Çin Ortadoğu'da Etkinliğini Artırmaya Çalışıyor
Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi, Ortadoğu ve Kuzey Afrika seyahatine çıkıyor Çin Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü’nden Dr. Ye Çing: "Ortadoğu’yu Çin için önemli kılan sebeplerin başında enerji geliyor" "Petrol ve diğer enerji kaynaklarını ellerinde bulunduran Ortadoğu ülkeleri için de Çin gibi istikrarlı,
ALİ İHSAN ÇAM/TEVFİK DURUL - Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi ve uluslararası siyasi arenada giderek artan gücü ile Çin, Ortadoğu'da etkinliğini artırmaya çalışıyor.
Bu anlamda Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi, bir haftadan fazla sürmesi beklenen Ortadoğu ve Kuzey Afrika seyahatinde Filistin, İsrail, Cezayir, Fas ve Suudi Arabistan'da resmi temaslarda bulunacak ve ikili ilişkilerin yanı sıra Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in önerilerini bölge ülkelerine aktaracak.
Pekin yönetimi bu anlamda özellikle Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Körfez ülkeleriyle ikili ticari ilişkilerini geliştirirken, üst düzey temaslarla da bu ilişkileri daha güçlendirmek için çaba harcıyor. Ülke, özellikle Ortadoğu meselesinde, 80'lerde dışa açılımı başlatan lider Dıng Şiaoping'in "temel olmayan sorunlarda düşük profil, ihtilaf ve anlaşmazlıklardan kaçınma" doktrininin dışına çıkan bir tutum sergiledi. Pekin yönetimi, geçmişte görece pasif durduğu Ortadoğu politikasında ani bir değişime giderek bölgede aktif rol oynamaya çalışıyor. Bu durum, tüm bölge ülkelerinin yanı sıra dünya devletleri ve Ortadoğu'daki aktörler tarafından yakından takip ediliyor.
Çin Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü'nden Dr. Ye Çing AA'ya yaptığı açıklamada, Ortadoğu'nun, Çin için önemli bir bölge olduğunu vurgulayarak, "Çin, bölgede gerek Arap ülkeleri, gerek İran, gerek Türkiye ve gerekse İsrail ile halihazırdaki iyi siyasi ilişkilerini sürdürme niyetinde" diye konuştu.
"Ortadoğu'yu Çin için önemli kılan sebeplerin başında enerji geliyor" diyen Ye, Çin'in, dünyada en çok enerji tüketen ülke konumuna geldiğini ve enerji talebinin yarısından fazlasını Ortadoğu ülkeleri tarafından karşılandığını anlatıyor. Ye, Çin'in, her ne kadar alternatif enerji kaynaklarına yönelerek bu alandaki seçeneklerini artırdığının belirtse de "Ortadoğu, halen ülke için vazgeçilemez bir enerji kaynağı konumunda" ifadelerini kullanıyor.
Çin ile Ortadoğu'nun birçok anlamda birbirine bağımlı olduğunu savunan Ye, "Petrol ve diğer enerji kaynaklarını ellerinde bulunduran Ortadoğu ülkeleri için de Çin gibi istikrarlı, ekonomik olarak büyüyen ve sürekli kalkınan bir tüketici ülke, çok büyük önem arz ediyor" ifadelerini kullanıyor.
Çin, hızlı kalkınması nedeniyle dünyada en çok enerji tüketen ülke konumuna gelirken, enerjiye ihtiyacı her geçen gün artıyor.
Bunun için enerji üretimi yapan ülkelerle ilişkilerini sağlamlaştırma yoluna giden Çin, Orta Asya'dan, Afrika'ya, Ortadoğu'dan, Latin Amerika'ya ve Arabistan'a kadar birçok ülkeyle arasını iyi tutarak enerji tedariki alternatiflerini artırmaya çalışıyor.
Pekin yönetimi, birçok ülkeyle ilişkilerini iyi tutarak enerji alternatiflerini artırmaya çalışırken, bu ülkelerle aynı zamanda altyapı, inşaat gibi birçok kalemde yaptığı işbirliğiyle siyasi ve ticari ilişkilerini güçlendiriyor.
Enerji ithalatını çeşitlendirmek isteyen ülke, normalde "bekle ve gör" siyasetini izlediği pasif dış politikasında birden aktif bir oyuncuya dönüşüyor.
-Çin'in Filistin sorunundaki duruşu-
Çin, uzak coğrafyasına rağmen kendi tabirleriyle "Ortadoğu'daki sorunların özü" olarak nitelendirdikleri Filistin-İsrail barış sürecine doğrudan angaje olarak dünya kamuoyunun ilgisini çekti.
