Cumhuriyet Başsavcılığı: Sezgin Tanrıkulu Müzakerelere Gelmedi
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, Savcı Mehmet Kiraz'ın şehit edilmesiyle ilgili yaptığı açıklamada CHP'li vekil Sezgin Tanrıkulu'nun adliyeye geleceğini söyleyip gelmediği bilgisi yer aldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Savcı Mehmet Kiraz'ın şehit edilmesiyle ilgili yazılı açıklama yaptı. Açıklamada savcının şehit edildiği günde neler yaşandığı anlatılırken bir detay dikkat çekti. Hatırlanacağı üzere DHKP-C'li militanlar savcıyı rehin aldıklarında Sezgin Tanrıkulu'nun adliyeye gelmesini istemişlerdi. Peki Tanrıkulu o gün adliyeye geldi mi gelmedi mi? Başsavcılığıa göre adliyeye gelmediği gibi telefonlara da çıkmadı.
"ADLİYEYE GELMEDİĞİ GİBİ..."
İşte Başsavcılığın konuyla ilgili açıklamasından bir bölüm:
"Öncelikle herhangi bir silah kullanılmaksızın ve kimseye zarar gelmeksizin rehin alma işleminin sonlandırılması amaçlanmıştır.
Bu bağlamda İstanbul Baro Başkanı Sayın Ümit Kocasakal, Avukat Şükriye Erden ve özellikle Sami Elvan'ın terörislerle iletişimleri sağlanmış, uzun görüşmelere rağmen teslim olmamışlardır. Teröristlerin görüşmek istediği Avukat Sezgin Tanrıkulu kendisine ilk ulaşıldığında adliyeye geleceğini belirtmesine rağmen adliyeye gelmediği gibi kendisine ulaşılmak istendiğinde telefonlarada çıkmamıştır. Görüşme devam etmekteyken Cumhuriyet Savcımızın odasından peş peşe silah sesleri gelmesi üzerine güvenlik güçlerimiz yasal müdahalede bulunmuşlardır. Bu esnada teröristlerde güvenlik güçlerine silahla karşılık vermişlerdir."
SEZGİN TANRIKULU'NDAN CEVAP GELDİ
Sezgin Tanrıkulu ise Başsavcılığın açıklamasına karşılık sosyal medyadan cevap verdi. İşte Tanrıkulu'nun cevabı:
"Çağlayan olayından haberim olduğu an "benim için en önemli şey insan hayatıdır" diyerek elimden geleni yapacağımı belirttim. Ancak Başsavcının sözlerinin aksine ben sadece "bir avukat" değilim ve siyasi bir kimliğe sahibim. CHP Genel Başkan Yardımcısı kimliğim dolayısıyla benden bir talep varsa bu konuda muhatabım hükümettir. Hayat-memat meselelerinde başta iktidar olmak üzere bütün siyasetçilerin eşit sorumluluk alarak provakasyonları bertaraf etmesi beklenir. Ancak olay günü ismimin geçtiği andan itibaren hükümet tarafından şahsım ve partime yoğun bir saldırı başlamıştır. Bugüne dek siyaset öncesi ve siyasette yaşadığım tecrübeler, bu saldırının nereye vardırılacağını öngörmeme yeterliydi, yeterlidir. Nitekim eski Adalet Bakanı ismimin neden geçtiğini sorgularken, Başsavcı "neden gelmedi" diyerek provakasyon öngörümüzü doğrulamıştır. Açıklamadaki, hem milletvekili kimliğimizi reddeden, hem de hedef gösteren üslup öngördüğümüz tuzağın gerçekliğini ortaya koymaktadır. Olaya müdahil olmamdan siyasi rant devşirmeyi planlayanlar bu tutmayınca iki taraflı saldırıya başlamışlardır. Meselenin özeti budur. Ölümden, cinayetten, şiddetten siyasi rant ummak namussuzluktur, şerefsizliktir.
Lanet olsun siyaseti insan hayatından üstün görenlere."