Deniz Feneri Davası'nda Sanık Savunmaları Alınmaya Başlandı
Deniz Fenerid Davası'nın dördüncü duruşması görülmeye başlandı.
Deniz Fenerid Davası'nın dördüncü duruşması görülmeye başlandı. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülen aralarında eski RTÜK Başkanı Zahid Akman ve Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman'ın da bulunduğu 20 tutuksuz sanığın yargılandığı davada sanıkların savunmalarının alınmasına geçildi. Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda görülen duruşmayı CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal da izleyicilerin bulunduğu bölümden takip ediyor. İlk olarak tutuksuz sanık Zekeriya Karaman savunmasının alınması için kürsüye çağrıldı. 36 yıldır ticari faaliyet içinde olduğunu belirten Zekeriya Karaman Kanal 7 televizyonunu kurduktan sonra televizyon faaliyetleri için yardımcı şirketler kurduklarını ifade etti. Diğer televizyonlarda olduğu gibi Kanal 7'nin da avrupa temsilciliği için Almanya'da bir temsilcilik kurduklarını söyleyen Karaman, bu temsilciğilin reklam ve pazarlama gibi faaliyetleri için 4 ayrı şirket daha kurduklarını kaydetti.
"ALMANYA'DAKİ YARGILAMANIN SONUCUDUR"
Almanya'daki yatırımları için baştan sona Deniz Feneri e.V. derneğinin kaynaklarının kullanıldığının iddia edildiğini belirten Karaman, "Halbuki, Almanya'daki şirketimiz 2,5 milyon Euro ciro yapmaktaydı. Ancak iddianamede bundan bahsedilmiyor. Bizim bu kadar geniş ve kapsamlı, Türkiye ve Almanya kapsamlı çalışmalarımız devam ederken böyle bir dava ile karşı karşıya kaldık. Buradaki yargılama da Almanya'daki yargılamanın sonucudur. Abdurrahman Varol isimli bir kişi tarafından kendi adına, sekreteri adına ve isimsiz bir ihbar ile bu soruşturma başlamıştır. Cezaevinde bulunan bu kişi, Alman hükümütenin baskısı ile böyle bir ifade verdiğini söylemiştir. 2007 yılında da başka bir isimsiz ihbar yapılmıştır. 20-25 kişilik Almanya temsilciliğimize bir baskın yapılmıştır. Kapılar kırılarak yapılan bu baskın, medyaya da servis edilmiştir. Hazırlanan 50 sayfalık fezlekede eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan, halen Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, imam hatip liseleri, milli görüş ve laiklikle ilgili bilgiler veriliyor. Sanki soruşturmanın nedeni bu konularmış gibi lanse ediliyor. Almanya'daki sistem doğrultusunda dava pazarlıkla sonuçlanıyor" diye konuştu.
ALMANYA'DAKİ DENİZ FENERİ İLE BİR İLGİMİZ YOKTUR
Karaman, sözlerine şöyle devam etti:
"Almanya'daki mahkemede soruşturmayı yürüten Komiser Alexander Böhme videolu şov yaparak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlumun düğününe katılmasını gösterdi, 'Asıl failler Türkiye'dedir' denildi. Bu iddiaların ardından suçlu ilan edildik. Yargı sürecinin Türkiye'ye taşınması sağlandı. Biz Almanya'daki yargılamayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürdük. AİHM bu konuya halen bakmaktadır. Ne arkadaşlarımın ne de benim Almanya'daki Deniz Feneri ile bir ilgimiz yoktur. Sadece sosyal sorumluluk kapsamında televizyonumuzda 600 kadar program yayınladık. Eğer amacımız maddi kazanç sağlamak olsaydı her yayınladığımız her bölüm için yapım ve prodüksiyon masrafı olarak 30 bin lira alsak 18 milyon lira ederdi. Kimse de buna birşey diyemezdi. Ancak burada bariz bir şekilde haksız suçlama yapılmıştır."
