Disk'in İstanbul'dan Ankara'ya Yürüyüşü Eskişehir'de.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) “vergide adalet, gelirde adalet” sloganıyla İstanbul’dan Ankara’ya yaptığı yürüyüş, Eskişehir’e ulaştı. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Yarın Ankara’da, bu ülkenin başkentinde tarihi bir gün yaşanacak. İşçi sınıfı konuşacak yarın. Üretenler konuşacak ve işçi sınıfının, bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üretenlerin bütün yol arkadaşları, yoldaşlarıyla birlikte sesini en gür biçimde çıkardığı ve taleplerini ülkeyi yönetenlerin önüne hem de Türkiye’nin her yerinden süzülerek gelmiş bir biçimde ifade ettiği tarihi bir gün olacak” dedi.
Haber: ÇAĞATAN AKYOL - Kamera: SADIK KARAKULOĞLU
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) "vergide adalet, gelirde adalet" sloganıyla İstanbul'dan Ankara'ya yaptığı yürüyüş, Eskişehir'e ulaştı. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, "Yarın Ankara'da, bu ülkenin başkentinde tarihi bir gün yaşanacak. İşçi sınıfı konuşacak yarın. Üretenler konuşacak ve işçi sınıfının, bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üretenlerin bütün yol arkadaşları, yoldaşlarıyla birlikte sesini en gür biçimde çıkardığı ve taleplerini ülkeyi yönetenlerin önüne hem de Türkiye'nin her yerinden süzülerek gelmiş bir biçimde ifade ettiği tarihi bir gün olacak" dedi.
"Vergide adalet, gelirde adalet" talebiyle İstanbul'dan Ankara'ya yürüyüş düzenleyen DİSK, dördüncü günü Eskişehir'de tamamladı. Adalar'da yapılan açıklamaya CHP Eskişehir Milletvekilleri Jale Nur Süllü ve İbrahim Arslan ile Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç da katıldı. DİSK Genel Sekreteri ve Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, "Ülkede vergiyle ilgili sözler söylendi ama duyulmuyor. Görmeyen gözler aynı tavrını devam ettiriyorsa görülmesi için mücadelemize devam edeceğiz" dedi.
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da yürüyüşün her adımda umudu büyüttüğünü belirtti. Çerkezoğlu, şöyle konuştu:
"HER GÜN ALIM GÜCÜMÜZ GERİLİYOR: Gelirde, vergide adalet için yürüyoruz. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına cumhuriyet tarihinin en ağır bölüşüm kriziyle girdik. Hepimiz çalışıyoruz, üretiyoruz. Bizim alın terimizle, bizim ürettiklerimizle büyüyor bu ülke ama ürettiğimiz değerden aldığımız pay, her gün daha fazla düşüyor. Çünkü Türkiye'de bütün emek gelirleri, hepimizin ücreti Türkiye İstatistik Kurumu'nun o yalan yanlış, baskılanmış enflasyon rakamıyla belirleniyor. O nedenle her gün alım gücümüz geriliyor, ücretlerimiz düşüyor. Yüksek enflasyon karşısında hepimiz her gün biraz daha yoksullaşıyoruz. O nedenle ürettiğimiz değerden payımızı almak için yürüyoruz. Gelirde adalet için yürüyoruz. Bugün bu ülkede milyonlarca emekli, yıllarca çalışmış, üretmiş milyonlarca emekli, açlık sınırının bile yarısında. Uydurdukları o ucube sistemle, Hazine'den tamamlamayla, 7 bin 500 lirayla hayatını sürdürmeye çalışıyor.
