Diyarbakır - Uluslararası Af Örgütü Sur Raporunu Açıkladı
Uluslararası Af Örgütü Sur raporunu açıkladıULUSLARARASI Af Örgütü'nün "Yerinden edilen ve mülksüzleştirilenler/Sur sakinlerinin evlerine dönme hakkı" raporuna göre, son zamanlarda yaşanan olaylar nedeniyle yaklaşık 500 bin kişinin evlerini terk ettiği belirtildi.
Uluslararası Af Örgütü Sur raporunu açıkladı
ULUSLARARASI Af Örgütü'nün "Yerinden edilen ve mülksüzleştirilenler/Sur sakinlerinin evlerine dönme hakkı" raporuna göre, son zamanlarda yaşanan olaylar nedeniyle yaklaşık 500 bin kişinin evlerini terk ettiği belirtildi. Uluslararası Af Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü John Dalhuisen, Uluslararası Af Örgütünün, geçen sene devletin ciddi bir güvenlik sorunu ile karşı karşıya olduğunun bilincinde olduğunu belirterek, "Hendeklere karşı devletin bir tepki göstermesi gerekiyordu. Gösterilen tepki inanılmaz derecede orantısızdı. Bu tepkinin ölçeği ve buna bağlı olarak evlerin yıkılması, orantısızlığın göstergesidir" dedi.
"AF ÖRGÜTÜ, GEÇEN YIL DEVLETİN CİDDİ BİR GÜVENLİK SORUNU İLE KARŞI KARŞIYA OLDUĞUNUN BİLİNCİNDEDİR"
Uluslararası Af Örgütü tarafından hazırlanan "Zorla yerinden edilen ve mülksüzleştirilenler: Sur sakinlerinin evlerine geri dönme hakkı" başlıklı rapor, bugün Diyarbakır'da düzenlenen bir basın toplantısı ile açıklandı. Basın toplantısında konuşan Uluslararası Af Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü John Dalhuisen, yaşanan karanlık tabloda çok önemli bir soruna ışık tutmak istediklerini belirterek, bu raporun özellikle yüz binlerce insanı ilgilendirdiğini söyledi. Raporun insanların zorla yerinden edilmesine giden süreçleri, şartları ve evlerine dönmek için ne kadar küçük bir olasılık olduğunu gösterdiğini belirten Dalhuisen, "Uluslararası Af Örgütü, geçen sene devletin ciddi bir güvenlik sorunu ile karşı karşıya olduğunun bilincindedir. Hendeklere karşı devletin bir tepki göstermesi gerekiyordu. Gösterilen tepki inanılmaz derecede orantısızdı. Bu tepkinin ölçeği ve buna bağlı olarak evlerin yıkılması, orantısızlığın göstergesidir. Bunun, toplu cezalandırma için önceden yapılan bir planın parçası olduğunu düşünmüştük. Son 6 ayda bu görüşü değiştirecek bir şey olmadı. İnsanların evlerine dönmesi için koşullar çok daha karanlık görünüyor. Türk yetkililerin zorla evlerinden edilmiş insanlara yönelik proje üretmesi için geç değil. Türk yetkililer buna öncelik vermelidir. Yüz binlerce insanın hayatının alt üst olmasından söz ediyoruz. Böyle bir şey kabul edilemez. Türkiye, insanların yaşadığı yerlere dönmeleri hakkında saygı göstermeli. Şu anda Türk yetkililerin bu hakka saygı göstermediği aşikar" dedi.
