Çin Gözünü Afrika'ya Dikti
Çin, geleneksel düşük riskli diplomasi ve garanti yatırım prensibinden giderek daha fazla ödün vererek, Afrika'da çok kapsamlı ve uzun vadeli planlar kuruyor Şanghay Sosyal Bilimler Akademisi'nden Prof.Dr. Yü Cienhua: "ABD'nin bölgedeki etkisi giderek azalırken, Çin ise giderek varlığını daha yoğun olarak.
Ali İhsan Çam/Tevfik Durul - Çin, Afrika'daki etkinliğini artırmak adına düşük riskli diplomasi ve garantili yatırım prensibinden ödün vererek, bölge ülkelerinde çok kapsamlı ve uzun vadeli planlar yapıyor.
Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi, bu bağlamda bölgede temaslarda bulunmak üzere çıktığı turunun ikinci ayağında Ortadoğu'nun ardından Kuzey Afrika ülkelerini ziyaret edecek.
Afrika'nın kendi ayakları üzerinde durabilmesi ve "kazan-kazan" ilkesi çerçevesinde hareket ettiğini savunan Çin, bölgede yerel istihdam sağlamaktan öte kendi iş gücünü kendi sağlıyor. Bu durum Pekin'in Afrika'yı kendine bağımlı kılmaya çalıştığı yönünde eleştirilere neden oluyor.
Çin, bölge kaynaklarını kullanırken, aynı zamanda devlet binaları, hastaneler ve altyapı inşa projeleri ile halkın yaşamını doğrudan ilgilendiren çalışmaların yanında bölge liderleri ve yerel halkla ilişkileri sağlamlaştıracak adımlar atmayı da ihmal etmiyor.
Çin, Ortadoğu ve Afrika'da yıllardır kökleşmiş ve oldukça karmaşık hale gelmiş sorunlarla kendi başına ve tek taraflı inisiyatifle kesin ve katı bir duruş sergilemekten kaçınan diplomasisini son dönemde değiştirerek çıkarının olduğu bölgelerde daha net tavır almaya başladı. Zira konu enerji olunca Çin, demografik ve etnik sorunları ile yatırım risklerini göz ardı ederek Sahra Altı Afrika'sı dahil birçok bölgeye yatırım yapmaya devam ediyor. Ülke bu yatırımlarını korumak ve ilişkilerini de geliştirmek için her fırsatta yüksek seviyedeki yöneticilerini bu ülkelere gönderiyor.
Bölgede değişen dengeler
Şanghay Sosyal Bilimler Akademisi'nden Prof. Yü Cienhua, ABD'nin bölgedeki etkisinin giderek azalırken, Çin'en ise giderek varlığını daha yoğun olarak hissettirdiğine dikkati çekti. Prof. Yu Cienhua, şunları kaydetti:
"Birçokları bunun dengeleri altüst edebileceğinden endişe ediyor. Belki de bu gerilime sebep olabilir. Fakat Çin'in Avrupa ya da ABD ile farklılıkları var. Afrika'da önceden beri Fransız ve İngiliz etkisi daha ağır basıyordu. Fakat Çin'in de kendine göre üstün olduğu tarafları var. Nakit parası var. ABD ve Avrupa'nın ise teknolojisi. Bu ikisinin birleşimi muhakkak bölge ülkelerinin ve halkının yararına olacaktır."
Konuya Çin zaviyesinden bakınca Afrika-Çin ilişkilerinde "kazan-kazan" politikası olduğu savunuluyor ve birçok Afrika ülkesi de Çin ile ilişkilerinin gelişiminden kazanç sağladığını karşılıklı ziyaretlerde kendileri deklare ediyor.
"Afrika her zaman sömürülen taraf"
Güney Afrika Cumhuriyet'indeki bir şirkette sermaye danışmanlığı yapan Çinli Lu Cinghao de AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, "Taraflar kim olursa olsun, yani Amerika, İngiltere, Hindistan ya da Çin fark etmez; Afrika her zaman sömürülen taraf gibi görülebilir" dedi. Lu Cinghao, tüm bunlara rağmen Afrika ülkelerinin çoğunun doğal kaynak ve projelerini değerlendirebilecek seviyede bir kaldıracı olmadığını vurguladı.