Bütün iddiaların kaynağının bir harddisk olduğunu savunuan Zekeriya Karaman, "Firdevsi Ermiş, Mehmet Gürhan'ın isteği üzerine Almanya'dan getirdiği bir harddiske buradan bazı ihtiyaç duyulan muhasebe bilgilerini kopyalayıp geri götürmesi gerekirken harddiski nedense Türkiye'de bırakıp gitmiştir. İçindeki veriler Türkiye'deki ve Almanya'daki hiçbir bilgisayarımızda bulunamamıştır. Firdevsi Ermiş'in de bilgisayarında bulunamamıştır. Veriler, birbirinden bağımsız muhasebe verileridir" ifadesini kullandı.
PARALAR TAŞINDI İDDİASI
Kuryeler aracılığı ile paraların Türkiye'ye getirildiği iddialarını kesinlikle kabul etmediğini fade eden Karaman, "Firdevsi Ermiş'in parayı getirerek bana teslim ettiğine ilişkin iddiaları da kabul etmiyorum. Kendisinden para almadım. Kendisini kurtarmak için baskı altında verdiği ifadelerdir. Almanya'daki gayrimenkul ve şirketlerimizin tamamının Deniz Feneri ile hiçbir ilgisi yoktur. Uydu kirası adı altında para getirdiğim iddialarını da kabul etmiyorum. çünkü böyle bir paranın getirildiğine ilişkin bir belge yoktur" diye konuştu.
Mahkeme Başkanı İsmail Hakkı Yolmaz, davanın sanıklarından Firdevsi Ermiş ile ilişkilerinin ne zaman nasıl başladığını sordu. Mehmet Gürhan'ın, Almanya'daki şirketlerinin genel müdürü olduğunu belirten Karaman, "Firdevsi Ermiş'i de Almanya'daki şirketlerimizin muhasebe işlerini yürütmesi için işe alındı. Benim kendisi ile direk bir temasım olmamıştır. Şahsıma teslim edildiği belirtilen çok yüksek paralar var. Böyle bir teslimata ilişkin hiçbir evrak olmaması da dikkat çekicidir. Firdevsi Ermiş, Almanya'daki yargılamada 1,5 yıl hapis cezası almıştır. Aldığı ceza, verilen diğer cezalar yanında, aynı mahiyette olmasına rağmen çok azdır. Bu da Alman hükümetinin zorlaması ile ifade verdiğini doğrular niteliktedir" dedi.
İDDİALARI KABUL ETMEK MÜMÜKÜN DEĞİL
Tutuksuz sanık eski RTÜK Başkanı Zahid Akman da şahsına yönelik iddia edilen suçlamaları reddettiğini söyledi. RTÜK öncesinde kamu ile hiçbir ilgisi olmadığını ve yayıncı olarak ticaret ile uğraştığını söyleyen Akman, "Zekeriya Karaman 1994 yılında Kanal 7 Ankara temsilciliğini önerdi. Kabul ettim. Sunuculuk yaparak 2000 yılına kadar kamuoyunun tanıdığı popüler bir kişilik haline geldim. Bırakın bu kadar büyük usulsüzlükleri, normal hayatımda da çok dikkat eden bir kişiyim. 45 yaşına kadar itina ile yaşayan bir kişi oldum. Bundan sonra fakirin fukaranın sofrasından ekmek çalan bir kişi olarak lanse edildik. Bir kişi demez mi bu aldığımız para fakir fukaranın ekmeği diye. İddiaları kabul etmek mümükün değil. Biz maalesef kendimizi savunamadığımız için de bu şekilde sunulduk kamuoyuna. 2000 yılında Amerika'ya gittim ve 2 ila 2,5 yıl ailemle orada kaldım. 2005 yılında AK Parti grubu beni yayıncılık geçmişim ile ilgili olarak beni RTÜK üyeliğine önereceklerini söylediler. Kabul ettim" diye konuştu.
