Dreileben projesi
Bu yılki Berlin Film Festivali'nde Forum bölümünde gösterilen ve büyük övgü toplayan Dreileben projesi 17 Haziran Cuma ve 19 Haziran Pazar günleri İstanbul Modern Sinema'da sinemaseverlerle buluşuyor
Goethe-Institut Istanbul ve İstanbul Modern Sinema işbirliğiyle düzenlenen Almanya'dan Yepyeni Filmler seçkisi Pazar günü sona eriyor. Bu yıl üçüncü kez düzenlenen program, özel bir gösterimle kapanıyor; Dreileben. İlk kez bu yılki Berlin Film Festivali'nde Forum bölümünde gösterilen Dreileben, seyirci ve eleştirmenlerin büyük ilgisiyle karşılaşmış ve festivalin en iyileri arasında sayılmıştı.
Günümüz Alman sinemasının önde gelen üç yönetmeninin; Christian Petzold, Dominik Graf ve Christoph Hochhäusler'in bu ortak projesi, yönetmenler arasında e-mail yoluyla gerçekleşen bir yazışmadan doğmuş. Son on yılın Alman sineması söz konusu olduğunda hemen akla gelen Berliner Schule akımının estetik değerleri ve nereye doğru gittiği üzerine başlayan yazışmalar, zamanla daha geniş bir boyut kazanmış ve yönetmenler kendilerini günümüz sineması üzerine tartışırken bulmuşlar. Her ne kadar filmleri aynı akım çerçevesinde değerlendirilse bile farklı tarzlara sahip bu yönetmenlerin, tartışma dâhilinde konuya yaklaşımları da farklı imiş. Bu nedenle beraber bir film çekmeye karar vermişler; aynı zamanda ve aynı mekânda geçen, hikâyeleri aynı olay etrafında gelişen üç farklı film. İşte Dreileben projesinin kökleri burada yatmakta.
İsmini olayların geçtiği yerleşim bölgesinden alan Dreileben, cinayetten hüküm giymiş bir suçlunun kaçtığı günlere odaklanıyor. Christian Petzold'ün yönettiği "Ölümden Bile İyi Bir Şey" (Etwas Besseres als den Tod), genç bir çiftin arasındaki ilişkiyi konu alıyor. Son derece sıradan bir hayatı olan Johannes, ormanda tanıştığı Ana ile belirsizliklerle dolu bir beraberliğe başlıyor. Büyük ölçüde içgüdülerin yönettiği bu ilişki kısa zamanda sınıf farklılığı ve gelecek endişesi gibi engellere çarpıyor. Konu özeti nedeniyle ilk bakışta bir melodram gibi gözüken Petzold'ün filmi, aslında tansiyonun giderek arttığı kusursuz bir gerilim. Zira Johannes ve Ana'nın tanıştıkları orman, aynı zamanda kaçak katilin de saklandığı yer.
Projedeki ikinci film olan Dominik Graf'ın yönettiği "Peşimden Gelme" (Komm mir nicht nach) ise polis teşkilatından psikolog Johanna'nın Thüringen'e çağırılmasıyla başlıyor. Kaçak katilin bulunması yolundaki araştırmalar için Dreileben'a gelen Johanna, buraya taşınmış üniversiteden arkadaşı Vera ve erkek arkadaşının evinde misafir oluyor. Bu süreç iki kadının kendi geçmişlerine de bakmasını sağlıyor, hatta Johanna katilin psikolojisini çözmeye çalışırken kendisiyle ilgili yeni gerçekler keşfediyor. Graf'ın filmi içerdiği tüm polisiye motifleri karakterlerinin kişisel tarihlerini deşmek için ustalıkla kullanıyor. "Peşimden Gelme", günümüz Almanyası, özellikle de Yeniden Birleşme sonrasındaki döneme zekice göndermeler yapıyor.
Üçlemedeki son filmse Christoph Hochhäusler'in imzasını taşıyan "Bir Dakika Karanlık" (Eine Minute Dunkel). Önceki filmlerde bir motif veya yan karakterden ibaret olan katil, bu sefer iki başkarakterden birisi. Diğeriyse ilerleyen yaşı ve hastalığına rağmen bu araştırmanın peşini bırakmayan komiser… Fakat Hochhäusler'in filmi alışıldık bir hırsız/polis öyküsü değil.
Günümüz Alman sinemasıyla ilgilenen veya fikir edinmek isteyen sinemaseverlerin kaçırmaması gereken Dreileben, çok yönetmenli film veya sinema projelerinin de nadir iyi örneklerinden. Bu yıl beraber yaşama temasına odaklanan Almanya'dan Yepyeni Filmler serisi, hem Alman toplumu hem de beraber üretme üzerine bu ilginç ve önemli projeyle sinemaseverlere veda ediyor.