Demirtaş: Başkanlık ile İlgili Tavrımız Kişisel Değil, Tartışmanın Başkanlık Üzerinden Yapılması...
Hdp Eş Genel Başkanı Selehattin Demirtaş, özgürlükçü sivil, demokratik bir anayasa istediklerini belirterek, "Ama tartışmanın başkanlık üzerinden yapılması yanlış bir yaklaşımdır.
Hdp Eş Genel Başkanı Selehattin Demirtaş, özgürlükçü sivil, demokratik bir anayasa istediklerini belirterek, "Ama tartışmanın başkanlık üzerinden yapılması yanlış bir yaklaşımdır. Başkanlıkla ilgili tavrımız kişisel değildir. Şahsen ben başkan seçileceğimi bilsem de ne ben, ne de partimiz HDP, başkanlık sistemiyle ilgili bir tartışmanın içine girmez. Bu doğru bir yaklaşım da olmaz" dedi.
"BAŞKANLIK TAVRIMIZ KİŞİSEL DEĞİLDİR"
Diyarbakır'da bulunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bir grup gazeteci ile bir araya gelerek gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Demirtaş, her şeyden önce Türkiye'nin ihtiyacı olan özgürlükçü, sivil, demokratik yeni bir anayasa istediklerini söyledi. HDP Eş Genel Başkanı, şöyle dedi:
"Darbe, Kenan Evren Anayasası'ndan Türkiye'nin kurtulması lazım. Ama tartışmanın başkanlık üzerinden yapılması yanlış bir yaklaşımdır. Anayasa da tartışılması gereken asıl önemli mevzular, temel insan hakları, özgürlükler konusudur. Bu konudaki yaklaşımların öne çıkması lazım. Biz güçlendirilmiş demokratik bir parlamenter sistem ve güçlü yerinden yönetim modeli önerdik. Partimizin bu konudaki tututumunda herhangi bir değişiklik yok. Değişliği gerektirecek bir şey de yok. Bizim başkanlıkla ilgili tavrımız kişisel değildir. Şahsen ben başkan seçileceğimi bilsem de ne ben, ne de partimiz HDP, başkanlık sistemiyle ilgili bir tartışmanın içine girmez. Bu doğru bir yaklaşım da olmaz. Türkiye'nin gündemi başkanlık filan değildir. Anayasayı da onun üzerinden tartışmayı biz doğru görmüyoruz. Anayasayı'da tartışmaya hazırız. Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulursa görev almaya hazırız ve dediğim gibi bütün maddelerini biz daha güçlü bir demokrasi ile nasıl buluşturabiliriz? Buna bakarız. Bunun dışında sırf tartışmalara girmenin anlamı yok ve dediğim gibi Türkiye'nin darbe anayasasından kurtulması için de herkesin biraz kendini merkeze koymaktan vazgeçmesi lazım."
