Darbe Girişiminde Fahri Kasırga'nın Kaçırılmasıyla İlgili İddianame (4)
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın kaçırılmasına ilişkin 27 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede tanık beyanlarına da yer verildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın kaçırılmasına ilişkin 27 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede tanık beyanlarına da yer verildi.
Tanık olarak dinlenen Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutan Yardımcısı Yarbay Ahmet Hatip, ifadesinde, 11 Temmuz 2016 Pazartesi günü mesaiye geldiğinde İstihbarat Kısım Amiri Binbaşı Murat Kızılkaya'nın kendisine Alay Komutanı Albay Kutsi Barış'ın çevre krokisini istediğini ve hazırlamaya çalıştığını söylediğini bildirdi.
Kızılkaya'ya, komutanın krokiyi neden istediğini sorduğunu aktaran Yarbay Hatip, Albay Barış'ın, Binbaşı Kızılkaya'ya "Komutanlar sık sık şurada ne var diye soruyorlar, sorduklarında cevap veremiyorum. Bu gibi sorulara hazırlıklı olmalıyım." cevabını verdiğini belirtti.
Aynı gün ya da ertesi gün Alay Komutan Yardımcısı Piyade Yarbay Ekrem Işık'ın önümüzdeki dönemde yapılacak bir tatbikat olduğunu, Albay Kutsi Barış'tan bu yönde bir emir aldığını, tatbikata kısıtlı bir grubun katılacağını ancak detayları bilmediğini söylediğini aktaran Yarbay Ahmet Hatip, şunları kaydetti:
"15 Temmuz 2016 Cuma günü düzenli olarak gerçekleştirilen haftalık eğitim toplantısını müteakip Albay Barış, tüm birlik komutanlarını makamında toplantı yapmak üzere çağırdı. Toplantıda Albay Barış'ın dışında, Alay Komutan Yardımcısı Piyade Yarbay Ekrem Işık, Muhafız Komando Tabur Komutanlığından Piyade Binbaşı Fedakar Akça, Köşk Muhafız Komando Birliği Komutanlığından Piyade Binbaşı Osman Koltarla, Tören Tabur Komutanlığından Piyade Yarbay İlker Yazır, Lojistik Destek Komutanlığından Piyade Binbaşı Ecir Dede, Albay Okan Çifteler, Personel Yarbay Recai Öztürk, Üsteğmen Arif Aydınoğlu hazır bulundu.
Toplantıda yaklaşık yarım saat süreyle 18 Temmuz'da icra edilecek tören konuşuldu. Daha sonra Albay Barış, 'Arkadaşlar bu gece bir tatbikat icra edilecek. Bu geniş bir tatbikat olacak. Ağustos ayı ikinci yarısında yeni personelin de katılımıyla daha geniş bir tatbikat daha yapacağız. Bu tatbikata katılacakları Ekrem Yarbay biliyor, kendilerine de zaten tebliğ etmiştir. Tatbikat görevi olmayan personel gece gelmesin' dedi. Sonra bana dönerek, 'Ahmet, sen bu işle hiç ilgilenme, tamamen törene odaklan' dedi. Ardından Yarbay Ekrem Işık, Binbaşı Fedakar Akça, Binbaşı Osman Koltarla, Binbaşı Ecir Dede ve Üsteğmen Arif Aydınoğlu'nun odada kalmalarını, diğerlerinin odadan çıkmalarını emretti. Alay Komutanı Muhsin Kutsi Barış, yaklaşık yarım saat kadar daha bu personelle toplantı yaptı."
"TSK yönetime el koydu"
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz 2016'da köprünün kapatıldığını ve Ankara semalarında askeri uçakların uçtuğunu öğrendiğinde Batıkent'te misafirlikte olduğunu, ters bir şeyler olduğunu görünce saat 22.45 sularında birliğine katılmak üzere yola çıktığını anlatan Yarbay Ahmet Hatip, yolda Yarbay İlker Yazır'ın kendisini aradığını ve Alay Nöbetçi Amiri Binbaşı Haydar Aktaş'ın telefonla arayıp, Albay Barış'ın tüm birlik komutanlarını mesaiye çağırdığını söylediğini bildirdi.
