"Erkek şiddeti kadının kaderi değil toplumun öğretisidir"
Kadına şiddetin kişisel değil toplumsal bir sorun olduğunu ifade eden Psikiyatrist Dr. Onur Okan Demirci, sorunun kaynağına inilmediği sürece ortadan kaldırılamayacağını söyledi.
Kadına şiddetin kişisel değil toplumsal bir sorun olduğunu ifade eden Psikiyatrist Dr. Onur Okan Demirci, sorunun kaynağına inilmediği sürece ortadan kaldırılamayacağını söyledi. Şiddetin erkeğe mahsus değil topluma mahsus olduğunu belirten Demirci, "Erkek şiddeti kadının kaderi değil toplumun öğretisidir" dedi.
"YETERSİZLİK HİSLERİ ÖFKEYE, ÖFKE ŞİDDETE DÖNÜŞECEKTİR"
Erkek rolüne yüklenen sorumluluk ne kadar fazla ise erkeğin yaşayacağı yetersizlik o derecede derin olacaktır diyen Demirci "Yetersizlik hisleri öfkeye, öfke şiddete dönüşecektir. Bu tür toplumlarda, erkek doğduğu anda ona aileye bakacak, soyu devam ettirecek en önemli varlık gözü ile bakılır. Erkeğin yaptığı yanlışlar "erkektir yapar" olarak değerlendirilir. Kadını tatmin etme görevi ona verilir. Öyle bir algı yaratılır ki dünyada ki tüm varlıklara sahip olabilme gücüne sahip olduğu inancı ile yetiştirilir. Bu inanç öyle tehlikelidir ki, sahip olamadığı varlığa başkasının sahip olabilmesi ihtimaline tahammül edemez ve onu ortadan kaldırma yolunu seçer" ifadelerini kullandı.
"ERKEK HER ENGELİ ŞİDDET İLE ÇÖZMEYE ÇALIŞACAKTIR"
Erkeğin bu duruma gelmesinin bir anlık cinnetle, öfkeyle değil, doğduğu andan itibaren yaşadıkları ile belirleneceğini söyleyen İstanbul Gelişim Üniversitesi'nden Dr. Onur Okan Demirci, "Şiddete eğilimli olan erkek kendini soyuna kanıtlama çabasında olan, yetersizlik hisleri ve özgüven sorunları yaşayan, ilkelliğinin evrimini sürdüremeyen bir varlıktan öteye gidememektedir. Sahip olma arzusu ile yanıp tutuşan erkek önüne çıkan her engeli ona öğretilen ve bildiği tek yol olan şiddet yolu ile çözmeye çalışacaktır" dedi.
"EŞİTLİK ÖĞRETİLMELİ"
Bu kısır döngünün çocuklara eşit olmanın öğretilerek değiştirilebileceğini belirten Demirci, "Ailelerimizin bizde bıraktıkları, onların ailelerinin de kendilerinde bıraktıkları ve bizlere aktardıkları izleri kendi çocuklarımıza aktarmaktan vazgeçerek, cinsiyet rollerine anlamsız ve gereksiz sorumluluklar yüklemekten kaçınarak, kendi eksikliklerimizi çocuklarımızın üzerinde gidermeye çalışmayı bırakarak, çocuklarımızı olduğundan fazlası gibi değil olduğu gibi kabullenmeyi öğrenerek, soyun devamını getirecek olanın erkek değil vicdan, şefkat, barış olduğunu anlayarak, önemli olanın kendimizi başkalarına kanıtlama çabasının değil kendimizi kusurlarımızla kabullenmemizin olduğunu görerek, eğitimi asıl alması gerekenin çocuklardan önce aileler olduğunu anlayarak bu vahşi ve acımasız döngünün kırılmasını sağlayabiliriz" dedi.