Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu'nun Kars Ziyareti
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Anne ve Babaların Çocuklarını Evlendirirken Mutlaka Onların Rızalarını Alması Gerektiğini Belirterek, "Kız Çocuklarımız Erken Yaşta, Hiç Görüşleri, Rızaları Alınmadan Zorla Evlendiriliyor. Bu Yüzyılda Artık Bu Konuları Aşmalıyız. Yani Sadece Evlenen Erkeğin Değil Evlenen Kızın Hakkını ve Hukukunu da Korumalıyız" Dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, anne ve babaların çocuklarını evlendirirken mutlaka onların rızalarını alması gerektiğini belirterek, "Kız çocuklarımız erken yaşta, hiç görüşleri, rızaları alınmadan zorla evlendiriliyor. Bu yüzyılda artık bu konuları aşmalıyız. Yani sadece evlenen erkeğin değil evlenen kızın hakkını ve hukukunu da korumalıyız" dedi.
Kars'ın yerel televizyonu Serhat TV'ye konuk olan Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu, program sunucusu Özgür Tuğrul'un sorularını yanıtladı. Bardakoğlu, "Yaklaşık 6 ayda bir il müftülerimiz ile birlikte güzel memleketimizin herhangi bir bölgesinde toplanıyoruz. 2 hafta önce de Van'da toplandık. 81 il müftüsü ve başkanlığımızın üst düzey yöneticileri Van'da toplandık. Bu toplantıda son 6 ay içinde ülkemizin gündemini meşgul eden konuları tartıştık. Toplumumuzda bir sorun varsa bunun giderilmesine yardımcı olmak bizim görevimizdir. Toplumumuzda bir sıkıntı ve bir problem varsa buna uzak kalamayız. Hepimizin bildiği bir konu var. Kız çocuklarımız erken yaşta, hiç görüşleri, rızaları alınmadan zorla evlendiriliyor. Bu yüzyılda artık bu konuları aşmalıyız. Yani sadece evlenen erkeğin değil evlenen kızın hakkını ve hukukunu da korumalıyız. Ortak bir kararla dedik ki kız çocuklarımızın erken yaşta ve zorla evlendirilmesini biz doğru bulmuyoruz. Bunun dini bir zemine dayandırılmasını da doğru bulmuyoruz. Ey anne ve babalar, büyükler lütfen çocuklarınızı evlendirirken onların rızasını mutlaka alın. Onları denk olan insanlarla evlendirin. 3 kuruş para alacağım diye veya belli ilişkiler sebebiyle kız çocuklarımızı zorla büyük yaşta insanlarla evlendirmeyelim. Çünkü ailenin mutlu olması, sağlam temeller üzerine kurulması hepimizin idealidir. Çok genç yaşta çocuklarımızı dengi olmayan yaşlı erkeklerle evlendirmek kız çocuklarımızın hakkını, hukukunu zayi etmek demektir" dedi.