Binbaşı Haydar Aktaş'ı arayarak durum hakkında bilgi almak istediğini belirten Yarbay Ahmet Hatip, saat 23.45 sularında 1 numaralı nizamiyeden aracıyla alaya girdiğini, alay içindeki evine gidip kıyafetini değiştirdiğini ve gece yarısı alay karargahına gittiğini bildirdi.
Karargah girişinde Piyade Yüzbaşı İlker Yazır ile karşılaştığını, birlikte Albay Barış'ın makamına gittiklerini, makamın önünde Albay Barış, Albay Özcan Özhun, Cumhurbaşkanlığı Başyaverliğinde görevli Astsubay Başçavuş Selami Darcan ve Astsubay Atahan Tatar ile ismini hatırlayamadığı birkaç kişinin bulunduğunu ifade eden Yarbay Hatip, Albay Barış'ın kendilerini görünce "Siz de mi geldiniz?" diye sorduğunu, daha sonra elindeki kağıtları kendilerine doğru uzatıp, "TSK yönetime el koydu" dediğini, "Gizli" ibareli kağıtlarda "TSK'nın yönetime el koyduğu ve karargah görevlendirmelerinin" bulunduğunu ifade etti.
Yarbay Ahmet Hatip, TSK'nın yönetime el koyduğunu belirten evraka baktığında Tuğgeneral Mehmet Partigöç tarafından imzalandığını ve Genelkurmay Karargah sorumlusu olarak da kendi adını gördüğünü, bunun üzerine Albay Barış'a "Buradan anlayacağımız Tuğgeneral Mehmet Partigöç kendisini Genelkurmay Başkanı yapmış, doğru mu anlıyorum komutanım?" diye sorduğunu, alay komutanının ise herhangi bir şey demeden odasına girdiğini, evrakları incelerken alay komutanın kendilerini içeri çağırdığını, odasında adının sonradan Ertuğrul Yavuz olduğunu öğrendiği bir albayın oturduğunu, bu albayın son olarak saat 02.00 sularında revir bölgesinde görüldüğünü, TRT'den yayımlanan bildiriyi birlikte dinlediklerini anlattı.
Yarbay Hatip, şöyle devam etti:
"Saat 01.00 sularında Binbaşı Osman Koltarla beni aradı ve TRT'de bulunan birliği takviye etmek üzere hareket ettiğini söyledi, çevreden silah sesleri geliyordu. Derhal nöbetçi heyetinde bulunan Üsteğmen Çağrı Baca'ya kışladaki unsurlara halihazırda kimin komuta ettiğini sordum. Baca, bana telefonla bazı isimler verdi. Bir inceleme yaparak ilgili birlik komutanlarını aradım ve tel örgü boyunca emniyet sistemini artıracak birtakım tedbirler uygulamalarını emrettim. Saat 00.40 sularında taarruz helikopteri tarafından TRT binası ana nizamiyesine atış yapıldığını, bu esnada Yarbay Ekrem Işık ve Binbaşı Anıl Aktaş da dahil 6 personelin yaralandığını öğrendim. Albay Barış'ın yanına giderek durumu bildirdiğinde alay komutanının umursamaz bir tavır sergilediğini gördüm.
Saat 01.00 sularında TRT'yi takviye etmekle görevli Binbaşı Osman Koltarla Oran lojmanları bölgesine girdiğini ve beklediğini bana söyledi. Gözetleme ve keşif yapmasının uygun olacağını binbaşıya ilettim. Odamda bulunan televizyonu açarak izlemeye başladım ve bir değerlendirme yapmaya çalıştım. Arada sırada yanıma gelen personel bana neler olup bittiğini sordu, kimse bir şey bilmiyordu, kimsenin bir diğerine güveni yoktu. TRT bölgesindeki birliklerle irtibata geçerek onları yönlendirmenin uygun olacağını düşündüm. Saat 01.20 sularında TRT'ye ilk gönderilen birlikte bulunan Yüzbaşı Recep Karabayır beni aradığını ve emir komutayı kendisinin devraldığını söyledi. Kendi emniyetini almasını, takviyeye gelen Binbaşı Osman Koltarla irtibata geçmesini, yanlış davranışlarda bulunmamasını söyledim."
