Darbeye Karşı Koyanları Korumak Boynumuzun Borcu"
Başbakan Binali Yıldırım, 15 Temmuz'da darbe girişimine karşı mücadele eden sivil vatandaşlara hukuki koruma getirilmesi tartışmaları hakkında, "Bu insanları korumak bizim boynumuzun borcu. Aksi halde darbelere göz kırpmak anlamına gelir" dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, 15 Temmuz'da darbe girişimine karşı mücadele eden sivil vatandaşlara hukuki koruma getirilmesi tartışmaları hakkında, "Bu insanları korumak bizim boynumuzun borcu. Aksi halde darbelere göz kırpmak anlamına gelir" dedi. Başbakan Binali Yıldırım Suudi Arabistan'a yapacağı resmi ziyaret öncesinde Esenboğa Havalimanı'nda basın mensuplarının sorularını cevapladı. Suudi Arabistan'la ilişkilerin her zaman önemli olduğuna değinen Başbakan Yıldırım, "Siyasi, ekonomik, askeri ve diğer alandaki işbirliğimiz bir yandan derinleştirirken diğer yandan da bölgesel konulardaki yakın fikir alışverişimiz devam etmiştir. Suudi Arabistan'la Türkiye arasındaki ilişkilerin memnuniyet düzeyi gayet iyidir. Son zamanlarda karşılıklı üst düzey ziyaretlerle daha da gelişmiştir. Kral Selman'ın geçen yıl gerçekleştirdiği ziyaret sırasında imzalanan anlaşmayla kurulan Türk-Suudi Koordinasyon Konseyi ilişkilerimizde yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Dışişleri Bakanlarının koordinasyonunda kurulan ve dış politikadan ekonomiye birçok meselenin ele alındığı bu yeni mekanizma ilk toplantısını 28 Şubat 2017 tarihinde geçekleştirmiştir" şeklinde konuştu.
Ziyaretinin detayları hakkında bilgilendirmede bulunan Yıldırım, ziyaret sırasında ikili ticaret hacminin ve karşılıklı yatırımların daha da arttırılması konusunun ele alınacağını söyledi. Bir diğer konunun da Körfez İşbirliği Konseyi olacağını belirten Başbakan, "Bölgenin çok taraflı işbirliği platformu olarak güçlenmesi Türkiye olarak bu birlikte ilişkilerimizin gelişmesine önem veriyoruz" dedi.
"ABD YÖNETİMİNİN KUDÜS KARARINI KAPSAMLI BİR ŞEKİLDE DEĞERLENDİRME FIRSATI BULACAĞIZ"
Yıldırım, Körfez İşbirliği Konseyi kapsamında önemli konulardan birinin de Suudi Arabistan ile Katar arasında 6 ayı aşan bir süredir süren ihtilaf olduğunu belirterek, "Bizim başından beri meselenin kardeş ülkeler arasında görüşmeler yoluyla çözülmesi temel yaklaşımımızdır. İTT Dönem Başkanı olarak bu konudaki çabalarımızı sürdürmekteyiz. Bölgesel diğer konuları da değerlendirme fırsatı bulacağız. ABD yönetiminin Kudüs kararını kapsamlı bir şekilde değerlendirme fırsatı bulacağız. Bu karar akabinde Cumhurbaşkanımız İslam ülkelerini olağanüstü toplantıya çağırmış ve bu kararın kabul edilemez olduğu bir kez daha dünyaya duyurulmuştu. Daha sonra da 21 Aralık'ta bu karar 128'e 9 ret oyuyla reddedilmiştir. Bu karar sonrası temennimiz bölgede barışın tesis edilmesi. Filistinlerin haklı davasının müspet bir şekilde sonuçlanmasıdır" açıklamasında bulundu.
"TAŞERONDAN KADROYA GEÇEN KARDEŞLERİMİZİN HANGİ SENDİKAYA ÜYE OLACAĞI KENDİ KARAR VERECEĞİ İŞTİR. HİÇBİR ŞEKİLDE YÖNLENDİRME OLMAZ"
Kamudaki taşeron işçilerin kadroya alındıktan sonra üye olacakları sendikalara kısıtlamalar getirileceği söylentilerini yalanlayan Yıldırım, "Bu kardeşlerimizin hangi sendikaya üye olacağı kendi karar vereceği iştir. Hiçbir şekilde yönlendirme olmaz. Bu yönde çalışanlara müsamaha etmeyiz" dedi.
"DARBEYE KARŞI KOYAN VATANDAŞA HUKUKİ KORUMA GETİRİLMESİNE KARŞI ÇIKMAK VATANDAŞLARIMIZA 'NEDEN BU DARBEYE KARŞI ÇIKTINIZ' DEMEKTİR"
15 Temmuz darbesinin bastırılması için mücadele eden sivil vatandaşlara hukuki koruma getirilmesi üzerinden yürütülen tartışmalara değinen Yıldırım, şunları söyledi:
"Ülkemizde bir 15 Temmuz darbesi olmuş 16 Temmuz'da da terör olayları bastırılarak milli irade hakim olmuştur. Bu görüşleri ifade eden ana muhalefet partisi mensuplarına şunu sormak istiyorum; 'Darbeye karşı mısınız, değil misiniz?' Darbe zamanı millet sokağa çıkmış, ülkesine, milletine, bayrağına sahip çıkan herkes darbeye karşı koymuştur. Bu vatandaşlarımızın kanuni korumaya alınmasından daha doğru bir şey yoktur. Buna karşı çıkmak demek vatandaşlarımıza 'neden bu darbeye karşı çıktınız' demektir. Darbecilerden yana mı olacağız, darbeye karşı koyanların yanında mı olacağız. Buna karar vermek lazımdır. CHP'de belli ki darbe konusunda kafa karışıklığı devam ediyor. Başından beridir bu darbe teşebbüsüne bir türlü inanmamıştır. Belli ki aynı tutumunu sürdürüyor. Ana muhalefet partisi böyle davranmakla şehitlerimizin kemiklerini sızlatıyor. Gazilerimizin ve hayatını veren kardeşlerimizin yakınlarını rahatsız ediyor. Bu tutum ve davranış kabul edilemez."
"NEDEN ŞİMDİ GÜNDEM OLUYOR"
OHAL kapsamında 667-668 sayılı KHK'lar ile kamu görevlilerine getirilen yasal korumanın bu kez de aynı ifadelerle siviller için getirildiğini anlatan Yıldırım, "Burada darbeyle birlikte meydana gelen terör olaylarına karşı kamu görevlilerine polis, hakim, savcı, vatansever asker, bunların darbecilere karşı koymak için yaptığı fiillerden dolayı bir düzenleme yapıldı. Meclise geldi, CHP de oradaydı ve kabul edildi. Şimdi yapılan bu düzenlemede siviller için bir hüküm olmadığı için onları da dahil edelim. Kamu malına zarar vermek başka şey darbeyi önlemek adında durumdan vazife çıkaran vatandaş varsa ki oldu. Bu insanları korumak bizim boynumuzun borcu. Aksi halde darbelere göz kırpmak anlamına gelir. Vatandaşın cesaretini kırmak anlamına gelir. Meseleyi doğru zeminde ele almak lazım. Kimse başka bir tarafa çekmesin. Hiçbir düzeltme yapılacak durumda değil. 667-668'deki hukuki terimlerin aynısıdır. Darbecilere karşı koyan sivilleri de koruma altına alan bir düzenlemedir. O zaman gündem olan şimdi neden gündem oluyor bunu anlamak mümkün değil" diye konuştu.
(Caner Ünver/İHA)