Haberler

Emsal Kararın Açıklandığı Davanın Avukatı Konuştu

Abone Ol

Tecavüzcünü öldürdükten sonra mahkemenin 'meşru müdafaa' kararıyla beraat eden kadının avukatı, müvekkilinin yaşadıklarını ve mahkeme sürecini anlattı.

Tecavüzcünü öldürdükten sonra mahkemenin 'meşru müdafaa' kararıyla beraat eden kadının avukatı, müvekkilinin yaşadıklarını ve mahkeme sürecini anlattı. Hukuk sistemine emsal karar olarak gösterilen davada çıkan beraat kararını değerlendiren Avukat Mehmet Alp, "Bu karar hukuk sitemimiz içinde hukuk dünyası için de çok güzel bir karardır" dedi.

Olay, 2009 yılında Hatay'ın Dörtyol ilçesinde bir portakal bahçesinde başlamış, 2011 yılında Gaziantep'te cinayetle sonuçlanmıştı. İddiaya göre, 24 yıllık eşi Abdulkerim K. ile birlikte portakal bahçesinde çalışan N.K. (48), burada av tüfeği ve köpekleri göstererek kendisini tehdit eden bahçenin bekçisi Ali Kalkan'ın tecavüzüne uğradı. Yaşananları herkesten saklayan talihsiz kadın, sonunda tecavüze uğradığını eşine anlattı. Eşine tecavüz eden bekçi Ali Kalkan'ı uzun süre arayan Abdulkerim K., bekçiye ulaşamayınca eşiyle birlikte karakola giderek şikayetçi oldu. Şikayetin ardından Dörtyol Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunan çift, delil yetersizliğinden ötürü mahkemenin verdiği takipsizlik kararıyla şaşkına döndü. Bu kez İskenderun Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunan N.K.'nin bu dosyası da takipsizlikle sonuçlandı.

Savcılık kararlarıyla aile düzenleri altüst olan çift, daha sonra Nevşehir'in Derinkuyu ilçesine mevsimlik işçi olarak patates toplamaya gidince, yaşananları unutmaya çalışan N.K.'yi tecavüzcüsü burada da buldu. Tehdit ve şantajla kendisiyle birlikte olan tecavüzcüsü hakkında Derinkuyu Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunan talihsiz kadının bu davasında da delil yetersizliği dolayısıyla takipsizlik karar çıktı.

TECAVÜZCÜSÜNDEN KURTULMAK İÇİN GAZİANTEP'E YERLEŞTİ

Yaşadığı travmalarla ruh sağlığının bozulduğu anlaşılan N.K. eşiyle birlikte Gaziantep'e yerleşirken, talihsiz kadının peşini bir türlü bırakmayan Ali Kalkan, Gaziantep'e yerleşen N.K.'ye cep telefonundan ulaştı ve tehditler savurarak kendisiyle birlikte olmak istediğini dile getirdi. Kendisine olumsuz yanıt veren kadını, "Elimde görüntülerin var. Seni ailene, komşularına ve çevrene rezil ederim" diyerek tehdit edince, kadın sonunda tecavüzcüsüyle görüşmeyi kabul etti.

Buluşma yerinin Gaziantep Şehirlerarası Otobüs Terminali olarak belirlenmesinin ardından daha önce konuyla ilgili Gaziantep Cumhuriyet Savcılığı'na iki kez suç duyurusunda bulunan ve ikisinde de takipsizlik kararı çıkan N.K., buluşma yerine yanında götürdüğü ekmek bıçağıyla gitti. Terminal önünde buluşan şahıslar, Kalkan'ın talebi üzerine ıssız bir alana doğru yürümeye başladı. Yürürken sözlü ve fiziksel tacize maruz kalan N.K., tehdit ve şantajla yine tecavüze uğrayacağını anlaması üzerine Kalkan'ı yanında getirdiği ekmek bıçağıyla sırtından iki bıçak darbesiyle yaralayınca, Kalkan kısa süre sonra olay yerinde öldü. 21 Kasım 2011 tarihinde cinayetle noktalanan olayın ardından talihsiz kadın, 'kasten adam öldürmek suçuyla' hakim karşısına çıktı. Yaşadıkları nedeniyle psikolojisi bozulan ve bu durumu raporla belgelenen N.K., mahkemenin cinayeti 'meşru müdafaa' olarak görmesiyle beraat etti.