Aile içi şiddete de değinen Bardakoğlu, "Bu aslında sadece doğunun sorunu değil, bütün insanlığın ortak sorunudur. Ailenin mutlu, sağlam, doğru temeller üzerine kurulması konusunda birçok eksiklerimiz var. Batıda da ailelerde çok çatlaklar ve sorunlar var. Aile içi şiddet, sadece Türkiye'de değil, batıda da adeta diz boyu. Artık insanın insana saygı göstermesi gerekiyor. Bizler planlı ve programlı olarak kadın haklarını topluma anlatıyoruz. Kadın haklarına sahip çıkmamız gerektiğini ve bunun bizim için dini bir ödev olduğunu anlatıyoruz" şeklinde konuştu. "Kız çocuklarımızı okutalım, kız çocuklarımıza sahip çıkalım" diyen Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu şunları kaydetti:
"Kız çocuklarımızın sırf kız diye ayrımcılığa maruz kalmasın istiyoruz. Çünkü daha iyi, daha güzel bir toplum inşa edebilmek için her bir insanın değerli olduğu ve her bir insanın önemli olduğunu fark etmek zorundayız. Onun için Diyanet İşleri Başkanlığı olarak kadın hakları konusunda, kız çocuklarının hakları konusunda, aile içi şiddetin önlenmesi konusunda sürekli toplumu uyarıyoruz, vaazlar, hutbeler, dini konuşmalar yapıyoruz. Takdir edersiniz ki bu sadece Diyanet İşleri Başkanlığı'nın çözeceği konu değil. Medyanın, aydınlarımızın, öğretmenlerimizin, toplumu etkileyen her türlü merciinin, şahsın, düşünürün bu konuda el birliği etmesi ve insanlarımıza bunu anlatması gerekiyor. Ama maalesef medya dini konuları daha iyi anlayalım, daha bilgimiz artsın diye değil insanların adeta zihnini karıştırmak üzere ne kadar aykırı, çarpık, saptırılmış haber varsa, yalan haber varsa onları gündeme getiriyor. Örneğin bir köyde kene ısırmasıyla bir hanım vefat etti. Bunların yakını olan bir şahsın cenaze namazını kıldırmasını istediler. Bizim görevlimiz değil ama cenaze namazını kıldırdı. Cenaze namazında bu şahıs, 'Kötülüklerden uzak kalalım, Allah çeşitli şeylerle bizi devamlı imtihan eder' gibi sözler söyledi. Günlerce, saatlerce, aylarca kenenin ısırdığı şahsın cenaze namazında yapılan konuşmaya yer verdiler. Van İl Müftüler seminerinin sonuç bildirgesini web sayfamıza koyduk. Kız çocuklarımızın erken yaşta evliliği, insanlarımıza birleştirici ve bütünleştirici din hizmeti sunulması, çok evliliğin önlenmesi, İslam'ın tek evliliğe teşvik ettiği gibi konular vardı. Ama medya bunları görmedi. Ben hatırlatınca görmeye başladılar. Yani şimdi Türkiye'de 80 bin camimiz var. Din görevlilerimiz canla-başla çalışıyorlar. Ama zaman zaman maksadı aşan ifadeler, yanlış tavırlar, davranışlar oluyor sonuçta insan hali. Bu yanlış örnekleri devamlı gündeme getirerek insanlara umutsuzluk aşılamak doğru değil." "DİNİ DEĞERLERİMİZ SARSILDIĞI VAKİT HEPİMİZ ZARAR GÖRÜRÜZ" Dini konuların ciddiyetle ele alınmadığını da söyleyen Bardakoğlu, "Ne yazık ki dini konuları ciddiyetle ele almıyoruz. Dini konuları böyle magazin üslubuyla, günübirlik, sıradan hadiseymiş gibi hafif üslupla ele alıyoruz. Din toplumun ortak değeridir. Dini değerlerimiz sarsıldığı vakit hepimiz zarar görürüz. Ehil ve bilgili insanları din konusunda konuşturmamız gerekiyor. Mikrofonu her uzattığımız şahsın konuşmaması ve mikrofonu da herkese uzatmamamız gerekiyor. Çünkü din ciddi bir iştir ve bilgi gerektirir. Böyle rastgele, şenlik olsun diye, insanların hoşuna gitsin diye dini konuları sıradan konular gibi ele almamamız gerekiyor" şeklinde konuştu.
