Erdoğan, Necip Fazıl Ödülleri Törenine Katıldı
Cumhurbaşkanı recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri törenine katıldı.
Cumhurbaşkanı recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri törenine katıldı.
Erdoğan, önce ödül alan Hüseyin Atlansoy, Güray Süngü, Gülru Necipoğlu, İsmail Erünsal ve Nuri Pakdil'i kutladı.
Türkiye'deki kültür, sanat ve fikir hayatının böyle bir ödüle ihtiyacı olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Şahsen bu ödülü son derece anlamlı buluyorum. Türkiye değişirken, Türkiye artık zincirlerinden, prangalarından, dar kalıplarından kurtulurken, kültür hayatının da kendisine musallat olan zincirlerden kurtulmasının zamanı gelmiştir. Türkiye'deki ödüllerin belli kalıpları aşamadığını, ideolojik kalıpları kıramadığını görüyoruz. Teşviklerin, kayırmaların, belli çevrelerin içine hapsolduğuna, kalıpların dışına çıkamadığına şahit oluyoruz. İşte Necip Fazıl Ödülleri, sanatta ve kültürde bile olan 'al gülüm ver gülüm' anlayışına karşı bir itiraz olacaktır. Kendi dışında hiçkimsenin fikirlerine anlayış göstermeyen, kendi fikri dışındaki kültür ve sanat eserlerine itibar etmeyenlere karşı, Necip Fazıl Ödülleri, bize bu toprağın kokusunu, nefesini taşıyacaktır. İşte onun için bu ödüller yereli aşmalı, uluslararası bir boyut kazanmalıdır. Gerek ödülleri ihdas eden arkadaşlarımızın, gerek ödül komitesinin bu ödülleri Türkiye'nin en saygın, dünyanın da en seçkin ödülleri arasına sokacağına inanıyorum."
NECİP FAZIL İLE OLAN ANISINI ANLATTI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğrencilik döneminde Necip Fazıl ile olan bir anısını da anlattı,. Erdoğan, şunları söyledi:
"Kendisini şahsen de tanıma bahtiyarlığına eriştim, hatta ve hatta takdim fırsatını yakaladım. Üniversite yıllarımın en hareketli günlerinde üstada jübile yapacağız. İki genç olarak, bir tanesi de benim, Milli Türk Talebe Birliği'nin (MTTB) Cağaloğlu'ndaki merkezine gittik. Takdimi nasıl yapacağız. Diğer arkadaşım benden önce takdim yapıyor. 4 sayfa hazırlamış A-4 kağıtları boyutunda. Üstadı öyle övdü, öyle övdü ki, üstad dayanamadı, şu anda burada söylemeyeceğim, o kendisine has üslubuyla orada bir ifade kullandı ve orada iş kesildi. Ondan sonra sıra bana geldi. Bende avuç içi kadar bir kağıt vardı, ben de takdimi yaptım. ve üstad 'Benim takdimimi bu genç yapsın' dedi. ve iş bana kaldı. ve o gece takdim bu fakire kaldı. Tabii o jübile başlangıç oldu, birçok yeri üstad ile birlikte dolaştık. ve gayet yakından iyi tanıdım. Üstad Necip Fazıl işte o söylendiği gibi mütefekkir olsaydı, o 4 sayfalık takdimi yapan arkadaşı kutlardı. Ama Necip Fazıl aslında bir aksiyon insanıydı. O dönemde yüzlerce, bugün yüzbinlerce genci dünyaya ve ukdaya hazırlamış bir okuldur, tek başına bir ekoldür. Şuraya özellikle dikkatinizi çekiyorum. Necip Fazıl'ın bir selefi yoktu. Belki Mehmed Akif diyeceksiniz. Ne yazık ki Akif'in Cumhuriyet döneminde fikirlerini inşa edebileceği bir zemin olmadı, olamadı. Sadece Cumhuriyet değil, yeni bir dil, yeni bir sanat anlayışı vardı. Özellikle tek parti döneminde fikirler belli kalıplara hapsedilmişti, bunu kırma imkanı da yoktu. Yani mazi ile bağlar koparılmış, gelenek adeta unutulmuştu. Her şey yabancılaşırken, Necip Fazıl yerli olmayı, bizim olmayı başarmış, üstelik bütün saldırılara karşı bunu sürdürmüştür. Bu az şey değildir. Necip Fazıl bugün Türkiye için, genç nesiller için çok büyük bir talihtir, imkandır. Kimse yokken Necip Fazıl vardı."
NECİP FAZIL'DAN DİZELER OKUDU
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşması sırasında zaman zaman Necip Fazıl'dan dizeler de okudu. Necip Fazıl'ın "Büyük Türkiye" hayaline değinen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Büyük Türkiye hayali. İşte Necip Fazıl budur. Bütün yokların altında, bahanelere sığınmayıp, büyük Türkiye için mücadele eden büyük bir mütefekkir. Büyük ve yeni bir Türkiye'ye başını koymuştur. Bugün 'Yeni Türkiye' diyorsak, Necip Fazıl'ın izi vardır, alınteri ve mücadelesi vardır. O kadar azimliydi, o kadar dimdik ve heybetliydi ki, gördüğünüz zaman bile işte kaybederken bulduğumuz kişi derdiniz.