AVUKATIN BERAAT KARARI YORUMU

Sanık N.K.'nin avukatı Mehmet Alp, ülke ve dünya gündemine oturan ve hukuk sisteminde 'emsal karar' olarak yorumlanan beraat kararını şöyle değerlendirdi:

"Biz olayın baştan beri meşru müdafaa sınırları içerisinde kaldığı kanaatindeydik. Gaziantep 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bir kadının tecavüzcüsünü öldürmesiyle alakalı meşru müdafaa sebebiyle verilen beraat kararı, toplumumuzda, medyada ve resmi organlarda son zamanlarda sıkça tartışılan 'kadına karşı şiddet' tartışmalarının çok yoğun olduğu bir dönemde bu kararın verilmiş olması, ülkemiz ve hukuk sitemimiz için çok önemli bir karar olmuştur. Daha önce bu karar medyada uzunca tartışıldı. Biz olayın baştan beri meşru müdafaa sınırları içerisinde kaldığı kanaatindeydik. Hep savunmalarımızı bu noktaya yoğunlaştırdık. Mahkeme heyeti çoğunlukla sanığın meşru müdafaadan yaralanacağına hükmetti. ve meşru müdafaadan beraat kararı verdi. Bu karar hukuk sitemimiz için de hukuk dünyası için de çok güzel bir karardır. Biz kararın yerinde olduğu kanaatindeyiz" dedi.

YARGITAY'IN MAHKEME KARARINI ONAMASI BEKLENİYOR

Mahkeme kararının henüz Yargıtay tarafından onanmadığına dikkat çeken Alp, şöyle devam etti:

"Ailenin olaya bakış açısıyla alakalı medyada bir takım yanlış haberlerin çıkması üzerine tekrar basın açıklaması yapma gereği duyduk. Aile, böyle güzel bir kararın magazinsel bir konuya kurban edilmesini istemiyor. Ama verilen kararın hukuk alanı içerisinde tartışılması hepimiz için bir kazanç olacaktır. Bu hukuk dünyası için ilerideki aşamalarda emsal teşkil eder mi, etmez mi? Dosyanın temyiz edilmesi sonucunda dosya Yargıtay'a gitmiştir. Yargıtay'ın ilgili dairesinin vereceği karar neticesinde onanırsa emsal karar teşkil edeceği kanaatindeyiz. Eğer bozulursa buradaki mahkemenin vereceği karar nasıl olacak onu beklemek ve görmek durumundayız. Yargıtay'ın muhtemel bozma kararı neticesinde mahkeme kararında direnebilir. ya da uyup yargılama neticesinde farklı bir şekilde karar verebilir. Bu karar mahkumiyet şeklinde de olabilir, cezasızlık sebebiyle düşme kararı da olabilir. Çünkü medyaya yansımayan olayın bir yönü daha var. Olayın, şahsın ruh ve sinir hastalıkları hastanesinden alınmış, Türk Ceza Kanunu (TCK) 32. Maddesi'nin 2'nci fıkrasına göre akli melekelerinde yetersizlik raporu var. Bu madde tam bir cezasızlık sebebi değil, cezalarda indirim sebebidir. Olay medyaya hiç bu yönüyle yansıtılmadı. Sanığın bu tür programlarda çıkıp bir takım gerçek dışı ifadelerle ya da akli melekelerindeki yetersizlik sebebiyle yanlış beyanlarda bulunması dosyanın safahatını etkileyebilir, kendisinin geleceğini etkileyebilir. Sanığın akli melekelerinde yetersizliğinin olduğuna dair hastane raporunun olduğunu da Türkiye'nin kamuoyuna ve hukuk dünyasına bildirmek istiyoruz."

N.K.'nin daha önce birçok kez suç duyurusunda bulunduğunu ancak mağduriyetinin giderilemediğini ifade eden Avukat Mehmet Alp, "Her ne kadar yargılamanın başından beri olayın meşru müdafaa sınırları içerisinde taleplerimiz ve hukuki değerlendirmelerimiz olsa da tamamen mahkemenin değerlendirmesi ve takdiri neticesinde verilmiş bir karardır. Meşru müdafaanın olması gereklidir. Bizce şu sebeplerden gereklidir; sanığın maktulü öldürmesinden önce birçok defa bu kişi hakkında Türkiye'nin değişik bölgelerinde değişik cumhuriyet savcılıklarına yaptıkları suç duyuruları var. Bununla alakalı Hatay-Dörtyol'da, İskenderun'da, Nevşehir'de ve bir takım başka ilçelerde yapmış olduğu suç duyuruları var. Bu suç duyuruları 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tek tek toplandı, dosya içerisine konuldu. ve yapılan şikayetlere, haksız saldırıya rağmen maalesef savcılık makamlarının olayın derinlemesine inmeden hemen yüzeysel bilgi ve belgelerle delil yetersizliğinden takipsizlik kararı verdiği dosya kapsamıyla nettir. Bu tartışmasızdır. Bunun neticesinde sanığın bilinçaltında devletin emniyet ve yargı mekanizmasının kendisine yeteri kadar sahip çıkamadığı ve bundan sonra da sahip çıkamayacağı düşüncesi oluşmuştur" dedi.