Bardakoğlu, siyasetçilerin dini konulardaki açıklamalarıyla ilgili bir soru üzerine ise, "Siyasetçilerin görüşlerine katılsak ta katılmasak ta yorum yapmıyoruz biz. Türkiye'de bir konuyu iyi oturttuk. Dedik ki din işleri kendi alanında yürüsün, siyaset kendi alanında yürüsün. Biz siyasete karışmayız ama siyasetin de din işlerine karışmasına sıcak bakmayız, uygun görmeyiz. Biz kendi alanımızda konuşalım ama özgürce konuşalım. Kimsenin gözünün içine bakarak değil, dini doğru bir şekilde insanlara aktaralım. Günaha günah diyelim, sevaba sevap diyelim, harama haram diyelim. İnsanlar ister yapar ister yapmaz. Siyasetçi kendi işini yapsın, Diyanet kendi işini yapsın. Böylece bu ahenk üzere çalışalım. Laiklik bizim çok önemsediğimiz bir ilkedir. Laiklik hem din işlerinin hem devlet işlerinin birbirine karışmaması prensibini bize anlatır. Zaten kamuoyu öteden beri bu konuları tartışıyor. Nerelerde daha mesafe almalıyız bunlar konuşuluyor ama özgürlükler konusunda yol almak zorundayız. Daha özgür, daha birbirine güvenen, daha özverili olan bir toplum olmak zorundayız. Özgürlükler konusunda daha ne kadar yol alırsak toplum o kadar mutlu ve huzurlu olur" değerlendirmelerinde bulundu.
Günlerdir tartışılan tek eşlilik ve çok evlilik konularına da açıklık getiren Bardakoğlu, şunları söyledi:
"İslam dininin, Kur'an-ı Kerim'in çok evliliği değil tek eşliliği teşvik ettiği çok açıktır. İl müftüleri seminerinde bu konu ele alındı. Orada dedik ki İslam dini çok evliliği değil, tek evliliği teşvik etmiştir. Kur'an-ı Kerim'in ilgili ayetlerini çok evliliği teşvik ediyor şeklinde yorumlamak doğru değildir. İkincisi de hukuki ve kazai, yargısal yönleri varsa bu konuları medeni kanuna göre çözmemiz gerekir. Üçüncü ilke de çok evlilik kadının hakkını korumadığı ve doğan çocukları mağdur ettiği için dinen sakıncalıdır. Dinen birçok sakıncalar taşımaktadır. Bu gerçekten bizim vicdanımızın da razı olmayacağı bir uygulamadır. Yani ikinci, üçüncü eş alıp onların hakkını gözetmemek, onları mağdur etmek, bunlar hiç kimsenin içine sindireceği bir davranış değildir. Biz sadece erkeği değil, kadını da düşünmek, kadının hakkını da erkeğin hakkı kadar korumak zorundayız. Doğacak çocukların, gelecek yavruların hakkını, hukukunu gözetmek zorundayız. Onun için biz böyle bir uyarıyı yapmak zorundayız. Evlilik öncesi İslam dininin koyduğu yasakları ihlal edecek tarzda beraber olmak var. Dedik ki bu günahtır. Biz günaha günah demek zorundayız. Birbiriyle evli olmayan erkek ve kadının sadece arkadaşlığı, düz arkadaşlığı değil, görüşmesi, konuşması değil, yani İslam dininin koyduğu yasakları ihlal ederek yürüttüğü bir arkadaşlık ki flörtün bir anlamı da o. Gerçi bazı hadislerde bu bir nevi zina olarak adlandırılmıştır ama Peygamber Efendimiz bunun günahını anlatmak için söylemiştir. Yoksa İslam'ın hiçbir döneminde normal zina ile eşit sayılmamıştır. Ancak evlilik öncesi evli olmayan tarafların birbirine çok sıcak beraberlikleri, zinaya yol açacak tarzda ve İslam'ın koyduğu ölçüleri ihlal edecek beraberlikleri günah sayılmıştır. Şu deniyor, 'Cumhuriyet Türkiye'sinde, laik bir ülkede bunların günah olduğu niçin söyleniyor' Bizim görevimizin dinimizin