"BEN VARSAM TÜRKİYE VARDIR"
"Düşüncelere zincir konulduğu zaman, "Ben varım. Ben varsam Türkiye vardır" diyen bir özgüven abidesiydi. İçinizden bazıları onun şiirlerini, yazılarını okumamış olabilir. Ama bugün şahit olduğumuz dimdik duruş ve özgüven, onun diklenmeden dik duruşunun bir eseridir. Necip Fazıl, yeni nesle şiirden, yazıdan, fikirden ziyade özgüven aşılamıştır. Bugün eğer dünün ezilmişleri, mazlumları, ötekileştirilenleri 'Siyasette ben de varım' diyor, adaletle yönetilmenin mücadelesini veriyorsa, bunda Necip Fazıl'ın aşıladığı özgüvenin etkisi büyüktür. Bugün yerli, milli değerlerle örtüşen şiirler yazılıyor, hikayeler yazılıyor, filmler yapılıyorsa, bunda Necip Fazıl duruşunun katkısı vardır."
"FİKİR NAMUSU"
"Kusura bakmayşın, bir şeye daha değineceğim. Necip Fazıl için fikir çilesi de, fikir namusu da son derece önemli kavramlardır. Hata yaptığında hatasını kabul eden, ama doğru bildiğinden de vazgeçmeyen bir fikir namusuna sahiptir. Şu anda, esen her rüzgarın önünde eğilen, dün söylediğinin tam tersini söyleyenleri gördükçe, Necip Fazıl'ın miras bıraktığı fikir namusunu daha iyi anlıyoruz. İşte en son birisi çıktı, yazdığı bir makalede, devletin geleceği için seküler güçleri sorumluluk almaya davet etti. Birkaç yıl önce bazı kesimler 'Ordu göreve' diye çağrı yapıyorlardı. Bugün de aynı ırkçı zihniyetler seküler güçleri davet ediyor. Eğer fikrin namusu yoksa, ruhu yoksa, işte insan böyle en uçlarda dolaşır durur. Bir gün bakarsınız devlet düşmanı olmuş, bir gün bakarsınız darbeci olmuş. Bir gün bakarsınız barış güvercini olmuş, bir gün bakarsınız elinde taş askere atıyor. Bununla asla bir kişiyi kastetmiyorum. Türkiye'nin son 12 yılına bakın, böyle çok örnek göreceksiniz. Necip Fazıl, kendisinden öncekiler gibi, bize ahlaki olmayan her mücadelenin yanlış olduğunu öğretti. İnşallah bizler de, bizden sonraki nesiller de mücadeleyi namusla, ahlakla sürdürmenin gayreti içinde olacağız. Başkalarının yanlış yapması, bizi haklı ve mazur göstermez. Onlar ne kadar eğilirse eğilsin, biz elif gibi dimdik duracağız."
Erdoğan'ın konuşmasının ardından ödül törenine geçildi. Necip Fazıl Şiir Ödülü'nü kazanan Hüseyin Atlansoy'a ödülünü Necip Fazıl'ın oğlu Mehmet Kısakürek verdi. Hikaye Ödülü'nü alan Güray Sürgü ile Fikir-Araştırma Ödülü'nü paylaşan Gülru Necipoğlu ve İsmail Erünsal'a ödüllerini Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ile Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik takdim etti.
Necip Fazıl Saygı Ödülü'ne değer görülen ünlü edebiyatçı Nuri Pakdil'e ödül plaketini ise Cumhurbaşkanı Erdoğan verdi.
NOTLAR...
Esenler'deki açılış töreninin ardından saat 18.30'da Haliç Kongre Merkezi'ne gelen Erdoğan bir süre dinlendi. Haliç Kongre Merkezi içindeki Sadabad Salonu'nda gerçekleşen tören, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan ile birlikte salona gelişiyle başladı. Tören, Star Medya Grup Başkanı Mustafa Karaalioğlu'nun konuşmasıyla başladı. Karaalioğlu kürsüye çıkmadan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanına gitti. Cumhurbaşkanı'nın Karaalioğlu'na bir şeyler söylediği görüldü.
KENDİ SESİNDEN ŞİİRLER
Necip Fazıl'ın kendi sesinden okuduğu şiirlerin barkovizyonla yayınlandığı törene Necip Fazıl'ın oğlu Mehmet Kısakürek de onur konuğu olarak katıldı.
Erdoğan, törendeki konuşmasında Necip Fazıl'ın şiirlerinden mısralar okudu. Necip Fazıl Kısakürek Saygı Ödülü'nü kazanan Nuri Pakdil ödülünü, konuşması sırasında Pakdil ile ilgili olarak "Bize devrimci başkaldırıyı öğrettiği için şahsım, milletim ve devletim adına sonsuz şükranlarımı sunuyorum" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ınr elinden aldı. Pakdil, teşekkür konuşmasına, "Hepinizi, anti-emperyalist, anti-kapitalist, anti-nasyonalist, anti-faşist, en önemlisi de anti-firavunist bilinçle selamlıyorum" diye başlayınca, salondan büyük bir alkış koptu. Ödül töreni toplu fotoğraf çekimiyle sona ererken, Cumhurbaşkanı Erdoğan törenden sonra Üsküdar Kısıklı'daki konutuna geçti. - İstanbul