AVUKAT ALP: "ISSIZ BİR YERE KAHVE İÇMEYE GÖTÜRECEK HALİ YOK"

Cinayet olayından birkaç dakika öncesini anlatan Alp, "Olay anına gelecek olursak; sanık ve eşi, maktulün bu davranışlarından kaçarak Gaziantep'e yerleşmişlerdir. Gaziantep'e yerleşmelerinden sonra maktul sanığın telefonuna ulaşarak, 'benim elimde görüntülerin var. Seni ailene, komşularına ve çevrene rezil ederim' tehdidi ve şantajı altında sanığı Gaziantep otogarında buluşmak üzere davet ediyor. Sanıkla maktul Gaziantep otogarında buluştuktan sonra maktulün yönlendirmesiyle 'beni takip et' şeklindeki talimatı doğrultusunda ıssız bir alana doğru yöneliyorlar. Gaziantep otogarı zaten şehir dışında olan bir alandır ve yaklaşık 150-200 metre uzaklaştıktan sonra tamamen ıssız bir alana ulaşabilmek gayet normaldir. Issız bir yere kahve içmeye ya da muhabbet etmeye götürecek hali yok. Gaziantep otogarını bilen herkes bilir" ifadelerini kullandı.

TAKİPSİZLİK KARARLARI SANIĞI CİNAYETE SÜRÜKLEDİ

Talihsiz kadının birçok kez konuyla ilgili suç duyurusunun bulunduğunu hatırlatan Alp, takipsizlik kararının talihsiz kadını cinayete sürüklediğini ima etti. Alp, şu ifadelere yer verdi:

"Issız alana yönlendikten sonra belli bir mesafeye ulaştıktan sonra sanık, sonucu itibariyle haksız eylemlerin tekrarının muhakkak olacağı davranışlara başlamıştır. Sonucu itibariyle maktulü, tecavüze götürecek eylemlere fiilen başlamasından sonra sanık yanında getirdiği bıçakla iki kez bıçaklayarak ölümüne sebebiyet vermiştir. Burada neden meşru müdafaa vardır? Sanık, maktulün defalarca tecavüzüne uğramış. ve tecavüz fiilinin de tekrar edeceği ıssız alana götürülmesi ve artık el kol hareketleriyle bu fiile başlaması, sarkıntılık hareketlerine başlaması ve sonucu itibariyle de yine tecavüz fiilinin gerçekleşeceği kanaati sanıkta iyice oluşmuş ve saldırıyı da başka türlü bertaraf edemeyeceğine inanmaktadır. Çünkü daha önce verilen takipsizlik kararı sanığın bilinçaltında bu kanaati oluşturmuştur. Bütün bu maddi olguları ve sanığın bilinçaltındaki sübjektif şartları bir araya koyduğunuzda meşru müdafaaya ulaşmak kesinlikle imkansız değildir, hatta daha yakındır. Olayda tecavüz fiiline çok yaklaşıldığını kabul etmek gerekir. Kabul edilmezse bu sanığa haksızlık olur. Mahkemede meşru müdafaaya dayalı beraat kararı vermiştir. Farklı bir sonuç gerçekleşseydi, şikayet edecek olsaydı muhtemelen yine delil yetersizliğinden takipsizlik kararı verilecekti. Biz olayın meşru müdafaa sınırları içerisinde kaldığı kanaatindeyiz. Meşru müdafaa doğru bir karardır. Ümidimiz ve beklentimiz odur ki Yargıtay bu kararı onar, güzel bir emsal karar teşkil eder.

Caydırıcılık anlamında kadına yapılan haksız saldırıyla alakalı çok güzel bir emsal karar teşkil ettiği kanaatindeyiz."