Çin, hem Afrika, hem de Ortadoğu'da ilişkilerini siyasi ve diplomatik olarak geliştirirken "eşsiz bir aracını kullanıyor". Lu, Pekin yönetiminin Afrika ile ilişkilerini kamu iktisadi teşebbüsler ve devlet destekli finansal kuruluşları ile düzenlediğinin altını çizdi, bu durumda Çin'deki karar vericilerin Afrika ilişkilerini güçlendirmesi ve motive açısından birçok sebebi olduğuna dikkati çekti.
Çin'in büyümesini besleyecek hammadde güvenliğini sağlama aciliyeti olduğunu da belirten Lu, Afrika'da halen düşük riskle yüksek petrol ve maden getirisi olan alanların birçoğunun Batı'nın kontrolünde olduğuna işaret etti.
Lu, Çin'in bölgeye diğerlerine nazaran geç gelmesi hasebiyle yüksek riskli yatırım alanı olarak algılanan sahra altı Afrikasında kaynak aramak zorunda olduğunu vurguladı.
Çin'in dışa açılım politikasının ardından Çin şirketlerinin küreselleşmesi sürecinde Pekin yönetiminin bu sürece devlet kontrolü altındaki dev şirketlerle başladığını kaydeden Lu; şöyle devam etti:
"Çin, KİT'lerin küresel alanda rekabet edebilmesi için yatırımlardan değer oluşturmayı ümit ediyor. Yine Afrika'nın nispeten yüksek riskli olmasına gelirsek, bölge bu nedenlerden ötürü Çin'in daha az rekabetçi ortamda faaliyet yürütmesine imkan sağlıyor. Tabii hükümet ile KİT'ler arasındaki ilişki yekpare değil. Yani Çin'de devlete ait kuruluşlar Afrika'daki birçok projede de birbiriyle yarışıyor. Bu da Çin hükümetinin görmek istediği bir durum."
"Afrika, Çin ile teknik ve idari işbirliğini artırmak istiyor"
Sydney Üniversitesi ve Chatham House araştırmacılarından Prof. Dr. Kerry Brown da, yüksek büyüme potansiyeli sayesinde Çin pazarının her ülke ve bölge gibi Afrika'nın da dikkatini çektiğinin, Afrika'nın da bu pazara erişim için her türlü imkanı kullandığının altını çiziyor.
Afrika'nın Çin pazarına tek bir kanaldan değil, çok farklı ürünlerin ticareti, etkin yatırım olanaklarının değerlendirilmesi olarak baktığına dikkati çeken Brown, Afrika kıtasının Pekin yönetiminden teknik ve idari işbirliğinin artırılması gibi çok boyutlu ilişkilere sahip olabileceği bir model istediğini belirtiyor.
Afrika kalkınmasının finansmanı 2000'li yıllara kadar dünya bankası ve IMF gibi uluslararası kuruluşların öncülüğünde ABD ve AB sermayesine bağımlıydı. Ayrıca dünyanın diğer bölgelerinde Afrika'yı fonlayacak atıl kaynaklara erişim kanalı sınırlıydı.
2000'li yılarda Çin'in kalkınmada kritik eşiği aşarak milli rezervleri üzerinden yüklü bir kaynağa sahip olması Afrika için yeni bir ticaret ve yatırım ortaklığı fırsatına dönüştü. 2008'deki küresel mali krizle birlikte ABD'nin mali sistemini yeniden yapılandırmak için kaynaklarını seferber etmesi, Avrupa'nın ise özellikle güney ülkelerindeki sorunları çözmek maksadıyla sermayeyi bu bölgelere yönlendirmesi Afrika kalkınmasının finansmanında meydanı Çin'e bıraktı.
İhracata dayalı büyüme stratejisi ile kişi başına gelir olarak OECD ortalamasının oldukça altında kalan Çin, dış ticaret fazlalarını biriktirerek 3 trilyon ABD dolarından fazla milli rezerve sahip oldu. Bu olgu zaman içerisinde "Çin'de yoksulluk içinde zenginlik" ikileminin oluşmasına yol açtı.
Özellikle batı kesimindeki yoksullukla mücadelesine devam ederken, milli rezervlerin sadece ABD tahvillerine yatırılması dışında fırsatlar aramaya başladı. Kalkınması için dış kaynağa bağımlı olan tüm ülkeler için olduğu gibi Afrika için de Çin sermaye fazlası bir fırsat haline geldi. - Pekin