Çin, bu konuda Filistin meselesine doğrudan taraf oldu ve iki ülke (Filistin ve İsrail) liderleriyle Pekin'de görüşmelerde bulundu.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın ziyareti sırasında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping tarihi bir ifade kullanarak "Çin'in Filistin halkının haklı davasını kararlı bir şekilde desteklediğini" açıklamıştı.
Şanghay Sosyal Bilimler Akademisinden Prof. Yü Cienhua, Ortadoğu'da kalıcı barışın sağlanması ile İsrail ve Filistin meselesinin çözümünde ABD, AB, Rusya ve BM'nin 2002'den bu yana girişimleri olduğunu hatırlatıyor ve "henüz somut bir sonuç alınamadığına" vurgu yapıyor.
"Dolayısıyla BM'de daimi üye statüsündeki Çin'in bu süreçte aktif rol oynaması gerekiyordu" değerlendirmesinde bulunan Yü, "Çin'in Filistin'in tam bağımsız devlet kurmasına başından beri destek verdiğine" dikkati çekiyor.
Yü, Filistin Devlet Başkanı Abbas'ın mayısta Çin'e yaptığı ziyaretin de bu anlamda önemli olduğunu vurgulayarak, Abbas'in ziyareti sırasında iki ülke arasında ilk defa ekonomik işbirliği alanında anlaşma imzalandığını ve "Çin'in Ortadoğu'da eskiye nazaran çok daha aktif bir rol üstlendiğini" kaydediyor.
Yü, bunun arkasındaki temel nedenin, Çin'in "Ortadoğu'nun özü" olarak gördüğü Filistin-İsrail meselesinde taraf olmasıyla birlikte Ortadoğu'daki imajını güçlendirmek olduğu ifade ediliyor. Yani Ortadoğu'nun ve İslam aleminin dikkatle izlediği Filistin meselesinde "olumlu ve yapıcı bir rol üstlenerek" çözümde pay almaya çalışan Çin'in, petrol rezervlerinin yoğun olduğu İslam coğrafyasında "sempati" uyandırabileceği ve bu durumun uzun vadede enerjiye erişimini kolaylaştıracağı görüşü hakim.
-Enerji konusu hep ülke gündeminde-
Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olmasına rağmen içeride gelirler ve bölgelerarası gelişim dengesizliği, üretime dayalı ekonomisini tüketimle dengeleme gibi siyasetlerle boğuşan ülke, kalkınmasındaki kritik öneme haiz enerji konusunu gündeminden hiçbir zaman düşürmüyor.
Afrika'da bir yatırım devine dönüşen ve özellikle enerji ve maden yatırımlarıyla dikkati çeken ülke, dünya petrollerinin önemli bir kısmına ev sahipliği yapan Ortadoğu'da da yatırımlarını hızla genişletiyor.
Ortadoğu'da henüz Afrika'daki kadar büyük bir yatırımcı olmayan Çin, enerji güvenliği ve ithalatını çeşitlendirmek için petrol zengini ülkelerle oldukça iyi ilişkiler içinde.
Ortadoğu'da doğrudan en çok yabancı yatırım halen ABD ve Avrupa'dan geliyor, Çin ise bölgeye yönelik yabancı yatırımlarda oldukça gerilerde yer alıyor.
-Çin'in enerji ihtiyacı 2030'dan sonra zirve yapacak-
Çin'in petrol tüketimi geçen yıl yüzde 5 artarak günlük 10 milyon varile yükselmiş durumda. Enerjisinin büyük bölümünü kömürden karşılayan ülkede kömür tüketimi de artış eğiliminde ve hali hazırda 3,62 milyar tona ulaşmış durumda. Bu da dünyadaki kömür tüketiminin yüzde 50'sine tekabül ediyor.
Çin'in enerji ihtiyacının, 2030-2035 tarihlerinde sanayileşme ve şehirleşmenin genişlemesiyle zirveye ulaşacağı belirtiliyor. Zira Çin Arazi ve Kaynaklar Bakanlığı, ülkenin yıllık enerji tüketiminin gelecek 20 yılda ortalama yüzde 4,5 büyüyeceğini tahmin ediyor ve kömür talebinin 82,6 milyar ton, petrolün 12 milyar ton, doğalgaz talebinin ise 5,8 trilyon metreküpe ulaşacağı tahmininde bulunuyor. - Pekin