"Karşılıklı teminat verdik"
Yarbay Hatip, saat 01.30 sularında Beştepe Külliyesi Nöbetçi Subayı İstihbarat Yüzbaşı Emre Bilyaz'ı arayarak durumunu öğrendiğini, ona halkla ve emniyet teşkilatı personeli ile karşı karşıya gelmemesi konusunda emir verdiğini belirterek, "Saat 01.35 sularında Yüzbaşı Recep Karabayır'ı arayarak personelini derhal bir araya getirmesini, kesinlikle halka ateş açmamasını söyledim. Saat 01.40 sularında TRT'yi takviye etmekle görevli Binbaşı Osman Koltarla, beni aradı, Albay Barış'ın sürekli kendisini aradığını, artık onun telefonlarını cevaplamayacağını telefonda kendisine ilettiğini, TRT'deki birlikle birleşmeye müteakip geri çekilmenin uygun olacağını teklif etti. Bunun üzerine her iki birliğe kendilerini emniyete almaları, toparlanmaları ve birleşerek kışlaya geri dönmeleri emrini verdim." ifadelerini kullandı.
Saat 04.10 sularında önce Beştepe Külliyesi Nöbetçi Subayı Emre Bilyaz'ı aradığını ve herhangi bir problem olmadığını öğrendiğini, sonra Cumhurbaşkanlığı Koruma Başkanı Ramazan Bal'ı aradığını anlatan Yarbay Hatip, Külliye bölgesinde askeri unsurlar ile polis arasında bir sorun olmayacağı konusunda karşılıklı teminat verdiklerini bildirdi.
Hatip, "Saat 04.25 sularında Binbaşı Osman Koltarla'yı arayarak diğer birlikle birleşip birleşmediklerini sordum. Birleştiklerini ve hareket etmek üzere olduklarının öğrendim. Saat 04.30 sularında Genelkurmay Karargahında bulunan Binbaşı Fedakar Akça ile görüşerek herhangi bir eyleme karışıp karışmadığı, halk ve polisle çatışıp çatışmadığını sordum. 'Kendinizi emniyete alın, polis ve halkla çatışmayın, karargah içinde yönetimi ele geçirmeye çalışanlara karşı unsurumuza ihtiyaç olabilir' şeklinde emir verdim. Saat 04.40 sularında TRT bölgesine giden birliklerin kışlaya döndükleri bilgisi geldi." açıklamalarında bulundu.
"Binbaşı Aktaş'ı zorla alıkoyma emrini verdim"
Saat 04.50 sularında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kasırga'nın alıkonulmasıyla ilgisi olduğu öğrenilen Binbaşı Haydar Aktaş ile irtibata geçtiklerini belirten Yarbay Ahmet Hatip, komutana Fahri Kasırga'nın nerede olduğunu sorduklarını, Binbaşı Aktaş'ın söyleyemeyeceğini beyan etmesi üzerine, Binbaşı Osman Koltarla'ya, dört uzman erbaş göndererek Binbaşı Aktaş'ı zorla alıkoyması emrini verdiğini aktardı.
Yarbay Hatip, saat 04.55 sularında Üsteğmen Arif Aydınoğlu'nun Komutan makamı önünde Albay Kutsi Barış'ın, Binbaşı Aktaş'ı alıkoymaya çalışan uzman erbaşlara bağırdığını belirttiğini, toplantı yaptığı personelle derhal bölgeye intikal ettiklerinde Albay Barış'ın uzmanları karşısına alarak alçak ses tonuyla azarladığını tespit ettiklerini, bunun üzerine Albay Barış'a bu saatten sonra birliği emir komuta edemeyeceğini söylediğini bildirdi.
Alay Komutanının, İstanbul'dan Ankara'ya gelen Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan ile irtibatının olduğunu, kendisini havaalanında karşılayarak her şeyi anlatacağını söylediğini, sözlerine itibar edilmeyerek kendisi ve Binbaşı Haydar Aktaş'ın saat 05.00 itibarıyla gözaltına alındığını anlatan Yarbay Hatip, saat 05.15 sularında Ankara'daki komuta kademesinden kimseye ulaşılamadığı için konu hakkında cep telefonundan Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Metin Özbek'e bilgi verdiğini, Albay Barış'ı karargah dışında bulunan kamelya bölgesinde, Binbaşı Haydar Aktaş'ı ise bir odada tuttuklarını kaydetti.
