Haberler

Dha Yurt Bülteni-3

Abone Ol

Yüksekova ve Çukurca belediyelerine operasyon (2)ŞEMDİNLİ BELEDİYESİ'NDE ARAMAHakkari Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında DBP'li Şemdinli İlçesi Belediyesi'ne de operasyon yapıldı.

Yüksekova ve Çukurca belediyelerine operasyon (2)

ŞEMDİNLİ BELEDİYESİ'NDE ARAMA

Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında DBP'li Şemdinli İlçesi Belediyesi'ne de operasyon yapıldı. Alınan geniş güvenlik önlemleri altında belediye binasındaki aramalar sürerken, Belediye Eş Başkanı Seferi Yılmaz, sabah saatlerinde evinde gözaltına alındı. Diğer Eş Başkan Nahide Yıldız ile ilgili ise henüz bir açıklama yapılmadı.

Haber: HAKKARİ

==============================

Eğitim-Sen Genel Başkanı: Yurtlarda öğretmen olması gerekiyor

EĞİTİM- Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca, yurtlarda kalan öğrencilere eğitim verip eşlik eden kişilerin mutlaka pedagoji eğitimi almış kişiler ve öğretmen olması gerektiğini söyledi.

Adana'nın Aladağ İlçesi'nde 11'i öğrenci, 1'i eğitmen 12 kişinin yaşamını yitirdiği yurtta inceleme yapan Genel Başkan Kamuran Karaca, "Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Özel Öğrenci Yurtları Yönetmeliği'ne göre yurtlarla ilgili zorunlu düzenlemeler var. En başta yurtlardaki eğitim verecek kişilerin gerçekten öğretmen olması gerekiyor" dedi. Yönetmelikle uyulması gereken kuralların ayrıntılı yazıldığını anlatan Karaca, "Yurtlarda hizmetli görevini yapacak kişinin olması, güvenlik işlerini yapacak personelin olması, bakım onarım işlerini yapacak personelin olması gerekiyor" diye konuştu.

'ORADA ÖĞRETMEN OLMASI GEREKİRDİ'

Yurtlarda eğitim verecek, gece ya da gündüz öğrencilere eşlik edebilecek kişilerin pedagoji yönüyle öğretmen niteliğini taşıması gerektiğini vurgulayan Karaca, şunları kaydetti: "Yurtlarda eğitmen olarak nöbetçi olanların da bu özellikleri taşıması gerekir. Gelişi güzel kişileri orada görevlendiremezsiniz. Aladağ'daki yaşamını yitiren eğitmen kadın da bu kapsamda değerlendirildiğinde, eğitimci olup olmadığı şu ana kadar açıklanmış değil. Onun mutlaka öğretmen olması gerekirdi. Bir ağabey bir abla görevlendirmesiyle yurt işletilmesi yasal çerçevede mümkün değil. Aladağ'da yaşamını yitiren çocuklarımızın haklarını, ailelerinin haklarını korumakla ilgili hukuksal girişimlerimiz olacak. Ailelerin avukatlarımızla yanlarında olacağız. Mutlaka bu yangının, bu ihmalin sorumluları ortaya çıkarılmalı ve yargı önünde hesap vermelidirler. Bu tür kazaları, bu tür dramları sadece 'kader' diyerek geçiştirmeyeceğiz, geçiştirmemek gerekiyor ki bundan sonra benzer dramlar yaşanmasın."

Görüntü Dökümü

-------------------------

Eğitim - Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca'nın konuşması

Haber: Yusuf BAŞTUĞ -Kamera: Akif ÖZDEMİR ADANA,

====================================================

Engelini çocuklarla aştı

MERSİN'in merkez Mezitli İlçesi'nde 9 aylıkken geçirdiği çocuk felci sonucu iki ayağı tutmayan 36 yaşındaki Seden Serin, hayata çocuklar sayesinde tutundu.

Mezitli Belediyesi bünyesindeki Kitap Okuyan Çocuklar Oyun Kitaplığı'nda taşeron firmada 1 yıl önce işe başlayan Seden Serin, miniklere kitap okuma alışkanlığı kazandırmanın yanı sıra, çocuklarla birlikte hayal kurma, deney yapma, oyun hamuru, parmak boyası yapıp hep birlikte keyifli zaman geçiriyor. Akülü arabasıyla çocukları gezdiren Serin, veliler ve çocuklarla birlikte şarkılar da söylüyor. Çocukların adeta sevgilisi olan Serin, "Burada işe başladıktan sonra dünyam değişti. Hayata daha çok bağlandım. Çocukların saf ve gerçek sevgilerinden dolayı daha mutlu oluyorum. Hayatta hep bir amacımın olmasını istiyordum. Artık bir amacım var. Çünkü çocukların yüzünü güldürebiliyorum. Onları çok seviyorum. Onlar gülerse ben de mutluyum. Hayatı şimdi daha çok seviyorum" dedi.