"İKİ PARTİNİN ÇÖZÜM SÜRECİNİ YÜRÜTMESİ SONUÇ ALMAYABİLİR"
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, toplumun önünde en acı sorunun çatışma, ölüm, kan, gözyaşı olduğunu, 'Çözüm süreci' isminin şöyle veya böyle komasının çok önemli olmadığını anlatırken şöyle konuştu:
"Fakat 'çözüm sürecini' buzdolabına koyanlar, şu 6 ay içerisinde neredeyse 1500 insanın ölümüne yola çtılar. Bunun neden yapıldığı çok iyi ortaya çıktı. Oylarını arttırmak için kendilerini toplum nezdinde vazgeçilmez, tek bir iktidar alternatifi sunmak için bunları yaptılar. Fakat bir yandan da yeniden 'Çözüm sürecine' dönülmesi için yolunu hep birlikte açmamız gerekiyor. Çözüm dediğimiz şey, HDP için AKP için öngürdüğümüz bir süreç değildir. Bütün Türkiye'yi, hepimizi; Türk'ü de Kürd'ü de ilgilendiren vazgeçilmez bir barış arayışıdır. Dolayısıyla yeni parlamento çözüm sürecini acilen gündemine almalıdır ve parlamento çözümün merkezinde olmalıdır, partiler değil. Şu partinin, bu partinin öncülüğünü yaptığı bir çözüm süreci, geçmiş dönemlerde de görüldü. Ciddi sıkıntılara yolaçabiliyor. Bu HDP de olsa, AKP de olsa, sadece 2 partinin çözüm sürecini yürütmesi sonuç almayabilir. Ama parlamento, resmi olarak görev üstlenir, bir komisyon aracılığıyla çözüm sürecinin resmi muhatabı haline gelirse bu herkesi rahatlatır, doğru yöntem bu olur. Ama tabi ki tartışılması lazım. Öncelikle olarak hükümetin yapması gereken şey, karşılıklı ateşkes pozisyonuna, çatışmasızlık pozisyonuna dönülecek bir irade ortaya koymalıdır. Şimdi bir yandan operasyonla tüm hızıyla devam edeceğiz. Yeter ki samimiyet ortaya konsun. Seçim dönemi, seçim öncesi yaşananlar, bütün bunların hepsi bir kalemde silinecek şeyler değil. Bunlardan da vazgeçmeden, bir yandan demokrasi mücadelesi mücadelesi sürdürürken, parlamento içi ve dışında, bir yandanda barış için diyalog kanallarını açık tutması lazım."d
"PARLAMENTO SORUMLULUK ÜSTLENMEZ İSE NE YAZAR?"
Kamu güvenliğinin herkes için önemli olduğunu, kendilerinin de bunu istediklerini söyleyen Demirtaş, şöyle dedi:
"Öcalan'ın, KCK'nın da sürece dahil edilip, silahsızlanma boyutuyla, bununla ilgili çıkarılacak yasalarla ilgili en azından müzakere etme boyutuyla ve bir bütün olarak Türkiye'de PKK'nın silah kullanmadığı, kullanmayacağı bir ortamı yaratma boyutuyla mutlaka dahil etmeleri lazım. Kim 'Dışlayarak yaparız' derse kendisini kandırmış olur. Biz asla böyle bir aldatma içerisine girmedik. 2.5 yıl İmralı'da konuşuldu. O süre içerisinde çatışma olsa belki, 5 bin insan yaşamını yitirecekti Allah korusun. O gün insanlar ölmemişse, o görüşmelere borçluyuz. Türkiye bölündü mü, parçalandı mı? Artık bu bölünme korku, paranoyaların bir tarafa atılması lazım. İşin muhataplarıyla oturup, samimi bir diyalog kurmak gerekir. Ama eski tarzda da olmaz. Öyle HDP milletvekili adaya gidecek, gelecek konuşacak, böyle bir mekanizma da artık doğru değil. Şefaf, açık bir çözüm heyeti olmalı. Parlamento sorumluluk üstlenmezse HDP heyeti 1000 defa İmralı'ya gitse ne yazar. Çözüm çıkmaz. Dolayısıyla biz aman aman hemen İmralı'ya gidelim bir tutum içerisinde değiliz."