Yarbay Hatip, Albay Barış'a niçin bu olaya karıştığını sorduğunda "muhakeme hatası yaptım" cevabı aldığını, saat 06.20 sularında Terörle Mücadele Şubesinden gelen ekibe Albay Barış ve Binbaşı Haydar Aktaş'ı teslim ettiklerini belirtti. Saat 05.40 sularında helikopter pisti bölgesinde askeri araçlarla birlikte 30-35 kişilik yabancı bir grubun bulunduğunun bildirilmesi üzerine bölgeye intikal ettiklerini aktaran Yarbay Hatip, ifadesine şöyle devam etti:
"Grubun Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli olduğunu tespit ettik. Özel Kuvvetlerden oluşan grupla mülakat için gittik. Kendilerine durum izah edilmesine, silahlarını bırakmaları konusunda ikaz edilmelerine ve hukuksuz bir iş içerisinde bulundukları belirtilmesine rağmen iş birliğinde bulunmaktan imtina ettiler. Bunun üzerine Yarbay İlker Yazır, Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı ile irtibata geçti. Ancak tim, onunla da görüşmek istemedi. Bunun üzerine kendilerine yaklaşık 100 metre mesafeye silahlı ve mühimmatlı 30 kadar komando uzman erbaş mevzilendirildi. Saat 05.45 sularında, o zamana kadar gelişen tüm durumdan haberdar etmek maksadıyla Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan'ı telefon ile aradım, ancak kendisine ulaşamadım. Saat 05.50 sularında Genelkurmay Başkanlığı Destek Kıtası Grup Komutanı Albay Cengiz Aydın ile telefon irtibatı kurdum. Kendisine alaydaki durumu izah ettim ve Genelkurmay Karargahındaki durumu sordum. Kendisine bu hususun 'yönetimi ele geçirme' maksatlı olarak yapıldığını hatırlattım."
Albay Aydın'a komuta kademesinde kimin olduğunu sorduğunu,karargaha bizzat girerek kimin hangi tarafta olduğunu tespit etmesi ve mümkünse Genelkurmay 2. Başkanına ulaşması tavsiyelerinde bulunduğunu ifade eden Yarbay Hatip, "Müteakiben o anda Genelkurmay Karargahında bulunan birlikleri sorduğunda, orada da Özel Kuvvetler Timinin bulunduğunu öğrendim ve kesinlikle dost unsur olmadıklarını Albay Cengiz Aydın'a söyledim." dedi.
"Kasırga'nın kaçırılması olayına karıştıklarını tespit ettik"
Hatip, saat 06.40 sularında iki helikopterin piste indiğini, Özel Kuvvetler personelinin muharebe durumunda helikoptere binerek bölgeyi terk ettiğini belirterek, şunları aktardı:
"Daha sonra yapılan arazi aramasında, helikoptere binmeyerek gruptan ayrıldığı tespit edilen iki Özel Kuvvetler personelini tutuklayarak Terörle Mücadele ekibine teslim ettik. Saat 10.00 sularında Emekli Orgeneral Necdet Özel, beni telefonla arayarak bilgi aldı. Saat 14.00 sularında Özel, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın konutunu ziyarete geldi. Çıkışta kendisiyle görüştüm. Saat 05.00-15.30 arasında Genelkurmay Karargahında kalan Birlik Komutanı Binbaşı Fedakar Akça ile birçok telefon görüşmesi yaptım. Birliğin, emniyetli bir şekilde kışlaya dönebilmesi hususunda fikir alışverişinde bulunduk. Ancak polis tarafından ateş altına alınma ve halk ile karşı karşıya gelme riski ile karargah içinde ihtiyaç olması durumlarını göz önünde bulundurarak bu hususu gerçekleştiremedik. Aynı saatlerde bahse konu birlikle ilgili olarak Korgeneral Yıldırım Güvenç, Korgeneral Metin İyidil, Tümgeneral Hamza Koçyiğit, Tümgeneral Sinan Yayla, Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı Nadir Alpaslan, Cumhurbaşkanlığı Koruma Başkanı Ramazan Bal ve emniyet istihbarat başkanlığıyla görüşmeler yaptım. Birlik saat 16.00'da kışlaya dönmek üzere hareket etti ve saat 16.30'da kışlaya girdi."
