DSP Genel Başkanı Aksakal'dan Bütçe Eleştirisi: Kamu Borcu ve Hayat Pahalılığı
TBMM Genel Kurulu'nda konuşan DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, bütçe açıklarının ve kamu borçlarının artışına vurgu yaparak, bu durumun hayat pahalılığına neden olduğunu ifade etti. Aksakal, kamu harcamalarında israfa kaçıldığını ve ekonomik yönetimde eski alışkanlıkların bir kenara bırakılması gerektiğini söyledi.
(TBMM) - TBMM Genel Kurulu bütçe görüşmelerinde konuşan DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, "Yaşanan doğal afetlerin ve salgın hastalıkların yol açtığı zararların telafisi için yapılan harcamalar bütçe açıklarının ve dolayısıyla gittikçe büyüyen kamu borçlarının önemli gerekçelerinden olsa da bütçe açıklarındaki artışı sadece bu iki nedene bağlamamak gerekir. Kamu harcamalarında israfa kaçıldığına dair dikkate değer toplumsal bir kabul de oluşmuştur" dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerindeki görüşmeler devam ediyor.
Genel Kurul'da konuşan DSP Genel Başkanı Önder Aksakal şu açıklamalarda bulundu:
"Türkiye uzunca zamandır azımsanamayacak ölçekte sıkıntıların bir arada yaşandığı dönemlerden geçiyor. Özellikle küresel egemen sistemin bölgemiz üzerinde planları ve özünde yeni bir paylaşım savaşının tam da ortasında ve en önemli jeopolitik konumunda bu sıkıntılarla mücadele ediyoruz. Kabul etmeliyiz ki artık dünya eski dünya değil. Ekonomisi güçlü medeniyetlerin ağır tahakkümüne maruz kalan gelişmekte olan ülkeler sahip oldukları yer altı ve yer üstü kaynaklarını kendi iradelerinin tam hakimiyeti altında kullanmaktan uzaktırlar. Ancak bunu bir kader olarak görmek hem büyük bir yanılgı hem de teslimiyetçiliktir.
Bütçelere sadece para gözüyle bakmak bağımsızlığımıza ulusal birliğimize ve milli irademize de aynı aralıktan bakılmasına haklı gerekçe olur. Bugünkü manzaraya genel olarak bakacak olursak: Türkiye'de siyaset kurumu tüm dünyayı kasıp kavuran kovid-19 pandemisinin ardından şubat 2023'te on bir ilimizi etkileyen büyük deprem felaketinin yarattığı travmanın etkisiyle de uzun yılların getirdiği ve kangren olmuş kırılgan bir ekonomik yapının eseri hızla yükselen enflasyon sonucunda bir gelir adaletsizliğine, bunun sonucunda hayat pahalılığına ve dolayısıyla toplumsal kamplaşmaya ve gerginliğe sürüklenmiştir.
'Hayat pahalılığının arkasında kamu borçlanmasının etkisi büyüktür'
Gerek siyaset kurumunun aktörleri olarak, gerekse tüm yurttaşlar olarak şu hususu artık içselleştirmeliyiz: 16 Nisan 2017 tarihinden önceki yönetim sisteminden kalmış eski alışkanlıklarımızı bir kenara bırakıp kurulan yeni yönetim sistemi koşullarında siyaset üretme mecburiyetimiz vardır. Aksi halde sadece yerimizde sayarız. Türkiye'de yaşanmakta olan sorunların çözüm yeri hiç kuşkusuz yine siyaset kurumudur. Kabul etmeliyiz ki 2025 yılı bütçesinde de vatandaşın sosyal refahına, huzuruna, ülkemizin güvenliği ve kalkınmasına yönelik yeterli kaynağı maalesef ayıramıyor ve teşvik edici olamıyoruz. Ülkemizde son yıllarda yaşanan yüksek enflasyonun, başka bir ifadeyle hayat pahalılığının arkasında bütçe açıklarının ve bu açıkları kapatmak için yapılan kamu borçlanmasının elbette etkisi büyüktür.
'Sunum yapan Bakanların 2002 yılının rakamlarına atıfta bulunması doğru bir yöntem değil'
Bu arada sizlerle bir tespitimi de paylaşmak isterim, on iki gün boyunca bütçelerini sunan Sayın Bakanlar hizmetlerinin büyüklüğüne ve önemine vurgu yaparken AK Parti'nin yirmi iki yılda 8 ayrı Parlamento hükümeti ve iki dönemdir süren Cumhurbaşkanlığı hükümeti icraatlarının sonuçları yerine sürekli 2002 yılının rakamlarına atıfta bulundular. Bunun doğru bir yöntem olmadığını, hükümeti AK Parti'ye devreden 57'nci Cumhuriyet Hükümetinin önceki dönemlerde banka soygunlarının devlete yüklediği 50 milyar dolarlık borç yükü altında büyük Marmara depremlerinin yaralarını sararken üç buçuk senede 384 yasayla bir sessiz devrim gerçekleştirip ekonomiyi bataktan çıkardığını ve sıfır terörlü bir Türkiye'yi teslim ettiğini görmezden geldiler.
Sözün kısası, bu platformda rakam yarışlarına girmenin kimseye bir fayda sağlamayacağına dikkat çekmek isterim. Öyleyse bugün içine düştüğümüz sarmaldan evvel emirde kurtulmanın yollarını hep birlikte bulmak ve uygulamak zorundayız, başka çıkar yol yoktur. Borç yükü arttıkça bütçemiz üzerindeki faiz yükü artmakta, bütçe açıkları çoğalmakta, bu da yeni borçlanmaları zorunlu kılarak bütçeden vatandaşın refahına ayrılacak payın, üretime ve yatırımlara ayrılacak kaynakların kısılmasına yol açmaktadır. Konuşmamda dikkat çektiğim yaşanan doğal afetlerin ve salgın hastalıkların yol açtığı zararların telafisi için yapılan harcamalar bütçe açıklarının ve dolayısıyla gittikçe büyüyen kamu borçlarının önemli gerekçelerinden olsa da bütçe açıklarındaki artışı sadece bu iki nedene bağlamamak gerekir. Kamu harcamalarında israfa kaçıldığına dair dikkate değer toplumsal bir kabul de oluşmuştur. Büyük ölçüde ulusal sermaye ve teknoloji birikimiyle yapılabilecek projelerin döviz cinsinden borçlanılarak yapılması, ülkemiz ekonomisine yarardan çok zarar vermektedir."