Davutoğlu: Tutumumuz Değişmeyecek
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsrail'in mektupla Türkiye'den özür dilemeye hazır olduğu iddialarına ilişkin konuştu.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsrail'in mektupla Türkiye'den özür dilemeye hazır olduğu iddialarına ilişkin olarak, "Bu konular üzerinde yapılan çok çalışmalar oldu ilk andan itibaren. Ancak nihai bir hale gelmiş değil çünkü bu metinlerin çoğu topu taca atacak nitelikte unsurlar da barındırıyor. Biz açık ve net bir özür bekliyoruz. Bu beklentimiz yerine gelene kadar da tutumumuz aynı olacak" dedi.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, AA Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Öztürk moderatörlüğündeki AA Editör Masası'na konuk olarak, AA'nın yurt dışı temsilcileri ve birim editörlerinin Türkiye, bölge ve dünya gündemine ilişkin sorularını yanıtladı.
Davutoğlu, İsrail ile ilişkiler ve İsrail'in bir mektupla Türkiye'den özür dileyeceğine ilişkin iddialarla ilgili bir soru üzerine, Türkiye'nin her zaman bölgesel sorunlara iyi niyetle ve barışçıl yaklaştığını söyledi. Davutoğlu, "Ama bir ülke kendini uluslararası normlar üzerinde tutarsa, uluslararası sularda bizim vatandaşlarımızı katlederse, Gazze'ye ve diğer bölgelere dönük olarak yerleşim politikalarıyla bölgedeki barışı tehdit ederse böyle bir tutuma karşı sessiz kalamayız" dedi.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Nitekim Mavi Marmara saldırısı sonrasında da Türkiye'nin İsrail'e belirlediği şartlar var. Üç temel şartımız var ve bu üç temel şart yerine gelene kadar da Türkiye-İsrail ilişkilerinde bir normalleşme olmasını kimse beklememeli.
Spekülatif haberler yayılıyor ve bu haberlerle bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bunların belki bir kısmı İsrail seçimleriyle de alakalıdır. Ancak bizim tutumumuz açık ve nettir. Bu tutumuzda herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. Her ülke ortaya koyduğu eylemlerin bedelini, karşılığını düşünmek durumundadır. Hesap verebilir olmak durumundadır. İsrail maalesef şu ana kadar yaptığı uluslararası hukuka mugayir eylemleri dolayısıyla hiçbir zaman kendini hesap veren konumunda görmedi. Herkes İsrail'i kınadı fakat bir müeyyidesi olmadı. Yerleşimleri artırıyor yine bir müeyyidesi yok. Biz bu tutuma artık bir son vermek gerektiğini düşünüyoruz. Bizim vatandaşlarımızı katleden kim olursa olsun, bunun bir müeyyidesi vardır. Bu müeyyide yerine geldiğinde İsrail ile ilişkilerimiz normalleşme trendi içine girer."
Davutoğlu, "Size iletilen bir yazılı özür metni var mı-" sorusuna ise şöyle karşılık verdi:
"Bu konular üzerinde yapılan çok çalışmalar oldu ilk andan itibaren. Ancak nihai bir hale gelmiş değil çünkü bu metinlerin çoğu topu taca atacak nitelikte unsurlar da barındırıyor. Biz açık ve net bir özür bekliyoruz. Bu beklentimiz yerine gelene kadar da tutumumuz aynı olacak."
-Irak-
Irak'taki son gelişmeleri de değerlendiren Davutoğlu, Türkiye'yi Suriye kadar kaygılandıran ikinci bir dost ve komşu ülkenin Irak olduğunu belirtti. Bir yılı aşkın süredir Irak'ta hemen hemen bütün önemli siyasi liderlere dönük olarak yürütülen ve Irak içindeki siyasi birliği ve huzuru tehdit eden bazı gelişmelerin meydana geldiğini anımsatan Davutoğlu, "Önce Tarık Haşimi, Salih Mutlak'la ilgili 2011 Aralık ayında başlayan bir süreç oldu. Daha sonra Kürt bölgesi ile merkez hükümet arasındaki gerginlikler, Maliki ile Barzani arasında çok ciddi bir gerilim yaşandı ve merkezi hükümet kuvvetleri ile Kürt bölgesel kuvvetleri arasında da karşılıklı neredeyse, silahlı çatışmaya varan bir gerilim hattı oluştu" dedi.