BELEDİYE BAŞKANI OLMAK İSTİYOR

Açık Öğretim Fakültesi Kamu Yönetimi 3'ncü sınıf öğrencisi olan Serin, "Kendimi bildim bileli hayatımı engelli olarak devam ettiriyorum. Bu durum benim için çocukluk ve gençlik çağlarımda zor oldu ama çözüm yolları ürettim. Geçirdiğim ameliyatlar nedeniyle ilkokulu 3'ncü sınıfta bırakmak zorunda kaldım. Ama okuma aşkı içimde hiç bitmedi. Okulumu dışarıdan bitirmeye karar verdim. Azimli ve güçlü olduğuma inandım, bunu başardığıma inanıyorum. 2 yıllık Sosyal Bilimler bölümünden mezun oldum. Şimdide Kamu Yönetimi'ni okuyorum. Tek hayalim devlet dairesinde kadrolu bir işe başlamak. Ama Belediye Başkanı da olmayı çok istiyorum"diye konuştu.

ÖNCE SANDALYEYİ DEĞİL İNSANI GÖRMEK GEREKİR

Toplumu engellilere karşı duyarlı olmaya davet eden Serin şunları söyledi: "3 Aralık Dünya Engelliler Günü benim için çokta bir şey ifade etmiyor. Bunu kutlamak değil engellilerin hayatlarını daha nasıl kolaylaştırabiliriz diye çözümünü aramak lazım. Aslında her gün engelliler birçok sorunla karşılaşıyor. Sokağa çıktığımda engeller peşimi bırakmıyor. Bir bankaya ya da postaneye gittiğimde vezneye yetişemiyorum. İşlemlerimi başka birisine yaptırmak veya kapıda beklemek zorunda kalıyorum. Rampaların önüne arabalar park ediliyor. Otobüslere bindiğimde acınacak gözlerle bakılıyor. Yetişkin bir insanın kabullenebileceği şeyler değil. İnsanlarımız bizlere duyarlı değil, gün geçtikçe daha da duyarsızlaşıyorlar. Bizi gördükleri zaman görüntü kirliliği gibi görüyorlar. Toplum olarak bilinçlenmemiz gerekir. Önce sandalyeyi değil insanı görmek gerekir. Ben buna inanıyorum. Halkımızdan da, tüm Türkiye'nin bu konuda gerçekten duyarlı olmasını istiyorum. Kim bilir belki bir gün sizin de başınıza gelebilir."

GÖRÜNTÜ GEÇİLİYOR

Haber-kamera : MERSİN

=========================================

Onun en büyük hayali yürüyebilmek

MANİSA'da, yaşamını evinde, dört duvar arasında geçiren görme ve bedensel engelli 17 yaşındaki Necla Elçelik, en büyük hayalinin yürüyebilmek olduğunu söyledi. Doktorların kızlarının yürüyebileceğini belirttiğini anlatan baba Saim Elçelik ile anne Sebiha Elçelik, ancak tedavi için imkanlarının olmadığını dile getirerek yardım istedi.

Yunusemre'nin Horozköy Mahallesi'nde yaşayan 63 yaşındaki Saim Elçelik ile 43 yaşındaki Sebiha Elçelik çiftinin tek çocuğu Necla Elçelik, görme engelli olarak dünyaya geldi. Kızını birçok doktora götüren çift, görme umudu olmadığını öğrendi. Aile sonraki günlerde Necla Elçelik'in yürüme engelli olduğunun da anlaşılmasıyla bir şok daha yaşadı. Necla Elçelik, belindeki kist nedeniyle 2 kez ameliyat oldu, ancak bir sonuç alınamadı.

KIZI İÇİN EVİNİ SATILIĞA ÇIKARDI

Üzüntülü olan baba Saim Elçelik, "Doktorlar yürümesine hiçbir engel olmadığını söylüyorlar. Celal Bayar Üniversitesi Hastanesi'ne ve özel hastanelere götürdük. Yürüyecek diyorlar ama 17 yıldır yürüyemedi. Neden olduğunu da bilmiyoruz. Kızım çok üzülüyor ve sürekli ağlıyor. Çaresiz kaldık" dedi. Eşinin obezite hastası olduğunu ve 130 kiloya ulaştığını, çocuğunu sokağa çıkaramadıklarını anlatan Çelik, "Kızım için yardım istiyoruz. Neden yürüyemediğinin bulunmasını ve tedavisinin yapılmasını istiyorum. Bizim durumumuz yok. Sadece evimiz var, onu da kızım için satılığa çıkardım. Belki evimi satarsam o parayla yürümesini sağlayabilirim diye düşündüm. Tek isteğimizin hayatı dört duvar arasında geçen kızımın yürüyebilmesidir" dedi.

"OKULA GİTMEK İSTİYORUM"

Hiç okula gitmediğini söyleyen Necla Elçelik, "Okulda sınıfım 3'üncü kattaydı. Göremediğim ve yürüyemediğim için gidemedim. Ayaklarımı oynatabiliyorum ama yürüyemiyorum. Yürümek, dışarı çıkmak istiyorum" dedi. Gözyaşlarını tutamayan Necla Elçelik, hayatının değişebilmesi için destek istedi.

Anne Sebiha Elçelik ise, kızının yürüme umudu olduğunu ancak tedavi için imkanlarının olmadığını söyledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

Baba Saim Elçelik'in konuşması

Babanın kızını ayağa kaldırması

Engelli Necla Elçelik'in konuşması

Anne, baba ve engelli kızdan görüntü

Genel ve Detay görüntü

Haber- Kamera: Nermin UÇTU / MANİSA,

=========================================

Aldığı yoğun davranış eğitimiyle, 2 yılda otizmi yenip ilkokula başladı

KONYA'da 4 yaşındayken ifade etmede, algılamada ve göz kontağı kurmakta sorun yaşadığı için doktorların 'otizm' teşhisi koyduğu 7 yaşındaki Ömer Duru, özel bir rehabilitasyon merkezinde 2 yıl 'Yoğun Davranışsal Eğitim Programı' gördü. Eğitimin ardından otizmi yenerek, normal bir çocuk gibi ilkokula başladı.

