Haberler

Dünya Sulak Alanlar Günü: Biyoçeşitliliğin Korunması İçin Acil Önlemler

Güncelleme:
Abone Ol

Uzmanlar, sulak alanların azalmasının önlenmesi için çevre politikalarına uyulmasının önemine dikkat çekiyor. 2 Şubat, Dünya Sulak Alanlar Günü olarak kutlanırken, sulak alanların biyoçeşitlilik üzerindeki etkileri vurgulanıyor.

Uzmanlara göre, dünyada sulak alanların azalmasının engellenmesi için çevreci politikalara uymak büyük önem arz ediyor.

Sulak alanlarla ilgili farkındalığı artırmak amacıyla dünya genelinde her yıl 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü olarak kutlanıyor.

Kamuoyunun ilgisini çekmek üzere 1997'den beri kutlanan gün, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunun 30 Ağustos 2021 tarihli kararıyla "Dünya Sulak Alanlar Günü" olarak kabul edildi.

"Ramsar Sözleşmesi" olarak anılan "Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi", İran'ın Ramsar kentinde 2 Şubat 1971'de imzalandı; 1975'te ise yürürlüğe girdi.

Söz konusu sözleşmeye taraf ülkelerdeki her türden kıyı ve iç sulak alanlar "Ramsar Alanı" olarak adlandırılıyor. Avustralya'daki Cobourg Yarımadası ise, 1974'te dünyanın ilk sulak alanı olarak belirlendi.

Bu sözleşme, 172 taraf ülkeyi sulak alanları korumakla ve bunların akılcı yönetimini sağlamakla yükümlü kılıyor. Dünya genelinde 2 bin 400'den fazla Ramsar Alanı bulunuyor.

Sözleşmeye 1994'de taraf olan Türkiye 14 "Ramsar alanına" sahip.

Sulak alanlar dünyadaki kara yüzeyinin yüzde 6'sını oluşturuyor

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi (ETÜ) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Oğuz Diriöz, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, "sulak alanlar" kavramının çok geniş bir olgu olduğunu belirterek, bunların kıyı bölgelerinde ya da karasal kapalı alanlarda; göl gibi kapalı bölgelerdeki sulak, bataklık, sazlık, ve çalılık alanlar olduğunu söyledi.

Diriöz, sulak alanların karasal ve sucul (akuatik) ekosistemler arasında geçiş bölgeleri olarak tanımlanabileceğini belirtti.

Bu alanların biyoçeşitlililk bakımından zengin alanlar olduğunu aktaran Diriöz, bataklık alanlardaki ekosistemin öneminin geç anlaşılmaya başlandığı değerlendirmesini yaptı.

Diriöz, "BM verilerine göre sulak alanlar, dünyadaki kara yüzeyinin sadece yüzde 6'sına denk gelmektedir." diyerek, bu alanların bitki ve canlı çeşitliliği açısından son derece zengin bölgeler olduğunu belirtti.

Dünyadaki biyoçeşitliliğin yaklaşık yüzde 40'lık bir oranının bu alanlarda bulunduğunu kaydeden Diriöz, bilinen hayvan çeşitlerinin de yüzde 10'unun bu alanlarda görülebileceğini. vurguladı.

Diriöz, balıkçılık, hayvancılık, çeşitli tarımsal ve bahçecilik faaliyetlerini yürüten yüz milyonlarca insanın geçimlerini sağlamak için bu sulak alanlara bağlı olduklarına işaret ederek, "Son 300 yılda bu alanların yüzde 87 kadar yüksek bir oranda azaldığı tahmin edilmekte." dedi.

Kontrolsüz ve plansız su tüketimi, kirlilik, drenaj, kapasite üzeri tarım, inşaat, turizm gibi insan kaynaklı etkiler sebebiyle bu sorunun yaşandığına değinen Diriöz, şunları kaydetti:

"Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ve Yeşil Dönüşüme önem vermenin; Sıfır Atık gibi kampanyaların önemini bu vesileyle bir kez daha hatırlamaktayız. Sürdürülebilir kentler, tarım ve su, enerji gıda üçlemesi ile ilgili çok boyutlu çevresel tasarımla bu alanlar korunmalıdır."

Diriöz, bu hususta "Yeşil Sanayi Siteleri" ve "BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri"ne uymanın önemine de atıfta bulundu.

Kaynak: AA / Güncel

Ekonomi Güncel Tarım Çevre Hukuk Dünya Tarım Çevre Hukuk Ekonomi Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title