BİN 750 EV YIKILDI
Uluslararası Af Örgütü Türkiye araştırmacısı Andrew Gardner ise, araştırma sürecinde sürekli görüştükleri ailelerin artık konuşmak istemediklerini belirterek, "Bizim temel konumuz zorunlu göçü anlatmak. Sokağa çıkma yasakları keyfi bir uygulama. Göçten sonra ekonomik zorluklar fazlalaştı. İnsanların evleri çok kötü durumda. Kira ödeyemiyor ve eşyasız evlerde yaşıyorlar. Valilik bazı ailelere kira yardımı yaptı. Ama yeterli değildi. Geri dönüş bir insan hakkıdır. Bu hakkı insanlara tanımanın tam zamanıdır. Sokağa çıkma yasağı bir yıldır sürüyor. Bu geri dönüş için en büyük engeldir. Sur sakinleri olanlarla ilgili bilgi sahibi bile değiller. Tavsiyemiz insanlara geri dönme hakkının tanınmasıdır. Güneydoğuda yüz binlerce zorunlu göç mağduruna geri dönüş hakkı sağlanmalıdır. Bölgedeki insanlara gerçek tazminatları ödenmelidir. Sokağa çıkma yasağının oluşturduğu hak ihlallerine karşı kapsamlı bir soruşturma yapılmalıdır. Resmi rakamlara göre Sur'da bin 750 ev yıkıldı, 500 ev daha yıkılacak. Vali bu evlerin çok hasar gördüğünü söyledi" dedi. Uluslararası Af Örgütü'nce hazırlanan ve basın mensuplarına dağıtılan raporda şu ifadelere yer verildi;
RAPOR: YARIM MİLYON İNSAN ACIMASIZ BASKILAR SONUCU EVLERİNDEN ÇIKARILDI
"UNESCO dünya mirası statüsüne sahip olan Sur'un on binlerce sakininin de aralarında bulunduğu tahmini yarım milyon insan, son bir yılda Türkiye yetkililerinin toplu cezalandırmaya varabilen acımasız baskıları sonucu evlerinden çıkarıldı. Bir yandan Kürt muhalif seslerinin Türkiye hükümetince bastırılması yoğunlaşırken, rapor geçen yılın sonlarına doğru gerçekleşen yoğun güvenlik operasyonları ve devam eden kesintisiz sokağa çıkma yasakları sonucu Diyarbakır'ın tarihi merkezinden zorla çıkarılan ailelerin umutsuzluk halini ortaya koyuyor. Bir zamanların canlı ve hareketli bir ilçesi olan Sur'daki evler, öncesinde orada yaşayanların yararlanma ihtimali çok düşük olan bir kentsel dönüşüm projesinin yolunu açacak şekilde, topçu ateşine tutuldu, yıkıldı ve kamulaştırıldı. 11 Aralık 2015'te, Sur'un 15 mahallesinin altısında ilan edilen kesintisiz sokağa çıkma yasağı, insanların temel gıda veya tıbbi malzemelere erişmek için dahi evlerinden dışarıya çıkmasına engel oldu. Mahalle sakinleri polisin hoparlörden anons yaparak insanlara bulundukları yerden ayrılma emri verdiğini bildirdi. Evler askeri top atışlarıyla sarsılırken ve mermilerle delik deşik edilirken, uzun süreli su ve elektrik kesintileri yaşandı. Sokağa çıkma yasağı ve yıkım sebebiyle geri dönmek neredeyse imkansız hale getirilse de, bazı sakinler geri dönmeyi denedi ama buldukları yerle bir edilmiş evleri ve yağmalanmış ve yok edilmiş eşyaları oldu. Babası ve kardeşi ile birlikte polis tarafından gözaltına alınmadan önce, evini terk etmeye zorlanan başka bir erkek, Sur sakini Uluslararası Af Örgütü'ne konuştu ve 'Başımıza silah dayayarak evden çıkmaya zorladılar' dedi. Üçü de önce terör iddiasıyla suçlandı, ancak bu suçlamalar daha sonra düşürüldü. Eve geri döndüğünde eşyalarının yakıldığını gördü. Darbe girişimi sonrasında Kürt muhalif seslerin hedeflenmesiyle birlikte, yoksul ve yerinden edilen insanlara hayati destek sağlayan sivil toplum örgütleri de kapatılmış oldu. Sur sakinleri, hükümet tarafından yürütülmekte olan sokağa çıkma yasağı ve ev yıkımlarının güvenlik gerekçesiyle yapıldığı iddiasını, çatışmalar sekiz aydan fazla zaman önce bittiği gerekçesiyle reddediyor. Bunun yerine, uygulamaları, mahallelerinin yenilenmesi ve söz konusu yerlerde yaşayan kişilerin yeniden yerleştirilmesi için önceden tasarlanmış bir planın bir parçası olarak görüyorlar. İlk kez 2012 yılında ortaya atılan bir kentsel dönüşüm projesi yeniden canlandı, ancak ayrıntılar sınırlı ve mahalle sakinleriyle istişare yapılmadı. Bu, Türkiye'de daha önce uygulanmış ve sakinlerin evlerine hiç bir zaman geri dönemedikleri kentsel dönüşüm projeleri örneklerine benziyor."
