Erbaş, "Muharremiye ve Kerbela Şehitlerini Anma Programı"nda konuştu
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, zulme ve zalimlere karşı destansı direnişi, ihanet ve sadakatsizlik karşısındaki sarsılmaz duruşuyla Hz. Hüseyin'in müminlerin zihin ve gönül dünyalarında taht kurduğunu belirtti.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, zulme ve zalimlere karşı destansı direnişi, ihanet ve sadakatsizlik karşısındaki sarsılmaz duruşuyla Hz. Hüseyin'in müminlerin zihin ve gönül dünyalarında taht kurduğunu belirtti.
Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığınca Hacı Bayram Veli Camisi'nde düzenlenen "Muharremiye ve Kerbela Şehitlerini Anma Programı"na katıldı.
Erbaş, peygamberler tarihinin pek çok önemli hadisesine sahne olan muharrem ayının Hz. Muhammed ve ashabının hicretini, aşureyi ve Kerbela'yı hatırlattığını söyledi.
Muharrem ayının başındaki hicretin Müslümanlar için bir milat, tüm insanlık için ise tarihi bir dönüm noktası olduğunu anımsatan Erbaş, "Muharrem ayının 10. günü, pek çok tarihi hadiseye sahne olmuştur. Bununla birlikte aşure, Hz. Hüseyin'in bu günde şehit edilmesi nedeniyle Müslümanların ortak hafızasında bir hüzün mevsimi olarak yer etmiştir." ifadelerini kullandı.
"Hz. Hüseyin, müminlerin zihin ve gönül dünyalarında taht kurmuştur"
Allah'ın muharrem ayında savaşı yasakladığını ve Kerbela çölünde Hz. Hüseyin ile çoğu Ehl-i Beyt mensubu 70'ten fazla kişinin acımasızca şehit edildiğini hatırlatan Erbaş, şöyle devam etti:
"Bu elim olay, sevgili Peygamberimizi ve onun Ehl-i Beyti'ni seven bütün müminleri derinden yaralamış, bütün Müslümanları tarifi imkansız acılara gark etmiştir. Ancak, zulme ve zalimlere karşı destansı direnişi, ihanet ve sadakatsizlik karşısındaki sarsılmaz duruşuyla Hz. Hüseyin efendimiz, müminlerin zihin ve gönül dünyalarında taht kurmuştur. Bu taht, 14 asırdır yerinde durmakta ve sarsılmadan devam etmektedir. Ona ve yakınlarına bu zulmü reva görenler ise vicdanlarda hep mahkum edilmiştir."
Ehl-i Beyt ve Hz. Hüseyin ile olan bağın, peygamber sevgisinden kaynaklandığını belirten Erbaş, "Zira Hz. Hüseyin'i sevmek, Hz. Muhammed'i sevmektir. Dolayısıyla Hz. Hüseyin'i sevmek, onun uğruna can verdiği değerleri sahiplenmek, onun yürüdüğü yolda yürümektir. Hz. Hüseyin'in yolu, Allah'ın elçisi Muhammed Mustafa efendimizin yoludur." diye konuştu.
İslam coğrafyasını Kerbela'ya dönüştürme gayreti içerisinde olanların bulunduğuna dikkati çeken Erbaş, "Hala bu fitneyi kanatmak ve sürdürmek isteyenler var. Hainler ve müminleri birbirine düşüren bazı kesimler, gruplarda bunu fırsat bilip bir tuzak kurmak peşindeler. Etnik, mezhebi ve siyasi farklılıkları kavga sebebi haline getirerek Müslümanların arasına tefrika sokmaya, fitne tohumu ekmeye çalışanlar var." değerlendirmesinde bulundu.
Zamanın savrulmaları karşısında dirayet, basiret ve ferasetle durulması gerektiği ifade eden Erbaş, "Fitneye, ihanete, tefrikaya karşı hep birlikte uyanık olmalıyız. Duygu, düşünce, söz ve davranışlarımızla birliğimizi, beraberliğimizi pekiştirmenin gayreti içerisinde olmalıyız. Kalplerimizi birleştirerek tek bir kalbe ve tek bir vicdana dönüştürmeliyiz. Eğer bunu hayata geçiremezsek İslam coğrafyasında, hüznün ve matemin en acılı hikayeleri her zaman yaşanmaya devam edecektir." dedi.
"Bu topraklarda bütün farklılıklarımızla birlikte et ve tırnak gibiyiz"
Kerbela'nın acısını kalbinin derinliklerinde yaşayan Müslümanlara düşen hayati görevin Kerbela'yı doğru okumak, doğru anlamak ve ondan dersler çıkarmak olduğunu vurgulayan
Erbaş, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bizler, bu topraklarda bütün farklılıklarımızla birlikte et ve tırnak gibiyiz. Hiçbir bahane bizi birbirimizden ayıramaz, koparamaz. Bizler, bir bedenin uzuvları gibiyiz. Birimizin acısı hepimizi hüzne boğar. Bizler, merhamet medeniyetinin mensuplarıyız. Yeryüzünde nerede bir mazlumun canı yansa yüreğimiz yanar, yüreğimiz dağlanır. Ortak hedefimiz ve duamız, bütün insanlığın huzuru, barışı ve selametidir. Cehalet, nefret söylemi, şiddet ve fitne ise hepimizin ortak düşmanımızdır. Unutmayalım ki bizler, birlik ve beraberlik içinde olduğumuz sürece çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Bunu gerçekleştirecek tarihi birikime, ilme, irfana, imana ve imkana fazlasıyla sahibiz. Yeter ki bu konuda samimi bir niyet ve azami bir gayret ortaya koyalım."