DOLAYLI VERGİLER, TOPLANAN VERGİNİN DÖRTTE ÜÇÜNÜ GEÇTİ: Bugün Türkiye'de açlık sınırı 14 bin lirayı geçti. İşte o yüzden insanca yaşam için yürüyoruz. Türkiye'nin en iyi toplu iş sözleşmelerini yapıyoruz DİSK olarak ama enflasyon o kadar yüksek ki, attığımız imzanın mürekkebi kurumadan ücret artışlarımız bir yandan enflasyon karşısında anlamını yitiriyor, diğer yandan kaşıkla verdiğini artık kepçeyle değil, kazanla alan dünyanın en adaletsiz vergi sistemi nedeniyle gidiyor. Dünyanın en adaletsiz vergi sistemi Türkiye'de KDV, ÖTV dediğimiz o dolaylı vergiler, yani en yoksulun da en zenginin de işçinin de patronun da marketlerden bir kilo domates, patates, soğan alırken ödediği vergi, devletin topladığı toplam vergilerin dörtte üçünü geçti. Bir ülkede dolaylı vergilerin oranı ne kadar yüksekse o ülkede vergi adaletsizliği o kadar büyüktür.
KUR KORUMALI MEVDUATTAN MİLYONLAR KAZANANLARA BAKIN: Bununla da kalmıyorlar. Bizim daha ücretimizi almadan peşin peşin ödediğimiz gelir vergisini oranı çok yüksek ve vergi dilimleri bilerek, isteyerek düşük belirlendiği için hemen bir üst vergi dilimine giriyoruz. Ücret artışlarımız, ücretimiz vergilerle her gün daha fazla eriyor. Ocakta, şubatta, martta aldığımız ücreti eylülde, ekimde, kasımda alamıyoruz. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir şey yok. O nedenle bu adaletsiz vergi sistemini değiştirmek için yürüyoruz. Az kazandan az, çok kazanandan çok vergi alınan adaletli bir vergi sistemi için yürüyoruz. Buradan, Eskişehir Meydanı'ndan bir kez daha ülkeyi yöneten AKP iktidarına sesleniyoruz. Eğer vergi gelirlerini artırmak istiyorsanız, daha fazla vergi toplamak istiyorsanız artık işçinin, emekçinin, emeklinin, halkın cebine bakmaktan vazgeçin. Etrafınıza bakın. O kar rekorları kıran şirketlere bakın. Bankaların kat be kat artan bilançolarına bakın. Kur korumalı mevduattan milyonlar kazananlara bakın.
TALEPLERİ MECLİS'E TAŞIDIK: Çekin elinizi artık ekmeğimizden. Artık yeter diyoruz. Çekin elinizi soframızdan. Çekin elinizi çoluğumuzun, çocuğumuzun geleceğinden. İşte bunun için yürüyoruz. Bu mücadeleyi yaklaşık iki yıldır sürdürüyoruz. İş yerlerinden başladık. Bildiriler okuduk, yürüyüşler yaptık. Alanlara, meydanlara çıktık. Vergi dairelerinin önünde eylemler yaptık. Binlerce imza topladık, Maliye Bakanlığı'na götürdük. Meclis'e taşıdık bu talepleri. Meclis'teki bütün siyasi partilerin genel başkanlarıyla tek tek görüştük, anlattık bütün bunları. Ardından bir kanun teklifi hazırladık. Adaletli bir vergi sistemi için yapılması gerekenleri çok değil, sadece 5 maddede özetledik. 5 maddelik bir kanun teklifini Meclis'e sunduk ve buradan bir kez daha Meclis'teki bütün siyasi partilere, 600 milletvekiline çağrımız; bu yüksek enflasyon, hayat pahalılığı karşısında milyonlarca işçinin, emekçinin, emeklinin bir nebze olsun nefes alabilmesi için, bu adaletli vergi sistemi için gerekli olan yasayı oy birliğiyle Meclis'ten geçirin diyoruz.