2 BİN 360 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ
2015 yılının Temmuz ayında 2 yıldır devam eden ateşkesin PKK ve Türkiye devleti arasındaki henüz emekleme aşamasında olan barış sürecinin çökmesiyle sona erdiği kaydedilen raporda, barış sürecinin son bulmasını takip eden on ay boyunca, silahlı çatışmaların il ve ilçe merkezlerinde yaşandığı vurgulandı. Uluslararası Kriz Grubu verilerine göre, aralarında 368 silahsız sivilin de bulunduğu toplam 2 bin 360 kişinin hayatını kaybettiğinin tahmin edildiği belirtilen raporda, "Güneydoğunun farklı bölgelerinde yaşanan şiddet olayları, geniş çaplı yıkımlar ve devam eden sokağa çıkma yasaklarıyla zorla yerinden edilenlerin sayısının en az yarım milyona ulaşmış olması muhtemel dahilinde. Bu rapor, Diyarbakır'ın tarihi merkez ilçesi Sur'da yaklaşık 24 bin kişinin zorla yerinden edilmesine odaklanıyor. Bölgenin farklı il ve ilçelerinde olduğu gibi Sur'da da, PKK ile ilişkili kişiler hendekler kazıp, barikatlar kurup, 'öz yönetim' ilan ettiler. Hukuka ve kamu düzenine karşı ciddi ve zorlu bir durum yaratan bu fiillere cevaben Türkiye yetkilileri süresiz 24 saatlik sokağa çıkma yasağı kararlarını uygulamaya geçirdi ve nihai olarak 11 Aralık 2015 tarihinde, halen devam eden, daimi sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Sokağa çıkma yasağı altındaki diğer kentsel alanlarda olduğu gibi, askeri güvenlik operasyonlarında ağır silahların kullanılması, geniş çaplı yıkımlara ve birçok kişinin ölümüne sebep oldu. Türkiye İnsan Hakları Vakfı, hayatını kaybedenler arasında en az on silahsız mahalle sakininin de olduğunu ifade ediyor. İlçe sakinleriyle istişare edilmeden geliştirilen ve ilçe sakinlerinin Sur'dan uzak semtlere taşınmasını öngören kentsel yenileme projesinin önünü açmak için Sur ilçesinin en az yüzde 60'ı tamamen kamulaştırıldı. Sürece bir bütün olarak bakıldığında, bu süreç, altyapıdaki değişiklikler ve nüfus transferi vasıtasıyla güvenliği sağlamak için söz konusu yerlerde ikamet eden kişileri yerinden etme ve bu yerleri yıkıp yeniden inşa etmeye yönelik önceden tasarlanmış bir planın olduğu izlenimini veriyor" denildi.
Güvenlik kuvvetlerinin çatışmalarda tank ve benzeri ağır silahlar kullandıkları belirtilen raporda, operasyonlarda hayatını kaybedenler arasında yerel halka mensup silahsız ilçe sakinlerinin de olduğu kaydedildi. Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın derlediği bilgilere göre, Ağustos 2015 ile Ağustos 2016 arasında sokağa çıkma yasağı ilan edilen mahalle ve ilçelerde, 79'u çocuk olmak üzere, yerel halka mensup silahsız 321 kişinin hayatını kaybettiği belirtilen raporda, "Yetkililer, Sur'da yürütülen operasyonlar esnasında 65 silahlı kişinin cenazesine ulaştıklarını ve 68 kişiyi gözaltına aldıklarını aktardı. Sokağa çıkma yasağının uygulandığı yerleşim yerlerinde öldürülenler arasında silahlı çatışmaya katılmaları ihtimal dışı olan küçük çocuklar ve yaşlılar da var" denildi.