Dr. Öztürk: "Şarbon Aşı ile Önlenebiliyor, Panik Oluşturacak Bir Durum Yok"
Etkeni ’bacillus anthracis’ olan bir bakterinin sebep olduğu ve daha çok geviş getiren sığır, koyun, keçi, manda gibi hayvanlarla, at ve köpeklerde görülen şarbon hastalığıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Dr.
Etkeni 'bacillus anthracis' olan bir bakterinin sebep olduğu ve daha çok geviş getiren sığır, koyun, keçi, manda gibi hayvanlarla, at ve köpeklerde görülen şarbon hastalığıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Muhsin Öztürk, hayvanlarda hastalığın aşıyla önlenebildiğini, insanlarda tedavisinin mümkün olduğunu ifade etti.
Türkiye'yi paniğe sürükleyen şarbon hastalığıyla ilgili önlemler alınmaya devam ediliyor. Ancak Kurban Bayramı'nın ardından yaşanan şarbon vakaları, kurbanlık etler konusunda vatandaşı şüpheye düşürdü. Konuyla ilgili önemli noktalara değinen İstanbul Esenyurt Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Muhsin Öztürk, şarbon hastalığının abartılarak gündem oluşturulmaya çalışıldığını kaydetti. Öztürk, hastalığın korkulacak ve panik oluşturacak bir durumunun olmadığını belirtti.
Özellikle sığır, koyun, keçi ve manda gibi geviş getiren ve eti yenen hayvanlardan, onların ürünlerinden ve atıklarından insanlara bulaşan ve bulaştığında solunum sisteminde, deride ve sindirim sisteminde olumsuzluklar oluşturduğunu ifade eden Öztürk, şarbon basilinin, bulaştığı kişide hastalığın formuna göre çeşitli klinik semptomların baş gösterdiğini söyledi. Öztürk, hastalığın en yaygın belirtilerini şöyle sıraladı:
"Hastalığın en yaygın belirtilerinin halsizlik, iştahsızlık ve ateş olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle klasik solunum yolu sistemi rahatsızlıkları; öksürük, nefes darlığı görülebilir. En fazla görülen deri formunda ise ellerde ve kollarda ödem, ağrı ve çıban biçiminde yaralar görülür."
"Öncelikle hayvanlar kontrol altına alınmalı"
Şarbon hastalığının fazla abartıldığını söyleyen Dr. Öztürk, "Bu hastalık günümüzde ortaya çıkan bir hastalık değildir. Ülkemizde ve birçok ülkede her zaman için var olabilen bir hastalıktır. Şarbon hemen hemen her sene görülen bir vakadır. Hayvanların sağlık kontrollerinin aksaması ve düzenli aşılarının yapılmaması durumunda da görülmesi muhtemel bir hastalıktır. Hastalığı öncelikle hayvanlarda kontrol altına almalıyız. Gerekli önlemler alındığında korkulacak ve panik oluşturacak bir durum söz konusu olmayacaktır" dedi.
"Aşı ile önlenebiliyor"
Şarbonun ortaya çıkmasının ve yayılmasının önlenebilmesi için dikkat edilmesi gereken noktalara da değinen Öztürk, "Özellikle eti yenen hayvanların sağlık durumunun yanında bir de ekonomik değeri vardır. Eti yenilen hayvanların telef olarak ekonomik kaybın da olmaması için bu hastalığın önüne geçilmesi gerekiyor. Bunun için de özelikle çiftliklerde, mezbahalarda ve Kurban Bayramı'nda kesim esnasında hijyen kurallarına uyulmalı. Çünkü mikroorganizmalar hijyen kurallarına uyulmadığında daha hızlı yayılabiliyor. Bununla birlikte hayvanların veteriner hekimler tarafından düzenli olarak aşılarının yapılması gerekiyor. Çünkü bu hastalık aşıyla önlenebilen bir hastalıktır. Şarbon hastalığı hem hayvanlarda hem de insanlarda kolaylıkla kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Bu hastalığının önlenmesi için dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise; hayvanın kesim aşamasının kesinlikle veteriner hekim kontrolünde gerçekleştirilmesidir. Veteriner hekim devreden çıktığında yalnızca şarbon değil, hayvanlardan insanlara bulaşan (zoonoz) 250 civarındaki hastalıkların görülme sıklığı artacaktır" diye konuştu.