"HDP SEÇMENİ SANDIĞA GİTMEDİ"
Demirtaş, HDP'nin 1 Kasım'da 7 Haziran'a oranla oy kaybının nedenleri arasında sayılan çatışma, handek kazılması, barikat kurulması ve öz yenetim ilanları ile ilişkisinin olup olmadığı ile ilgili bir soru üzerine, bir faşizm ortamında, devlet olanaklarının ahtapot gibi ele geçirmiş, başka kimseye seçim çalışması yaptırmayan, tek parti diktasına karşı bir seçim kampanyası yürütmeye çalıştıklarını iddia etti. HDP Eş Genel Başkanı şöyle devam etti:
"Şimdi sanki ortada, eşit ve adil bir seçim yarışı vardı ve biz de bu oyları aldık gibi bir değerlendirme yapılıyor. AKP, bizim şartlarımızda seçime girmiş olsa; iddia ediyorum yüzde 3 oranında oy alamazdı. Dolayısıyla bu yüzde 11 oyumuz, bütün kızıl kıyamete karşı çok başarılı bir halk iradesi çalışması, tümüyle de öz gücümüzdür. HDP kemik tabanıyla en kötü, en saldırı altında olduğu halde yüzde 11'lik bir kenetlenme yaşayabilecek bir partidir ve Türkiye'nin siyasi ana akımıdır. Bunu kimse değiştiremez. Her türlü hileyeye, baraj altında bırakmak için her türlü sahtekarlığa, saldırılar yaptılar, katliam yaptılar fakat bunu başaramadılar. Çatışma ortamından partiler elbette etkilenir. Bizim en çok oy kaybettiğimiz yerler, çatışmaların olduğu yerler değil. Batıda daha fazla oy kaybettik. Örneğin İstanbul'da daha fazla kaybettik. Kaybettiğimiz oylar da bir başka partiye gitmedi. Tespit ettiğimiz kadarıyla, seçmenimizin sandığa gitmeme gibi bir durumu gelişti. Örneğin, 7 Haziran'a göre, AKP'ye en az oy kaptıran biziz. Daha çok HDP seçmenin sandığa gitmediği gibi bir eğilim seziyoruz."
"GÖREV ALABİLİRİZ, ALMAYABİLİRİZ"
HDP'nin Ocak ayında yapılacak büyük kongresi ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Demirtaş, Cumhurbaşkanlığı seçiminden bu yana seçim yoğunluğu nedeniyle partiyi toparlayacak fırsatı bulmadıklarını söyledi. Cumhurbaşkanlığı ve ardından geçirilen 2 seçim deneyiminden de yola çıkarak, eksik kaldıkları noktaları gözden geçireceklerini ifade eden HDP Eş Genel Başkanı, şöyle konuştu:
"Siyasetimizde, örgütlenme modeli, üslubumuzda, dilimizde, parti programımızda bütün bunları kapsamlı bir özelleştiriye tabi tutacağız. Mücadeleyi sadece parlamentodan ibaret de görmüyoruz. Her taraf bizim için örgütlenme alanıdır. Halkın sorun yaşadığı her yerde siyaset yapıyoruz. HDP, toplumsallaşacak giderek. Buradan kastettiğim şey şudur; HDK aracılığıyla işçi, çiftçi, kent, kadın, gençlik, çevre, inanç meclisleri, Türkiye'nin her yerinde güçlü halk meclislerinin kurulmasına destek olacağız. Partimizi toplumsal zeminde güçlendirmeyi hedefliyoruz. Eş genel başkanlık, kendini dayatmayla elde edilmiş makamlar değil. Biz diğer partilere benzemeyiz. Partimizin yetkili kurullarında; PM, parti merkez yürütme kurulu, il teşkilatlarımızla yapacağımız toplantılarda bunların hepsini gözden geçireceğiz. Mevzu Demirtaş-Yüksekdağ değil, görev alabiliriz, almayabiliriz, bunların hepsine açığız. Önemli olan HDP'nin eksiklik, yetmezliklerini halka karşı sorumluluklarını yetersiz kaldığı durumlarda, yerinde tespit edip onları tamamlamaktır. Biz burdan meseleye bakıyoruz. Kesinlikle güçlü bir tartışmaya ihtiyaç var. HDP çok olgunlaştı ama yeterli bir parti değil, mükemmele, ideale doğru götürmemiz lazım. Yeni kurulmuş bir parti ama köklü bir geçmişi var. Bunları iyi sentezlememiz lazım. Çok daha ilerici, radikal, demokratik bir parti programı üzerinden çalışmalarımızı yürütmemiz lazım. Daha çok partiyi sokakta, mahallede örgütleyecek çalışmalara bizler ağırlık vereceğiz."