Helikopter pisti bölgesinde bulunan Özel Kuvvetler grubunun önceki gece saat 20.00 sularında kışlaya sivil araçla girdiklerini, araçlarını Botanik bölgesine bırakarak burada üstlerini değiştirdiklerini anlatan Hatip, müteakiben bir grubun Albay Kutsi Barış tarafından kendilerine temin edilen araçlarla helikopter pistine geldiklerini, bir grubun ise revir bölgesine giderek Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kasırga'nın kaçırılması olayına karıştıklarını tespit ettiklerini bildirdi.
Yarbay Hatip, Binbaşı Adem Parlak'ın Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kasırga'nın kaçırılması olayına karıştığını, olay günü havanın kararmasını müteakip Albay Barış tarafından revir bölgesine getirilen bir grup yabancı personelle irtibatı olduğunu, Revir bölgesinden ambulansın arkasına yabancı personelden 7-8 kişinin bindiğini, kendisinin 002392 plakalı ambulansın önünde olmak üzere revirden Kasırga'nın konutuna ambulansı ve arkadaki personeli götürdüğünü, Kasırga'nın ambulansa bindirilmesi esnasında ambulansın önünde bulunduğunu, olaya bizzat şahit olmasına rağmen müdahale etmediğini belirlediklerini ifade etti.
Üsteğmen Mennan Yeşilbaş'ın da Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kasırga'nın kaçırılması olayına karıştığını, olay günü nöbetçi olmamasına rağmen Albay Barış'ın ısrarıyla bir önceki gün nöbet değişikliği yapılarak bu bölgede nöbetçi olarak görevlendirildiğini belirten Hatip, Genel Sekreterin konutundan çıkmaya çalışması esnasında yanında bulunan 4 uzman erbaşı koymak suretiyle engellediği, olayın kamera görüntüleriyle tespit edildiğini kaydetti.
Yüzbaşı Burak Ercan'ın da Kasırga'nın kaçırılması olayına karıştığını aktaran Hatip, olay günü bölgede Bölük Komutanı olması münasebetiyle bulunduğu, Üsteğmen Mennan Yeşilbaş tarafından Genel Sekreterin konutundan çıkmaya çalışması esnasında yanında bulunan 4 uzman erbaşı koymak suretiyle engellediğini gördüğünü ancak müdahale etmediğini, olayın kamera görüntüleriyle belirlediklerini anlattı.
Uzman çavuşlar Güven Kiper, Murat Sarı, Sebhetullah Demir ve Ömer Eraslan'ın da Kasırga'nın kaçırılması olayına karıştığını, olay günü Genel Sekreterin konutundan çıkmaya çalışmasının engellenmesi için Üsteğmen Mennan Yeşilbaş tarafından görevlendirildiklerini, olaya müdahale etmediklerini tespit ettiklerini aktaran Hatip, şöyle devam etti:
"Üsteğmen Abdullah Yılmaz'ın EDOK Komutanı Orgeneral Kamil Başoğlu'nun kaçırılması olayına karıştığını, önce Kamil Başoğlu'nun konutunun yakınındaki İnönü kışlasında bulunduğunu, sonra konutlar bölgesine intikal ettiğini, olay yerine ambulansla gittiğini, EDOK Komutanının ambulansa bindirilmesine bizzat şahit olduğunu, ancak engel olmadığını, komutanın ambulansa bindirilmesine müteakip kendisinin de ambulansın arkasına bindiği, komutanla ambulansın içerisinde Akıncı'ya gittiğini, komutanın Akıncı'da indirilmesine müteakip tekrar ambulansın arkasında döndüğünü, ambulansın önünde bulunan iki yabancı şahsın Kara Kuvvetleri Komutanlığı önünde inmesine müteakip ambulansı alarak alaya geri getirdiğini belirledik."
Yarbay Hatip, Üsteğmen Eyyüp Baloğlu, Uzman Çavuş Tuna Han Ata ve Başçavuş Selami Darcan'ın EDOK komutanı Kamil Başoğlu'nun kaçırılması olayına karıştıklarını, Çavuş Atahan Tatar'ın da olaya karışmış olabileceğini tespit ettiklerini bildirdi.