Ev hanımı 2 çocuk annesi Sevda Duru'nun oğlu Ömer Duru, 3 yaşındaki iken sürekli ağlaması, hiç konuşmaması, ifade etmede, algılamada, göz kontağı kurmakta sorun yaşaması ve sürekli agresif davranışlar sergilemesi üzerine hastaneye götürdü. Doktorlar yaptıkları sağlık kontrolünde minik Ömer'e, 'Otizm' teşhisi koydu. Sevda Duru, eşinin, oğluna konulan teşhisi kabullenmemesi üzerine tedavi ettiremedi. Ancak oğlunun davranışlarının yine devam etmesi üzerine 1 yıl sonra, yeniden doktora götürdü ve aynı teşhis konuldu. Bunun üzerine Ömer Duru, alınan 'otizm' raporu üzerine özel bir rehabilitasyon merkezinde eğitim görmeye başladı. Ömer, 2 yıl boyunca aldığı 'Yoğun Davranışsal Eğitim Programı' sayesinde otizmi yenip, ilkokula başladı. Oğlunun yaşadıklarını anlatan Sevda Duru, " Oğlum sürekli ağlıyor ve hiç konuşmuyordu. Hırçınlık yapıyordu. Götürdüğümüz doktorlar 'otizm' tanısı koydu. Ama eşim, kendisinin de çocuk iken yaramaz olduğunu söyleyip, durumu kabullenmedi. Bir yıl sonra yine aynı teşhisi kondu. Bunun üzerine 4 yaşından itibaren özel eğitim almaya başladık. Sıkı bir eğitimin ardından da otizmi yendik. Artık özel eğitim almıyor ve yaşıtları gibi okula gidip geliyor." dedi.

Oğlunun ilkokula başladığını ve arkadaşlarıyla arasındaki iletişimin son derece düzgün olduğunu belirten Sevda Duru, şunları söyledi: "Eğitim almadan önce oyun oynamasını bilmiyordu. Vurup, kırıyordu. Ama şimdi paylaşmayı öğrendi. Okuldaki arkadaşları arasındaki iletişimi de çok düzgün. Arkadaşlarıyla geçinmesini biliyor. Ayrıca diğer çocuklar gibi okuyup yazabiliyor. Sınıfta da çok başarılı."

Ailelere, çocuklarının davranışlarını iyi takip etmeleri konusunda tavsiyede bulunan Sevda Duru, "Çocuklarının şımarık olduğu için bu tür davranışlarda bulunduğunu düşünmesinler. Çocuklarını gözlemleyip, değişiklik gördüklerinde psikiyatrikte götürsünler. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa, çocuğun gelişimi için faydası daha fazla olur. Çünkü eşim çocuğumuzun durumunu kabullenmek istemedi. 'Bende çocukken yaramazdım. Çocuğum da yaramaz. Bir şey olmaz. Büyüyünce düzelir.' diyerek otizm teşhisini kabul etmedi. Ama sonunda o da anladı ve bizde çocuğumuzun özel eğitim alması için başvuruda bulunduk" diye konuştu.

Yaşıtları gibi okula başlayan Ömer Duru da, okulda ders çalışmayı ve oynamayı çok sevdiğini, arkadaşlarıyla çok iyi uyum sağladığını söyledi.

Özel Rehabilitasyon merkezinin özel eğitim öğretmeni Ali Benli de, verilen eğitimle Ömer'in artık hayatını bağımsız bir şekilde sürdürebildiğini ifade ederek," Ömer, ifade etmede, algılamada ve göz kontağı kurmakta ciddi sıkıntılar yaşamaktaydı. Verdiğimiz 2 yıllık yoğun eğitimden sonra günlük hayatını bağımsız bir şekilde yaşayabiliyor. İfade yeteneği, iletişimi ve öz bakımı becerisini şuanda kendi başına yapabiliyor."dedi.

Bu tür vakalarda erken teşhis ve sonrasında eğitimin önemli olduğuna dikkat çeken Benli, "Bu tür çocukların 2- 2,5 yaşından itibaren özel eğitime başlaması lazım. Eğitime erken başlarsa kısa sürede ciddi gelişmeler görülüyor. Geç başlamak çocuğun gelişimini yavaşlatacaktır."diye konuştu.

Rehabilitasyon merkezinin müdürü Mustafa Ural da, şunları söyledi: "Çocukların otizmi yenmesindeki en büyük sırrımız ilk 60 ayda uyguladığımız yoğun davranışsal eğitim programıdır. Bu bizim için en kritik süreç. Otizm genellikle çocuklarda 1,5-2 yaş aralığında tespit ediliyor. Bu yaş aralığında 60 aya kadar olan süreç kritik bir dönem. Bunun için ilk 60 ayda yoğun davranışsal eğitim programı uygulamamız gerekiyor. Haftada en az 20 saat davranışlara yönelik uyguladığımız program sayesinde başarıya ulaşıyoruz. 20-30 saat uygulama, Türkiye koşullarında çok zor bir durum. Çünkü ailelerimizin ekonomik gücü bu konuda çok zayıf. Devlette bireysel destek seansı olarak ayda sadece 8 saatli süreyi karşılıyor. Yoğun davranışsal eğitim programını uygulayamadığımız zamanda, yoğun aile davranış programı uyguluyoruz. Bununla başarıya ulaşmaya çalışıyoruz. Haftada 20 ila 30 saat 'Yoğun Davranışsal Eğitim Programı' uygulanan çocukların yüzde 75'i, iyileşme sağlandığı gözükmektedir. Tabi bunun içerisinde ailenin sosyo-ekonomik durumu, eğitime bakış açısı, eğitim programının uygulanma düzeyi de çok önemlidir."

