İMÜ Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi: Dijital Telif Yasası Zorunlu
İstanbul Medeniyet Üniversitesi (İMÜ) Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cahit Suluk, Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) hazırlıkları yapılan Dijital Telif Yasası'na ilişkin, 'Bu düzenlemenin yapılması zorunlu. Aksi halde haber sektörü göz göre göre yok oluyor. İçerik üretenler üretemediğinde çer çöp, 'misenformasyon' dediğimiz yalan yanlış bilgileri, bir de şirketlerin reklamvari bilgilerini haber diye topluma yutturacaklar.' dedi.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi (İMÜ) Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cahit Suluk, Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) hazırlıkları yapılan Dijital Telif Yasası'na ilişkin, "Bu düzenlemenin yapılması zorunlu. Aksi halde haber sektörü göz göre göre yok oluyor. İçerik üretenler üretemediğinde çer çöp, 'misenformasyon' dediğimiz yalan yanlış bilgileri, bir de şirketlerin reklamvari bilgilerini haber diye topluma yutturacaklar." dedi.
Doç. Dr. Suluk, TBMM Dijital Mecralar Komisyonunca dijital ağların hukuksal ve yönetsel çerçeveye alınmasına yönelik çalışmaları, AA muhabirine değerlendirdi.
Dünyada telif tarihinin 4-5 yüz yıllık bir geçmişi olduğunu kaydeden Suluk, Google, Facebook gibi dijital platformlarla birlikte yeni yeni hukuki sorunların ortaya çıktığını anlattı.
Dijitalleşmeyle birlikte "dijital telif hakları" diye bir kavramın ortaya çıktığını dile getiren Suluk, "Bu artık Türkiye Büyük Millet Meclisinin de dikkatini çekmeye başladı. Hemen her gün medyada dijital telif haklarıyla ilgili haberler duyuyoruz, okuyoruz. Bunun sebebi eserlerin dijitalleşmesi. Müzik eserleri, sinema eserleri, kitaplar... Bu fikri ürünlere eser diyoruz. Bunların dijitalleşmesine bağlı olarak da telif sorunları ortaya çıkıyor. Bu sorunların yasa koyucu tarafından çözüme kavuşturulması gerekiyor. Son dönemde Avrupa Birliği bu konuda çok fazla hukuki düzenleme yaptı, yapmaya da devam ediyor." ifadelerini kullandı.
Yapay zeka kanununun Avrupa Birliği'nde (AB) kabul edildiğini anımsatan Suluk, teknolojinin gelişmesiyle birlikte yeni hukuki sorunların çıkabildiğini ve düzenlemelerin devam edeceğini söyledi.
Suluk, haber alma ve verme özgürlüğünün zarar görmemesi için yakın zamana kadar haberin telif dışında tutulduğunu ve yasa koyucuların buna müdahale etmek istemediğini ancak dijitalleşmesiyle beraber 2000'li yılların başından itibaren bu konunun Avrupa'da önce sektörün, ardından yasa koyucuların dikkatini çekmeye başladığını aktardı.
"Reklamları alanlar haber üreten basın-yayıncılar değil, dijital platformlar"
Önce Almanya'nın, ardından İspanya'nın, daha sonra da Avrupa Birliği düzeyinde konunun ele alındığını hatırlatan Suluk, "Digital Single Market Directive' dediğimiz 2019/790 sayılı bir yönergeyi Avrupa Birliği kabul etti. Bu yönerge, haberi üreten yayıncılara bir telif hakkı tanıdı, 'bağlantılı hak' dediğimiz bir hukuki statü getirdi. Yönerge, dijital platformların izinsiz bir şekilde haberleri alıp yeniden kullanmasını izne tabi kıldı ve 2 yıllık bir koruma verdi. Tabi Avrupa'da kıyamet koptu. Çünkü 400 yıldır tanınmayan bir hak tanınmış oldu. Buna ilgili çevreler çok fazla karşı çıktılar ve tepki verdiler. Buna rağmen Avrupa Birliği bu düzenlemeyi yaptı. Bu düzenleme şu anda Avrupa Birliği'nde uygulanıyor." diye konuştu.
AB'nin bu zor konuya müdahil olup düzenleme yapmasının önemine dikkati çeken Suluk, şöyle konuştu:
"Avrupa Birliği neden 400 yıldır uyuyordu, şimdi düzenleme yaptı? Dijitalleşmeyle beraber haber de dijitale kaymış oldu. Basın yayıncıları daha önce gazete, dergi gibi fiziki ürün satışı yapıyorlardı. Bir de reklam gelirleri vardı. Bu reklam gelirleri de yine dijitale kaydı. Ama şimdi bu reklamları alanlar haber üreten basın yayıncılar değil, dijital platformlar. Bu tamamen teknik bir konu. Bir medya şirketine reklam vereceğinize bütün medyaya hakim, eşik bekçisi durumundaki Google, Facebook gibi bir, iki oyuncuya reklamınızı veriyorsunuz ve hedef kitleye doğrudan ulaşıyorsunuz. Kapıda bekleyen kişiye reklamınızı veriyorsunuz. İçeri girip de bin tane oyuncudan birine reklamınızı vermiyorsunuz. Böylece çok daha doğru bir adım atmış oluyorsunuz. Bu, reklamların basın yayıncılarının elinden, dijital platformların eline geçmesine yol açtı. Avrupa Birliği yasa koyucusunu harekete geçiren tam da bu oldu. Çünkü basın artık haber üretemez hale geldi, çok ciddi kan kaybetti. Reklam gelirlerinin sadece yüzde 10'u basın yayıncılarının elinde kalmaya başladı. Yüzde 80-90 gibi çok yüksek oranda dijital platformların eline geçti."
Türkiye'deki yasa düzenlemesi çalışmaları
Doç. Dr. Suluk, bu konuda Türkiye'de de çalışmalar yapıldığını anımsatarak, "Meclis artık harekete geçmiş durumda. Telif Hakları Genel Müdürlüğü, bu işin ev sahibi durumunda. Metinler hazırlandı. Artık Meclise gelecek ve haber ekseninde dijital telif hakları konusu dediğimiz konuyu yasa koyucu düzenleyecek. Buna bağlı olarak da birtakım sonuçlar alınması bekleniyor." dedi.
Bu düzenlemenin kesinlikle yapılması gerektiğini vurgulayan Suluk, "Avrupa'daki telif hukukçuları buna karşı çıkmasına rağmen AB bu düzenlemeyi yaptı. Türkiye'de de bu düzenlemenin yapılması zorunlu. Aksi halde haber sektörü göz göre göre yok oluyor. İçerik üretenler üretemediğinde haber diye topluma çer çöp, 'misenformasyon' dediğimiz yalan yanlış bilgileri, bir de şirketlerin reklamvari bilgilerini, haber diye topluma yutturacaklar. Bu durumun düzelmesi için yasa koyucunun işe müdahil olup, basını ayakta tutuyor olması lazım. Bu, demokratik toplumların vazgeçilmez unsurlarından biridir." değerlendirmesinde bulundu.
Suluk, yasa koyucunun, basın yayıncıları ile dijital platformların menfaatlerini ortada bir yerde dengelerken, çalışır bir sistem kurması gerektiğini kaydetti.
İtalya'da AGCOM isimli bir kamu kuruluşunun taraflar arasında hakemlik yaparak ihtilafları çözdüğünü, buna benzer bir yapının ülkemizde de kurulabileceğini belirten Suluk, bu sistemin iyi çalışabilmesi için bürokrasi engeli olmaması gerektiğini sözlerine ekledi.