"KÜRTLER KİMSENİN MALI DEĞİLDİR"
HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, 7 Haziran sonuçlarından sonra yapılan emanet oy tartışmalarına değinirken seçimde partilerin aynı oyu alacaklarına dair bir şey bulunmadığını, seçimlerin partilere verilen halk desteğini ölçmek için yapıldığını söyledi. Selahattin Demirtaş, şöyle konuştu:
"Asıl sıkıntılı mevzu, demokratik bir seçim, adil, eşitlikçi bir seçim ortamı yok. Dolayısıyla ortaya çıkan oy durumları reel ölçüler değil. Halkın gerçek düşüncelerini bir tespit yapamıyoruz Türkiye'de, buna izin vermiyorlar. Büyük bir hezimet yaşamış değiliz. Kürt oylarının AKP'ye gittiği büyük bir yalandır. Aldığımız yüzde 11'lik oyu kim verdi bize? Hindistanlılar mı bize verdi? Kürtler AKP'ye dönmüşmüş. Saçmalamasınlar, AKP'nin önünde kuyruk önünde bekleyen bazı aday adayları, etrafıyla çevresiyle AKP'ye oy vermiş olabilir. Saygı duyuyoruz. Bize verecekler diye bir şey yok. Ama burada birkaç milletvekili arttırdılar diye AKP büyük zafer kazanmış havası yaratıyorlar. Rakamlar ortada, Kürtler halen kendi irade, taleplerinin arkasındadır. Özgüvenle, disipli olarak, Türkiye'nin demokrasisine katkı sunmak istiyorlar. Kürtler kimsenin de koçbaşı değildir. Yani Kürtler üzerinden tartışma yapıp, bir seçimde Kürtlere hakaret edip, öbür seçimde kürtleri överek, kendi amaçları için Kürtleri kullanmaya çalışanlar da yanılırlar. Biz Kürt-Türk elele verip, Türkiye'de güzel işler yapmaya çalışıyoruz. Biz ne kimsenin aleti olduk, Kürtler ne AK Parti'nin, ne HDP'nin malıdır. Halk iradesine kim saygı duyarsa Kürtler de ona saygı duyar."
"CHP'NİN İNİSİYATİF ALMASI LAZIMDIR"
Demirtaş, hükümetin oy almış olmasıNIN, savaş politikalarının onaylandığı anlamına gelmeyeceğini, çatışma, savaş toplumun doğasına aykırı olduğunu ifade ederek, şeyle dedi:
"Toplumun barış sesini yükseltmesi lazım. Toplum, savaş politikalarına karşı barışta dik bir duruş sergilemelidir. Toplum, 'çözüm, ateşkes' istiyor. Hükümetin kesinlikle buna cevap vermesi lazım. KCK'nın de yeniden diyalog ve müzakereye dönüş yollarını yaratacak bir pozisyonda durması lazım. Ölümlere sebebiyet vermek şu dönem, hiç kimseye kazandırmaz. Herkes daha serinkanlı, en azından barışa şans veren bir pozisyonda durmalı, en az yeni parlamento insiyatif alıp almıyor mu? Bunu hep birlikte görelim. Bunun için biraz zamana ihtiyaç var. ve özellikle Cumhuriyet Halk Partisi'nin insiyatif alması lazım. Ana muhalefet partisi olarak bu konularda ne diyorsa, çok net bir şekilde, karnından konuşmadan, somut projelerle toplumun önüne bir çözüm alternatifi sunması lazım. Bizim bir projemiz var. CHP'nin ki nedir? Ortaya koymalı. ve bizler bir demokrasi projesi etrafında toplanabilmeliyiz. Öyle olursa hükümet savaş politikalarında ısrar da etse sürdüremez. Parlamento barışın öncülüğünü yapar."