Irak'ta son günlerde Maliye Bakanı Rafi İsavi'yi hedef alan saldırılara değinen Davutoğlu, "Sayın İsavi Iraklıların da uluslararası toplumun da saygı duyduğu bir isimdir. Hayatı boyunca, siyasi kariyeri süresince Irak'taki bütün kesimlerle irtibatını sürdürmüş hep makul olanı yapmış, Irak'ın akil siyasetçilerinden biridir" ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, İsavi'ye ve korumalarına dönük bir operasyon başlatıldığını ve doğrudan İsavi'nin hedef alındığını kaydederken, bu durumun ortaya çıkardığı siyasi bir gerilim olduğunu söyledi.
Türkiye'nin bütün bu süreçlerde taraflara hep teenni ve karşılıklı diyalog içinde sorunların çözümünü tavsiye ettiğini söyleyen Davutoğlu, "Ama malesef bugün geldiğimiz tabloda özellikle belli bölgelerde ve belli kesimlerde Maliki hükümetine yönelik güven büyük ölçüde sarsılmış görünüyor. Arap-Kürt, Sunni-Şii gerilimleri provoke, tahrik edilmek isteniyor. Bunlar son derece yanlış yollardır" değerlendirmesinde bulundu.
Irak'taki durumun bir Sunni-Şii, Arap-Kürt meselesi olarak görülmemesi gerektiğinin altını çizen Davutoğlu, Irak'ın önemli Şii liderlerinden Ulusal İttifak üyesi Muktada Es-Sadr'ın da ciddi eleştiriler getirdiğini hatırlattı.
İki gün önce Tuzhurmatu ve Kerkük'teki bombalama olaylarında yaralananların Türkiye'ye getirilmesi için talimat verildiğini belirten Davutoğlu, şu an için 10'a yakın yaralının Habur'dan Türkiye'ye giriş yapmak üzere olduğunu dile getirdi.
Davutoğlu bölgede bazı yerlerde terör saldırıları şeklinde, bazı yerlerde fiili gerilimler şeklinde bir çatışma ortamının var olduğuna işaret ederken, İsavi'ye dönük girişimlerden sonra belli bölgelerde büyük kitlesel gösterilerin yapıldığını ve bu gösterilerin hala devam ettiğini belirtti. Bu çerçevede önemli olanın tüm taleplerin barışçıl şekilde dile getirilmesi olduğunu kaydeden Davutoğlu, "Sayın Maliki'nin de artık Irak'ta tarafları karşı karşıya getiren politikalardan vazgeçip, Irak'ın birliği ve bütünlüğü yönünde bir politika benimsemesi gerekiyor. Türkiye olarak biz her zaman Irak'ın toprak bütünlüğünü savunduk. Irak'ta mezhep mücadelelerine karşı çıktık. Irak'ta bizim için Sünni-Şii, Arap, Kürt, Türkmen ayrımı söz konusu değildir, bütün Iraklılar bizim kardeşimizdir" dedi.
Davutoğlu, Türkiye'nin bütün Iraklılara aynı kardeşlik duygularıyla yaklaştığını ancak Irak'taki durumun kendilerini kaygılandırdığını söyledi.
Kuzey Irak'la muhtemel enerji projeleri hususundaki son durumu da değerlendiren Davutoğlu, "Kuzey Irak bölgesi Türkiye'nin aynı zamanda Irak'a açılan kapısıdır. Bu bölgeyle tam bir ekonomik işbirliği süreci içine girilmesinden daha doğal bir durum da yoktur. Bu yeni bir durum da değildir. Biz Irak'ın bütününe açılan bir kapı olarak Kuzey Irak'taki ekonomik, enerji, kültür alanındaki işbirliğimizi artırarak sürdüreceğiz. Ama bu, Irak'ın hukuki normları içinde yürüyen ilişkilerdir. Kimsenin bundan rahatsızlık duymasını gerektirecek bir durum yok" dedi.