"Sanık N.K. buluşma yerine polis nezaretinde gidemez miydi" sorusuna yönelik Avukat Mehmet Alp, cevap olarak şu sözleri dile getirdi:

"Buluşma noktasına gitmeyen polise şikayet edebilirdi, polis eşliğinde gidebilirdi. Ancak şunu kesinlikle kabul etmemiz gerekir ki, sanık polisle birlikte otogara girmesi durumunda, maktulün sanığa yaklaşması gerçekleşmeyecekti ve olayın diğer kısmında bulunan tehdit ve şantajları da gözardı etmemek gerekir. Sanığın yanında polis götürmemesi daha önce yaptıkları şikayetlerin neticesiz kalmasından kaynaklı bir davranıştır. Burada tamamen bu tür bir olaya maruz kalmamış bir kişinin bakış açısıyla, daha önce defalarca tecavüze uğramış ve şikayet ettiği halde takipsizlik kararı verilmiş, kendisine emniyet ve yargı mekanizmasının sahip çıkamayacağı düşüncesine ulaşmış birisinin bakış açısı çok farklıdır. Muhtemelen sanığın polis almadan gitmesi, hatta üzerine bıçak alarak gitmesi eğer yine bu eyleme kalkışırsa kendisini savunmaya yönelik, eylemin gerçekleşmesini önlemeye yönelik bir davranış olarak görülmesi lazım."

"EMSAL KARARI SAHİPLENMEYE ÇALIŞAN AVUKATLAR OLDU"

Hukuk sisteminde emsal teşkil edecek olayın başka avukatlar tarafından sahiplenilmeye çalışıldığına vurgu yapan Alp, "Maalesef bizim mesleğimizle alakalı yanlış bir olay oldu. Yargılamanın ilk olduğu gün Gaziantep Emniyeti'nde alınan ifadesinde Gaziantep Barosu'nun CMK sistemi gereğinde baroların bulundurmak zorunda olduğu listede nöbetçi avukat olan bir arkadaşımız emniyet ifadesinde hazır bulunmuştur. Bu olayın yargılamasının başından itibaren sanık tarafından şahsıma avukatlık vekaleti noter huzurunda verilmiştir. Vekaletle yargılama süreci baştan sona takip edilmiştir. Başka herhangi bir avukat arkadaşımız dosyayı takip etmedi. Bu dosyanın avukatı biziz. Zorunlu müdafi olarak bulunan meslektaşımız bir takım medya kuruluşlarına çıkarak dosyanın avukatı olduğunu ifade ederek bir takım haksız ve yanlış davranışlar içerisine girmiştir. Bu her şeyden önce bizim mesleğimiz açısından yanlıştır. Kaldı ki ailesi tarafından olayın haber edilmesinden sonra medyada meslektaşımızın dosyanın avukatı olmadığı halde kendisini öyle tanıtan meslektaşımız aile tarafından ikaz edilmiştir. Bu durum hukuk sistemi için hiç etik değildir. Konunun magazinsel alanlara çekilmesi talihsizliktir. Meslek etiği ile bağdaşmamaktadır. İnşallah hem o meslektaşımızın hem de diğer meslektaşlarımızın emeğe karşı bu tür yanlış davranışlarının tekrar etmeyeceğini ümit ediyorum" diye konuştu.

Alp, yaptıkları açıklamalarla davanın avukatıymış gibi konuşan meslektaşlarından da dert yandı. Kararın ardından fırsatçı bir meslektaşının davayı üstlenme çabasına anlam veremediğini Alp, "Ceza yargılamalarıyla alakalı elbette avukatların bir takım talepleri olur, hukuki değerlendirmeleri olur. Bu değerlendirmelerle yargı makamına hatta kolluk makamlarına yardımcı olur. Bizim görevimiz de budur zaten. Ama en nihayetinde yargı mekanizması içerisinde karar mercii mahkemelerdir. Bu karar mahkemenin bir kararıdır. Doğruysa da, yanlışsa da bu karar mahkemenin bir kararıdır. Burada mahkeme heyeti cesurca bir karar vermiştir. Takdir etmek gerekiyor. İnşallah bu cesurca davranış biçiminin Yargıtay tarafından da sergilenmesini bekliyoruz. Bu verilen karar mekanizması içerisinde başarıyı bir reklam malzemesi olarak kullanmak bizim meslek etiğimizle uyuşmaz. Meslektaşımızın o şekilde bir niyetinin olup olmadığını ilk başta bende çok merak ediyordum. Ancak özel bir televizyon kanalında yayımlanan program sonrasında kendisini cep telefonuyla bizzat arayarak, ailenin tepkisine rağmen yaptığı davranış biçiminin yanlış olduğunu söyledim. Ancak kendisinin yanıtı ilginçti; kendisi için bunun bir fırsat olduğunu ve kullanmak istediğini beyan etti. Bu durum beni de meslektaşlarımızı da üzdü. Ümit ederim ki meslektaşımız biran önce yanlışından döner" şeklinde konuştu. - GAZİANTEP

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Güncel

Mehmet Alp Gaziantep Yargıtay Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title