"Evime gireceğim"
Tanık olarak ifade veren Koruma Polisi Orhan Özkul da 15 Temmuz günü saat 23.00 sıralarında ekip şefi polis memuru İlyas Kaymaz kendisini telefonla arayarak, "Orhan, çabuk konuta gidiyorsun. Hanımefendiyi alıp Külliye'ye getiriyorsun" dediğini belirterek, "Saat 23.10 sıralarında Genel Sekreterin konutunun önüne geldim. Askerin önlem aldığını gördüm. Oradaki üsteğmen bana 'Kimsin?' diye sordu. Hanımefendinin koruması olduğumu söyledim. Üsteğmen, 'Alay Komutanının talimatı var, kesinlikle giriş çıkış yok' dedi. 'Gerekçe ne?" sorusuna üsteğmen 'Bilmiyorum' karşılığını verdi." dedi.
Fahri Bey'in, üsteğmene 'Aç kapıyı evime gireceğim' dediğini, bunun üzerine üsteğmenin "Alay komutanının talimatı var, sizi alamam" karşılığını verdiğini, Fahri Bey'in de "Ara komutanını görüşeceğim. Evime gireceğim, eşimi alacağım" dediğini aktaran Özkul, "Üsteğmen, telefonla birisiyle görüştü. Görüşmeden sonra kapı açıldı. Fahri Bey, bana 'Oğlum git yengeni al' dedi." ifadesini kullandı.
Özkul, "Hanımefendiyi araca alarak nizamiyeye kadar getirdik. Fahri Bey'i arka sağ koltuğa bindirdik. Fahri Bey'in geldiği sivil araç, çıkış istikametinde durdu. Korumalardan Serkan, askerlere hitaben 'Önümüzden çekilin çıkış yapacağız' dedi. Bu esnada askerler silahlarını doldurdu ve namlularını bize doğrulttular. Üsteğmen 'Bizi çiğnemeden buradan çıkamazsınız, Alay Komutanının kesin talimatı var' dedi. Biz de silahlarımızı çektik. Fahri Bey, araçtan inerek 'Ne oluyor?' diye sordu. 'Çıkışımıza izin vermiyorlar' dedik. Fahri Bey, 'Ben buradan yaya olarak çıkıyorum, bu emri sana kim verdiyse vurun beni' dedi. O esnada Fahri Bey'in telefonu kulağına götürdüğünü, konuta yürüdüğünü, Serkan isimli korumanın da Fahri Bey'in arkasından yürüdüğünü gördük." açıklamalarında bulundu.
"Fahri Bey'i zorla ambulansa bindirdiklerini gördüm"
Bunlar olurken beyaz renkte Ford marka bir aracın çıkış yolunu kapattığını, akabinde siyah renkte bir otomobil ile peşi sıra bir ambulansın geldiğini belirten Özkul, şunları kaydetti:
"Otomobilden inen binbaşı, Fahri Bey'e doğru yürüdü. Serkan'ın, binbaşıya 'Buraya giremezsiniz' dediğini duyduk. Askerlerin de konuta doğru hareket etmesi üzerine Bayram isimli koruma, 'Burası özel mülkiyet, giremezsiniz' dedi. Bu esnada Fahri Bey'e doğru yürüyen binbaşı, 'Ne özel mülkü kardeşim. Darbe oldu, biz yönetime el koyduk' dedi. Askerlere hitaben 'Gereğini yapın' emri verdi. Bu esnada önümüzü kesen uzmanlardan biri silahımı aldı. Nizamiyenin girişinde nöbet kulübesi önünde sırtıma silah dayadılar. Sonra Fahri Bey'in konuttan alınıp, ambulansa götürüldüğü gördüm. Hanımefendinin 'Beni de götürün' dediğini duydum. Fahri Bey'i zorla ambulansa bindirdiklerini, ambulans oradan ayrıldığını gördüm."
Sırtına silah dayayan şahsın "Bunları ne yapalım" diye birine sorduğunu, sorulan kişinin "Silahları verin, Hanımefendiyi alıp gitsinler" dediğini aktaran Özkul, "Hanımefendiyi almak için geldiği otomobille olay yerinden ayrıldık." dedi.