günahını, sevabını, doğrusunu söylemektir. Biz bunları söyleriz insanlar bunları yaparlar, yapmazlar, az yaparlar, çok yaparlar o insanların meselesidir. İnsanlar memnun olsun diye günahı kaldıracak, günahı sevap haline getirecek halimiz elbette yoktur. Kadın olsun, erkek olsun insanın insan olarak öne çıkmasını, insaniyet vasfının önde olmasını istemiş. Cinsel bir obje olmasını uygun görmemiş." "HİÇ KİMSENİN HATIRI İÇİN BU DİNİ EĞİP BÜKEMEYİZ" Her önüne gelenin dinle ilgili açıklama yapmalarının toplumu yanlış yönlendirdiğine de dikkat çeken Bardakoğlu, Diyanet'in bir TV yayını hazırlığı içinde olduğunu açıklayarak, "Önümüzdeki yıllarda Diyanet televizyonu açmayı düşünüyoruz. Halkımızı din konusunda aydınlatalım, bilgilendirelim istiyoruz. Bizim temel görevimiz İslam dininin temel prensipleri konusunda toplumu aydınlatmaktır. Bu görevi daha iyi yapmak için iletişim araçlarından özellikle de televizyon yayınından istifade etmemizde büyük yarar olacaktır" dedi. Hiç kimsenin hatırı için bu dininin eğip bükülemeyeceğini ifade eden Bardakoğlu, ılımlı İslam sözüne tepki göstererek, "Müslüman Müslüman'dır bunun ılımlısı, serti, yumuşağı yoktur. Biz Müslüman'ı Müslüman olarak, İslam'ı İslam olarak anlatmak ve aktarmak zorundayız. Hiç kimsenin hatırı için bu dini eğip bükemeyiz. Biz Kur'an-ı Kerim'in ayetlerini, Peygamber Efendimizin hadislerini anlamak, topluma aktarmak ve toplumla paylaşmak zorundayız. İnsanlar memnun olacak diye bu ayetleri, bu hadisleri görmezden gelemeyiz. İslam'da reform olmaz. Dinde reform asla olmaz. İslam reforma müsait değildir. Çünkü İslam'ın kitabı bellidir, peygamberi bellidir. Sünnet bellidir, Peygamber Efendimizin açtığı yol bellidir. Ama biz kendi içtihadımızı, yorumumuzu sürekli diri tutmak, canlı tutmak zorundayız. Biz bakış açımızı yenilemeliyiz. 21. yüzyılda yaşıyorsak bu yüzyılın ihtiyaçları talepleri, beklentileri, şartları açısından dinimizi daha iyi anlamaya ve daha iyi dindar olmaya çalışmalıyız. Aslında yenilememiz gereken kendimizdir, bakışımızdır. Yani kendi dindarlığımızı sorgulamalıyız, dini sorgulamak değil. Ayetleri, hadisleri sorgulamak değil, yaşadığımız hayata göre ayetlere veya hadislere yeniden şekil vermek değil, ayet ve hadisleri anlamak ve bu paralelde bir eksikliğimiz varsa onu tartışmaya açmak gerekiyor. Kur'an-ı Kerim'i Müslümanların her dönemde yeniden anlamaya çalışmaları gerekiyor. Kur'an-ı Kerim kıyamete kadar gelmiş ezeli ve ebedi bir ilahi kitaptır. İslamiyet dini kıyamete kadar baki olacaktır. Bize düşen Kur'an-ı Kerim'imizi Peygamberimizin sünnetini, İslam'ı her zaman yeniden anlamaya çalışmak ve kendimizi revize etmektir" ifadelerini kullandı.
Kur'an-ı Kerim'in tefsirinin 10 yılda bir yenilenmesi gerektiğini kaydeden Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu, "Hep arkadaşlarımdan istediğim bir şey var. Her 10 yılda bir yeni bir Kur'an-ı Kerim tefsiri yazalım, yazdıralım. Her 10 yılda bir Peygamber Efendimizin hadislerini nasıl anlamalıyız, komşuluk ilişkileri, sosyal hayat, ahlak, daha iyi insan, daha güzel insan olma yolunda efendimizin öğütleri nedir? Bunları anlamak için sürekli kafa yormamız gerekir. Kendi dindarlığımızı diri tutmak lazım" diye konuştu.