Hastalık bulaşan canlı hayvanlarda hangi belirtilerin görüldüğünü de anlatan Dr. Öztürk, "Şarbon hastası sığır ve koyunlarda ateş yükselmesi görülüyor. Bu hayvanlarda halsizlik, iştahsızlık, titreme ve tüylerin kabarması gözleniyor. Hayvan sahipleri bunlara dikkat etmeli ve hayvanlarında anormal hastalık belirtisi gözlediklerinde hemen veteriner hekime haber vermelidirler. Kesimden sonra ise hayvanın şarbon hastası olup olmadığını anlamak için dalağına bakılmalı. Çünkü şarbonlu hayvanların dalakları normalden büyüktür. Bu nedenle Şarbon hastalığının bir adı da 'dalak hastalığı'dır. Kesim sonrasında görülen diğer belirtiler arasında deri altında kan damarlarının dolgun olması; burun, anüs ve diğer deliklerde pıhtılaşmamış kan bulunması gösterilebilir. Bunlar kesim sonrası şarbonun tipik belirtileridir. Bu belirtiler görüldüğünde o hayvanı herhangi bir işlem yapmadan derin bir çukura gömmek gerekiyor" şeklinde konuştu.
Şarbon şüphesi olan bir ete nasıl müdahale edilmeli?
Şarbon şüphesinin olduğu etlere nasıl müdahale edilmesi gerektiğini de belirten Dr. Öztürk, "Vatandaşlar arasında kestikleri kurbanla ilgili şarbon açısından şüpheye düşenler de vardır. Öncelikle içlerinin rahat olması için bir uzmana danışsınlar. Uzman onayıyla birlikte vatandaşlarımız etlerini kavurma yaparak gönül rahatlığıyla tüketebilirler. Şarbon hastalığında asıl tehlikeyi oluşturan etken spor formlarıdır. Bu bacillus anthracis sporları çok dayanıklı olmalarına rağmen, yaklaşık 120 derecelik ısıda yok oluyor. Şarbon etkeninin vejetatif formları dezenfektanlara ve ısıya dirençsizdir. 60-70 derede 10 dakikada ölmektedir. Bu işlemler ile birlikte vatandaşlar et tüketimini rahatlıkla gerçekleştirebilirler" ifadelerini kullandı.
"Kasaptan alınan etlerin, risk altında olma durumları yok"
İstanbul Perakendeci Kasaplar Odası Başkanı Fehmi Taşyurt ise şöyle konuştu:
"Öncelikle biz bütün kasap esnafı olarak, Tarım ve Orman Bakanlığının onay belgesine sahip işletmelerde veteriner hekimlerimizin gözetimi altında kesilmiş hayvanlardan elde ettiğimiz etleri tezgahlarımıza koyup müşterilerimize sunuyoruz. Nitekim veteriner hekimler tarafından kontrolleri yapılmış, veteriner sağlık raporları mevcut olan ve onlar tarafından damgalanmış etlerimizi müşterilerimize sunuyoruz. Bu sağlık raporlarının bir kopyası da bizlere kadar ulaşıyor. Biz bu sağlık raporlarında kulak küpe numaralarını görüyoruz. Kulak küpelerinden ise onay veren veteriner hekimin isim ve sicil numarasına kadar görebiliyoruz. Aynı zamanda etin üzerinde damgasını da görüyoruz. Bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı il ve ilçelerdeki tarım müdürlükleri tarafından sürekli denetleniyoruz. Bunun yanı sıra aylık rutin olarak yasa gereği hem iş yeri sağlık uzmanları hem de veteriner hekimler tarafından personellerimiz ve iş yerlerimiz hijyen ve halk sağlığı açısından denetleniyor. Şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki hiçbir kasap esnafımızdan alınan ürünün damgasız ve veteriner sağlık raporuna sahip olmaması gibi durumu söz konusu değildir. İstanbul Perakendeci Kasaplar Esnaf Odası olarak gönül rahatlığıyla vatandaşlarımıza bildikleri kasaplardan gönül rahatlığıyla etlerini almalarını ve tüketmelerini tavsiye ediyoruz." - İSTANBUL