"Bir haftalık süreçte şahsi ve makam cep telefonunu kullanmamaya çalıştı"
Koruma Polisi Serkan Özcan da 15 Temmuz saat 23.00 sıralarında köprünün kapatıldığı yönünde haberleri gördüğünü, ekip arkadaşlarını ve Polis Memuru İlyas Kaymaz'ı aradığını, telefonda kendisinin ikamete doğru hareket ettiğini, gelmesi gerektiğinin söylenmesi üzerine şahsi aracıyla Fahri Kasırga'nın ikametine doğru yola çıktığını belirtti.
Özcan, şunları söyledi:
"Konutun nizamiyesinin önünde askerler bekliyordu. 'Efendim, ben geldim' diyerek Beyefendiye yaklaştım. Fahri Bey, 'Hadi gidelim' dedi. Araca binerlerken askerlere, 'Zorluk çıkarmayın. Kapıyı açın. Çıkış yapacağız' dedim. İsminin Mennan olduğunu sonradan öğrendiği üsteğmen 'Kesinlikle çıkış olmayacak' dedi ve silahını doğrultup, dolduruş yaptı. Bu esnada oradaki diğer askerler de silahlarını bize doğrulttular ve dolduruş yaptılar. Ben de silahımı askerlere doğrultup, dolduruş yaptım. Fahri Bey, bu esnada araçtan inerek, 'Ne oluyor' dedi. 'Çıkışımıza izin vermiyorlar, silahlarını doğrulttular' dedim.
Fahri Bey, askerlerin yanına geldi, 'Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Ben sizin amirinizim' dedi. Bu esnada üsteğmen 'Emir var. Çıkış olmayacak' diye karşılık verdi. Fahri Bey, 'Size bu emri kim verdi? Ara dedim, kim verdi sana bu emri? Ben şimdi yürüyerek çıkıyorum, vurun beni' dedi. Bu esnada Bayram isimli koruma arkadaş da geldi. Üsteğmenin Fahri Beye 'Emir gereği sizi dışarı kesinlikle çıkarmayacağım' dedi. Fahri Bey, konuta doğru yürüyüp telefonla görüşmeye başladı. Fahri Bey'i takip gittim. Arkamı döndüğümde ismini ve rütbesini sonradan öğrendiğim Haydar isimli askerin nizamiyeden içeri girdiğini gördüm. Karşısına geçip 'Buraya giremezseniz' dedim. Bu asker elini kaldırarak 'alın bunları' dedi. Binbaşıya hitabına 'Dikkat et. Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri ile konuşuyorsun' dedim. Binbaşı, emrindeki askerlere hitaben 'İçeri girin, alın bunları. Darbe oldu. Biz yönetime el koyduk' diye bağırdı."
Binbaşının, Genel Sekreter Kasırga'ya "yat yere" diye bağırdığını, Kasırga'nın bu sırada "Ben sizin amirinizim. Siz kimsiniz beni yere yatırıyorsunuz? Yatmıyorum, vurun beni" dediğini Özcan, "Fahri Bey, zorla ambulansa bindirildi. Haydar isimli Binbaşı 'Ne olacağını sanıyordunuz? Yıllardır insanları birbirine kırdırdınız. Darbe oldu, devlete el koyduk.' dedi. Binbaşıya 'Beyefendiyi nereye götürdünüz?' diye sordum. 'Bilmiyorum' karşılığını verdi. Binbaşıya, 'Bırakın hanımefendiyi götürelim' dedik. Binbaşı önce 'Çıkamazsınız' dedi. Daha sonra ısrar edince askerlere hitaben 'Tamam verin silahlarını, istiyorlarsa gitsinler' diye konuştu. Hanımefendiyi araca bindirdik ve olay yerinden ayrıldık." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı Habercisi Er Kemal Paşalı da 11-15 Temmuz 2016 tarihleri arasında rutinin dışında Alay Komutanı Albay Muhsin Kutsi Barış'a çok sayıda misafirin gelip gitmeye başladığına dikkati çekerek, şu ifadelerde bulundu:
"Bu kişilerden hatırladıklarının Albay Orhan Yıkılkan, Başyaver Ali Yazıcı, Albay Fırat Alakuş, Albay Ertuğrul Yavuz, Albay Uğur Karaca, Albay Ertuğrul Bozçal, Albay Osman Kılıç, Yarbay Ümit Gencer, Albay Tanju Poshor'dur. Yarbay Ümit Gencer 13-14 Temmuz tarihlerinde, Tanju Poshor 15 Temmuz sabahı, Ertuğrul Yavuz 15 Temmuz akşamı, Başyaver Ali Yazıcı ile Orhan Yıkılgan ise her gün geldi. Alay komutanı 1 haftalık süreçte şahsi ve makam cep telefonunu kullanmamaya çalıştı, sürekli dahili hattan görüşme yaptı, kendisini arayan olursa dahiliden görüştürmesini habercilerine emretti. 12 Temmuz'da akşam üzeri kendisinin araç şoförü uzman çavuş Yusuf Yaylacı'yı makama çağırdı. Telsizlerin alay dışında çekip çekmediğini kontrol etmesini emretti. Yusuf Uzman bana 'yanına bir telsiz al çıkacağız' dedi. Turan Güneş Bulvarı üzerinden ilerledik. Oran'daki TRT binasının yakınından dönüş yaptık. TRT logosunu görünce 'Komutanım burası TRT mi?' diye sordum. Yol boyunca telsizlerle sürekli olarak alayla irtibat kurulup kurulmadığını kontrol ettik."