Görüntü Dökümü:

------------------

-Çoçuktan detay görüntü

-Anne ile yapılan röp

-Öğretmen ile yapılan röp

-Merkez müdürü ile röp

-Çocuk ile kısa röp

-Genel ve detaylar

Haber-Kamera: Mehmet Kayhan YILDIZ/KONYA, )

========================================

Yürüme engelli kızın hayali gerçek oldu

ŞIRNAK'ın Silopi İlçesi'nde yaşayan doğuştan engelli kız çocuğu Sevgi Tay'ın tablet bilgisayar hayali gerçek oldu. Silopi Engelliler Yardımlaşma Dayanışma ve Destekleme Derneği Başkanı Abdullah Süer, bir vatandaşın destekleriyle temin ettiği tablet bilgisayarı, Sevgi Tay'a hediye etti.

Doğuştan yürüme engelli olan 17 yaşındaki Sevgi Tay'ın en büyük hayali olan tablet bilgisayara sahip olma isteği, hayırsever bir vatandaşın destekleri ile yerine geldi. Silopi Engelliler Yardımlaşma, Dayanışma ve Destekleme Derneği Başkanı Abdullah Süer, kendisini ziyarete gelen hayırsever bir vatandaşa durumu aktarması Sevgi Tay'ın hayaline kavuşmasını sağladı. Dernek Başkanı Süer, evine geldiği Sevgi Tay'ın evinde, hayırsever vatandaşın aldığı tablet bilgisayarı hediye ederek, selamını iletti.

Tablet bilgisayar hayaline kavuşan Sevgi Tay, Dernek Başkanı Süer ve hayırsever vatandaşa teşekkür ederek, "Bugün engelliler günü. Hayalimde bir tablet vardı. Şimdi o gerçek oldu. Abdullah başkana teşekkür ederim. Hayalimi gerçekleştirdiği için. Hiçbirşey söyleyemiyorum. Çok mutluyum. Sevinçten tabletimi de tutamıyorum. Adeta bir mutluluk gibi, sanki üçüncü dünya barışı olmuş" dedi.

Dernek Başkanı Abdullah Süer de, Sevgi Tay'ın bir hayalinin olduğunu ve onu gerçekleştirdikleri için duyduğu mutluluğu dile getirdi.

Taksicilik yapan baba İbrahim Tay da kızının hayalinin gerçekleştiren dernek başkanı ve hayırsever vatandaşa teşekkür etti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

Engelli kızın evi

Dernek başkanı Abdullah Süer'in eve gelişi

Abdullah Süer'in tableti engelli kıza vermesi

Engelli kız Sevgi Tay'ın sevinci

Baba İbrahim Tay'ın kızına yardımcı olması

Konuşmalar

Sevgi Tay'ın odalarda tableti ile gezmesi

Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Mehmet Selim YALÇIN/SİLOPİ (Şırnak), -

=========================================

İşitme engellilere tercüman eşliğinde örgü kursu

ERZİNCAN Belediyesi bünyesinde işitme engellilere yönelik tercüman eşliğinde 'Örgü' kursu düzenlendi. Kursa katılan 15 işitme engelli kursiyere, kurs öğreticisi işaret dili tercümanı aracılığı ile örgü yapmanın inceliklerini öğretiliyor.

Meslek Edindirme Kursları(ERMEK) kapsamında, Belediye ve Türkiye İş Kurumu işbirliği ile işitme engellilere yönelik örgü kursu açıldı. 1 Kasım'da başlayan ve 31 Aralık tarihine kadar devam edecek kursa yaşları 17- 60 arasında değişen 15 işitme engelli katıldı. Belediye Sarayı'nda kendilerine tahsis edilen atölyede Öğretici Ayşe Çebecioğlu yönetiminde, işaret dili tercümanı Zeynep Kılıç aracılığı ile kursiyerlere örgü örmenin incelikleri öğretiliyor. Kazaktan oyuncak yapımına kadar birçok örgü işini başarıyla öğrenen işitme engelliler, kendilerini geliştiriyor, hem de günlük 20 TL ücret alıyorlar. Kurslar haftada 5 gün saat 08.00- 14.00 saatleri arasında yapılıyor. Kursta engellilerin yaptıkları örgü işleri, sergiye çıkarılacak ve satılacak.