MESNETSİZ SUÇLAMALAR
Almanya'dan para getirdiği iddialarına cevap veren Akman, "Benle ilgili iddia edilenin aksine hiçbir seyahatimde para getirmedim. Getirdiğimi iddia edilen paraların toplamı 500 bin Euro'yu buluyor. Böyle büyük paralar nasıl gümrükten geçirilir. Bir şişe suyu geçiremiyorsunuz. Yoğun bir kontrol yapılıyor. Bana para verildiğini gören, benden aldığını gören bir kişi yok. Polis kaydı, fotoğraf yada paranın teslim edildiğine ilişkin bir tek belge yok. Tek belge harddiskteki Z. A. isimli kişinin ben olduğum iddia ediliyor. Bu kadar mesnetsiz suçlamalarla benim sanık yapılmam akıl almaz. Bu iddiayı tamamen reddediyorum" diye konuştu. Akman, "Almanya'da konaklama masraflarının Deniz Feneri e.V. tarafından ödettirildiği şeklindeki iddiayı da kabul etmiyorum. Zira böyle bir ödemenin yapıldığına ilişkin ne bir belge ne de bir tanık vardır. bu kadar gidip gelen bir kişiyim. Harcamalarını Deniz Fener'ine ödettiren biri olarak lanse ediliyorum. İddiayı asla kabul etmiyorum" dedi.
GİZLİ ORTAK İDDİASI
RTÜK Başkanlığı döneminde ticari faaliyetlerini sonlandırmadığı ve şirketlerde gizli ortak olduğu iddialarına da cevap veren Akman, "Bu iddiayı da kabul etmiyorum. Mali Suçları Araştırma Kurumu (MASAK), bankalardaki bütün hesaplarımızı didik didik araştırdı. Bilirkişiler tarafından inceleme yapıldı. Benim şirketlere ortaklığımın devam ettiğine ilişkin hiçbir ifade yer almadı" diye konuştu.
Deniz Feneri e.V.'nin ne kurucusu ne de üyesi olduğunu ifade eden Akman, "Hiçbir dönemde içinde yer almadım. Dosyadaki sanıkların hiçbirinin ifadesinde benden bir tavsiye ya da telkin aldıklarına dair bir ifade yok. Sanıkların biçoğu ile mahkemede tanıştım" dedi.
TÜRKİYE'NİN SİYASİ HAYATINA BİR OPERASYONDUR BU
Zahid Akman, "Bütün suçlamaları reddediyorum. Deniz Feneri derneği sadece Almanya'da yok Türkiye'de de var. Para aktaracak olsak neden Almanya'daki dernekten yapalım Türkiye'dekinde daha büyük para var. Böyle birşey yapacak olsak neden burnumuzun dibindeki Türkiye'deki dernekten almayalım. Zekeriya Karaman'ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yakın olması, benim de bürokrat olmam nedeniyle Türkiye'nin siyasi hayatına bir operasyondur bu. Büyük bir oyunla karşı karşıyayız. Bu iddiaların hepsi belli bir plan program çerçevesinde ortaya çıkmış şeylerdir" diye konuştu. Duruşma sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam ediyor.
DAVANIN GEÇMİŞİ
Almanya'da faaliyet gösteren "Deniz Feneri e.V" derneği'nin topladığı 41 milyon Euroluk paranın bir kısmını amaç dışında kullanıldığı iddiasıyla dava açılmıştı. Almanya'nın Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi'nde görülen davada, dernek yöneticilerine dolandırcılık ve haksız kazanç elde etmek suçundan hapis cezaları verilmiş, Mehmet Gürhan 5 yıl 10 ay, Mehmet Taşkan'a 2 yıl 9 ay, Firdevsi Ermiş ise 1 yıl 10 ay hapis cezası almıştı. Almanya'daki Deniz Feneri e.V. Derneği'nin Türkiye bağlantılarının araştırıldığı soruşturma kapsamında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, Zahit Akman ve Zekeriya Karaman'ın da aralarında bulunduğu 20 şüpheli hakkında hazırladığı iddianame, Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmiş, mahkeme heyeti iddianamenin kabulünün ardından dosyayı esastan değerlendirmeye almıştı. Suçlama konusu eylemlere ilişkin yargılama yerinin İstanbul olduğuna kanaat getiren mahkeme, "yetkisizlik" kararı ile dava dosyasının görevli ve yetkili İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine hükmetmişti. Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin "yetkisizlik" kararını yerinde gören İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi davanın kendi mahkemelerinde görülmesini karara bağlamıştı. 20 sanığın, "hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma, özel belgede sahtecilik ve kamu görevlisinin sahtecilik suçuna iştirak etmek" suçlarından 2 yıldan 18 yıla kadar değişen hapis cezalarına çarptırılması isteniyor.
(BB) - İstanbul / Şişli