Bardakoğlu ayrıca, toplumun önde gelenlerinin el birliğiyle ve bilinçli olarak hareket etmeleri gerektiğini dile getirerek, "İmam dini, öğretmen de cumhuriyeti temsil etmez. Din hepimizin dinidir. İmam, dinimizin uygun gördüğü şekilde din hizmetleri vermeyi sağlar. Öğretmen, cumhuriyetimizi temsil etmez. Cumhuriyet hepimizin cumhuriyetidir. Öğretmenimizin de benzeri duyarlılığa sahip olması lazım. İkisi ayrı kutupta giderse, birinin ak dediğine diğeri kara derse. Toplumun örfüne, adetine, duygusuna, duygusallığına hangisi yakınsa o diğerine göre bir adım önde demektir. Mezhep gruplarını karşı karşıya getirmeye gönlümüz razı değil. Öğretmen de bizim öğretmenimiz, imam da bizim imamımız, polis bizim polisimiz, doktor bizim doktorumuz bunların hepsine sahip çıkmalıyız çünkü bunların her biri bir ihtiyacı karşılıyor. Bunların birlikte kol kola yürümesi gerekiyor. Bunların birbirine çelme takmamasını sağlamalıyız. Öyle olsa her halde daha mutlu bir Türkiye tablosu ortaya çıkar" şeklinde konuştu. Bardakoğlu, son olarak din ve ahlak bilgisi dersleriyle ve düzenlemelerle ilgili olarak şu açıklamalarda bulundu:
"Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte din kültürü ve ahlak bilgisi kitaplarını yeniden ele alıyoruz. Sadece belli bir inanç grubunun değil bütün İslam içi inanç gruplarını kuşatan bir tarzda kaleme alma çabasında biz de buna destek veriyoruz. Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı Sünni bir kuruluş değil. Bir kamu kurumu ve kamu hizmeti mantığıyla hizmet veren bir kurum. İslam'ın ortak paydasına göre biz toplumu bilgilendiriyoruz ve hizmet sunuyoruz. Alevi de, Sünni de, Caferi de, Şafi de Hanefi de bizim kardeşimizdir ve eşit mesafede bize yakındır. Nakşi de, Mevlevi de, Bektaşi de, Alevi de, Şafi de, Caferi de bunların hiç birinin arasında ayrım yapmayız. Biz hepsinin diyanetiyiz. Öyle olduğu için de din kültürü ve ahlak bilgisi kitaplarının bütün bu bilgileri kuşatacak şekilde yazılmasında fayda vardır ve Milli Eğitim Bakanlığı bu çaba içindedir, biz de bunu destekliyoruz. Okullarımızda din eğitimi verilmez. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersi sadece bir öğretim dersidir. Camilerimizde biz aynı zamanda din eğitimi veriyoruz. Ve emin olun çocuklarımızın o çocuk yaşta alabilecekleri din eğitimi imkanını zaten buluyorlar. Vatandaşlarımız çocuklarını erken yaşta yaz Kuran kurslarına göndersin. Camiyi, ezanı, mihberi, minberi tanısınlar. Dinin temel prensiplerini öğrensinler, Peygamberlerimizi sevsinler. Anne-babayı sevmeyi, büyükleri saymayı, herkesle barış içinde olmayı ve Yüce Rabbimizi tanımayı öğrensinler. İlköğretim 5. sınıftan sonra bizim yaz Kuran kurslarımız başlıyor. Eğer erken yaşlarda göndermez isek ilerde o bilgiyi almaları mümkün değil. Artık eli sopalı Kuran öğretmenlerimiz kalmadı. Çocuklarımızı gönderelim cami avlusunda koşsunlar, koşuştursunlar. Namaz sürelerini öğrensinler, arkamızdan Fatiha okumayı öğrensinler. Allah'ı, Peygamberi tanısınlar ve sevsinler." (BA-HE-NÇ-Y)