Kursla birlikte yaşamlarının değiştiğini anlatan işitme engelliler, aile içinden çıkarak toplumla buluştuklarını ve bundan çok mutlu olduklarını bildirdi. Belediye Başkanı AK Partili Cemalettin Başsoy, çeşitli kurslar açtıklarına dikkati çekerek şunları söyledi:

"İşitme engellilere yönelik bir kurs başlattık. İşitme engelli kardeşlerimize şal, kazak, bezden bebek yapma gibi becereleri öğretmiş olacağız. Amacımız; evlerine hapis olmuş, dışarıya çıkamayan sosyal hayata kazandırılamayan dezavantajlı grupları topluma kazandırmak. Onların ailelerine bir ekonomik katkıda bulunmalarını sağlamak. Bir hayli müracaat oldu. İçerisinden bir eleme yaptık ve bu elemede yaklaşık 15 kursiyerimiz, bir tercümanımız, birde kurs hocamız olmak üzere 17 kişiyle kursumuza devam ediyoruz. Ay sonu itibariyle meslek edinmiş olarak, şal dokumayı öğrenmiş olarak, bezden bebek yapma, oyuncak yapma kursunu öğrenmiş olarak evlerine dönecekler. Çok önemli bir proje olduğunu düşünüyorum."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-------------

-Kurstan görüntüler

-Genel görüntüler

-Tercüman ile birlikte görüntü

-Belediye Başkanı Cemalettin Başsoy kursiyerler ile görüntü

-Başkan Cemalettin Başsoy ile röp

-Kursiyer ile röp

Haber- Kamera: Recep DEMİRCİ/ERZİNCAN,

===============================================

4 kıtadan 100'e yakın ülkeden katılımcı ve ziyaretçi Growtech Eurasia Antalya Tarım Fuarı'nda buluştu

Yerli tohumun gücü dünyaya meydan okuyor

Dünya devlerinin bağımsız tohum firmalarını satın alarak gıda üretimini kontrol etmeyi amaçladıklarını söyleyen Yüksel Tohumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yüksel, "Mehmet Yüksel, "Sebze tohumlarında kamuoyunda bilinen Hollanda ve İsrail tohumları bağımlılığı yanılgısının aksine kritik öneme sahip hiçbir türde dışa bağımlı değiliz. Kendi kendimize yeteriz" dedi.

Türkiye'nin en büyük tarım fuarı Growtech Eurasia 16'ncı Uluslararası Sera, Tarım Ekipmanları ve Teknolojileri Fuarı, Antalya Expo Center'da 30 Kasım-03 Aralık tarihleri arasında 22 ülkeden 500'ü aşkın firmanın katılımı ile 50 m2 alanda yapılıyor. İlk üç gününde ziyaretçi akınına uğrayan ve 80 ülkeden 61.240 kişiyi ağırlayan Growtech Eurasia'nın 85 bin ziyaretçi ile kendi rekorunu kırması bekleniyor.

Growtech Eurasia Tarım Fuarı'na bu yıl damgasını vuran sektör 'Tohumculuk' oldu. Türkiye'nin en büyük yerli tohumculuk firması olan ve 69 ülkeye ihracat yapan Yüksel Tohumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yüksel, "Bugün insanlık için çok stratejik ve elzem olan 2 alan var: 'Enerji' ve 'Tarım'. Dünya genelinde tohum pazarının büyüklüğü 52 milyar dolar ülkemizde ise bu rakam 1 milyar dolar civarında. Türkiye olarak dünya tohum pazarının yüzde 2'sine sahibiz. Gördüğünüz gibi sektörün cirosu rakamsal olarak çok küçük. Bu tek bir petrol şirketinin cirosunun onda birine karşılık geliyor. Parasal büyüklük küçük ama tohum konusu çok stratejik. Dünya'da bağımsız çok az tohum firması kaldı. Birkaç tane büyük tohum firması var ve dünya genelindeki firmaları tek tek satın alıyorlar. Avrupa'da sadece 5-6 bağımsız firma kaldı. Bu dev firmalar bizi de satın almak istediler. Amaçları belli 'gıdayı kontrol etmekö dedi.

Türk merkezli bir firma olarak dünya genelinde operasyonel bir yapıyı kurduklarını belirten Mehmet Yüksel, "Türkiye'de 5 tesisimiz bulunuyor. Ürdün'de Arap ülkeleri bölge ofisimiz, Ürdün vadisinde 40 dekar deneme istasyonumuz, Yuksel Seed B.V. Holland ve Yuksel Seed Asia Ltd. Pakistan şirketlerimiz bulunuyor. Biz yerli ve ulusal tohumculuğun gücüne inanıyoruz. Firmamızı dünya devlerine satmamız sözkonusu değil. Aksine örneğin Pakistan'ın en büyük tohum şirketini satın alarak adını Yuksel Seed Asia Ltd. Pakistan yaptık. Ayrıca Kanada, Meksika, Polanya ve Kore'de de bölge ofislerimiz bulunuyor. 256 farklı tescilli ürünle 69 ülkeye ihracat yapıyoruzö dedi.