15 Temmuz 2016 günü sabah eski Alay Komutanı Tanju Poshor'un geldiğini, Kutsi Albayın "Komutanınıza kıyafet ayarlayın benim rütbelerden takın" diye emir verdiğini, Uzman Çavuş Fatih Gazel'in, Tanju Poshor'un alay içindeki deposundan kamuflaj getirdiğini anlatan Paşalı, şöyle devam etti:
"Alay Komutanı, uzman çavuşlara 'Evlerinize gidin. Tatbikat başlayınca gelirsiniz' diye talimat verdi. Yarbay Ümit Gencer, Albay Tanju Poshor, Albay Ertuğrul Yavuz geldi. Albay Ertuğrul Bozçal'ı da komutanın talimatı ile 1 No'lu Nizamiye bölgesinde karşıladı.
TRT bildirisi okunmadan önce komutan tüm Birlik Komutanlarını makamın ön tarafına topladı. Gelenler arasında Piyade Yarbay Ahmet Hatip, Piyade Yarbay İlker Yazır, Üsteğmen Eyüp Baloğlu, Başyaverlikte görevli Astsubay Atahan ile Başçavuş Selami Darcan ile isimlerini hatırlamadığı diğer komutanlar vardı. Kutsi Albay'ın 'Bizim tatbikat gerçeğe dönüştü. Şimdi ne yapacağımızı konuşalım' dedi. Televizyonda bildiri okunurken 'Gelin içeriye bildiri okunuyor' dedi. Komutanların içeride bildiriyi dinlediler, sonra ayrılıp gittiler. Bir ara Kutsi Albayın telefonda konuşurken 'Osman, hadi koçum oradakiler zor durumda sıkışmışlar çıkamıyorlar, onlara yardıma git, onları oradan çıkarmamız lazım' gibi şeyler söylediğini duydum.
Bildiri okunduktan sonra Cumhurbaşkanlığı, Genel Kurmay Başkanlığı gibi yerlerden gelen telefonları 'Alay Komutanı yok deyin, telefonları açmayın' diye talimat verdi."
Haydar Binbaşının komutanın makamına girdiğini, bir süre sonra makamdan çıktığı anda bağırış seslerini duyduklarını belirten Paşalı, şunları kaydetti:
"Baktığında iki uzman çavuş, bir astsubay ile Binbaşı Murat Şahin'in Haydar Binbaşının üzerine çullandıklarını gördük. Haydar Binbaşının 'Yanlış yapıyorsunuz' diye bağırdığını, bağırışları duyan Kutsi Albayın makamdan çıktığını, 'Durun ulan ne yapıyorsunuz' diye bağırıp, 'Hepimiz askeriz, verilen emri uygularız' dediğini gördük.
Bu sırada Yarbay Ahmet Hatip, Yarbay İlker Yazır, Yarbay Recai Öztürk, Binbaşı Osman Koltarla, Üsteğmen Arif Aydınoğlu geldi ve Kutsi Albayla tartışmaya başladılar. Alay Komutanı makamdan çıkarıldı. Kutsi Albay bize hitaben 'Hadi çocuklar, hakkınızı helal edin' dedi. Daha sonra Kutsi Albay polise teslim edildi."
(Sürecek)