
Ordu'da evinin önünde katledilen Ceren Özdemir'in katilinin açık cezaevinden firar ettiğinin ortaya çıkmasıyla hükümlülerin açık cezaevine geçme süreci sorgulanmaya başladı. Hükümlülerin açık cezaevine geçmesi için girmesi gereken testlerin yapılmadığı, iyi hal raporlarının otomatiğe bağlandığı, dahası da, kapasitesini kat kat aşan cezaevlerini rahatlatmak için açık cezaevlerine naklin teşvik edildiği belirtiliyor.
Eski Cezaevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, Av. Dr. Rezan Epözdemir, Ceza hukuku uzmanı Prof. Adem Sözüer ve Psikiyatrist Yunus Hacımusalar, Yavuz Oğhan'ın sunduğu Bidebunuizle programına katılarak, değerlendirmelerde bulundu.
'AÇIK CEZAEVİNDEN ÇOK KOLAY KAÇIYORLAR'
Cezaevleri eski Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, "Açık cezaevlerinde gardiyan, duvar, diken vs. yok" dedi. Bunların olmamayışından kaynaklı açık cezaevlerinden firar etmenin çok kolay olduğunu ifade eden Ertosun, "O yüzden firar çok kolay. Ceza infaz memuru sayısı da yeterli olmadığı için çok kolay kaçıyorlar. Bir hükümlünün açık cezaevine geçmesine karar verense gözlem kurulu. Bu kurulda kurum müdürü, ikinci müdür, tabip, psikolog, öğretmen, infaz koruma memuru yer alıyor. Hükümlü değerlendiriliyor ama ne kadar değerlendiriliyor tabii tartışılır" değerlendirmesinde bulundu.
"CEZAEVLERİNİ BOŞALTMAK İÇİN AÇIK CEZAEVİNE GÖNDERİYORLAR"
"Burada asıl sorun cezaevlerindeki kapasite aşımı" olduğunu belirten Ertosun, "Türkiye'de cezaevi kapasitesi 115 bin kişi ama cezaevlerinde 290 bin kişi var. İnsanlar yatacak yer bulamıyor, ranzalar katlanmış, üst üste yatılıyor. Nüfusa oranla en fazla tutuklu sayısında Türkiye üçüncü sırada. Adalet Bakanlığı sorunun çözümünü açık cezaevinde arıyor, buralara yönlendiriliyor hükümlüler. Açık cezaevlerinin nüfusu çok arttı. Buralar aslında hükümlüyü topluma hazırlama amaçlı, çalıştırmaya, meslek sahibi yapmaya dayalı yerler ama artık kapasite öyle aşıldı ki, çoğunluk çalışmıyor, firar da çok kolaylaştı" diye konuştu.
"İYİ HAL RAPORLARI OTOMATİĞE BAĞLANDI"
Av. Dr. Rezan Epözdemir de, "Bir hükümlü iyi halli olmak ve koşullu salıverilmesi için de cezasının 7 yıl ve daha az kalması kaydıyla açık cezaevine ayrılıyor. Buradaki temel problem kapalı cezaevinden açık cezaevine geçerken ki iyi hal raporu. Cezaevi idare ve gözlem kurulları, bu iyi hal raporlarını veriyor. Fakat burada denetim ve kontrol yetkisi tam ve gereği gibi kullanılmıyor. İyi hal raporundan kasıt, cezaevinden herhangi bir adli ve idari bir olaya karışmama, dış dünyaya uyum sağlayabilme ve rehabilite olmanın koşullarının oluşup oluşmadığıdır. Öteden beri savunduğum eleştiri şu; cezaevlerindeki idare ve gözlem kurullarının bu raporları otomatiğe bağlamış şekilde vermesi. Halbuki, sosyolog, psikolog, pedagoglar ve hukukçuların da içerisinde yer aldığı akademik bir heyet tarafından bu raporlar verilmelidir. Yalnızca failin adli ve idari bir olaya karışıp karışmadığı değil, dış dünyaya uyumu da, ıslah olup olmadığı da etraflıca tartışılıp bu raporların verilmesi gerekmektedir" değerlendirmesinde bulundu.
"KAĞIT ÜZERİNDE İYİ BİR SİSTEM AMA İŞLEMİYOR"
Ceza hukuku uzmanı Prof. Adem Sözüer de açık cezaevlerinin hükümlüyü topluma hazırlama aşamasının bir adımı olduğunu dile getirerek, "Kağıt üzerinde güzel bir sistem ama gerçek ne? Gerçek şu; biri cezaevine girdiğinde hükmü kesinleşince 'sen şu gün şartlı tahliye edileceksin' diyoruz. Bu kazanılmış hak oluyor, değerlendirme filan yok yani" dedi.
"KURULLAR, RAPORLAR İŞLEMİYOR"
Sözüer, "Bakış açımız şu: Cezaevleri dolu, ne yapalım? Bir hükümlü gerçekten iyi halli ise, hak ettiğinde ve tehlike arz etmiyorsa elbette serbest kalmalı ama kurullar, raporlar gerçek anlamda işlemiyor. Ben şimdiye kadar infaz süresi gelip de 'Sen iyi halli değilsin, tehlike halindesin, açık cezaevine çıkamazsın'denen bir örnek görmedim, duymadım" dedi.
"ADI AF OLMAYAN AFLAR"
"Yani aslında yasalar, hukuk kuralları uygulansaydı, kurullar çalışsaydı bu cinayet asla olmayacaktı" diyen Sözüer, "Çünkü o kişi cezaevinden kaçamayacaktı, çünkü açık cezaevine geçemeyecekti. Sistemde kişilerin topluma dönüşü için hazırlanan açık cezaevi ve denetimli serbestlik etkili olmuyor, biz de bunu uygulayarak cezaevlerini boşaltıyoruz. Adı af olmayan aflar bunlar" ifadesinde bulundu.
"KURUL AKTİF ÇALIŞSA AÇIK CEZAEVİNE GÖNDERİLMEZDİ"
Psikiyatrist Yunus Hacımusalar da, "Bu olayda tipik bir kişilik bozukluğu görüyoruz, tekrarlayan şiddet var çünkü. Eğer cezaevlerinde sözü edilen gözlem kurulları aktif çalışsaydı bu kişinin tekrarlayan şiddet eğiliminde olduğu saptanabilirdi. Ama ben 20 yıldır bu işi yapıyorum, cezaevlerinde görevli bir psikiyatrist olmadığını da biliyorum" diye konuştu.