"KRİTİK ÖNEME SAHİP HİÇBİR TÜRDE DIŞA BAĞIMLI DEĞİLİZ. KENDİ KENDİMİZE YETERİ"

"Gramı altından daha değerli domates tohumları var. Bir ülkenin geleceği bilimdir, katma değerli üretimdirö diyen işadamı Mehmet Yüksel, "Bugün Türkiye'de tohum ıslahı konusunda AR-GE yatırımları olan 8 yerli tohumculuk firması var. Biz okutan hocalarımız 'Atı alan Üsküdar'ı çoktan geçti. Bu işler çok zor' derlerdi ama yüzde yüz yerli sermayeli bir Türk firması olarak biz bunu başardık, çevremizdekilere örnek olduk. Firma olarak çalıştığımız sebze türlerinde doğrudan yabancı yatırımcı ya da ortağımız olmaksızın kendimize ait tüm çeşitleri ıslah edip üretiyoruz. Sebze tohumlarında kamuoyunda bilinen Hollanda ve İsrail tohumları bağımlılığı yanılgısının aksine kritik öneme sahip hiçbir türde dışa bağımlı değiliz. Kendi kendimize yeteriz. Bugün yurtdışına kapılar kapansa kimse bize tohum vermese, ki vermeseler bize iyilik ederler diye düşünüyorum; "domates', 'biber', 'patlıcan', 'hıyar', 'kavun', 'karpuz','kabak' türlerinin hepsine dair tohumlarımız mevcut. Ancak ıslahı yapılmayan ya da ıslahında geri kaldığımız hibrit ıspanak, havuç ve lahanagiller gibi bazı ürünler var. Onları da aşmak mümkün" dedi.

Mehmet Yüksel, 2008 yılında çıkarılan AR-GE Kanunu'nda tam zamanlı 50 eleman çalıştırılması zorunluluğu olduğunu, bununda tohumculuk firmalarını sıkıntıya soktuğunu belirtti ve "Bu konuda yaptığımız girişimler, hazırladığımız raporlar amacına ulaştı ve kanun koyucu bu sayısı düşürerek AR-GE konusunda tohumculuk sektörünün önünü açtı" dedi.

"ODA, BİRLİK VE DERNEK ÜYELİKLERİNDE ZORUNLULUK ORTADAN KALKMALI, RAKİPLERİMİZ BİZİ BU KADAR YORMUYOR"

Türk tohumculuğunun gelişimi için bürokratik engellerin ortadan kaldırılması gerektiğini belirten Mehmet Yüksel, firmaların Oda, Birlik, Dernek gibi örgütlere üyeliğinin zorunlu olmaması gerektiğini ifade ediyor ve ekliyor, "Biz serbest piyasada rakiplerimizle rekabet ederken inanın yönetmeliklerle, odalarla, birliklerle, derneklerle oraya evrak götür, buraya para yatır derken daha çok yoruluyoruz. Rakiplerimiz bizi bu kadar yormuyor. Öncelikle ulusal tohumculuğumuz gelişmesi için firmalar üzerindeki bu yükler alınmalı. Bizim işimiz ileri teknoloji gerektiren akademik bir iş üniversitelerle entegre olarak çalışmamız gerek. Bu alt yapının da hazırlanması Türk tohumculuğunu gelişmesi için çok önemliö dedi.

Türkiye'de GDO'lu sebze-meyve üretimi olmadığını, büyük para ve 10 yıla kadar hapis cezası olduğunu da belirten Mehmet Yüksel, "Meyve - Sebze konusunda tat, lezzet, kalite olarak dünya standartlarının çok üzerinde üretim yapıyoruz. Vatandaşlarımız gönül rahatlığıyla ülkemizde üretilen meyve ve sebzeleri tüketebilirlerö dedi.

4 KITADAN 100'E YAKIN ÜLKEDEN KATILIMCI VE ZİYARETÇİ GROWTECH EURASİA ANTALYA TARIM FUARI'NDA BULUŞTU

Growtech Eurasia 16'ncı Uluslararası Sera, Tarım Ekipmanları ve Teknolojileri Fuarı, İspanya, Hindistan, İtalya, Mısır, Belçika, İran, Fransa, Çin, Kanada, Rusya, İngiltere ve İsrail gibi birbirinden binlerce kilometre uzaklıktaki farklı coğrafyalardan 500'ü aşkın firmayı Antalya'da biraraya getirdi.

Ekonomi Bakanlığı koordinatörlüğünde ve Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği (BAİB) organizasyonuyla 9 ülkeden 24 firma 27 kişiden oluşan Alım Heyeti fuarda yer aldı. Program sayesinde ihracatçı firmalar, dünyadan önemli potansiyel alıcılarla Growtech Eurasia Antalya Tarım Fuarı'nda biraraya gelme fırsatı buldu. Katılımcı ve ziyaretçilerinin Avrupa ve Balkan ülkelerinden Ortadoğu'ya, Kuzey Afrika'dan Türki Cumhuriyetler'e kadar çok geniş bir coğrafyadaki pazarlara ulaşmalarını sağlayan fuar, her yıl sektör için ortalama 550 milyon dolarlık iş hacmi yaratıyor.

Fuarda ayrıca birbirinden ilginç, yeni ve teknolojik binlerce ürün sergilendi. Hollandalı bir tohum ıslah firması tarafından üretilen çeşitli tür ve renklerde, turuncu, sarı, ampul şeklinde çeri domatesler, minyatür ve iki renk kilogramı 6 TL'yi bulan salatalıklar, 'Yaşayan Marul' olarak adlandılan ve bardak içinde taze bekletilebilen, özel bıçakla tek kesimde salataya dönüşebilen marul türüne kadar yeni ürün çeşitleri fuarda tanıtıldı.

Görüntü Dökümü

-----------------------

-Yüksel Tohumculuk tesislerinden görüntü

-Yüksel Tohumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yüksel ile röp.