İKTİDARIN HEDEFİ, BİZLERİ DAHA FAZLA YOKSULLAŞTIRMAK: Ülkede öyle bir sistem, düzen kuruldu ki, bu düzenin bütün çarkları zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapmak için dönüyor. Düzenin bütün çarkları yoksuldan alıp zengine vermek için dönüyor. Gelir, ücret, faiz ve vergi politikasından bütün iktidarın hedefi, bizleri daha fazla yoksullaştırmak. Biz bunun için yürüyoruz. Bu adaletsiz düzeni, bu zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan düzeni, bizim cebimize el uzatıp sürekli olarak bizi yoksullaştıran bu düzeni değiştirmek için yürüyoruz. Çünkü biliyoruz ki yaşadığımız bu ağır tablo bir tesadüf değil. Ülkeyi yöneten iktidarın ekonomik politikalarının, tercihlerinin, sınıfsal ve siyasal tercihlerinin sonucudur. Oysa yaşadığımız bu ağır tablonun tam tersi mümkündür. Bu ülkede hepimizin çalışarak ürettiği toplam değer, bu ülkenin 85 milyon insanını, işçisini, emekçisini, emeklisini, kadınını, gencini insanca yaşatmaya yeter de artar bile.
EMEĞİN TÜRKİYE'SİNİ KURACAĞIZ: Yeter ki tercihler değişsin. Yeter ki neyi üreteceğimize, nasıl üreteceğimize, nasıl bölüşeceğimize başta işçi sınıfı olmak üzere, tüm toplum olarak karar verebildiğimiz gerçek bir demokrasiyi getirelim bu ülkeye. Tam tersi mümkün. O nedenle diyoruz ki, bu kaderi, bize kader olarak dayatılanı hep birlikte değiştireceğiz. Mücadelemizle, yan yana, omuz omuza vererek değiştireceğiz. O nedenle yürüyoruz. Dedik ki eğer bu ülkede, bu topraklarda DİSK yürürse, işçiler yürürse bütün karanlıklar dağılır. DİSK yürürse, işçiler yürürse yolumuz aydınlanır. DİSK yürürse, işçiler yürürse bu ülkenin geleceği aydınlanır. İşte ülkemizin, memleketimizin geleceğini aydınlatmak ve bu ülkede eşitlik, özgürlük, adalet, barış ve kardeşlik temelinde demokrasisinin bütün kurum ve kurallarıyla işlediği, emeğin Türkiye'sini kurana kadar hep birlikte yan yana mücadele edeceğiz.
HÜRRİYET İÇİN YÜRÜYORUZ: İnanıyoruz ve biliyoruz ki büyük ustanın söylediği gibi 'Dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle, işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet'. Hürriyet için yürüyoruz. Pazartesi günü İstanbul'dan başlattığımız bu yürüyüşü yol boyunca Gebze'den Kocaeli'ye, Yalova'dan Bursa'ya, Bilecik'ten bugün Eskişehir'e ve yarın Ankara'ya binlerce sınıf kardeşimizin, sendikalı, sendikasız, beyaz yakalı, mavi yakalı tüm işçi kardeşlerimizin taleplerini, onların sesini, soluğunu, onların özlemlerini, dileklerini yüklendik ve Ankara'ya gidiyoruz. Bu yol boyunca bizimle birlikte olan herkesin orada, Ankara'da ifade edilmesini istediği taleplerini bize ileten, telefon açan, mesaj gönderen, iyi dileklerini, dayanışmasını sunan herkesin gücüyle Ankara'ya gidiyoruz. Bu güzergah üzerinde olmayan ama Türkiye'nin dört bir yanında doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine, iş yerlerinden, alanlardan yürüyüşümüzü selamlayan ve bütün iradesini bize katan tüm arkadaşlarımızın bu iradesini, bu kararlılığını Ankara'ya götürüyoruz.
YARIN İŞÇİ SINIFI KONUŞACAK: Yarın Ankara'da tarihi bir gün yaşanacak. Yarın Ankara'da, bu ülkenin başkentinde tarihi bir gün yaşanacak. İşçi sınıfı konuşacak yarın. Üretenler konuşacak ve işçi sınıfının, bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üretenlerin bütün yol arkadaşları, yoldaşlarıyla birlikte sesini en gür biçimde çıkardığı ve taleplerini ülkeyi yönetenlerin önüne hem de Türkiye'nin her yerinden süzülerek gelmiş bir biçimde ifade ettiği tarihi bir gün olacak. Şimdiden hepimize kutlu olsun. Sonuna kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Yanımızda olan herkese tekrar çok teşekkür ediyoruz. Yolumuz açık olsun."