Sadece Türkiye'nin değil, onlarca ülkenin Kuzey Irak'ta benzer projeler için çalışmalar yaptığını hatırlatan Davutoğlu, "Başkaları için normal olan bir hususun, Türkiye için anormalmiş gibi gösterilmesi, iyi niyetten yoksundur" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin Irak'taki bütün taraflar, bölgeler ve şehirlerle aynı ölçüde kardeşlik duygusuna sahip olduğunu hatırlatan Davutoğlu, Türkiye'nin herhangi bir bölge ile diğerlerinin aleyhine yoğun bir ilişkiye girdiği şeklindeki varsayımın yanlış olduğunun altını çizerken, "Biz Irak'ın bütünüyle, Erbil ile olduğu kadar Basra'yla da en yoğun ekonomik işbirliği içine girmek istiyoruz. Sayın Maliki'yle ortak kabine toplantıları yaparken de perspektifimiz buydu. Şimdi de Kuzey Irak'la geliştirdiğimiz ilişkiler, enerji işbirliğinde de geliştirdiğimiz ilişkiler, hiçbir kesime karşı değildir. Aslında Irak'ın zenginliğine katkıda bulunacak ilişkilerdir" değerlendirmesinde bulundu.
Davutoğlu ayrıca söz konusu ilişkilerin Irak'taki şu anki kurallara, normlara ve yasalara uygun çerçevede geliştirilen ilişkiler olduğunu vurgularken, şu anda Irak'ta yapılması gereken en acil işlerden birisinin, hidrokarbon yasasının biran önce çıkartılarak, bütün Irak'ın kaynaklarının, Irak'ın bütünü için kullanılmasının önünün açılması olduğunu ifade etti. Davutoğlu" Irak büyük bir hazinenin üzerinde oturuyor. Ama içerideki siyasi ihtilaflar sebebiyle bu imkanlar en etkin bir şekilde değerlendirilmiyor. Gönül ister ki, daha önce ortaya konan prensipler etrafında Irak'ın enerji kaynakları dünyaya ulaşsın, Irak zenginleşsin. Bizim meselemiz, Irak'ı müreffeh ve zengin bir komşu ülke olma konusunda desteklemek" dedi.
-Birand'ın vefatı-
Gazeteci Mehmet Ali Birand'ın vefatından büyük üzüntü duyduğunu ifade eden Davutoğlu, "Kendisi benim hayranlıkla takip ettiğim basın mensuplarından biriydi. Mesleğini aşkla yapıyordu" dedi.
Birand ile ilk olarak 1989'da karşılaştığını söyleyen Davutoğlu, "AB konulu bir konferansta konuşuyordu. Ben o zaman doktora tezimi yazıyordum. O toplantıda soru ve karşılıklı güzel bir fikir alışverişimiz oldu. Ondan sonra da hep Türkiye'nin iç siyaseti dış siyaseti hakkında son derece titiz ve çalışkan üslubuyla çok önemli katkılar yaptı bu konuların algılanmasında, dünyaya tanıtılmasında, dünyadaki gelişmelerin Türkiye'ye aktarılmasında. Eşimle dün o anlamda duygusal bir an yaşadık. Çünkü belki de son görüşmelerinden birini bizimle yapmıştı" dedi.
Cuma akşamı Can Paker'in davetine icabet ettiğini, oraya Mehmet Ali Birand'ın da gittiğini kaydeden Davutoğlu, 4 saat boyunca güzel bir sohbet içinde olduklarını söyledi. Davutoğlu, "Yanıma oturdu. Yine o gazeteci titizliğiyle en hassas soruları yine doğrudan ama bir taraftan da olayı ortaya çıkarabilmek için dolaylı sorularla da deşen sorular sordu. Çok güzel bir sohbet ettik gece 1'e kadar" diye konuştu.
Davutoğlu, Birand'ın rahatsızlığını duyduğunda "İnşallah geçici olur" dediğini belirterek, "Hala o akşamki yüz ifadesi, soruları, dostluğumuz, ayrılırken tekrar muhabbetle vedalaşmamız gözümün önünden gitmiyor. Allah rahmet eylesin. Hayatı ve gazetecilik ahlakıyla da yeni nesil medya mensuplarımızın örnek alması gereken bir şahsiyete sahipti. İnşallah onun gazetecilik mirasına da hakkıyla sahip çıkılır" dedi.
(Bitti)
Muhabir: Tuğrul Çam - Halit Gülşen - ANKARA