-Growtech Eurasia Antalya Tarım Fuarı'ndan görüntü

Haber-Kamera: ANTALYA

====================================================

Kazdağları'ndaki ormanlarında korkutan hastalık

KAZDAĞLARI'nın Çanakkale sınırlarında kalan Ağı Dağı ve Katran Dağı bölgesindeki ormanlarda, yüzlerce karaçam ağacı kurudu. Ağaçların kurumasına mantar hastalığının neden olduğunun sanıldığı belirtildi.

Çanakkale'nin Çan İlçesi sınırlarında kalan, Kazdağları'nın Ağı Dağı ve Katran Dağı bölgesinde, yüzlerce hektarlık alandaki karaçam ağaçları kuruyor. Kazdağı ormanlarını tehdit eden durumun farkına ilk önce yöre halkı vardı. Çan'ın Zeybekçayırı, Terzialan, Bardakçılar, Yaylacık ve Söğütalan köylerini içine alan bölgede, karaçam ağaçlarının büyük bölümü soldu. Yeşil ormanın üzerine karabulut gibi çöken hastalığın mantar olduğunun sanıldığı belirtildi. Yöre halkının ifadesine göre, karaçam ağaçları tepeden kurumaya başlayıp, hastalık tüm gövdeyi sarıyor. Köylüler, ormanda yapılan kesime rağmen hastalığın yayılmaya devam ettiğini belirtti. Karaçam ağaçlarındaki hastalığın, kestane ve kavak ağaçlarına da sıçradığını belirten köylülerin uyarısı üzerine yetkililer de harekete geçti.

KESİN NEDEN ARAŞTIRILACAK

Çanakkale Orman Bölge Müdürü Refik Ulusoy, Çan ile Yenice ilçeleri arasında ağaçlarda kuruma tespit ettiklerini belirterek, "Bu yıl kurak geçti. Zararlı böceklerle mücadelemizi yaptık. Kurumanın sebebi bu değil. Mantar olabileceğini düşünüyoruz. Hastalığın sebebinin belirlenmesi için değişik üniversiteden hocaları davet ettik. Çanakkale'ye gelerek, bölgede inceleme yapacaklar. Hastalık kesin olarak tespit edildikten sonra da nasıl bir mücadele yöntemi uygulayacağımızı belirleyeceğiz. Şu an için tamamen kurumuş olan ağaçları keserek mücadele ediyoruz. Bir kısmı kuruyan ağaçlar için kararı, yapılacak incelemeden sonra vereceğiz" dedi.

Çan'ın Zeybekçayırı Köyü Muhtarı Ramazan Yılmaz ise ağaçlardaki kurumanın yaklaşık 1.5 yıl önce baş gösterdiğini söyledi. Yılmaz, son 6 ayda ise kurumanın büyük yayılım gösterdiğini ve ormanları kapladığını ifade etti.

Bölgede 5 yıl orman muhafaza memuru olarak görev yapan 60 yaşındaki Muharrem Kolsal, "Şu ana kadar gördüğüm ağaçlardaki kurumanın çamkese böceğinden kaynaklanmadığını biliyorum. Fakat kurumaya neyin neden olduğu konusunda bir fikrim yok. Bir an önce araştırılmalı ve sebebi bulunmalı" diye konuştu.

Bölgede, Çan ilçesinin Etili Köyü ile Bayramiç ilçesinin Karaköy bölgesine kadar olan 10 kilometrelik ormanlık alanda ağaçlarda kuruma olduğu gözlendi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

Kurulan ağaçlardan ve kurumaya yüz tutmuş ağaçlardan görüntü

Zeybekçayırı Köyü muhtarı ile röp.

Emekli ormancı Muharrem Kolsal ile röp.

Haber- Kamera: Fatih DALDAL / ÇAN (Çanakkale),

=====================================================

Çayın yanına şeker yerine kuru üzüm

MANİSA Bağcılık Araştırma Müdürlüğü, hem şeker kullanımını azaltmak hem de kuru üzüm tüketimini artırmak için "Çayın yanına şeker yerine kuru üzüm" projesini hayata geçirdi. Müdürlük tarafından alınan makinelerle, içinde iki, üç tane kuru üzüm bulunan paketler üretilip, satışa sunulacağı bildirildi.

Manisa Bağcılık Araştırma Müdürlüğü, üzüm tüketimini artırmak için harekete geçti. Üzüm suyu, üzüm gazozu gibi birçok ürün üreten Bağcılık Araştırma Müdürlüğü, şimdi de kuru üzüm tüketimini artırmak için Türk toplumunun çok tükettiği çayı kullanmaya başladı. Bağcılık Araştırma Müdürü Akay Ünal, bir süre önce pilot tesiste çayın yanında tüketilmesi için kuru üzümleri paketlemeye başladıklarını söyledi. Çayın yanında verilecek üzümlerin paketlenmesi için 200 metrekarelik alanda, 6 kişinin çalışacağı bir tesis kurduklarını da açıklayan Ünal, "Üzümle ilgili alternatif gıda ürünleri üretiyoruz. Tüketim alışkanlığını artırıp, bu faydalı besinin daha fazla tüketicilerle buluşmasını amaçlıyoruz. Türk toplumu olarak çok fazla çay tüketiyoruz. Çayın yanındaki kesme şekere kuru üzüm alternatif olabilir. Kesme şekerin yerine kuru üzüm tüketirsek bir çok vitaminden faydalanabiliriz. Hem de alınan kalori oranı azaltılmış olur" dedi.

Üzümün faydalarını anlatan Ünal, "Hem besin değeri hem de içerdiği liflerle birlikte üzüm bağırsak sistemini rahatlatır. Kan yapıcı özelliği var. İçinde bulunan mineraller, vitaminler, antioksidanlar nedeniyle birçok faydası da mevcut. Bu faydaları kuru üzümü çayla birlikte tükettiğimiz zaman kazanmış oluyoruz" diye konuştu.

BİR BARDAK ÇAYA 2-3 KURU ÜZÜM

Bir bardak çayın yanında iki ve üç tek sultani çekirdeksiz kuru üzüm tüketilmesini öneren Ünal, alınan vitamin ve minarelerin kesme şekerden daha faydalı olduğunu söyledi. Paketleme tesisinde kısa sürede seri üretime geçmeyi hedeflediklerini vurgulayan

Ünal, "İlk olarak kurumumuzda çayın yanında kuru üzümü kullanacağız, daha sonrasında da yaygınlaştırmayı planlıyoruz. Ayrıca bilinirliğini arttırmak için çeşitli kurumlara ücretsiz olarak da bu üzümlerden dağıtacağız. Aynı zamanda Manisa Bağcılık Araştırma Müdürlüğü Ofisi'nden de satışa sunacağız" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-Çay ve kuru üzümden görüntü

-Manisa Bağcılık Araştırma Müdürü Akay Ünal'ın konuşması

-Çayla birlikte kuru üzüm tüketmesinden görüntü

-Kurulan tesisten görüntü

-Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Nermin UÇTU / MANİSA,

================================================

Asyaport Limanı'nda 3 semavi dinin ibadethaneleri açıldı

TEKİRDAĞ'da bulunan Asyaport Limanı içine 3 semavi dinin ibadethaneleri açıldı. Asyaport Limanı Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Soyuer, dünyada bir ilki gerçekleştirerek, liman içine cami, şapel ve havra inşa ederek, bir hoşgörü iklimini hayata geçirdiklerini söyledi.

Tekirdağ'ın Barbaros Mahallesi'nde bulunan Türkiye'nin en büyük, Avrupa'nın de en büyük 10 limanı arasında bulunan Asyaport Limanı'nda 3 semavi dinin ibadethaneleri orjinallerine uygun olarak inşa edilip, hizmete sokuldu. Asyaport Limanı Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Soyuer, dünyada bir ilki gerçekleştirerek, liman alanı içine 3 semavi dinin ibadet hanesi cami, şapel ve havra inşa ederek, bir hoşgörü iklimini hayata geçirdiklerini söyledi. Soyuer, "Asyaport Limanımız aynı zaman da Avrupa ve Türkiye'de ilk defa bütün termal çekicilerini doğalgazla çalıştıran liman ve bütün bağlantılı binalarda güneş panelleri ile elektrik enerjisi üreten liman. Limanın tüm aydınlatmalarının da led armatür kullanarak, hem tasarruf hem de çevreye duyarlı davranan bir işletmedir" dedi.

Asyaport İş Geliştirme Sağlık, Çevre ve Kalite Müdürü, Gülcan Güler Doğanuz, dünyada liman içinde hizmete sokulanı cami, şapel ve havra olmadığını belirterek, bir ilki gerçekleştirdiklerini söyledi. Doğanuz, "Bu ibadethaneleri yapma maksadımız, üç ayrı dine ait, cami, şapel ve havra ile üç semavi dini bir araya getirmek ve hoş görüler çerçevesinde dünyaya örnek bir davranış sergilemektir. Biz uluslararası bir liman olarak, uluslar arası bir projeyi gerçekleştirmenin gurur ve mutluluğunu yaşıyoruz. Ayrıca gemilerle yurt dışından gelen yabancı misafirlerimiz bu ibadethanelerde kendi inançlarına göre ibadetlerini de yapıyorlar" dedi.

Cami, şapel ve havranın önlerine ise İspanya'dan getirilen 500 yıllık bir zeytin ağacı da getirilerek oluşturulan 'dinler bahçesi'ne barışın simgesi olarak dikildi.

Görüntü Dökümü

---------------------------------

-Cami, şapel, ve havranın dış ve içerisinden detaylar

Limandan genel ve detaylar

Limandaki gemiler

Cami, şapel, ve havranın bahçesindeki ağaçlar

Liman Etrafından ve Limandan detay görüntüler

Gülcan Güler Doğanuz ile röportaj

Genel ve detaylar

Haber-Kamera: Ruhan YALÇIN/TEKİRDAĞ,-

==============================

Üniversitelilere hipnoz seansı

Atatürk Üniversitesi Kariyer Topluluğunun organizasyonuyla düzenlenen seminerde, kişisel gelişim uzmanı Kadir Demirbüken, öğrencileri hipnozla uyuttu. Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezi Milli İrade Salonunda düzenlenen etkinliğe 300 öğrenci katıldı. Demirbüken, önce öğrencileri tek tek sahnede, ardından salondakileri topluca etkiledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-----------

-Salondan detay

-Hipnoz seansına katılan öğrenciler

-Uyutulan öğrenciler

-Sahneye çıkan öğrenciler

-Kadir Demirbüken'in sahnede hipnozla öğrencileri uyutması

-Uyuyan öğrenciler

Haber-Kamera: Zafer KUMRU / ERZURUM,

==============================================

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Cumhuriyet Başsavcılığı Yüksekova Şemdinli Çukurca Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title